Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, Perinçek’in “28 Şubat devam ediyor” sözünü hatırlatarak, ‘çıplak aranma’ iddiaları üzerinden hükümeti eleştirdi: Sayın Cumhurbaşkanı 90'lı yıllarda böyle bir şey olsaydı kıyameti kopa
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, tutuklu yargılanmaların bir insan hakları ihlali olduğunu ifade ederek, “Kadınların çıplak aranma meselesi, Allah aşkına Sayın Cumhurbaşkanı 90'lı yıllarda böyle bir şey olsaydı kıyameti kopartmaz mıydı?” açıklamasında bulundu.
Olay TV'nin kapatılması da dahil yaşananların hiçbirinin tesadüf olmadığını dile getiren Davutoğlu, “Perinçek diyor ya ‘28 Şubat devam ediyor’ diye. Yaşatıyorlar” dedi.
Davutoğlu, Diyanet’e ilişkin yaptığı eleştiride, “Hutbelerde hiç yolsuzluğa karşı bir şey gördünüz mü? Niye yolsuzlukla mücadele konusunda hutbeler okunmuyor?” ifadelerini kullandı.
TV 5’te Ayşe Baykal ile Ayşe’nin Penceresi programına konuk olan Davutoğlu, şunları söyledi:
3-5 müteahhide sağladıkları imkanlar, bütün çiftçilerin toplamına sağlanan destekten daha fazla.
Kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler diyorsan, o akşam yediğin yemek boğazından nasıl geçiyor? Yoksulluk yok diyen Bakan, bir inin bakalım halkın arasına bakın, içinden çıktığınız halkı unutmayın.
“OLAY TV’NİN KAPATILMASI BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİDİR”
Olay TV'nin kapatılması vahim. Basın özgürlüğünün açık bir şekilde ihlalidir.
Kanallara isimlerimiz gidiyor. Davutoğlu'nu ekrana çıkartmayacaksınız, hakkında iyi bir şey söylemeyeceksiniz, istediğiniz kadar hakaret edebilirsiniz deniliyor.
Özgürlükleri kısıtlayanların en vahim hatası, bir müddet sonra o özgürlüklerin kendilerine de lazım olabileceği gerçeğini unutması. İktidarda çoğunu da şahsen tanıdığım insanları hüzünle izlememin sebebi de bu.
“ERDOĞAN REFORMCU OLMAYI TERCİH ETMEDİ”
Erdoğan, Türkiye'yi birleştiren bir Cumhurbaşkanı konumunda kalıp AK Parti'yi kurumsallaştırmamıza izin verseydi ismi Türkiye Cumhuriyeti'nin en reformcu liderlerinden biri olarak geçerdi. Ama o bunu tercih etmedi.
Güç öyle bir şeydir ki tuttuğunuzda önce ısıtır elinizi, sonra sıkmaya başlarsınız tutabilmek için, yakmaya başlar. Elinizin yandığınızı hissetmezsiniz kolunuzu yakar, yüreğinizi yaktığı zaman artık iflah olmazsınız. Bunların yürekleri yandı güçten, yürek kalmadı
“ÇIPLAK ARAMA 90’LARDA OLSA ERDOĞAN KIYAMETİ KOPARIRDI”
Kadınların çıplak aranma meselesi, Allah aşkına Sayın Cumhurbaşkanı 90'lı yıllarda böyle bir şey olsaydı kıyameti kopartmaz mıydı?
Bir liderin meselesi döneminde övgüyle anılmak değil, kendisinden sonra kötü bir miras bırakmamak olmalı.
Mesele neydi biliyor musunuz? Bütün gücü elimde tuttuğum zaman ben bu ülkeyi yönetirim dedi. Adında da 'Adalet' olan parti Türkiye'de adaleti öyle yok etti ki bundan sonra Türkiye'de kimse kendinden emin değil.
'Kitle İmha Silahlarının Yayılmasını Engelleme Kanunu' adı altında çıkan şeyi ben de inceledim. Bu bir tuzak!
“YAŞANANLAR TESADÜF DEĞİL”
Bunların hiçbiri tesadüf değil. Olay TV'nin kapatılması da, parti kapatma davaları da, üniversite kapatılması da, ardından birer birer STK'ların kapatılması da. Perinçek diyor ya '28 Şubat devam ediyor' diye. Yaşatıyorlar.
Esas problem ne biliyor musunuz? Sadece iktidarın tavrı değil, bu STK'ların sessizliği. Ve şöyle düşünmeleri: Bu iktidar giderse bize maddi destek azalır, baskı altında kalırız. STK sivil olmalıdır. İktidar desteği olmadan ayakta kalamayan STK, STK değildir.
Bu vahim bir yasa. Ümit ederiz ki burada esas tepkiyi Sivil Toplum Kuruluşlarının göstermesi lazım. Ama göremiyorlar.
“TUTUKLU YARGILANMA İNSAN HAKLARI İHLALİDİR”
İktidardakilere dedim ki bakın hak adına, adalet adına, insan onuru adına yapılan yanlışlara 'iktidardakiler bizden' diyerek sessiz kalırsanız bir dönem sonra aynaya bile bakamayacak hale geleceksiniz. Ve nitekim o hale geliyorlar.
Tutuklu yargılanmalar bir insan hakları ihlalidir.
Cumhurbaşkanı'na sormak lazım, bu can bu tendeyken casus Brunson'u vermeyeceğim deyip Trump'ın tehdidinden sonra Brunson'u teslim edersen, Deniz Yücel'i Almanya baskısıyla teslim edersen demek Türkler bu dilden anlıyor derler. Siz bu ülkenin itibarını yok ettiniz
Bir kişi suçsuzsa bir saniye bile içeride tutulmamalı. Suçluysa yedi düvel de gelse bırakılmamalı.
Bu ülkenin gelecek nesillerinin hem özgürlüklerini hem de inançlarını koruyabilmek, değerlerle çatışmayan özgürlükçü bir inancı sağlamak için biz bu yola çıktık.
“DİYANET ÖZERK BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ”
Diyanet İşleri Başkanlığı bağımsız ve özerk bir yapıya dönüştürülmeli.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve din adamları itibar kaybetmişse bunun sebebi dini inançlarımız değil, dini inançları temsil makamındaki insanların fırsatçı tutumları.
Her gün değişen şey dini değer değildir. Bir gün haram olan faiz ertesi gün helal gibi muamele görüyorsa bu dini bir değer değil.
Hutbelerde hiç yolsuzluğa karşı bir şey gördünüz mü? Niye yolsuzlukla mücadele konusunda hutbeler okunmuyor?
Ülkeyi yönetenlere 'kusura bakmayın ancak dini değerleri kullanamaz ve yıpratamazsınız' diyen bir Diyanet İşleri Başkanı olduğu zaman ülkede dini değerler korunur. Talimatla hutbe yazmaya kalkarsanız olmaz.
Ben görevime devam edebilseydim kademeli bir şekilde Diyanet'in kendi iç ilişkilerinde özerk ve ilmi hiyerarşiyi koruyan atamalarla yürümesini sağlardım ve kesinlikle dini düşüncede özgürlüğü savunurdum.
“EĞİTİMİN YÜKÜ ÖĞRETMENLERE YÜKLENDİ”
Bir yıl içinde eğitim fiilen durmuştur. Bazı çevrim içi eğitimlerde 40 kişilik sınıfta 4-5 kişi katılabiliyor. Bugün Türkiye'de bir eğitim halen yapılabiliyorsa da öğretmenlerimizin yaptığı fedakarlık sayesindedir.
Sık sık değişen kararlarla, birbirinden tutarsız uygulamalarla, dar gelirli vatandaşın bilgisayarı var mı yok mu fırsat eşitliğini yok sayan uygulamalarla tüm eğitimin yükü öğretmenlere yüklendi bu dönemde.
Buradan öğretmenlerimizin hepsine desteklerimi ve dayanışmamı iletmek istiyorum.