Partisinin Kocaeli kongresinde konuşan Ali Babacan, iktidarın koronavirüs pandemisinin başından bu yana sayısız hata yaptığını söyleyerek, salgın sürecinin yönetimini sert sözlerle eleştirdi: Vatandaşımız ölürken bile suçlu.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kocaeli İl Kongresi'nde konuştu. Burada önemli açıklamalarda bulunan Babacan, tüm dünyayı esir alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili iktidara sert eleştiriler yöneltti.
İktidarın pandeminin başından bu yana sayısız hata yaptığını savunan Babacan, 'Dün Cumhurbaşkanı dedi ki, 'Sorumluluk Bilim Kurulu'nda vatandaşlarımız da önlemlere uymuyor' dedi. Tamam suçlu bulundu. Vatandaşımız ölürken bile suçlu. Salgınla mücadelede gerçekleri gizleyen, yeterli önlem almayan kendileri değilmiş gibi önce Bilim Kurulunu, peşinden de vatandaşı suçluyorlar' sözlerini kaydetti.
Tüm dünyanın aşı sırasına girdiğini ancak Türkiye'nin aşı konusunda da geç kaldığını kaydeden Babacan, bunun nedenini 'hazineyi boşaltmış olmaları' sözleriyle açıkladı.
'TAHMİNLERİMİZ MAALESEF İSABETLİYMİŞ'
Ali Babacan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'Türkiye uzun süredir karanlık bir tünelin içinde. Ekonomi, hukuk, sağlık, dış ilişkiler, eğitim, kısacası her alandaki yanlış politikalar nedeniyle ülkemiz topyekun çöküş yaşıyor. Önce sağlık. Biliyorsunuz, aylardır hepimizden gizlenen vaka sayıları birkaç gündür açıklanmaya başlandı. Geçtiğimiz haftalarda yaptığım pek çok konuşmada ben, vaka sayısı açısından Türkiye’nin dünyada ilk beşte olduğunu söylemiştim. Tahmini vaka sayılarını da söylemiştim. Tahminlerimiz maalesef isabetliymiş, doğruymuş. Aylardır önlem alınsın diye çağrı yapıyoruz. Neler yapılması gerektiğine dair açıklamalarda bulunuyoruz. Dinlemediler. Hâlâ dinlemiyorlar.
'PANDEMİNİN BAŞINDAN BERİ SAYISIZ HATA YAPILDI'
En baştan beri sayısız hata yapıldı. Maske krizimizi hatırlıyorsunuz. Hele hele 1 haziran’dan sonra doğru dürüst önlem almayı bıraktılar. Sırf salgınla mücadele için bir Bilim Kurulu oluşturuldu. Ama vaka sayıları, bilim kurulundan da gizlendi. Biliyorsunuz bilim kurulu üyeleri “biz de bilmiyoruz” demişti. Şimdi de “çok şükür öğrendik” diyorlar herhalde… Demiştim ki “lütfen ‘biz elimizden geleni yaptık, halkımıza söz dinletemedik' demeyin.” Bunu da dediler arkadaşlar. Hatta dün Sayın Erdoğan “sorumluluk bilim kurulunda. Vatandaşlarımız da önlemlere uymuyor” dedi.
'VATANDAŞIMIZ ÖLÜRKEN BİLE SUÇLU'
Faturayı; rapor bile tutamayan, vaka sayıları kendinden gizlenen, konunun tüm uzmanlarının yeterli oranda temsil edilmediği Bilim Kurulu’na kesti. Peşinden de vatandaşa. Alışkanlık haline getirdiler. Ne zaman bir sorun olsa “dış güçler, iç güçler” diyorlar. Ama baksanıza işin ucu epey kaçmış anlaşılan. Salgınla mücadelede gerçekleri gizleyen, yeterli önlem almayan, kendileri değilmiş gibi önce Bİlim Kurulu’nu, peşinden de vatandaşı suçluyorlar. Canıyla uğraşan vatandaşımız, ölürken bile suçlu.
'BU SİSTEMDE İLGİLİ BAKAN BİLE KARAR VEREMİYOR'
Hâlâ yaygın bir şekilde tarama testi yapmıyorsunuz. Bunun kararını bilim kurulu mu verdi, vatandaş mı verdi yoksa siz mi verdiniz? Hastayla yakın temas edenlerde semptom yoksa test yapmıyorsunuz. Bunun kararını bilim kurulu mu verdi, vatandaş mı verdi, yoksa siz mi verdiniz? Şehirlerin farklı noktalarına, hastanelerden bağımsız test istasyonları kurun dedik, kurmadınız. Bunun kararını bilim kurulu mu verdi, vatandaş mı verdi, yoksa siz mi verdiniz? 1 Haziran’dan sonra önlemleri iyice gevşettiniz, bunun kararını kim verdi?
Ben cevap vereyim: arkadaşlar bu sistemde ilgili bakan bile karar veremiyor. Bakanlar kendi alanlarındaki konularda konuşurken “sayın cumhurbaşkanının talimatlarıyla” diye söze başlıyor. Hatırlayın daha ilk zamanlarda sokağa çıkma sınırlandırılması ile ilgili krizi. Bir bakan “sınırlandırma var” dedi, diğeri “yok” dedi. En son yine Cumhurbaşkanının talimatını beklediler. Şu an ülkemizde Koronavirüse karşı, bu salgına karşı alınmayan tüm önlemlerden, tek bir kişi sorumlu. Kimse suçu kendilerinden dahi bilgi gizlenen Bilim Kuruluna, hele hele vatandaşımıza atmasın. Şu an eğer bu yönetimsizliğe rağmen milyonlarca vakadan bahsetmiyorsak, bu yine sadece vatandaşımızın kişisel önlemleri sayesinde gerçekleşiyor. Çünkü tek tek bireyler dışında salgını ciddiye alan yönetim, devlet yok.
'HANGİ GELİR VATANDAŞIMIZIN CANINCAN DAHA KIYMETLİ?'
Vaka sayıları ve ölümler niçin bu kadar yükseldi arkadaşlar? Haziran ayında öyle ya da böyle kontrol altına alınmıştı. Sonra bir baktık, önlemler turizm için gevşetildi. Beklenen turizm geliri oldu mu? O da olmadı. Bu nasıl bir plansızlık ve öngörüsüzlüktür? Ayrıca hangi gelir, vatandaşımızın canından daha kıymetli? Bu ülkenin insanının canı bu kadar ucuz mu? Buradan tekrar hükûmete sesleniyorum: Artık yeter! Önce şeffaf olun. Halkımız hayatını kaybediyor. İşin ucunda bu milletin hayatı var. Derhal ama derhal etkili önlemler alın. Tarama testlerini yaygınlaştırın. Vatandaşlarımıza ekonomik destek sağlayın. Sağlayın ki vatandaşımız salgının ekonomik yıkımından korunsun.
'TÜRKİYE AŞIDA DA GEÇ KALDI'
Pandemiyle ilgili en önemli konulardan biri de aşı. Tüm dünya aşı sırasına girdi. Ama Türkiye önlemler konusunda olduğu gibi aşıda da geç kaldı. Bunun da sebebi hazineyi boşaltmış olmaları. Kalkınmış ülkeler tarafından şimdiden satın alınan ve rezerve edilen aşılar var. Amerika’da ve Almanya'da aralık sonuna doğru aşılama başlayacak. 55 milyonluk İngiltere toplam 145 milyon doz aşı siparişi verdi bile. Biz ise henüz risk gruplarına mevsimsel grip aşısını bile yaptıramamış durumdayız arkadaşlar. Bu hastalığa karşı bağışıklık kazanmamız gerekiyor. Uzmanlar bunun için en az 100 milyon doz aşıya ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
'EKONOMİDE ÇUVALLAYANLAR...'
Kendi hekimlerimizin geliştirdiği ve tüm dünyanın sipariş listesine giren aşıdan ne kadar sipariş verilmiş biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Yalnızca bir milyon. Çin’de daha fazları tamamlanmamış aşıdan ise 10 milyon sipariş etmişiz. Bu aşının etkisi nasıl, belli değil. Daha ne zaman piyasaya sürüleceği bile belli değil. Koskoca 84 milyonluk ülkeye alabildikleri aşı sayısı bu. Aşının ne zaman geleceği de belirsiz.
Ekonomi yönetiminde çuvallayanlar, ülkemizi ilaç ve tıbbi cihaz firmalarına karşı da borca soktular. Ödemelerini yapamadılar. Ülkenin itibarını kaybettiler. Tüm bunlar aşı ihtiyacımızın karşılanmasını olumsuz yönde etkiliyor.
'28 ŞUBAT KARANLIĞININ DESTEKÇİSİ DE İKTİDARIN DESTEKÇİSİ OLMUŞ'
Biliyorsunuz, artık ülkemizi yüzde 10 oy almış bir genel başkan yönetiyor. Daha da şaşırtıcı olanı büyük ortağın kendi partisinin iç işlerini de küçük ortak yönetiyor. Türkiye siyasi tarihinde görmediğimiz manzaralara şahit oluyoruz. Her gün “milli irade” diyenler, milletin iradesini bir hiç yaptılar. Grup başkan vekilleri ne diyor? Biz bir hiçiz diyor. Yüzde 10’luk bir genel başkana hem devleti hem yönetimi hem kendi partilerinin anahtarını verdiler.
Bir de biliyorsunuz, yüzde 1 bile oy alamayan, 28 Şubat karanlığının bir destekçisi de bugünkü iktidarın destekçisi olmuş. “fikirlerim iktidarda” diyor. İnsan utanıyor. Nereden nereye… Büyük ortağa soruyorum; Bu muydu vaktiyle size destek olmuş mazlumların hayali? Bu muydu size güvenip oy verenlerin görmek istediği? Gittiler geldiler, başka bir vesayetin altına girdiler.
Koalisyon dönemini bitireceğiz diye çıktıkları yolda, önden ittifaklar kuruyorlar. Sonra da oy oranına bakmaksızın yönetimde söz sahibi olmalarına sebep oluyorlar. Demokrasinin temel ilkeleriyle, ayarlarıyla oynuyorlar. Bir de biz bunu dillendirince, küçük ortak edep sınırlarının dışında, hakaretamiz ifadelerle bize saldırmaya kalkıyor. Bizim halkımız, onlara oy veren vatandaşlarımız da dâhil olmak üzere, bu seviyesizliği hak etmiyor. Bağırarak, çağırarak, hakaret ederek haklı çıkamazsınız.
'YAKIN AKRABA ATAMASININ ÜLKEYE FATURASI BU'
Türkiye’nin geldiği nokta içler acısı bir nokta. Sadece birkaç rakam vermek istiyorum; 2018 haziran ayı, Partili Cumhurbaşkanı göreve başladı ve en yakın akrabayı da ekonomik işlere baksın diye göreve getirdi. 2 senenin muhasebesini yapalım ne olmuş? Haziran 2018’de bu ülkenin hazinesinin iç dış borcunun toplamı 970 milyar lira. En son açıklanan rakam ne kadar biliyor musunuz? Tam 1 trilyon 935 milyar lira. İki yılda hazinenin iç dış borcu ikiye katlamış. Görüyor musunuz? Yanlış sistem, partili cumhurbaşkanı, yakın akraba ataması ülkeye faturası bu.
Aynı dönemde Merkez Bankası, tam 130 milyar dolarlık rezervini eritmiş, bitirmiş ve eksi 44 milyar dolara düşmüş. Çünkü piyasaya döviz borçlanıyor. Bir ülkenin Merkez Bankası’nın döviz rezervi olur piyasaya döviz borcu olur mu arkadaşlar? Biz yıllarca bütün sanayi illerimizin alın teriyle, bilek gücüyle ürettiği ihraç ettiği ve ihracatın dövizini kara günler için biriktirdik. İki yılda hepsini tükettikleri yetmiyor gibi bir de eksi 44 milyar dolar borçlandılar.
EYT AÇIKLAMASI
Şimdi, Türkiye’nin problemleri büyük ama bu EYT konusuna da kısaca değinmemde fayda var. Türkiye’de emeklilik sistemi, farklı dönemlerde emekli olan vatandaşlarımızın farklı mevzuatlara tabii olduğu bir sistem. EYT konusu ile alakalı dedik ki; farklı farklı dönemlerde emekli olanların farklı emeklilik hakları oluştu ama bunu mutlaka bir adalet süzgecinden geçmesi gerekiyor. Bunu yaparken de sistemin finansal sürdürülebilirliğine de dikkat etmek gerekiyor. Bu sorunların istişare ile çözümü mümkün. Bunun için konuşabiliyor olmak lazım. Halkımızı dinlemek lazım.
'2 YILDIR KANAL İSTANBUL'LA MI YATIP KALKTINIZ?'
Ülkemizin farklı yerlerinde yaşadığımız her deprem, 17 Ağustos 1999’daki o büyük acıyı hatırlatıyor. Deprem gerçeğiyle en ağır yüzleşmeyi yaşadığımız Kocaeli’nde dahi, geçen bunca zamana rağmen, tam 21 yıldır yıkılmayan binlerce ağır ve orta hasarlı bina varlığını sürdürüyor. Üstelik buralarda vatandaşlarımızı hâlâ yaşıyor. İktidara sormak istiyorum; herhangi bir sarsıntının olmasına gerek dahi kalmadan her an yıkılma tehlikesi bulunan bu binalarda olabilecek kayıpların sorumluluğunu taşıyabilecek misiniz?
Arkadaşlar, deprem ve diğer tüm afetler iyi yönetimle riski azaltılabilecek, hasarı önlenebilecek olaylardır. Ancak görüyoruz ki, projelerini numaralandırmışlar. Birinci sıraya da Kanal İstanbul’u koymuşlar. Bir kere daha baştan hatırlatalım: birinci sırada vatandaşımızın sağlığı, hayatı gelir. Bundan daha önemli bir proje yoktur! Peki bugünkü kötü yönetim ne yapıyor? Deprem gerçeğini göz ardı ediyor. Ülke kaynaklarını kanal İstanbul gibi rant projelerine akıtmayı tercih ediyor. Kaynaklarımızı Kanal İstanbul gibi dipsiz bir kuyuda, ranta dönüştürmek isteyenler, en azından Kocaeli’ndeki 1500 konutun iyileştirilmesine neden kaynak bulamazlar?
Durumun vahametini kendileri açıklıyorlar. İlgili bakan, iki yıl evvel, dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon konut bulunduğunu açıklamıştı. Aradan iki yıl geçti, maalesef en son İzmir depremini yaşadık. Ardından Sayın Erdoğan çıkıp yenilenmesi gereken bina sayısını açıkladı. Kaç açıkladı biliyor musunuz? 6,7 milyon. Evet, aynı sayıyı açıkladı. Yahu ne yaptınız siz iki yılda? Kanal İstanbul’la yatıp, Kanal İstanbul’la mı kalktınız?'
1. OLAĞAN TUNCELİ İL KONGRESİNE CANLI BAĞLANTI
Konuşmasının sonlarına doğru, eş zamanlı gerçekleşen Tunceli İl Kongresi’ne bağlanan Babacan şu ifadeleri kaydetti:
'Söz veriyorum, en yakın zamanda geleceğim. Ancak sizden de bir söz istiyorum. Geldiğimde hep beraber şöyle bir Munzur'un gözelerinde birlikte çay içeceğiz. Tamam mı? Bir kez de Dersimli dostlarımın huzurunda sesleniyorum;
Biz geçmişte yaşanan olayları çok iyi biliyoruz ve acıları paylaşıyoruz. Yarınlarımızı ise birlikte inşa edeceğiz. Yarınlar bizim elimizde. Biz tüm vatandaşlarımızın, inançlarının gereğini korkusuzca ve huzurla yaşayabilecekleri özgür bir ortamı oluşturacağız. Biz vatandaşlarımızın inanç, kültür ve referans ekseninde, hak ve özgürlük taleplerini adalet temelinde karşılayacağız. Biz, ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalara son vereceğiz. Vatandaşlarımızın haklarını asla pazarlık konusu etmeyeceğiz, doğuştan sahip oldukları hakları olduğu gibi tanıyacağız.
Bu kapsamda, alevi vatandaşlarımızın başta cem evlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözümü için gerekli her türlü adımı atacağız. Biz tüm din ve inanç gruplarının kamusal görünürlüklerinin önündeki tüm kanuni ve idari engelleri ortadan kaldıracağız.'