Karar gazetesi yazarı Taha Akyol, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın Yeni Ekonomik Programı'nın ardından yaptığı "Kur benim için hiç önemli değil" açıklamasını yorumladı.
Karar gazetesi yazarı Taha Akyol, bugün kaleme aldığı yazısında 'Gazetecilerin kurdaki yükselişi sorması üzerine Sayın Bakan şu cevabı vermiş: 'Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Sanayimiz güçlü. Oraya hiç bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde.' Bunu okuyunca 'madem öyle, doları 6 lirada tutmak için Merkez Bankası’nın rezervlerinden neden 120 milyar dolar harcadınız' diye sormak geçti içimden.' ifadesini kullandı.
Taha Akyol'un ‘Kur benim için önemli değil’ başlıklı yazısının tamamı şu şekilde:
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Orta Vadeli Program’ı açıkladı. Kendileri “Yeni Ekonomik Program” (YEP) diyorlar.
Ekonomi yayınlarına baktım iş dünyasından “tam destek” veren uzun bir kuruluşlar listesi var. Çok beğenmişler, moral bulmuşlar, tam da bekledikleri gibiymiş.
Bu satırlar yazılırken TÜSİAD’dan bir açıklama yapılmamıştı, onu belirteyim.
Beğenenler inşallah haklı çıkarlar.
Fakat benim aklıma bir soru geliverdi…
120 MİLYAR NİYE HARCANDI?
Gazetecilerin kurdaki yükselişi sorması üzerine Sayın Bakan şu cevabı vermiş:
“Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Sanayimiz güçlü. Oraya hiç bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde.”
Bunu okuyunca “madem öyle, doları 6 lirada tutmak için Merkez Bankası’nın rezervlerinden neden 120 milyar dolar harcadınız diye sormak geçti içimden.
İktisatçı olmadığımız için iktisatçıların ne dediğine baktım.
Dünya gazetesinin ekonomi yazarı Alaattin Aktaş, “kurdaki artış, Merkez Bankası’nın göstermelik faiz hamlesini tümüyle boşa çıkardı” diye yazmıştı.
Faiz niye artırılır? Tasarruf sahipleri dövizi bırakıp TL’ye dönsün diye değil im? Ama 2 puanlık faiz artışı bunu sağlamadı çünkü dövizdeki artış 2 puanın üstünde.
İktisatçı Aktaş, Merkez Bankasının döviz rezervlerinin eksi 37 milyar dolar olduğunu da rakamlarla yazıyordu. Nisan ayında eksi 3.9 milyar dolarmış, Ağustos sonunda eksi 37 milyar dolar olmuş!
Vay be…
Aktaş, döviz arzının azaldığını, ama döviz talebinin artmakta olduğunu belirterek bu durumda dövizdeki tırmanmaya şaşırmamak gerektiğini yazıyor.
RAKAMLAR NE DİYOR?
Dövizin artması ne demek? Her şeyin pahalanması demek değil mi? Ama sayın Bakan enflasyonun azalacağını söyledi! Devlette yüksek görevler üstlenmiş ekonomist İbrahim Çanakçı dikkatimi çekti: Şu anda enflasyon, Ağustos sonu itibariyle resmen yüzde 11.8… Fakat Bakan’ın açıkladığı YEP’de sene sonunda enflasyonun yüzde 10.5’e ineceği söyleniyor.
Döviz ve maliyetler böylesine tırmanırken enflasyon nasıl düşecek?!
Ekonomist Çanakçı, “bir programın olumlu etki yapması için güven vermesi lazım, bu da programın gerçekçi ve tutarlı olmasını bağlı” dedi, birkaç misal verdi: Cari açık Ağustos’ta 28 milyar dolardır, YEP’te sene sonunda cari açığın 24 milyar dolar olacağı yazılı!
Cari açık nasıl azalacak?
Bakan bu senenin yüzde 0.3 büyümeyle kapanacağını söyledi. Kur bu kadar artıyor, maliyetler yükseliyor, enflasyon endişesiyle kredileri de kısıyorlar; bu durumda 4. Çeyrekte nasıl bir büyüme olacak ki yıl ortalaması 0.3 büyümeye ulaşacak?
2023 HEDEFLERİ!
Yine devlette yüksek görevler üstlenmiş ekonomist Erhan Usta; diyor ki:
“Seçim meydanlarında yıllarca kullanılan ünlü ‘2023 Hedefleri’ne göre kişi başına gelirimiz 25.000 dolar olacaktı değil mi? Ama dün açıklanan ‘yeni’ Yeni Ekonomik Program’da bu defa hedef 10.000 dolara indirilmiştir! Görüyorsunuz, 2023 Hedefleri, yanlış ekonomi politikaları yüzünden boş propaganda olarak kaldı.”
İktisatçı Erhan Usta’ya göre, YEP Maliye Bakanlığı’nda yazıldı fakat hesaplamalar Beştepe’deki Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nda yapıldı. Bu yüzden tutarsızlıklar oluyor. Usta, bu yüzden mesela büyüme ve cari açık rakamlarının tutarsız olduğunu söylüyor.
Görüştüğüm iktisatçılardan Çanakçı DEVA Partisi’nde, Usta İYİ Parti’de. AK Partinin reformist ve başarılı olduğu dönemde yüksek ekonomi bürokrasisinde görevler üstlenmiş insanlar.
Şimdi muhalefet duygusuyla eleştiriyor olabilirler mi?
Evvela eleştirileri somut ve rakamlı verilere dayanıyor… İkincisi açıklanan YEP bazı kuruluşlardan övgüler almış ama piyasayı nasıl etkilediği apaçık ortada: Dövizin ateşi düşmedi, arttı…
İKTİSAT BİLİMİ
Eğer “piyasa ekonomisi” diyorsak, bunun rasyonalitesine ve kurallarına uymak lazım. Güven ancak böyle tesis edilebilir.
Yine döndük dolaştık aynı noktaya geldik: Kurumların yeni sistemde zayıflamış; bürokrasideki liyakatli elemanların dışlanmış olması.
Türkiye’nin yüz elli yıllık, yüz yıllık ve elli yıllık modern kurumları niye var?
Üniversitelerde niye iktisat ve işletmecilik okutulur?
Niye kalkınmakta olan bütün ülkeler gibi biz de yurt dışına master ve doktora için öğrenciler gösteririz?
İktisat bilinin asırlar içinde sınanmış kuralları var; niye tartışılmamış, sınanmamış görüşlerle ekonomiyi yönetmeye kalkarız?
Sonuç böyle oluyor maalesef.