Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ 15 Ocak'ta Ankara’daki evinin önünde beş kişilik bir grup tarafından silahlı ve sopalı saldırıya uğramış. Saldırının ardından siyasi liderlerden art arda kınama açıklamaları gelmişti. Özdağ saldırıdan sonra enpolitik haber sitemizde “Siyasetçi Susarsa Halk Susar” başlıklı yazısında, “Siyaset şiddeti önlemek, ülke sorunlarını konuşarak çözmek için vardır. Siyasetçinin tek silahı sözleridir. Sözün sustuğu/susturulduğu yerde siyaset biter, şiddet tırmanır, konuşmanın, diyalogun yerini kavga alır. Bir yerde siyasetçiler, gazeteciler susturulmaya çalışılıyorsa orada söz bitmiş, kavga başlamış demektir” dedi.
Yıllarca aynı partide görev alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına da yazısında yer veren Özdağ, “İçişleri bakanı sayın Soylu’nun olayı tepkisel diye nitelendirmesi tam bir skandaldı. Sayın Soylu ile beraber uzun Yıllar AKP’de görev yaptık, 15 Temmuz’a beraber direndik, bu söz olayı bağlamından çıkaran örgütsel arka planını görmezden gelen bir sözdü. İşte saldırganları cesaretlendiren de budur. Gönül isterdi ki en sert tepkiyi sayın Soylu göstersin, ama tam tersi oldu.
Şiddeti meşrulaştıran, ona gerekçeler arayan her yol şiddetin daha da büyümesine, yaygınlaşmasına hizmet eder. Saldırganların adresi bellidir. Yönlendirenler, kışkırtanlar bellidir. Gereği yapılmadığı takdirde bu menfur saldırılar devam edecek, Türk siyaseti giderek daha çok itibarsızlaşacaktır” ifadelerini kullandı.
Selçuk Özdağ’ın yazısının tamamı şu şekilde;
Siyaset şiddeti önlemek, ülke sorunlarını konuşarak çözmek için vardır. Siyasetçinin tek silahı sözleridir.
Sözün sustuğu/susturulduğu yerde siyaset biter, şiddet tırmanır, konuşmanın, diyalogun yerini kavga alır.
Bir yerde siyasetçiler, gazeteciler susturulmaya çalışılıyorsa orada söz bitmiş, kavga başlamış demektir.
Bu ülke suni kavgalardan çok çekti. Seçmeni tutma adına toplumu birbirine düşman edecek politikalar izlendi. Bir yerde şiddet varsa ülkeyi yönetenlerin de bunda büyük sorumluluğu vardır.
Onun için şiddet niye var sorusu biraz da siyasetçilerle ilgilidir. Evimin önünde saldırıya uğradım, bunun savunulacak, herhangi bir gerekçe ile meşrulaştırılacak bir yanı yoktur. Siyaset yaptığım bütün dikkatimi söze verdiğim için saldırıya uğradım. Bu tip olayların olmaması- olay sonrası- ilgili ve yetkili olanların tutumlarına bağlıdır. Birçok siyasetçi arayarak veya bizzat gelerek geçmiş olsun dileklerini ilettiler hepsine teşekkür ediyorum. Lakin daha zanlıların ifadesi alınmadan İçişleri bakanı sayın Soylu’nun olayı tepkisel diye nitelendirmesi tam bir skandaldı. Sayın Soylu ile beraber uzun Yıllar AKP’de görev yaptık, 15 Temmuz’a beraber direndik, bu söz olayı bağlamından çıkaran örgütsel arka planını görmezden gelen bir sözdü. İşte saldırganları cesaretlendiren de budur. Gönül isterdi ki en sert tepkiyi sayın Soylu göstersin, ama tam tersi oldu.
Şiddeti meşrulaştıran, ona gerekçeler arayan her yol şiddetin daha da büyümesine, yaygınlaşmasına hizmet eder. Saldırganların adresi bellidir. Yönlendirenler, kışkırtanlar bellidir. Gereği yapılmadığı takdirde bu menfur saldırılar devam edecek, Türk siyaseti giderek daha çok itibarsızlaşacaktır.
Siyaset yapanlar peşinen eleştiriyi, tenkidi kabul ederek bu işe soyunurlar. Eleştirinin olmadığı yerde ne demokrasi ne siyaset vardır. Sadece alkışın ve sükutun olduğu yerler dikta ile yönetilen ülkelerdir. Konuşanı susturmak veya susturmaya çalışmak demokrasiyi hazmetmemek, eleştiriden korkmaktır. Sadece suçlular, fikri derinliği olmayan muhalefetten ve eleştirilmekten korkarlar.
Böyle bir saldırı bekliyor muydum? Hayır beklemiyordum. En azından içinden çıktığım bir camiadan beklemiyordum. Ağırıma giden de budur! Milliyetçilik milletin sözcüsü, tercümanı, vicdanı olmayı gerektirir. Körü körüne parti veya lider bağlılığının milliyetçilikle veya herhangi bir dava ile alakası yoktur. Bu bir kişinin, hırslarına, ihtiraslarına bağlanmak, kula kulluk etmektir.
Olayın çapı büyüyünce bu defa aynı çevreler –belden aşağı- vurmaya başladılar. Kem söz sahibinin seviyesini gösterir. Bu seviye ile politika yapmak intihar etmektir. Aslında tüm bu iddialar zımnen şahsıma yapılanları üstlenmektir. Hem alakamız yok deyip hem de aleyhe kampanya yürütmek yapılan saldırının adresini göstermektedir.
Şunu ifade etmekte fayda var, siyasetçi halkın tercümanıdır. Siyasetçi susarsa halk susmuş olur. Kimse merak etmesin siyaset de siyasetçi de susmayacak. Türk siyaseti er geç bu zihniyeti tasfiye edecektir.