Tarih: 07.04.2021 15:21

Karamollaoğlu: Darbe sadece postallarla değil vergilerle de yapılır

Facebook Twitter Linked-in

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, gündeme ilişkin konuları ele aldığı konuşmasında emekli amirallerin bildirisine, Merkez Bankası'ndaki başkanlık koltuğunun ani değişimine, ülkenin ekonomik durumuna ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Karamollaoğlu, 104 emekli amiralin yayınladığı bildiriye ilişkin 'Daha önce de emekli büyükelçiler bir bildiri yayınlamışlardı. Üniformalarını çıkardıktan sonra yayınlanana bu bildiri kanaatimize göre aynı mahiyette kabul edilebilir ama darbe veya darbe çağrısı elbette hiçbir suretle kabul edilemez.

Niyetleri ne olursa olsun gece yarısı yayınlanan bu bildiri aslında iktidara karşı bir hava sergilemek isterken en çok iktidarın işine yaramıştır. Kanaatimize göre bugün asıl konuşulması gereken 104 emekli amiralin bildirisi değil, iki milyon esnafımızın geçinemeyen emeklinin 83 milyon vatandaşımızın derdi olmalıdır' açıklamasında bulundu.

'Darbe sadece postallarla değil; vergilerle, zamlarla da yapılabilir' diyen Karamollaoğlu, 'Demokrasiye el uzatan askeri vesayeti de insanımızın kazancına el uzatan takım elbiseli sivil vesayeti de kabul etmemiz mümkün değildir' ifadelerini kullandı.

Gelir dağılımının adaletsiz olduğunu ifade eden Karamollaoğlu 'Ülkemizde en zengin yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46'nın üstüne en yoksul yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 6 civarındadır. Aradaki fark yüzde yedi buçuk misli en değerli ittifak bu gelir adaletsizliğine karşı yapılacak ittifak olacaktır. Bu sebeple insanımızın kazancına emeğine hakkına ve tenceresine yapılan herkesin geçim ittifakında olağanüstü bir toplantıya davet ediyorum' dedi.

Karamollaoğlu'nun açıklaması şu şekilde:

'Bugünlerde maalesef ülkemiz 104 emekli amiralin bildirisini konuşuyor sadece. Bir anda bütün gündem bu bildiriye odaklandı. Daha önce de emekli büyükelçiler bir bildiri yayınlamışlardı. Üniformalarını çıkardıktan sonra yayınlanana bu bildiri kanaatimize göre aynı mahiyette kabul edilebilir ama darbe veya darbe çağrısı elbette hiçbir suretle kabul edilemez. Niyetleri ne olursa olsun gece yarısı yayınlanan bu bildiri aslında iktidara karşı bir hava sergilemek isterken en çok iktidarın işine yaramıştır. Bunu da görmek mecburiyetindeyiz. Kanaatimize göre bugün asıl konuşulması gereken 104 emekli amiralin bildirisi değil, iki milyon esnafımızın geçinemeyen emeklinin 83 milyon vatandaşımızın derdi olmalıdır.

'VATANDAŞIMIZIN GEÇİM DERDİ İÇİN BİR ARAYA GELMELİYİZ'

Ülkemizin adaletten ekonomiye dış politikadan eğitime kadar her alanda yaşadığı savrulmayı iktidar umursamasa da bu savrulma milletimizi gelecek kaygısına ve geçim sıkıntısına sürüklemiş bulunmaktadır. Biz  milletimizin açlığa yoksulluğa adaletsiz gelir dağılımına hayat pahalılığına mahkum edilmesine bir çare aramak ve bulmak mecburiyetindeyiz. Anne ve babaların bebeğine alacağı sütü, mamayı, bezi düşünür hale getirilmesine seyirci kalamayız, kalmamalıyız. 

İnsanımızın 5 liralık 10 liralık et alacak duruma düşürülmesine ve ülkemiz kaynaklarının israfa, ranta ve yolsuzluğa aktarılmasına kesinlikle razı olamayız. Bir gecede dövizde yaşanan 1 liralık artışla birileri servetine servet katarken diğer tarafta bir geceyi huzursuz ve uykusuz geçiren milyonlarca insanımızı görmezden gelemeyiz. Çalışan, emek veren, ter döken insanımızın omuzlarına milyarlarca faiz yükünün yüklenmesine rıza gösteremeyiz. 

Bugün asıl darbe milletimizin cebine, emeğine, aşına yapılarak mutfaktaki tencereyi kaynamaz hale getirmek suretiyle yapılmaktadır. Darbe sadece postallarla değil vergilerle zamlarla da yapılabilir. Bunu görmek mecburiyetindeyiz.

Demokrasiye el uzatan askeri vesayeti de insanımızın kazancına el uzatan takım elbiseli sivil vesayeti de kabul etmemiz mümkün değildir. Bugün 104 emekli amiralin bildirisi için olağanüstü toplanılması düşünülüyorsa 84 milyon vatandaşımızın geçim derdi için de mutlaka bir araya gelmek mecburiyetindeyiz.

'GELİR ADALETSİZLİĞİNE KARŞI İTTİFAK'

Ülkemizde en zengin yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46'nın üstüne en yoksul yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 6 civarındadır. Aradaki fark yüzde yedi buçuk misli en değerli ittifak bu gelir adaletsizliğine karşı yapılacak ittifak olacaktır. Bu sebeple insanımızın kazancına emeğine hakkına ve tenceresine yapılan herkesin geçim ittifakında olağanüstü bir toplantıya davet ediyorum. 

'DEMOKRASİ HELVADAN PUT HALİNE GELDİ'

Bugün bir demokrasi havarisi kesilen bazı kimselerin ve çevrelerin nasıl bir tavır içinde oldukları vesikalarla sabittir. 2004 yılında görevi başında bulunan 313 generale mektup yazarak gelişmeler endişe verici iktidarı uyarın diyenler fiilen darbe çağrısı yapmışlardı. Bugün aynı çevrelerin bu bildiriye verdikleri tepki hepimizi derinden düşündürmelidir. 

Türkiye'de demokrasiyi rafa kaldıranların TBMM'nin işlevini yok edenlerin fikir özgürlüğüne darbe vuranların sokak ortasında gazetecileri siyasileri linç edildiği bir ortamın sorumlusu olanların tek adam rejimi tesis edenlerin demokrasi diye bir derdi olduğuna inanmıyoruz.

Demokrasi bu ülkede birileri için adeta acıkınca yenilen bir helvadan put haline gelmiştir. Bu sebeple de işlerine geldiğinde demokrasi işlerine gelmediğinde ise baskı ve tahakküm anlayışı tezahür etmektedir. Burada şu hususu da vurgulamakta fayda görüyorum; biz milli görüş hareketi olarak 50 yıldır haktan, adaletten milli iradeden yana olduk. Darbelerden ve darbeci vesayetten milletimizle birlikte en çok sıkıntıyı biz çektik. Bu sebeple 15 Temmuz gecesi de tankların karşısında durduk. Bundan sonra böyle bir zihniyetin her daim karşısında olacağımız bilinmeli. Fakat Türkiye'de gerek askeri gerekse sivil vesayetin ortadan kaldırılması ve çoğulcu yönetim anlayışı ile milli iradenin tam manasıyla işlediği bir sistem için atılması mecburi olan bazı adımları sizlerle paylaşmak istiyorum.

'ZİHNİYET DEĞİŞMEDEN YASALARDA DEĞİŞİKLİK YAPMANIN KIYMETİ YOK'

Her şeyden önce bir numaralı meselemiz Türkiye'de ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaç olduğunu görmektir. Bu değişim sağlandıktan sonra birtakım adımlar atılmaya başlanabilir. Yeni anayasa gibi tartışmalar ancak zihniyet değişimi akabinde gündeme getirilmelidir. Yöneticilerin zihniyeti değişmeden demokrasi fikir düşünce hürriyetini özümsemeden anayasada yasalarda değişiklik yapmanın hiçbir kıymeti yoktur. Uymayacağın anayasa uymayacağın kanun hiçbir şeye yaramaz. 

İkinci husus; bu zihniyet değişikliğinden sonra yapılacak hukuki siyasi ve kurumsal düzenlemelerde parti kaygısıyla değil ülke kaygısıyla hareket edilmelidir. Bütün yasal düzenlemede tek ölçüt milli iradenin güçlendirilmesi olmalıdır. 

Üç; ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin demokrasisinin güçlü olmadığı da açıkça görülmektedir. Bu sebeple acilen tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmeli adil bir gelir dağılımı mutlaka sağlanmalıdır. Türkiye'nin 81 ilinde üretim ve kalkınma seferberliği başlatılmalıdır. 

Dördüncü olarak; dış politikada şahsiyetli bir tavır takınmak elzem hale gelmiştir. Topyekün yeni bir anlayış ve yaklaşım değişikliğine gidilmeye ihtiyaç vardır. Komşularımızla ve İslam ülkeleriyle bölgedeki tarihi ve kültürel bağlarımız olan ülkelerde ilişkiler güvenlik başta olmak üzere dostluk ve işbirliği zemininde yeniden inşa edilmelidir. Bugünkü şartlarda bunun en kadar zor olduğunu görüyoruz ve biliyoruz. 18 yıldır ihmal edilen bu irtibatları hemen bugün bu iktidarın özellikle hayat geçirmesi kesinlikle mümkün gözükmemektedir.

İşte bundan dolayıdır ki son olarak bu saydıklarımızın gerçekleşmesi maalesef yıpranmış artık geleceğe dair bir vizyonu ve hayali kalmamış bu iktidarın da değişmesidir. Zihniyet değişikliği kendiliğinden iktidarda bu yanlışlıkların içinde boğulurken gerçekleştirilemez. 

Açıkça görülmektedir ki ülkemiz maalesef bu iktidarı taşıyacak takate sahip değildir artık. Bu iktidarın reform vaatleri ise hiçbir anlam taşımamaktadır. Meşhur bir söz var; ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İktidarın bugüne kadar sergilemiş olduğu yönetim anlayışı bundan sonra devam edecek gözükmektedir. Bu anlayışın değişmesi elzemdir. Bu anlayışı iktidarın kendi kendisine yapma ihtimali de gözükmemektedir. Ama ne olursa olsun bizlerde umutsuzluk ve karamsarlık olamaz, olamamalıdır.

Bundan dolayı milletimize sesleniyorum ki kimse ümitsizliğe kapılmasın mahzun olmasın. Şairin dediği gibi; umutsuzluk yok gün gelir gül de açar bülbül de öter. Umut var ve biz inanıyoruz ki umut Saadet Partimizdir. Bunu söylerken bir particilik zihniyetiyle emin olun söylemiyorum. Saadet Partimizin ismini kaldırın umdeleri ortada kalsın yeter. Biz şahsiyetli bir dış politika izlemeyi 50 yıldır şiar edindik. İktidara her geldiğimizde de en ciddi adımları attık adeta tarih yazdık bu hiçbir zaman unutulmamalıdır. 

'SÜREKLİ MAĞDUR OLDUKLARINI İDDİA EDİYORLAR'

İktidardaki bu arkadaşlarımız sürekli mağduriyet oyununu oynamaktadırlar…
Neredeyse 20 yıldır iktidardalar, ellerinde Sultanlardan, Krallardan, Kisra’dan, Kayzer’den daha büyük imkan var. İsteyip de yapmadıkları hiçbir şey yok ama ne hikmetse sürekli ama sürekli mağdur olduklarını iddia ediyorlar. Bundan dolayıdır ki bu ülkede; 4 milyon işsiz vatandaşımızın mağduriyeti görülmüyor. Kısa çalışma ödeneği bir hafta önce biten 3.5 milyon çalışanımızın mağduriyeti görülmüyor.
Açlık sınırının altında yaşayan 20 milyon vatandaşımızın mağduriyeti görülmüyor. 16 yılda iflas eden 2 milyon esnafımızın sıkıntısı görülmüyor. 

İcra dairelerinde dosya sayısı 21,8 milyona dayandı. 83,5 milyonluk ülkemizde her 4 kişiden biri icralık ama bu mağduriyet görülmüyor. Öyle ki iktidarın mağduriyetlerinden; atanamayan öğretmenlerin, KYK borcu olan gençlerin, EYT’lilerin sıkıntılarına bakmaya fırsat bulunamıyor. Tekrar ediyorum kriz; bildiri krizi değil, ekonomik krizdir dert geçim derdidir.

'RAMAZAN AYI BİR FIRSAT OLARAK DURUYOR'

Yine buradan sizlerin ve kamuoyunun huzurunda iktidara uygulaması için bir teklifte bulunmak istiyorum.
Emeklilerimiz, asgari ücretlilerimiz, genç kardeşlerimiz, ekmek teknelerini döndüremez hale gelen esnaflarımız, pandemi döneminde işsiz kalan yüz binlerce insanımız tam bir yıldır sizden yardım eli uzatmanızı bekliyor. Bugüne kadar bu sorumluluğunuzu yerine getirmediniz ama Ramazan ayı önünüzde bir fırsat olarak duruyor.

Gelin bu yıl devlet, bir aylık fitre bedelini vatandaşlarına yardım olarak kendisi versin.
Kişi başı günlük 28 liradan, bir aylık 840 lira olarak 'Ramazan Yardımı' adı altında vatandaşlarımıza destek olunsun. Bir evde 2 kişi yaşıyorsa 1680, 3 kişi yaşıyorsa 2520, 4-5 ve daha fazlasına göre bu miktar fert başına hesaplarına yatırılsın. En azından bir kere bunu yapabilirsiniz, inanın zor değil; 83 milyon vatandaşımızın her birine dahi bu yardımda bulunsanız 70 milyar TL civarında bir rakama tekabül ediyor.

MERKEZ BANKASI AÇIKLAMASI

4 ay önce kendi atadığı Merkez Bankası Başkanı'nı bir gece yarısı kararnamesiyle görevden almanızın maliyeti bile 500 milyar liradan fazla. Ayrıca Merkez Bankası'nın kasasından adeta buhar olup uçan 128 milyar doların yanında bu rakamın esamesi bile okunmaz, devede kulak bile değil!
Bakın biz de buradan size bir söz veriyoruz:
Biliyoruz alkışı çok seviyorsunuz, övülmeyi, yere göğe sığdırılmamayı bekliyor, çok istiyorsunuz.
Söz veriyoruz; bu teklifimizi hayata geçirin, ellerimiz patlayıncaya kadar sizi alkışlayacağız!
Yeter ki; geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığından iyice bunalan milletimiz, Ramazan'da bari bir nebze olsun rahat nefes alsın!
Yeter ki; en azından bir ay boyunca çoluk-çocuğuyla oturduğu sofrasından tok kalksın!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —