Tacettin Dergahında düzenlenen anma programına, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Selçuk Özdağ, Sivil Toplum Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı Hakverdi Altuğ, Fatma Maraş, Genel Başkan Yardımcısı Feramuz Üstün, Disiplin Kurulu Başkanı Mehmet Atilla Maraş, Ankara Gençlik Kolları Başkanı Alparslan Ziya Aslan, Ankara Kadın Kolları Başkanı Nimet Bolluk, edebiyatçı yazar Fatma Maraş, Ankara İl Teşkilatı ve çok sayıda partili katıldı. Anmada Selçuk Özdağ, Akif’in duruşunu ve hayatını anlatarak, bugüne önemli mesajlar verdi.
Özdağ, Akif’in Osmanlı‘nın yetiştirmiş olduğu büyük şairlerden olduğunu vurgulayarak,“Biliyorsunuz Mehmet Akif Ersoy Osmanlı’nın yetiştirmiş olduğu büyük şairlerden ve dava adamlarından bir tanesi, büyük bir yazar. Osmanlı yıkılırken yeniden bir devlet inşa etmek için yola çıkanlar arasında yer aldı. Kurtuluş Savaşı başlamadan önce hep beraber bir direniş başlatalım dediler, Akif de İstanbul’da durmadı Ankara’ya geldi. Zaten Osmanlı yıkılırken Çanakkale Savaşları yapılırken, 9 cephede dövüşülürken kendisi hiç Çanakkale’yi görmediği halde Çanakkale Şehitleri şiirini yazmıştı çünkü hassas birisiydi. Allah’a, Peygamber’e müminlere, OsmanlıDevletine inanmış bir kahramandı. Devlet yıkılırken yeni bir devlet kuruluş aşamasında Ankara’da kalacak bir yerleri yoktu. Tacettin Dergahına geldi Tacettin Efendinin silsilesinden gelen bu dergahta kaldılar” dedi.
“SÖZÜM ODUN GİBİ OLSUN HAKİKAT OLSUN TEK!”
Mehmet Akif Ersoy’un hayatındaki “Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun tek!” sözünün altını çizen Özdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Akif, Veteriner Hekim idi. Aslında Siyaset Bilimi okuyacaktı fakat aile fakir olduğu için Veteriner Hekimliği tercih etti. Akif, aynı zamanda şairdi. Akif yazardı, Akif, başyazardı. Akif 3 yabancı dil biliyordu ve Akif aynı zamanda Kur’an’ı doğru yorumlayan, Kur’an’ın mealini veya tercümesini yapabilecek kadar dini bilgiye sahipti. Kurtuluş Savaşı sonrasında ise Anadolu’da insanları ayağa kaldırdılar Mehmet Akif Ersoy her zaman hayatını şu sözlerle anlamlandırıyordu: “Sözüm odun gibi olsun hakikat olsun, doğru olsun tek!” diyordu.
Ve Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Savaşı döneminde insanları ayağa kaldırmak için çeşitli yerlerde vaazlar verdi. Kastamonu’da vermiş olduğu vaaz yüzbinlerce teksir yapılarak Anadolu’ya dağıtılarak Anadolu’nun tamamının Kurtuluş Savaşı’nda bu direniş hareketi içerisinde olanlarla birlikte olmamız gerektiğini söyledi Mehmet Akif Ersoy.
‘GELENEKTEN KOPMADAN ÇAĞI DOĞRU YORUMLADI’
Mehmet Akif Ersoy’un hayalinde Asım’ın nesli vardı. Ve Mehmet Akif Ersoy aynı zamanda milletvekiliydi. Mehmet Akif Ersoy aynı zamanda sporcuydu. Gençliğe de hitap ediyordu. Mehmet Akif Ersoy aynı zamanda Teşkilat-ı Mahsusa’da yani bugünkü ismi ile Milli İstihbaratta çalışan devlet için gayret sarf eden bir kişiydi. Mehmet Akif Ersoy, gelenekle moderniteyi, çağı doğru yorumlayan; gelenekten kopmadan çağı nasıl yorumlarız, asıl idrakini söylettiğimiz o İslam’ın bize verdiği cevabı yeniden insanlığa nasıl takdim ederiz diyerek ortaya çıkan bir kahramandı.
Mehmet Akif Ersoy İstanbul boğazını karşıdan karşıya yüzebilecek kadar iyi bir yüzücü, Kırkpınar’da yağlı güreş yapabilecek aynı zamanda kara kucak yapabilecek kadar iyi bir güreşçi iyi bir atlet, koşucu, gülleci, iyi bir ata binen, iyi silah kullanabilen iyi bir sporcuydu aynı zamanda Mehmet Akif Ersoy.
Mehmet Akif Ersoy’un bugünkü nesillere bıraktığı hayatı hep örneklerle dolu. Gençlere hitap ederken örnekleri var. Sosyal hayata hitap ederken örnekleri var, kahramanlara hitap ederken örnekleri var Çanakkale Şehitleri gibi.
SELÇUK ÖZDAĞ: MECLİS BAŞKANINA ÇAĞRIDA BULUNUYORUM!
Mehmet Akif Ersoy, bugünkü siyasetçilere de mesaj veren bir kahraman. Mehmet Akif Ersoy, o gün İstiklal Marşı’nı yazdığında, az evvel Disiplin Kurulu Başkanımız şair ve yazar Mehmet Atilla Maraş’ın da söylemiş olduğu gibi 3 defa ayakta okundu Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından mecliste. Buradan ben Meclis Başkanına çağrıda bulunuyorum. Her yıl 1. Meclis’te İstiklal Marşı’nın kabul edildiği günü Meclis’te tüm milletvekilleri, tüm siyasiler bütün devlet adamları orada olarak ayakta İstiklal Marşı’nı söylemeli, 10 kıta okumalıdırlar.
Mehmet Akif Ersoy’un bugünkü siyasetçilere mesajı var. O gün İstiklal Marşı’nı yazdığında çok yüklü bir ikramiye verdiler kendisine o parayı olduğu gibi Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlamıştı. Giyecek paltosu yoktu, buradan Hasan Basri Çantay’dan ödünç palto alarak 1. Meclise yürüyerek gidip geliyordu.
“BÜTÜN SİYASETÇİLERE SESLENİYORUM, ELLERİNİZİ TEMİZ TUTUN”
Bütün siyasetçilere sesleniyorum, ellerinizi temiz tutun, Akif’i örnek kabul edin, nasiyelerinizi temiz tutun, alınlarınızı temiz tutun ve siyaseti sadece millet için yapın. Kendiniz için yapmayın. Akif gibi insanların çoğalmasını temenni ediyorum ben.
Ve bugün Türkiye’deki anne ve babalara sesleniyorum: Çocuklarınıza sadece istiklal Marşı’nın yazarı olarak takdim etmeyin. Evet çocuklarınız İstiklal Marşı’nın 10 kıtasını ezbere okusunlar ama aynı zamanda yabancı dil konusunda, geleneklerini yaşatma konusunda diğerkâmlık konusunda fedakârlık konusunda, çok yönlü bir insan olması, bilgiye vermiş olduğu önem konusunda rol model olduğunu atlamasınlar.
Bilgiye dayalı bir örnek vermek istiyorum: Biliyorsunuz Mehmet Akif bilgiye çok önem veriyordu. Pasteur’un resmini her zaman çalışma odasında duvarın arkasına asmıştı. Mısıra gittiği zaman da Pauster’un resmini yanında götürdü. Hatta İstanbul’da veba salgını olduğu zaman insanlar Akif’e gelip, “bir dua eder misiniz?” dediği zaman “Bir Pauster çıksın bir aşı yapsın o aşı ile kurtulalım hadi şimdi bilgiye doğru koşalım, sonra dua edelim, bilgi duasını edelim” diyecek kadar hayatı, Kur’an’ı doğru okuyan ayetleri doğru yorumlayan bir insandı. Şöyle sesleniyordu: “İnmemiştir Kuran ne mezarlıkta okunmak için ne de fal bakmak için” ve Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhâmı, Asrın idrâkine söyletiyordu İslâm'ı.'
‘DURUŞU OLANLARA SELAM GÖNDERİYORUZ’
Son söz olarak, Akif, Mısır’a gittikten sonra dönmek istedi. Mustafa Kemal’e haber gönderdi: “Türkiye’ye dönmek istiyorum. Anadolu topraklarına gömülmek istiyorum” dedi. Mustafa Kemal izin verdi. Türkiye’ye döndükten sonra Mustafa Kemal 3 önemli arkadaşını kendisine ‘geçmiş olsun’a ve ‘hoş geldin’e gönderdi. Ve onlara dedi ki giderken “Söyleyin ona Akif’e bir düşmanlığım yok. Düşmanlığım olsaydı hem Anadolu topraklarına sokmazdım. Hem de İstiklal Marşı’nıdeğiştirttirirdim. Bunu Akif’e söylediler, Akif yatağından doğruldu. Artık son demlerini yaşıyordu… Şöyle söyledi: “Paşa’ya selam söyleyin, Anadolu topraklarına beni sokmayabilirdi ama İstiklal Marşı’nı asla değiştiremezdi.”
Döndüler ve Mustafa Kemal’e söylediler bunu. O dedi ki “Ancak Akif böyle sözleri söyler…” Akif, duruş adamı.
Şimdi Türkiye’de bürokratların, hem gençlerin, hem siyasetçilerin, yazar çizerlerin basın mensuplarının duruşu olanlarına selam gönderiyoruz buradan. Akif ve arkadaşlarını saygı ile anıyoruz rahmet ile anıyoruz. İyi ki o kahramanlar bize devlet bahşettiler şimdi Asım’ın nesli de bu devleti sonsuza kadar zengin, özgür ve mutlu insanlar diyarı yapacak inşallah.”
haber: enpolitik