Katıldığı panelde Doğu Türkistan hakkın konuşan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Çin’e seslenerek, “Açın kapılarınızı hür dünyaya, bütün basın mensuplarına açın. Bütün siyasi partilere açın” ded
Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde düzenlenen Doğu Türkistan’da Kadın Olmak adlı panelde söz olan Selçuk Özdağ, Çin’i kapılarını dünyaya açmaya davet ederken İslam dünyasına da Doğu Türkistan konusundaki sessizliği konusunda sert eleştiriler yöneltti.
Özdağ’ın konuşması şöyle:
Kulakları sağır, gözleri kör!Kazaklar ve Kırgızlar, yani Doğu Türkistanlılar haykırıyorlar: Biz ülkemizde insanca yaşamak istiyoruz, biz ülkemizde insan hak ve özgürlüklerine uygun bir şekilde yaşamak istiyoruz. Biz ülkemizde dilimizle, dinimizle, inançlarımızla yaşamak, kültürümüzle yaşamak istiyoruz diyerek haykırıyorlar ama nedense Arap dünyasının liderleri, Türk dünyasının liderleri duymuyorlar. Kulakları sağır, gözleri kör ve hiç dudakları da konuşmuyor onların. Ama bu ülkelerde sivil toplum kuruluşları var, bu ülkelerde vicdan sahibi insanlar var. Onlar haykırmaya devam edecekler. Doğu Türkistan’ın yaşamış olduğu bu insanlık ayıbını ve dramını tüm insanlığa duyurmak için gayret sarf eden yürekli kadınlar ve yürekli erkekler var ama aynı zamanda Hıristiyanlar var, Yahudiler var. Onlar da bütün dünyada diyorlar ki; Doğu Türkistan’da bir insanlık ayıbı yaşanıyor.
Kapılarınızı bütün dünyaya açın!Biz Çin’den ne istiyoruz? Kısaca şunu söylemek isterim; Bir: Çin, siz dünya devleti misiniz? Siz süper devlet olduğunuzu mu iddia ediyorsunuz? Gelin, Anayasanıza uygun hareket edin. Burada etnisiteler arasında, diller arasında ayrım yapmayın. Bir Çinli, Çin’de hangi haklara sahipse orada yaşayan Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar veya diğer etnisiteler de aynı haklara sahip olsun istiyoruz. İki: Çin, Çin Cumhuriyeti… Sizden ne istiyoruz? Diyoruz ki size; Lütfen kapılarınız açın. Sizinle ilgili çok ayıplı iddialar var. Çok ayıplı isnatlar var, çok ayıplı, insan ayıplarıyla dopdolu spekülasyonlar var. Açın kapılarınızı bütün dünyaya. Bütün basın mensuplarına açın. Bütün siyasi partilere açın ve bütün medyaya açın, bütün aktivistlere açın ve Doğu Türkistan’da akrabaları olan dünyanın her yerindeki Doğu Türkistanlılara açın. Ve eğer bunlar yalansa biz sizden özür dileyelim. Diyelim ki; Evet, bunlar yalanmış! Burada insan hakları varmış, burada inanç hürriyeti, fikir hürriyeti, teşebbüs hürriyeti varmış diyelim ama açmıyorsunuz kapılarınızı ve o ayıpla yaşamaya devam edeceksiniz. Ve size diyoruz ki; Açın kapılarınızı, gelelim de görelim. Bakın burada panelimize gelen kadınların anneleri, babaları, kardeşleri, eşleri, çocukları, dedeleri ve nineleri yıllardır haber alamıyorlar. Niçin haberdar değiller? Biz de gidelim Gelecek Partisi olarak Doğu Türkistan’a, Uygurlara, Kazaklara ve Kırgızlara… Bu iddiaları çürütelim. Eğer çürütmüyorsanız siz dünyada diktatör bir devletsiniz. Siz süper devlet değilsiniz, siz büyük devlet olamazsanız. Talas Irmağı kenarında biz Araplarla Çinlilerin kavga ettiğini görünce Türkler, Arapları destekledik. Niçin? Hep tarihçiler -ben de sosyal bilimciyim- ‘işte zayıfı destekledi Türkler’ derler. Yok, zayıfı desteklemedik. Çinlileri, Talas Irmağı kenarında da karşılaştığımızı görünce yine mi Çin dedik ve Arapları destekledik ve Çin Seddi’nin arkasına göndermiştik.
21. Yüzyılda emek gücünü, ucuz emek gücünü istismara ederek, bütün dünyaya mal satarak veya bütün dünyadaki ticarete hakim olarak buradan bütün dünyaya hakim olmak ve de ayıplarını örtmek istiyorlar.
İktidara çağrı: Beş bin yıllık Türklerin tarihinde hiç böyle ayıplı işlere suskunluk var mı? Susmak var mı?Ve üçüncü olarak da şunu söylemek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetenler, koalisyon hükümeti size sesleniyorum. Sağırsınız biliyorum, körsünüz biliyorum, lalsınız biliyorum ama yine de size seslenmek istiyoruz: Siz, niçin bu insanlık ayıbına sessiz kalıyorsunuz? Hiç tarihinize uygun hareket ediyor musunuz? Beş bin yıllık Türklerin tarihinde hiç böyle ayıplı işlere suskunluk var mı? Susmak var mı? Konuşmamak var mı? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı değil mi? Siz nasıl müslümansınız? Siz nasıl Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten devlet adamlarısınız? Siz nasıl insansınız? Lütfen bu konuda, Doğu Türkistan konusunda Çin ile Türkiye arasındaki suçluların iadesi anlaşmasını imzalamayın ve Dışişleri Komisyonu’ndaki o metni aşığaya, Genel Kurul’a indirmeyin. Ne zamana kadar? Doğu Türkistan’daki insanlık ayıpları yok oluncaya kadar. Çin, kapılarını bütün dünyaya açıncaya kadar. Ve ben Doğu Türkistanlılara seslenerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Doğu Türkistanlılar! Armudun sapı, üzümün çöpü demeyin. Bir araya gelin. Bir olun, birlikte bir olursanız iri olursunuz. İri olursanız diri olursunuz.
Arap Dünyası’nda, Türk Dünyası’nda, Batı’da, Amerika’da, her yerde güç olun. Güç olursanız el eleri yıkar, eller de yüzü yıkar Doğu Türkistanlılar, Uygurlar. O zaman bütün dünyaya haklı davanızı anlatmış olursunuz.
Edward Said’leri bulunBir Edward Said hikayesiyle bitirmek istiyorum. Edward Said Amerika’da, Columbia’da üniversite hocasıydı. Seçkin bir bilim adamıydı. Edward Said Araptı. Edward Said aynı zamanda Hıristiyandı, Filistinliydi ve Columbia’dan kalkarak, Amerika’dan kalkarak Filistin’e geldi. O güne kadar FKÖ silah kullanıyordu ve haklı davaları haksız olarak takdim ediliyordu. Haklı davalarında haksız pozisyona düşüyorlardı. Silahı terk ettiler Ebu Nidal ile beraber. Öldürüldü Ebu Nidal ama fikirleri yaşıyor. Ebu Nidal ve arkadaşları İntifada’yı başlattılar. Neydi Doğu Türkistanlılar İntifada? Bir taşla, sapan taşlarıyla mücadele etmek. Edward Said geldi Filistin’de, İsrail’e en yakın sınırdan bir nohut tanesi kadar taş aldı. Karşıya attı, işte dedi, mücadelemiz bu! İsrail, evine dön, Filistin devletini tanı ve işgal ettiğiniz topraklardan çekil. O günden itibaren Filistin davası dünyada daha çok duyuldu. Onun için Edward Said’leri bulun Doğu Türkistanlılar. Dünyanın neresinde bir meşhur sporcu varsa; meşhur bir sinemacı varsa, nobel almış, Oscar almış, herkesin vicdanını ayağa kaldırır ve onlarla beraber bütün dünyaya Doğu Türkistan’da yaşanan o kadın dramlarını, o ayıplı işleri ve de o bölgedeki asimilasyonu ve soykırımı bunlarla anlatmaya çalışacağız.
İşte Sayın Ahmet Davutoğlu, Ardahan’da Genel Başkanımız, eski Başbakan, eski Dışişleri Bakanı ve Doğu Türkistan’a giderek Dışişleri Bakanlığı döneminde de farkındalık yaratmıştı. Orada, Ardahan’da şunu seslendirmişti: Hükümet, Doğu Türkistan’a sessiz kalma, insanlık ayıbı yaşanıyor diyerek Türkiye’de ilk yükselen ses olmuştu. Sonra Gelecek Partisi bu bayrağı, bu derdi dertlendi. Daha sonra başka partiler dertlendi ve o insanlar dile getirmeye başladı. Halka halka bütün dünya sesimizi duyuyor. Göreceksiniz, Çin geri adım atacak. Siz Doğu Türkistan’da bir milyon yedi yüz bin kilometre karede, otuz beş milyon inançlarınızla, dilinizle, kültürünüzle, tarihinizle barış içinde yaşayacaksınız. Bir gün Doğu Türkistan’a gideceksiniz. Oradaki dostlarınızla kucaklaşacaksınız. Dünyanın ekonomik ambargosu karşısında, hür batının karşısında, vicdan sahibi devletlerin karşısında, ambargoların karşısında geri adım atacak ve bir gün inşallah Doğu Türkistan hep özgür olacak. Gelecek Partisi de Türkiye’de size kucak açacak. Sizinle olacak. Kadın Politikaları Başkanlığımıza teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki siz güzel insanlar sizlerle beraberiz, birlikteyiz. Var olun ve bir kez yükselen bayrak hiç inmesin. O bayrak insan hakları bayrağı olsun. O bayrak fikir hürriyeti bayrağı olsun, inanç hürriyeti bayrağı olsun, teşebbüs hürriyeti bayrağı olsun. O bayrak insanlık bayrağı olsun. İnsan olanlara selam olsun.