İYİ Parti lideri Akşener, partisinin meclis grup toplantısında konuşuyor. AK Partili Özlem Zengin'in çıplak arama sözlerine tepki gösteren Akşener, "Tecavüze, tacize uğrayan kadınlar için şikâyet süresi mi var, 3 iş günü i?
TBMM'de grup toplantısında konuşan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 'Çıplak aramaya maruz kalan bir kadın bir sene beklemez. Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez' diyen AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'i sert sözlerle tepki gösterdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamalarını satır başları şöyle;
ÖZLEM ZENGİN'İN SÖZLERİNE SERT TEPKİ
2016 yılında bana yapılan iftiralar karşısında AK Parti içindeki kadınlar susmuştu.
Şimdi kalkıp da tacize uğrayan bir kadının konuşmamasını onursuzlukla suçluyorsanız aynaya bakın muhteremler.
Bu arkadaşlar o kadar vizyonsuz ki bu arkadaşların dünyada olup bitenden dahi haberi yok. Me too hareketi toplumun baskısından korkan binlerce taciz mağduru kadına cesaret verdi. 20 yıldır saklanan taciz tecavüz olaylarının ortaya çıkmasına vesile oldu. Tüm bunlar torunu yaşındaki bir kadın siyasetçiye sırf kendinden değil diye vitrin süsü diyebilen bir genel başkan ve onun meclis grup başkan vekilinin umurunda bile değil .Ne kadar acı değil mi. Oysa bizlerin görevi uğradıkları felaketlere karşı kadınları cesaretlendirmektir. Şikâyet edeni onursuz ilan ederek bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan, ahlak, onurlu siyaset bunu gerektirir. Tecavüze, tacize uğrayan kadınlar için şikâyet süresi mi var, 3 iş günü içinde şikâyetçi olmayana namussuz mu diyeceksiniz. Kadın haklarını içine sindiremeyen erkekler yetmedi bir de seninle mi uğraşacağız? Zihniyetiniz batsın sizin. İster bir gün sonra ister 10 yıl sonra söylesin hakkını arayan her kadın onurludur.
ÖZHASEKİ'NİN HDP SEÇMENİNE YÖNELİK SÖZLERİ
Bir AK Parti yönetici çıktı. 6 milyon seçmene Allah belanızı versin dedi. Bu Türk siyasetinde ilk defa olan bir şey. Nereden nereye geldik sayın Erdoğan.
Düşünsenize AK Parti'nin bir yöneticisi PKK'nın 6 milyon destekçisi var diyor.
Gara'da şehit olan vatandaşlarımız hakkında gerçekleri bilme hakkımız olduğunu söylemiştik. Milletimizin bu hakkını hatırlatınca sözlerimizi devlete yapılmış gibi lansettiler. Çünkü kendilerini devlet sanıyorlar.
AK Parti ve ortakları devlet değildir. Devlet kanundur Devlet kurumdur devlet hukuktur. siyasetçiler gelir geçer Türk devleti ebed müddet devam eder.
O nedenle, Her geçen gün eriyen partilerinin, seçim kazanma stratejilerine devlet politikası denmez. Çünkü, partizanlıkla devlet, tamamen farklı şeylerdir. Devletin yasaları vardır. Bu yasalara uyduğunuz sürece, hükümet olarak, ancak devletin bir organı olursunuz. Hükümet olarak eylemlerinizi, sözlerinizi yasa yerine koyamazsınız. Parti trolü gibi hareket eden atanmışlarınızın, abuk sabuk sözlerini, devlet aklı diye satmaya çalışamazsınız.
Uyguladığınız her saçma sapan politikayı da, “devlet politikası olarak” meşrulaştıramazsınız. Yönetenlerin beceriksiz olması, devleti beceriksiz yapmaz. Yönetenlerin ciddiyetsiz olması, devleti ciddiyetsiz yapmaz. Yönetenleri kötü oluşu, devleti kötü yapmaz. Kurumların parti organı gibi davranması, devleti Ak Partili yapmaz.
Makbul vatandaş olabilmenin tek şartının, Ak Parti’yi desteklemek sanılması, Devletin değil, iktidardaki partinin ne kadar sorunlu olduğuna, Ve devleti ne derece tahrip ettiğini gösterir. Bu kadar basit. Dava arkadaşlarım; İşte o nedenle, ibretle görüyoruz ki; Sayın Erdoğan’ın öncülüğünde Türkiye, maalesef büyük bir yönetim krizi yaşıyor. Sözün özü, Ak Parti iktidarı Türkiye’yi yönetemiyor. Hep söylüyorum; Türkiye’nin kaynakları var. İmkanları var.
EKONOMİK SIKINTILAR
Zengin, güçlü ve mutlu bir ülke olmak için çok büyük bir potansiyeli var. Ama doğru yönetilirse…
Doğru yönetim, Sayın Erdoğan’ın sınıfta kaldığı birçok konunun yanında, aynı zamanda ülkemizin kaynaklarının, nasıl ve kim için harcandığıyla ilgilidir. Bakın, ilk günden bu yana ısrarla takip ettiğimiz, her fırsatta gündeme getirdiğimiz bir konu var: “İşsizlik bu kadar artarken, esnafımız siftah yapamaz halde, kapısına kilit vururken, çalışanlarımız ve emeklilerimiz enflasyona ezdirilirken, Türkiye’yi o beş müteahhidinize mahkum etmeyin.” diyoruz. “Yolcu garantileriyle milletin hazinesini yağmalatmayın.” diyoruz. “Millete, dövizini liraya çevir derken, o beş müteahhite dövizle ödeme yapmayın, sözleşmeleri gözden geçirin.” diyoruz. Ama onlar ne yapıyor? Türk milletinin hazinesinden milyarlarca lirayı, gözlerini kırpmadan, eşe dosta yandaşa dağıtıyorlar. Millete hepi topu, “53 milyar lira destek olduk” diye övünürken, o beş müteahhide bunun kat kat üstünde garanti parası ödüyorlar. Nihayet geçtiğimiz hafta, iktidar, pandemiyle daha da artan ekonomik krizin farkına varabildi. Farkına vardı varmasına da, bilin bakalım ne yaptı?
Kendi esnafının feryadını duymayıp, “Japon esnaf zorda” diye haber yapan bu zihniyetin patronu, düşündü taşındı, geliri azalan müteahhidinin yardımına koştu. Havalimanlarını işleten şirketlerin, 2020 yılı içinde düzenlenen, ve vadesi 31 Ocak'a ötelenen faturalarının iptaline karar verdi. 2021-2022 dönemine ait kira bedellerinin de, 2 yıl boyunca, yüzde 50 indirimli uygulanmasına karar verdi. Mesela, yıllık 1 milyon 300 bin yolcu garantisi verdiği havaalanını, sadece 7 bin 235 yolcu kullanınca, milletin kesesinden 60 milyon lira ödeyen iktidar, bununla da yetinmeyip, fatura iptal edip, kirada indirim yaptı. Beş bin lira, 10 bin lira, kira ödeyen esnafımıza, 750 lira kira yardımı yapan iktidar, bu kararla, o beş müteahhidine milyarlarca liralık kıyak yaptı. Yine milletini duymadı, yine esnafını görmedi, yine işsiz insanlarını düşünmedi…
Sayın Erdoğan; Millete gelince, cebinde akrep var. Müteahhidine gelince, “Buyur dükkan senin” diyorsun. Devletin, o beş müteahhitten alacağı milyarlarca liralık kiradan vazgeçiyorsun, Ama utanmadan yokluk çeken milletimin kafasına çay atıyorsun. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Seni o makamlara getiren, o kodamanlar değil, millettir millet. Senin artık milletimize verecek bir şeyin kalmadı. Bunu kabullen artık. İktidar olmayı, partinin ve şahsi iktidarının, ömrünü uzatmak zanneder oldun. Oysa bir iktidarın amacı, partisinin ve şahsının iktidar ömrünü uzatmak değil, kendisine her türlü makamı, her türlü imkanı veren milletine, hizmet etmek olmalıdır. Saraya kapanmış, milletine yabancılaşmış bir siyasetin, sonu gelmiş demektir. Siyaset tarihi, millet komşusuna gidemezken, “Ay’a gidiyoruz” diyen, hayal tüccarlarının, hazin sonlarıyla doludur.
Algı karın doyurmuyor Sayın Erdoğan. Siyaset iletişimiyle ay sonu gelmiyor. Yapay gündemler faturaları ödemiyor. Karar mercii millettir. Karar mercii, yalnızca millettir. Ve sen bu kafayla gitmeye devam edersen, bu cefakar millet, seni sandıkta Ay’a değil, eve gönderecek haberin olsun.
ENGELLİ VATANDAŞLAR
Türkiye’yi yönetenlerin işi, yarım akıllarıyla, ülkemizin potansiyeli önünde engel olmak değil, her bir vatandaşının işiyle, gücüyle, sorunlarıyla ilgilenmek, çözüm bulmaktır. Ülkemizdeki dezavantajlı gruplar içinse, sorunlar maalesef daha da büyük. Mesela engelli vatandaşlarımız, iş fırsatlarından, kent mimarisine kadar birçok alanda sorun yaşıyorlar. Bakın, Türkiye’de görme engelli, ortopedik engelli, işitme engelli milyonlarca vatandaşımız yaşıyor. Resmi kayıtlara göre 2 buçuk milyon, bağımsız araştırmalara göre ise, 9 milyona yakın engelli vatandaşımız var.
Biz bu insanlarımıza engelli diyoruz. Ancak biraz yakından bakınca, kendilerini dinleyince görüyoruz ki, engelleri yaratan aslında idareciler Ülkemizin, şehirlerimizin, sokaklarımızın, hepimizin ortak yaşam alanı olduğunu unutuyoruz. Aslında engel olan bizleriz. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne de imza atılmış, ama adım atılmamış. Tanıdık geliyor mu? Aynı İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesine imza atıyorsan, bunun gereğini yapacaksın. İmza attığın sözleşmenin, tek bir maddesini bile es geçmeden, gerekenleri harfiyen uygulayacaksın. Devlet ciddiyeti, bunu gerektirir. Maalesef hemen her alanda gördüğümüz ciddiyetsizliği, Engelli Hakları Sözleşmesi’nde de görüyoruz.
İşte o nedenle, bu hafta Milletin Kürsüsü’nde engelli bir kardeşimizi ağırlayacağız. Engellerin yıkamadığı, yıldıramadığı, vazgeçiremediği Aysun Karaemir, engelli vatandaşlarımızın sesini Türkiye’ye duyuracak.
Meclisin televizyonu, sesini kesmeye çalışsa da, o gür sesi herkes duyacak.
Buyur Aysun kardeşim, söz de, kürsü de senindir.
Aysun Karaemir, engelli vatandaşların yaşadığı sorunları Meclis kürsüsünden paylaştı.
Yeni teknoloji imkanları kullanılarak engelli vatandaşlarımızı istihdam edeceğiz.
GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM
Her hafta İktidara yaptığı yanlışları söylüyor, doğrusunu anlatıyoruz. Ülkemizin önemli meseleleri için geliştirdiğimiz, projeleri anlatıyoruz. Milletimizin dertleri için hazırladığımız, çözümleri anlatıyoruz. Türkiye’ye dair çizdiğimiz vizyonu, hayal ettiğimiz Türkiye’yi anlatıyoruz. Çünkü biz, milletimizin en iyisini hak ettiğini biliyoruz. Ve en iyisini hak eden milletimize reva görülen bu yapay Ak Parti gerçeğini kabul etmiyoruz.
O nedenle biz, içine sokulduğumuz bir sorun yumağı olan, bu ucube sistem yerine, “İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” diyoruz. Türkiye çözümsüz değil.
Ak Parti iktidarının, bizi içine çektiği böyle zor zamanlar, her milletin başına dönem dönem gelir. Ama Türk tarihinde, ne zaman böyle dönemler yaşansa,
makus talihi yenecek birileri mutlaka çıkagelmiştir.
Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları; İşte biz, bu başıboşluğa son verecek olanlarız. Biz, milletini unutup, kendi derdine düşmüşlerin iktidarına son verecek olanlarız. Biz, milletimize, hak ettiği hayatı yaşayacağı bir Türkiye’yi verecek olanlarız. Ülkemizin her bir köşesinden bu gerçek görünüyor. Her geçen gün, her geçen hafta, milletimiz İYİ Parti güneşini daha fazla hissediyor. Bu yüzden, ilçe ilçe, köy köy, Millet Bizi Çağırıyor!