Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kanal İstanbul için hazırlanan 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nı yargıya taşıdı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı İstanbul İdare Mahkemesi’ne açılan davada, söz
TMMOB ile TMMOB’ye bağlı 14 meslek odası ‘mega proje’ için 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda değişiklik yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na karşı dava açtı. İstanbul İdare Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, ‘yürütmenin durdurulması’ ve ‘plan değişikliğinin iptali’ talep edildi.
Plan değişikliği yetki yönünden hukuka aykırıBirGü'den Uğur Şahin imzalı habere göre, dilekçede plan değişikliğinin ‘yetki yönünden’ hukuka aykırı olduğunun altı çizildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, söz konusu planı yapma ve onama yetkisinin hukuken bulunmadığı da şöyle vurgulandı:
'Dava konusu plan değişikliğinin hukuki dayanağı 6306 Sayılı Kanun’dur. Bakanlığa rezerv yapı alanlarında her tür plan yapma yetkisini tanımlamışsa da, Bakanlığa ‘plan onaylama’ yetkisi verilmemiştir. Bu kapsamda, 6306 sayılı Kanun gereğince, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, dava konusu alanda plan onaylama yetkisinin bulunmadığı açıktır.'
İSKİ Genel Müdürlüğü'nün “su yolu güzergâhının Sazlıdere Barajı üzerinden geçmesi ile birlikte içme suyu kaynağı olmaktan çıkacağını” ifade ettiğinin hatırladığı dilekçede, şöyle denildi:
'Avrupa Yakası’nın su kaynakları önemli ölçüde yok olacak''Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalması halinde Avrupa Yakası su kaynakları potansiyelinin muhafaza edilebilmesi için Sazlıdere Barajı’nın yerine Kırklareli’nde Balaban Barajı ve Demirköy Barajı’nın içme suyu amaçlı planlandığından söz edilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, hâlihazırda su fakiri İstanbul'un, özellikle de Avrupa Yakası’nın su kaynakları önemli ölçüde yok olacak, temel haklardan olan yaşam hakkı, su hakkı halkın elinden alınacaktır.
'Yeraltı su kaynaklarını da etkilemekte'Plan değişikliği yeraltı su kaynaklarını da etkilemektedir. ‘Stratejik rezerv’ olarak muhafaza edilen yeraltı suları da kapsamı İstanbul ile sınırlı kalmadan, Trakya’da ve Marmara Bölgesi bütününde tuzlanma nedeniyle kullanılamaz duruma gelecektir. Planlanan ‘Su Yolu’nun Terkos’a teğet bir noktadan geçeceği, bu geçiş sırasında havza topoğrafyasını büyük ölçüde bozacağı ve Sazlıdere havzasının yaklaşık 2 katı kapasiteli Terkos’un su kapasitesini olumsuz yönde etkileyebileceği anlaşılmaktadır. Plan değişikliği, Terkos’un tuzluluk oranında da yükselmeye sebep olacaktır.'
'Afet riski artacak'Değişikliğin ‘afet riskini azaltmadığı’ aksine ek risk yaratacak kararlar getirdiğine dikkat çekilen dilekçede, güzergâh üzerinde üç aktif fay hattı bulunduğu vurgulandı. Plan değişikliğinin depremin yanı sıra, tsunami riski de barındırdığının kaydedildiği dilekçede, “Dava konusu plan değişikliği eliyle, doğal ve yapay riskler üretilmekte” ifadesi kullanıldı.
'Dava konusu plan değişikliği raporunda fuar ve kongre alanı olarak teknoloji geliştirme bölgesi yakınında bir alanın öngörüldüğü bahsi geçmektedir. Ancak, dava konusu plan değişikliğinde fuar ve kongre alanı içeren bir plan kararı bulunmamaktadır. Plan raporunda yer alan bir kullanımın planda yer almaması, planlama tekniklerine ve hukuka aykırılık taşımaktadır.”