Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Kanal İstanbul projesi için 'devasa bir proje' dedi ve ekosistemi bozmayacağını savundu. Uzmanlar ise farklı görüşte. TÜBİTAK MAM raporunda Kanal İstanbul'un bütün Marmara
Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, CNN Türk'ten Fulya Öztürk'ün Kanal İstanbul projesine ilişkin sorularını cevapladı.
Direksiyon başında açıklamalarda bulunan Karaismailoğlu, Kanal İstanbul'a ilişkin yaptığı açıklamasında 'Önümüzdeki 100 yılın ihtiyaçlarını tasarlamak lazım. Denizden ticaret sağlanıyor, gemi hacimleri oldukça büyüdü, gemi ve liman yatırımları artıyor.
Dünya'nın şu anki ticaret hacmi 12 milyar ton. Artarak gidiyor. İstanbul Boğazı bunu kaldıramıyor. Yapacağımız bir su yoludur. Ekosistemi bozacak bir şey yok. Devasa bir proje, hazırlıklar devam ediyor, teknik olarak yol aldık. Yasal düzenlemeler var. Finans modelini çalışıyoruz. 2021'de Kanal İstanbul'la ilgili önemli gelişmeler olacak' ifadelerini kullandı.
TÜBİTAK 'TÜM MARMARA DENİZİ'Nİ ETKİLER' DEMİŞTİ
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin (MAM) daha önce hazırladığı Kanal İstanbul raporunda projenin, arama ve döküm faaliyetinin çevresel etkilerini önlemeyle ilgili bilgilerin yetersiz ve bilimsel temele dayanmadığı belirtilmişti.
Raporda ayrıca, 'Marmara denizine boşaltılacak malzemenin çamur ve organik karbon değeri çok yüksek. Reaktif organik madde ve insan kaynaklı organik/metal kirleticilerin denize ve deniz ekosistemine zarar verme riski var' denilmişti.
Raporda öne çıkan ifadeler şu şekilde:
'Karadeniz'den Marmara'ya girecek su, tahmin edilenin en az 2 katı olacak.
Su ihtiyacının artması, iklim değişikliğine bağlı etkilerin beklendiği dönemde, kanalın tat su akıferlerine etkisinin araştırılmamıştır.
'TÜM MARMARA DENİZİ'Nİ ETKİLİYOR'
Kanala duyulan ihtiyaç, sadece gemi trafiğine ve kazalara bağlanmıştır. Ekolojik, sosyal ve ekonomik fayda maliyeti araştırması yapılmaması eksiklik.
Sosyal etki alanı olarak sadece dar bir alanda kanal etrafı gösterilmiş. Oysa etki alanı, tüm Marmara denizi ve etrafındaki yerleşimlerdir.'
'ÇÜRÜK YUMURTA KOKUSU HİSSEDERİZ'
Geçtiğimiz sene İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) düzenlediği Kanal İstanbul Çalıştayı'nda konuşan Prof. Dr. Cemal Saydam, “Marmara hali hazırda 2.2 kilometreküp İstanbul yükü ile ‘öldüm, öleceğim’ diyor. Bir de Ergene Nehri yükünü buraya akıtacaklar. Marmara Denizi bu ilave 2 kilometreküp yükü kaldıramaz” demişti.
Prof. Dr. Saydam bu etkinin sonuçlarıyla deniz tabanında organik maddenin yine oksijen kullanarak parçalanmaya devam edeceğini ama bu sefer oksijeni sülfattan alacağını ve geriye de Hidrojen sülfür (H₂S) kalacağını, çürük yumurta kokusunun ortaya çıkacağını belirtti.
Bu bir kere oluşursa bir daha geri dönmeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Saydam, 'İzmit Körfezi derin çukurunda olduğu. Karışımın olduğu her yerde bu su yüzeye çıkar ve milyonda bir bile olsa bu kokuyu hissederiz. Boğaz boyunca, Bebek Hisarlar ve Kuleli önlerinde Ahırkapı açıklarında ve jet akımının o gün oluğu bölge ve civarında, Lodos esince İstanbul’da, Poyraz esinde güney Marmara’da çürük yumurta kokusu alır” dedi.
'DEPREM RİSKİ ARTACAK'
Projeye hem muhalefetten hem de uzmanlardan itirazlar gelmeye devam ediyor. Türk Mühendis Odaları Birliği de projenin kentin en önemli su kaynaklarından Sazlıdere’yi yok edeceğine işaret etmişti.
Jeofizik Mühendisleri de “Deprem riski artacak. Fayın yanına nüfus yığılacak” açıklamalarını yapmıştı.
Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesi durumunda İstanbul’un büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. Projenin İstanbul’un su varlıkları üzerinde dönüşü olmayan bir yıkıma sebep olacağına dikkat çeken doğa hakları savunucuları, en az 5 milyon kişinin susuz kalacağını vurguluyor.
'RANT AMAÇLI'
Kanal İstanbul projesi planında, teknoloji geliştirme bölgeleri yerine konut bölgeleri eklenmişti. Projeden direkt olarak etkilenecek ilçelerden biri olan Bahçeşehir’de de projeye karşı itirazlar yükseliyor. Bahçeşehirliler Derneği Başkanı Uğur Barış Karabulut plan değişikliği talebine ilişkin şunları söylemişti:
“Daha en başından sözde Kanal İstanbul’a önce ÇED Raporu ve İmar planları ile itiraz ettik ve hemen ardından da İstanbul 5.ve 10.İdare mahkemelerinde İstanbul’a sahip çıkan gönüllülerle birlikte dava açtık.
Bir kez daha yenilemek isteriz ki İstanbul 16 milyonu aşan nüfusu ile ulaşımdan, altyapıya, sosyo kültürel ve ekonomik değerlerden güvenliğe yaşamın her alanında içinden çıkılmaz bir kente dönüşmüşken, sözde Kanal İstanbul’un kuzey tarafına yapılması planlanan lojistik bölge plandan kaldırılarak, bu alanın yerine konut alanı bölümü eklenmiştir. Davamızın temel dayanağı Kanal İstanbul’un boğaz güvenliği için değil rant amaçlı olduğuydu, bu plan değişikliği talebiyle bu savımız bir kez daha kanıtlanmıştır.”