Karamanoğlu Mehmet Bey 1277 yılında yayınladığı fermanla "Şimden gerü hiç gimesne divânda, dergâhda, bergâhda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye" demiş, Türk Dili resmi dil ilan etmiş, 743 yıldan beri Türk D
Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür. Dil kusurlu ise kelimeler düşünceyi ifade edemez...
İnsan, çevresindeki insanlarla iletişim kurarken konuşur, cümleler kurar, dil yardımıyla düşünce, duygu, istek ve deneyimlerini çevresindeki diğer insanlara bildirir.
Her ulusun konuştuğu, yazdığı bir dili vardır. Doğumdan sonra çocuğun ailesinden ve yakın çevresinden öğrendiği ve daha sonra eğitim yaşamında geliştirdiği bu dile “ana dili” denir.
Dünya üzerinde 7 binin üzerinde dil aktif olarak kullanılırken Türkçe, dünyada en çok konuşulan 5. dil olarak yer alıyor.
Türkçe, Türklerin Orta Asya’da yaşadığı dönemlerde en saf şekliyle kullanılıyordu. Göktürk Hakanı Bilge Kağan, Orhun Anıtları’ndaki yazıtlarda, “Türk ulusu, dilini yitirirse yabancı uluslara tutsak olur”demiştir. Bu gerçek, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
Dünyada hâlen 200 milyon kişi Türkçe konuşmaktadır. Günümüzde Türkçenin yaşadığı en büyük sorun ise yabancı sözcüklerin istilası ve dilin yozlaştırılmasıdır. Dilimizdeki yozlaşmayı ve bozulmayı ilk fark eden ve çareler arayan kişi, Kaşgarlı Mahmut olmuştur, bu yozlaşma ve bozulmayı önlemek için Türk dilinin sözlüğünü yazarak bu yapıtına Divan-ı Lügat-it Türk adını vermiştir.
Bu yapıtını hazırlarken Araplara Türk dilini öğretmeyi amaçlamış ve Türkçenin diğer dillerden aşağı kalır yanının olmadığını ortaya koymuştur, Türkçenin Arap ve Fars dillerinden üstün olduğunu ortaya koymak için Ali Şir Nevaî, Muhakemet’ül Lûgateyn adlı yapıtını yazmıştır.
Türkçeyi diğer dillerin baskısından kurtarmak ve Türkçeye gereken değeri vermek için mücadele eden ilk devlet adamı, Karamanoğlu Mehmet Bey, hazırladığı kanunla topraklarındaki her yerde Türkçe konuşulmasını zorunlu hâle getirmiş, yani topraklarında Türkçeyi resmî dil olarak kabul etmiştir.
Osmanlıca sadece aydınlar ve memurlar tarafından kullanılıyordu. Osmanlı devleti çökerken dilde bir sadeleşme hareketi başladı. Dilimizdeki bu sadeleşmede öncülüğü büyük fikir adamımız Ziya Gökalp yapmış ve “Başka dile uymaz annemin sesi, Her sözün ararsan vardır Türkçesi” diyerek Türk dilinin zenginliğini ortaya koymuştur.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti?nin en önemli kültür kurumlarından biri olan Türk Dil Kurumu ise 12 Temmuz 1932 tarihinde kurulmuştur.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinde dil ve tarihe çok büyük önem veriyordu, önce 1931 tarihinde Türk Tarih Tetkik Cemiyeti kuruldu. Uluslaşmada en önemli unsurlardan biri dil idi, bunu çok iyi gören Atatürk, 11 Temmuz 1932 gecesi yanındaki arkadaşlarına “Dil işlerini düşünmek zamanı gelmiştir. Ne dersiniz?” diye sordu. Oradakilerin bu düşünceye katılmaları üzerine “Öyle ise Türk Tarih Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş Dil Cemiyeti kuralım. Adı da Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun!” diyerek bugünkü Türk Dil Kurumunun temellerini attı.
Ertesi gün de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin kurulmasıyla beraber hızlı bir çalışmaya girildi. Türk Dil Kurultayının hazırlıklarına başlandı. Bu coşku ve heyecanla Türk Dil Kurultayı 26 Eylül 1932 tarihinde toplandı. Kurultaya çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı katıldı. Atatürk, kurultayı baştan sona kadar izlemiştir.
“Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” Mustafa Kemal ATATÜRK
TÜRK DİL BAYRAMI NEDİR?
Türk Dil Kurumu, kısaca TDK, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilir. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişir. 1983'te T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı.
Kurum 'Türk Dili Tetkik Cemiyeti' adı ile 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla, devletten ayrı bir dernek olarak kurulmuştur. Kurumun kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Samih Rifat Bey, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri'dir. Kurumun ilk başkanı Samih Rifat Bey'dir. Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin gereği, 'Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek' olarak belirlenmiştir. Atatürk'ün sağlığında 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil siyaseti belirlenmiş, hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı için yayınlanan bildiride kurultaya yalnız uzmanların, Türkçe edebiyat öğretmenleri ile yazarların değil, halktan da dileyenlerin katılması öngörüldüğü için, yayımlanan bildiride 'Kadın erkek her Türk yurttaş Türk Dili Tetkik Cemiyeti üyesidir. Kendini kurultaya çağrılmış saymalıdır' denilmişti. Kurultayın sonunda Kurumun 'Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın' adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmişti.
Atatürk'ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940'larda yayın hayatına çıkabilen Divânu Lügati't-Türk ve Kutadgu Bilig gibi yapıtlar üzerinde yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü'yle ilgili çalışmalar da Atatürk'ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin dilbilgisi, sözlüğü, yazımı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Türk Dil Kurumu'nun kuruluşuyla birlikte çağdaş Türkçede Atatürk'ün öncülüğünde özleştirme akımı başlamıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra Öz Türkçe akımı Türk aydınları arasında sürekli tartışılan bir konu olmuştur. Türk Dil Kurumu bu akımın öncülüğünü yapmayı 1983'e dek sürdürmüştür.
Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile malvarlığının bir bölümünü Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'na bırakmıştır. Fakat Atatürk'ün vasiyetnamesi 1983'te bu kurumlar devletleştirilerek çiğnenmiştir. Türk Dil Kurumu, 1940'ta Bakanlar Kurulu kararıyla 'kamu yararına çalışan dernekler' statüsü kazandı. 1951'de Demokrat Parti iktidarının bütçe görüşmeleri sırasında kurumun ödeneğinin kesilmesine karar verildi. Bir başka önemli yapı değişikliği 1982-1983 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1982'de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınarak devletleştirilmiş ve dernek tüzel kişiliklerine son verilmiştir.
kaynak: orijinalsozler.com/hurriyet
haber: enpolitik.com