DEVA Partisi lideri Babacan, gece yarısı kararnameleriyle hem Merkez Bankası Başkanı Ağbal'n görevden alınmasını hem de İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini değerlendirdi. Erdoğan'a 'Ya Merkez'de gereğini yap ya
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Başkanı Ali Babacan gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Babacan'ın gündeminde, hala sıcaklığını koruyan iki karar olan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınması ve İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi vardı.
Naci Ağbal'ın dört ayı biraz aşan görev süresinin ardından görevden alınmasını değerlendiren Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanlış politikaları için milletten özür dileyemediği için Merkez Bankası Başkanı ile ilgili adım attığını söyledi.
Babacan, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesini ise, 'Kadına şiddetin aması, fakatı olmaz bu sözleşme onun sözleşmesidir. Bu hükümetin her hafta düşman panosuna ihtiyacı var. Bu haftaki panoya da bu sözleşmeyi astılar. Kadınların ahından korkun. Kadınların yakasından düşün' sözleriyle değerlendirdi.
Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'Gece yarısı biliyorsunuz iki ayrı belge yayınlandı. Bu gece yarısı belgeleri ne zaman olursa biz o askeri muhtıraları hatırlıyoruz. Bu iktidar maalesef ülkeyi yine karanlıktan yönetilen bir ülke haline getirdi. Ve adeta ülke pek çok problemlerim içinde zaten sıkıntı yaşarken iki kararla daha uyandık bu sabah.
Biliyorsunuz geçtiğimiz perşembe günü Merkez Bankası bir karar aldı, faizlerini 2 puan daha artırdılar. Ben daha dün demiştim ki 'Sayın Erdoğan'ın önünde şu an iki seçenek var ya Merkez Bankası'nda gereğini yapacak ya da yanlış tezi yüzünden çıkıp bu milletten özür dileyecek' diye. Erdoğan bu milletten özür dileyemedi ve Merkez Bankası Başkanıyla ilgili bir adım attı.
Son 20 ayda tam 4 tane Merkez Bankası başkanı, 4 tane TÜİK Başkanı gördük. Normalde bu görevlerin süresi 5 yıldır. Bırakın 5 yılı daha 2 yıl bile olmadan durum ortada. Böyle bir ülkede istikrar sağlanabilir mi? Bunun adı keyfiliktir. Bu keyfi yönetim anlayışı şu andaki ülkeyi yöneten zihniyetin en önemli sorunudur.
Bir uluslararası sözleşmeden Türkiye'nin çekilmesini gerçekleştiren bir karardan bahsediyoruz. Bu sözleşmenin konusu kadına şiddettir, bu konu bizim kırmızı çizgimizdir. Kadına şiddetin aması, fakatı olmaz bu sözleşme onun sözleşmesidir. Bu hükümetin her hafta düşman panosuna ihtiyacı var. Bu haftaki panoya da bu sözleşmeyi astılar. Bu ülkede her gün kadın cinayetleri işleniyor, bu ülkede her gün kadına şiddet, aile içi şiddet yaşanıyor. Yıllardır bu ülkenin başındasınız ne yaptınız? Siz de bazıları gibi kadına şiddetin bazen mazur görüleceğini mi düşünüyorsunuz? Kadınların ahından korkun. Kadınların yakasından düşün.
Bir diğer konu bu sözleşmeden çekiliş yöntemi. Anayasamız çok açık. Esas önemlidir ama esas kadar usül de önemlidir.
Bakın bu iki karar neden aynı gece aynı anda alınıyor? Uluslararası sözleşmeden geri çekilmenin toplumumuzda oluşturacağı olumsuzluklar herhalde hükümet tarafından biliniyor. Buradaki oyun ne? Ülkede olabilir insanlar bir araya gelebilir, bu kararı protesto edebilir ama, eş zamanlı olarak pazartesi günü piyasa görüntülerine bakıldığında Erdoğan bu iki konuyu paketler ve der ki 'İşte bu yüzden ekonomi bozuldu.' Ben bunu özellikle ifade etmek istiyorum ki bu oyuna kimse gelmesin.