Kültür insanı, Türk Yurt'lu, Akademisyen Alaaddin Korkmaz vefat etti. Vefatıyla ilgili Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nin Kurucuları arasında yer alan Nuri Gürgür, Orhan Kavuncu ve Prof. Dr. Orhan Arslan kaleme aldıkları y
Türk Yurdu’nun 1987 yılında başlayan yeni yayın döneminde Yayın Kurulu Üyeliği ve Genel Yayın Müdürlüğü yapan, Türk Ocakları 1986’da faaliyetine yeniden başlarken kurucu kadroda yer alan, uzun yıllar Millî Eğitim ve Kültür Bakanlığı kadrolarında idareci olarak çalışan, ömrünü Türklüğe hizmetle geçiren, Türk Ocakları Genel Merkez Danışma Kurulu Üyesi Alaaddin Korkmaz, 01.01.2021 tarihinde vefat etti. Eski Türk Ocakları Başkanı gönül dostu ve dava arkadaşı Nuri Gürgür, Alaaddin Korkmaz’ın vefatından sonra kaleme aldığı yazısında, “Aladdin Korkmaz özgüveni yüksek bir insandı, cesurdu ; görüş ve düşüncelerini her ortamda açıkça savunur tartışırdı. Ama şahsi beklentileri olmayan, Türk Milliyetçiliğine, Türkiye’ye hizmet etmeyi varlık sebebi sayan, ihlas sahibi bir dava adamıydı; kelimenin anlamını hak eden bir mütefekkirdi” diyerek ömrünü vatanına ve davasına adayan Korkmaz’ı anarak okuyucularına “Milliyetçi, Vatansever Bir Mütefekkirin Ardından” başlıklı yazısıyla duygularını şu şekilde anlattı:
Korona salgının esir aldığı insanlığın ve ülkemizin üzerinden bir kabus gibi geçen , çok değerli gönül dostlarımızın ard arda aramızdan ayrıldığı , gam ve kasvetle dopdolu 2020 yılının ardından , yeni başlayan yılın erken saatlerinde yüreğimiz bir kere daha yandı. Yarım asırlık dostumun, , gönüldeşim, ülküdaşım, yol arkadaşımı Alaaddin Korkmaz, üç haftadır Kovid teşhisiyle tedavi edildiği hastanede, bu dünyadaki misafirliğini tamamlayarak darı bekaya intikal etti.
Hakka inanan müminler için ölüm bir son değil; bizleri bir nütfeden halkeden , Hayy , Kayyum Ehadiyette ve Samed olan, kudreti alemleri kuşatan,göklerin ve yerin sahibi Cenab-ı Hakk’a kavuşma, fani alemden ebedi olana geçiş halidir. Çünkü “Hepimiz Allah’ın emri ve dileğindeyiz. Hepimi O’nun huzuruna çıkacağız.”
Bu gerçeğin şuurunda ve farkında olsak da ebedi aleme intikal eden bir dostun arkada bıraktıkları, henüz bu dünyadaki misafirliğini tamamlamamış dost ve arkadaşları olarak, yüreğimizi kaplayan acıya, eleme ve ayrılık hüznüne katlanmak, bunlarla yaşamak zorundayız.
“Hür ve Engin vatanın hem gece hem gündüzünde
“Uhrevi bir kapı açılır buradan gökyüzüne “
“Ta ki geçsin ebedi rahmete ruh orduları”
( Yahya Kemal)
Alaaddin Korkmaz korkmaz 1949 Giresun-Espiye -lbrahimşah köyü doğumludur. Bursa Eğitim Enstitüsü ‘nden 1970 yılında mezun oldu. Öğrenciliği sırasında edebiyatla yakından ilgileniyordu. Yazdığı bazı şiirler Bursa’da Zaman adlı yerel gazetede yayımlandı. Diğer taraftan ortaokul sıralarında pek çokları gibi O da Atsız, Kozanoğlu ve Ömer Seyfettin’in roman ve hikayelerini okuyarak hayatı boyunca içinde olacağı milliyetçi fikir ve düşünce dünyasında yaşamaya başlamıştı; milliyetçi neşriyatı yakından izliyor, yazılanları arkadaşlarıyla paylaşarak okulda milliyetçi bir muhit oluşturmaya çalışıyordu. Edebiyat ve tarih derslerinde çok başarılıydı; yazdığı bazı şiirler Bursa’da Zaman adlı yerel gazetede yayımlanıyordu.
Mezuniyetinden sonra Bingöl Ortaokulu’da başladığı öğretmenlik hayatını Ankara’da devam ettirirken tanıştık; düşünce ve gönül dünyamız örtüştüğünden kısa zamanda bir daha ayrılmamak üzere “dost “ olduk. Ankara’daki fikir muhitini ve milliyetçi kuruluşları bildiğinden dolayı çok kolay intibak etti. Milliyetçi faaliyetlerde daima ön planda oldu, yönetimlerde bulundu; çok nitelikli, yetenekli, becerikli ve cesur bir yapısı vardı. Üstlendiği görevleri hem fikri kuruluşlarda hem de devlet kurumlarında başarıyla yerine getirdi
Mezuniyetinden sonra şiiri maalesef bıraktı. Oysa bu alanda doğal bir yeteneği vardı ve çok başarılı olabilirdi. Ama yazarlığı fikri, edebi, eleştirel yazılar, inceleme ve araştırmalarla, kitap çalışmalarıyla devam etti, Yazı üslubunda belki de şiire ünsiyetinden olsa gerek sanat ve estetik taraf, edebi dil hakimdi. İyi bir okuyucu ve araştırmacıydı, dolaysıyla fikri ve kültürel alt yapısı çok sağlamdı; bu yüzden mesleğiyle ilgili konularda çok sayıda Kitaplar hazırladı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Türkçe Sözlüğü kitabının hazırlanmasında yer aldı.Yeni Türk Ansiklopedisi’ne 200’e yakın madde yazdı. 1988 yalında Kültür Bakanlığı yayınlarından çıkan “ Ziya Gökalp- Aksiyonu Meşrûtiyet ve Cumhuriyet Üzerindeki Tesirleri “ isimli kitap Gökalp üzerinde yapılmış en önemli incelemelerden biridir; Keşke yeniden yayımlansa.
Alaaddin Korkmaz daha sonra Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde lisans, Türkiye ve Orta Doğu Amme Enstitüsü ‘nde yüksek lisans yaptı. Kemal Zeybek’in Bakan, Acar Okan’ın Müsteşar olduğu Kültür Bakanlığı’nda “Yayımlar Dairesi Başkanı olarak görev yaptı. Bu görevi sırasında milli kültürümüzün ve düşünce dünyamızın çok sayıda temel eserinin yayımlanmasını sağladı. Agah Oktay Güner’in Bakanlığı döneminde müsteşar Yardımcısı oldu. Ancak Refah-Yol Hükümetinde Bakan olan İsmail Kahraman O’nu Kültür Müşaviri sıfatıyla Almatı’ya göndererek (1997) bakanlığından uzaklaştırmayı tercih etti.. Aladdin Korkmaz üç yol süren bu görevinde de çok başarılı işler yaptı. Kazakistan makamları yaptıklarına karşılık olarak Çimkent’teki olarak Uluslararası Miras Üniversitesi’nden kendisine fahri doktorluk ve profesörlük unvanları sundu. 2000 yılında Ecevit hükümeti döneminde merkeze alınınca emekliliğini isteyerek devletteki görevlerini sonlandırdı.
Bu yıldan sonra zamanının önemli bölümünü eşi Müjgan Korkmaz’ın rahatsızlığı , diyaliz hastası olması dolaysıyla hastanelerde geçirmek zorunda kaldı. Genel Başkanlık dönemimde Ondan Danışma Kurulu ve Başkanlık müşaviri gibi sıfatlarla Türk Ocağı Genel Merkezi’nde çok yararlandım. Aslında Ocak ile eskiye dayanan yoğun bir ilişkisi bulunuyordu ve bunlara zaten yakından şahit olmuştum. 12 Eylül’den üç ay önce yapılan Kurultay’da Merkez Heyeti’ne seçilmişti. 1984 yılında Türk Ocakları’nın yeniden faaliyete başlaması için çalışan ekibinin içindeydi. Yasal eksiklikler tamamlanarak 1985’te yapılan Kurutay’da yeniden yönetime girdi, Prof. Orhan Düzgüneş’in Yardımcısı oldu. Türk Ocaklarında başlayan yeni ve aktif faaliyet döneminde, tarih ve dil konularında sırayla her yıl düzenlenmeye başlayan ilmi kongrelerin hazırlanmasında ve yapılmasında büyük emeği vardır. Türk Yurdu Ankara’da yayımlanmaya başladığı dönemde 1994 yılına kadar derginin neşriyat müdürlüğü ve başyazarlığını yaptı. Rahmetli Düzgüneş O’nu çok sever ve değer verirdi.
Alaaddin Korkmaz özgüveni yüksek bir insandı, cesurdu ; görüş ve düşüncelerini her ortamda açıkça savunur, tartışırdı. Ama şahsi beklentileri olmayan, Türk Milliyetçiliğine, Türkiye’ye hizmet etmeyi varlık sebebi sayan, ihlas sahibi bir dava adamıydı; kelimenin anlamını hakkeden bir mütefekkirdi. Vasatlığın, sathiliğin, avamiliğin virütikir sağın gibi düşünce hayatımızda yaygınlaştığı, Türk milliyetçiliği düşüncesinin de bundan olumsuz etkilendiği, altı boş siyasi polemiklerin, slogancılığın öne çıktığı toplum hayatımızda , ihtiyaç duyulan “yüksek kültür ve liyakat” sahibi seçkin bir Türk aydınıydı. Ne yazık ki hem devlet kurumlarımızda hem de sivil toplum kuruluşlarımızda O’dan layıkıyla yararlanılamadı . Aziz dostumun , gönüldaşımın , yol ve dava arkadaşımın menzili mübarek , makamı ali ve mekanı inşallah cennet olsun ; ruhu şad olsun, eşi muhterem Müjgan Korkmaz’a , kardeşlerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum; tüm dostlarının ve milliyetçi camianın başı sağ olsun.
NURİ GÜRGÜR KİMDİR?
1940 yılında Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde doğdu. Ankara Hukuk Fakültesi'nden 1963 yılında mezun oldu. Öğrenciliği sırasında 1958-1961 yılları arasında Türk Ocağı Gençlik Kolu'nda kurucu ve yönetici olarak görev yapti. 1961 yılında bir grup arkadaşıyla Üniversiteliler Kültür Kulübü (Derneği)ni kurdu. Bu dernek uzun yıllar milliyetçi gençlerin fikri ve kültürel çalışmalar yaptıkları önemli ve etkili bir zemin oldu. 1961-1963 yılları arasında MTTB'nde Ankara İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Bu yıllarda Son Havadis Gazetesi ve Düşünen Adam Dergi'sinin Meclis Muhabiri, Ankara Ticaret Postası'nın köşe yazarı olarak gazetecilik yaptı. 1967 yılında başladığı avukatlığı 1970 yılında ticarete başlayıncaya kadar sürdürdü. 1968 yılından 1971'e kadar Üniversiteliler Kültür Derneği'nin yayın organı olarak çıkarılan Ocak Dergisi'nin yazar ve yöneticiliğini yaptı. 1969 yılından itibaren Devlet Dergisi'nin yazarları arasında yer aldı.
1975 yılında MHP Genel İdare Kurulu'na girdi ve partide 1976 - 1978 yılları arasında Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptı.
Türk Ocakları'nın yeniden faaliyete geçirilmesi ve Türk Yurdu Dergisi'nin yeniden yayınlanması çalışmalarında yer aldı, yazı kurulunda görev yaptı. 1993 - 1994 yıllarında Türk Ocağı Ankara Şubesi Başkanı oldu. 1996 kurultayında Türk Ocakları Genel Başkanlığı'na seçildi. 2012 yılına kadar bu görevi sürdürdü.
Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nin Kurucuları arasında yer alan Nuri Gürgür 1989 -1992 yıllarında Vakıf Mütevelli Heyeti'nde görev yapti.
1995 yılından bu yana Ankara Ticaret Odası Meclis üyesidir. 1999 yılından beri ATO Meclis Başkanı olarak görev yapmaktadır.
19 Nisan 2016'da gerçekleştirilen Türk Ocakları 44. Olağan Büyük Kurultayı'nda oy birliğiyle Türk Ocakları Şeref Genel Başkanlığına seçilmiştir.
ESERLERI: Yorumlar ve Yankılar, Milliyetçilik Üzerine, Gündemden, Aydınlarımız ve Avrupa Birliği, Milli Politika İhtiyacı, Yüzyılın Eteklerinde isimli kitapları vardır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlanmaktadır.
“OMUZDAŞ TABİRİNİN CANLI ÖRNEĞİ”
Prof. Dr. Orhan Arslan ise Alâaddin Korkmaz’ın ardından yazdığı yazısında, “Omuzdaş tabirinin canlı örneği… Tuttuğunu kopartır, yaptığı işi bihakkın yerine getirir, bir görev yüklendiğinde asla gözünüz arkada kalmazdı. Dosttu, kardeşti, dava arkadaşıydı, tam anlamıyla yoldaştı.
Yiğit bir ülkücüydü. Tehlikeleri çok önceden sezer, tedbirlerini ve çarelerini dosdoğru üretirdi.
Devletin, milletin ve Türklüğün meselelerini yakından takip eden, en çarpıcı ihtimalleri ortaya çıkan kıvrak bir zekâya sahipti.
Bilgeydi. Ben Alâaddin kardeşimin özgeçmişinden bahsetmeyeceğim. Onları pek çok yerde bulabilirsiniz. Ben, bendekileri yazmaya gayret edeceğim” dedi. Arslan’ın “Bilge Kardeşimin Ardından” başlıklı yazısı şu şekilde:
Alâaddin Korkmaz Rabbimize misafir gitti.
Böyle yazmak da varmış ardından.
Nasıl da zor bir iş.
Ömrümüzün tamamını Alâaddin’le birlikte geçirdik desem yanlış olmaz.
Ülkü-Bir dönemlerinin zorlu mücadelesinde, Türk Ocakları yönetiminde, Üniversiteliler Kültür Derneğinde, Kültür Bakanlığında, Yeni Türk Ansiklopedisi yazarlığında, ailece gittiğimiz tatil ve seyahatlerde ve uzun yıllardan beri sürdürdüğümüz Salı öğle yemeklerinde hep ilk beş veya on yakın isimden biriydi Alâaddin ve sevgili Müjgân Kardeşim.
Yaz tatillerinde kızım Tuba onların arabasında olur, Müjgân teyzesiyle birlikte Tuba’yı candan sever ve şımartırlardı.
ÜLKÜCÜ
Omuzdaş tabirinin canlı örneği… Tuttuğunu kopartır, yaptığı işi bihakkın yerine getirir, bir görev yüklendiğinde asla gözünüz arkada kalmazdı.
Dosttu, kardeşti, dava arkadaşıydı, tam anlamıyla yoldaştı.
Yiğit bir ülkücüydü. Tehlikeleri çok önceden sezer, tedbirlerini ve çarelerini dosdoğru üretirdi.
Devletin, milletin ve Türklüğün meselelerini yakından takip eden, en çarpıcı ihtimalleri ortaya çıkan kıvrak bir zekâya sahipti.
Bilgeydi.
Ben Alâaddin kardeşimin özgeçmişinden bahsetmeyeceğim. Onları pek çok yerde bulabilirsiniz. Ben, bendekileri yazmaya gayret edeceğim.
AKIL, BASİRET VE FERASET SAHİBİYDİ
Bu özelliğiyle varlıkların, kelimelerin ve kavramların manalarını bilme, düşünme, kavrama ve anlama yetisine sahipti.
“Türkçe Sözlük” ve “Türkçe Kompozisyon” kitapları yazacak kadar…
Akıl, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, ayırmasıyla ilgili kabiliyetlerinin toplamıdır.
Bağ demek olan aklını, olaylarını birbirine bağlamada çok iyi kullanırdı.
İŞLEYEN AKIL SAHİBİYDİ
Aklını aktif kullanan ender insanlardan biriydi.
Akletmek, bize sunulanlar dışında düşünerek yeni ve özgün çözümler üretmektir. İşte tam burası Alâaddin kardeşimin uzmanlık alanıydı; yeni çözümler bulmak…
Her durumda aklını kullanmaktaydı ve sanki duruşuyla, “aklediyorum” der gibiydi.
ERGİN AKILLIYDI
Olgun akıl, anlayan ve kavrayan akıl…
Sosyal olaylardan da hareketle, sosyal bunalımlara çözümler bulabilecek akıl…
Salı öğle yemeklerimizde yıllardır, bıkmadan usanmadan ve çok büyük bir heyecanla sosyal olayları tahlil eder ve çözüm yollarını vukufla anlatırdı.
Bir meselenin önünü değil, sonunu da aydınlatan ve arka planı hakkında malumat veren akıldı ondaki ergin akıl…
SAF, SÜZÜLMÜŞ, AKTİF AKILLIYDI
Tefekkür ve derin anlayışı gerektiren meseleleri ancak “saf, süzülmüş, aktif akıllılar” anlayabilirdi.
Sorumluluk bilincine sahip bireylere mahsusu bir özellikti Alâaddin’deki bu akıl veya ülkücülere mahsus…
“De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ne var ki, sadece aktif akıl sahibi olanlar bundan ders çıkarabilir (Zümer 39:9).”
Bu mübarek ayetin somut muhatabıydı.
Sadece raflardaki kitapları değil, tabiattaki Kevni ayetleri, toplumdaki insan kitabını ve evrendeki olaylar kitabını da, güncel bir dikkatle okumakla ve üzerinde düşünmekle Saf Akıl Sahibi olunur. Bu ilerlemeyi sağlayamamış toplumlarda sevgili Alâaddin kardeşim gibileri zor yetişir.
Hukukta da durum aynıdır. Derin, dakik ve detaylı bir tefekkürü sağlayamamış olan birisi, hukuk ve demokrasinin insan için önemini kavrayamaz.
BASİRET (AKLIN GÖRMESİ)
Alâaddin basiret sahibi bir kardeşimdi.
Basiret, idrak etme, uzağı görebilme, kavrayış, bir şeyin iç yüzünü anlayabilmektir.
Basiretle kalp gözüyle görmektir.
Hakla batılın temyiz edildiği marifet bilgisidir.
Zamanınızın sorunlarını ve komploları tanımak ve yaşadığınız toplumun ihtiyaç ve dertlerini fark edip çözmektir basiret.
Bilge kardeşim Alâaddin basiretliydi.
Basiret hikmet sahibi olmaktır; doğru hüküm verebilme yeteneğidir.
Basiret, aslında iman etmiş bir kalbin ulaştığı yüce bir idrak ve kavrama seviyesidir.
Gönül adı verilen manevi baş ve onun gözü olan gönül gözü basirettir.
FERASET: AKLIN ÖNÜNÜ DE ARKASINI DA GÖRMESİDİR
Sevgili Dostumun feraset sahibi olduğunu biliyorum.
Feraset, olayların yalnızca ön tarafını değil, arka tarafını da görecek şekilde idrakin dizayn edilmesidir.
Akletmenin üst mertebesidir. Anlayış, seziş, sezgi demektir. Bununla insan, hemen anlama, çabuk kavrama, zihin uyanıklığı, anlayış ve izan kazanır.
Feraset soy bir yetenek, bir üst kavrayış ve deneyimdeki zirvedir.
NASIL MI AKLEDERDİ?
Alâaddin kardeşim aklını öyle güzel kullanırdı ki…
Bir olayın önce geçmişine bakar, varoluşsal bilgi de dâhil olmak üzere geçmişini etraflıca bir aklederdi.
Sonra Gelecekteki muhtemel gelişmelerini dikkate alırdı. Olaylara tedbirli yaklaşırdı. Durumun sadece satır aralarına değil, satır arkalarına da bakardı. Ne dendiğine değil, ne demek istendiğine varıncaya kadar…
Akıl, bağ demekti; akletmek de bağlamak. Bu ikisini, yani geçmiş ile geleceği de akıl bağlayacaktı. Sadece gelecekte kalırsan hayalci yaşarsın, ya da geçmişe takılıp kalırsan masal anlatırsın. İkisini bağlarsan gerçekçi bir fikir adamı bilge olursun.
Sonra bunlardan kendi görüşü doğrultusunda hükümler ve kurallar oluşturarak “şimdi ve buradaya” mahsus orijinal hükümler çıkartırdı.
Ve nihayet tefekkür ederek soy düşünceye ulaşırdı.
Alâaddin kardeşim buydu.
SEVGİLİ MÜJGÂN KARDEŞİM!
Sınıf Arkadaşını, hayat arkadaşını, dava arkadaşını ve eşini uğurluyorsun Rabbimizin misafiri olarak.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyiz. Ne söylesek yeterli olmayacak.
Ama Sen, Alâaddin Korkmaz’ın evdeşi Müjgân Korkmaz’sın.
Yukarıda yazdıklarım tastamam, eksiksiz Senin için de geçerlidir. Korkmaz ailesinin bir ferdi olarak yaşayacağından ve Alâaddin’i yaşatacağından şüphemiz yok
VEDA
Rahmetle, sevgiyle, özlemle anıyoruz Seni Aziz Kardeşim.
Rabbimin şefkatli, merhametli ellerindesin. Orada misafirsin. Makamın yüce olsun, Allah’ım sana mağfireti ile muamele eylesin.
Sensiz dostlar eksik kalacaklar…
PROF. DR. ORHAN ARSLAN KİMDİR?
1945 yılında Havza-Samsun’da doğan Prof. Dr. Orhan Arslan, 1962’de Samsun 19 Mayıs Lisesinden, 1967’de de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldu. Enpolitik köşe yazarı Arslan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Endüstri Bitkileri Anabilim Dalında Dr, Tarla Bilimleri bölümünde Doçent oldu. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalında Profesörlüğe yükseltildi.
Ankara Üniversitesi, Gazi üniversitesi ve Polis Akademisinde öğretim elemanı olarak görev yaptı.
45 Yıllık Üniversite Hocalığından sonra 2012 yılında emekli oldu.Gazi Eğitim Fakültesi Biyoloji Eğitimi ABD Başkanı,Gazi Eğitim Fakültesi Fen Bilimleri Eğitimi Bölüm Başkanı,Halter Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi,Gazi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı,Beden Eğitimi ve Spor Bölüm Başkanı,Türk Standardları Enstitüsü Ziraat Hazırlık Grubu Başkanı,Güreş Federasyonu Asbaşkanı,Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Genel Başkanı,Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı,Türkiye Zirai Donatım Kurumu Gnl. Md. ve Yönetim Kurulu Bşk., Samsun Platformu Başkanlığı gibi birçok ünvanda görev ve sorumluluk almıştır.
“TÜRK DÜNYASI BÜYÜK BİR HİZMETKÂRINI KAYBETTİ”
Orhan Kavuncu sosyal medya hesabından paylaştığı yazısında Türk Dünyası büyük bir hizmetkarını kaybetti yazarak vefatı kaleme aldı Kavuncu’nun yazısı şu şekilde:
Sevgili Alaaddin yeni yılın ilk sabahında, 1 Ocak 2021’de dar-ı bekaya intikal etti. Alaaddin sevgili Alaaddin, İsmail Gaspıralı gibi, akciğerinden yakalandı ölüme…
Vefat tarihleri bakımından aralarında 100 seneden fazla zaman var. Fikirleri benzerdi. Yolları aynı yoldu. Fiilleri, Türklüğe hizmet idi. İkisi de ilim ve eğitimin önemini müdrik idi, ikisi de cehalete karşı mücadele etti. Ölümleri de benzeşti. Allah rahmet etsin
Alaaddin çok hizmetlere imza attı. Hayatı, şahsiyeti ve çalışmaları hakkında dergilerde yazılar yazılacak. İmza atmadığı, çokca bilinmeyen hizmetleri ise sayılamayacak kadar çok. Bunlardan birisi, Kültür Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanı iken ev sahipliği yaptığı Ahmet Bican Ercilasun Başkanlığındaki komisyonun hazırladığı, “Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü” idi. Diğer birisi ise, Kültür bakanlığının Türk Ocakları ile birlikte açtığı TÜŞKUR “Türkçe Şiveler ve Rusça Kursu” idi; bu kursa Alaaddin fikri ve fiziki hizmetleri olan ciddi bir hizmetti.
Sonra Kazakistan’da Kültür Müşavirliği var. Beni kankalıktan azlettiği, yerime oğlum Buğra’yı ikame ettiği yıllar…
Yokluğuna zor alışacağız be kanka. Haftalık mutat yemeklerimiz yeniden başlarsa, seni beklemeye devam edeceğiz bilmem ne kadar. Sonunda anlayacağız ki bu sefer dönmeyeceksin, Çeşmeden döndüğün gibi olmayacak. Ama biz seni bekleyeceğiz yokluğuna alışıncaya kadar..
Allah seni iyilerle beraber haşretsin. Yerin yurdun cennet olsun. Güle güle sevgili kankam, şahsiyet abidesi arkadaşım, dostum. gittiğin yerde güller içinde huzur içinde, rahat ve müsterih ol…
ORHAN KAVUNCU KİMDİR?
1949 yılında Adana'nın (şimdi Osmaniye'nin) Bahçe ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü mezunudur. Aynı Fakülte’de Doktora yapmıştır. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyeliği, Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektör Vekilliği, Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanlığı, Türk Ocakları Genel Sekreterliği, Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği Kurucu 2. Başkanlığı, Türk Yurdu Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği, Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Birliği Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği, Ziraat Mühendisleri Birliği Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, Yazarlık, TBMM XX. Dönem Adana Milletvekilliği yapmıştır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
haber: enpolitik