Tarih: 23.04.2021 13:01

Hakkı Öznur: Muhsin başkan Rusya’nın ve kuklalarının oyunlarını bozdu

Facebook Twitter Linked-in

Çeçen-Rus Savaşı gazisi İmran Abdülazimov İstanbul’da Covid-19 tedavisi gördüğü hastanede vefat etti. Çeçen Komutan Abdülazimov, 12 yıldır İMKANDER’in Türkiye’ye sığınan savaş muhaciri ailelere yaptığı yardımlarda gönüllü olarak çalışıyordu.Rus emperyalizmine karşı Çeçenistan’da savaştığı sırada yaralanan İmran Abdülazimov, Türkiye’ye gelmiş ailesi ile İstanbul da yaşıyordu. 2008 yılında İstanbul’da Çeçen komutanlara yönelik suikast girişimleri üzerine İçişleri Bakanlığı, 31 Ekim 2008 tarihinde Abdülazimov’un oturum iznini iptal etti. İçişleri Bakanlığı’nın kararında, Abdülazimov’un sınır dışı edilerek Rusya’ya gönderileceği ifade edildi. Bunun üzerine polis, 26 Aralık 2008 tarihinde Abdülazimov’u “Polis merkezine gideceğiz, birkaç sorunun ardından serbest bırakacağız” diyerek gözaltına almıştı.

Durumdan haberdar edilen BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun devreye girmesiyle Rusya’ya iadesi engellenmişti. İmran Abdülazimov’un gözaltına alınması Rusya’ya  iade edilmek  istenmesi,  olayı öğrenen merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun,  tavrı, görüşmeleri, Alperen gençliğin iade edilme girişimlerini engelleme eylemleri, açıklamaları, ardından, Abdülazimov’un serbest bırakılması ve sonrası yaşanan süreç şu şekilde olmuştur:

500 ALPEREN GECE YARISI KUMKAPI YABANCILAR ŞUBESİ ÖNÜNDE   TOPLANARAK RUSYA’YA İADE İŞLEMİNE ENGEL OLMAYA ÇALIŞMIŞLARDI

26 Aralık 2008 Cuma günü gözaltına alınarak emperyalist Rusya’ya iade edilmek istenen Çeçen Komutan Gazi İmran Abdülazimov’un iadesini engellemek için İstanbul Alperen Ocakları haberi alır almaz Kumkapı Yabancılar Şube Müdürlüğü önünde eylem yaptı.

Kumkapı'da bulunan Yabancılar Şube Müdürlüğü'nde tutulan Abdülazimov'un serbest bırakılmasını ve Rusya'ya teslim edilmemesini isteyen yüzlerce Alperen genç  tekbir getirerek yağmur altında beklemişti. Alperen Ocakları adına yapılan basın açıklamasında Abdülazimov'un Rusya'ya teslim edilmemesi gerektiği ve Türkiye'ye böylesi bir davranışın yakışmayacağı ifade edilmişti. Çeçen Komutan Gazi Abdülazimov’a destek vererek iade edilme işlemine engel olmak istemişlerdi.

İstanbul Alperen Ocakları  mensubu yüzlerce genç Çeçen Komutan İmran Abdülazimov'un Rusya'ya iade edilmesi kararı nedeniyle hükümete tepki göstermek için 28 Aralık Pazar günü   AKP  İstanbul İl Başkanlığı önünde toplanarak  Çeçen Komutan İmran Abdülazimov'un Rusya'ya iade edilmesi kararına tepki göstermişlerdi.

Rus bayraklarının yakıldığı eylemde 'İmam Şamil'in Kıyamı Devam Edecektir!', “Yaşasın Çeçenya Direnişimiz!”, 'Çeçenya namustur, pazarlık olmaz.” şeklinde sloganlar atmışlar, AKP hükümetinin iki yüzlü, ilkesiz,  politika yürüttüğünü iddia ederek tepkilerini ampul kırarak göstermişlerdi.  Burada, Alperen Ocakları İl BaşkanıMustafa Kayatuzu, bir konuşma yaparak iade işleminin derhal durdurulmasını söylemiş, Rus emperyalizmine karşı mücadele eden Çeçen mücahitlerin yanlarında olduklarını ifade etmişti.

Merhum lider Muhsin Yazıcıoğlu’da, o günlerde yaptığı açıklamada, Çeçen komutanın Rusya’ya iade edilmesinin bir cinayet olacağını ve bu durumun uluslararası hukuka da aykırı olduğunu ifade etmiş şu sözleri söylemişti:

“Milletimizin şanlı tarihinde kendisine sığınmış bir mazlumu zalimlere teslim ettiğinedair bir misal yoktur.Türkiye, kendisine sığınan bir mülteciyi hiç kimseye vermek zorunda değil. Uluslararası hukuk da bu konuda açıktır. İnsan hakları bağlamında değerlendirecek olursak, bizim için büyük bir ayıptır. Eğer Rusya’ya teslim edersek hiçbir saygınlığımız kalmaz. Şu ana kadar teslim edilenlerin akıbeti bilinirken böyle bir karar almak cinayet anlamına gelir. Ben de gerekli girişimlerde bulunacağım.”

İadesi,  merhum lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve Alperen gençliğin devreye girmesiyle engellenen,İmran Abdülazimov serbest kaldıktan sonra ilki işi Alperen Ocakları’nı ziyaret etmek olmuştu.  Çeçenistan davasına vekendisine sahip çıkan, yalnız bırakmayan İstanbul Alperen Ocakları’nı Ocak 2009başında ziyaret ederek, İl Ocak merkezinde BBP lideri  Muhsin Yazıcıoğlu’na ve Alperen gençliğe  teşekkür etmişti. Duygularını, Ocaklı gençlerle paylaşmıştı.Bu ziyarette çok duygulu bir konuşma yapan Gazi,Çeçen  komutan şunları söylemişti:

“ALLAH MUHSİN BAŞKAN’DAN VE YİĞİT ALPERENLER’DEN RAZI OLSUN”

'Ben Çeçenistan cihadında vatanımın bağımsızlık mücadelesinde Allah'ın izni ile kafir Moskofa karşı komutanlık yaparak savaşan bir kardeşinizim.Çeçenistan'da yaralandıktan sonra tedavi için gazi olarak Türkiye'ye gelmiştim. Bir gün tedavi olduğum, ikamet ettiğim konutta Türk polisi beni gözaltına aldı. Kumkapı Yabancılar Şubesi’ne götürülerek kafire teslim edilmek üzere nezarethanede bekletildiğimi acı bir ızdırap ile benimle ilgilenen STK avukatından öğrendim.

Avukat ile konuşmalarımızı duyan yanımda yine Orta Asyalı, Türki cumhuriyetlerin vatandaşı olan birkaç kişi daha deport edilmek üzere benimle aynı nezarethanede bekletiliyorlardı. Alaycı bir tavır ile o diğer tutuklu kişiler bana “koskoca Rusya ile uğraşılır mı? Bak şimdi Türkiye seni deport edecek ve Ruslar da seni daha önce adını bile duymadığın KGB işkenceleri ile öldürecekler” diye sırıtarak hem de Rusça olarak bana söylüyorlardı. Bir süre sonra bir köşeye oturarak Rabbime ellerimi usulca açtım. “Allah'ım hakkımda hayırlı olanı ver. Bana yardım et” diye usulca gözyaşı ile dua ettim. En çok da canımı yakan, o bizim bizden bildiğimiz Türkiye'nin beni Ruslara teslim edecek olmasıydı. Bunu ne aklım ne de vicdanım kabul etmiyordu.

Bir müddet bekledikten sonra önce az az ve sonra daha çok artarak gelen tekbir sesleri tutuklu bulunduğumuz nezarethanede iyiden iyiye duyulmaya başladı. Allah'ım bu sesleri yalnızca ben mi duyuyorum yoksa herkes bu tekbir seslerini duyuyor mu acaba diye düşünmeye başlarken diğer deport için bekleyen az önce benimle dalga geçen kişilerin suratında acı bir şaşkınlık ifadesi gördüm ve demir parmaklıklar ardına bakınca bazı polislerin telaşlı bakışları ve heyecanlı koşturmalarını da görünce bir şeylerin olduğunu anladım ve yine az sonra benimle ilgilenen STK avukatı, nezarethane önüne heyecanlı bir şekilde neredeyse koşarak geldi ve bana “Komutan sesleri duyuyor musunuz?” dedi “Evet” dedim. “Bu sesler, sizin için gelen, iadenizi protesto eden ve sizi almadan gitmeyeceklerini haykıran Alperenlerin sesi. Sizin deport edilmenize karşı burada toplandılar. Her saniye sayıları artıyor.” dedi avukat bana. Ben de “Kim bu kardeşler?” dedim. “Bu gençler, Türkiye'de sizleri çok seven, sizden biri BBP Genel Başkanı yiğit lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun gençleri, evlatları, Nizam-ı Alem, i’lay-ı Kelimetullah davasının davacısı Alperenler.” dedi. “Tanıdım. Evet biliyorum onları.” dedim ve sessiz gözyaşlarım, Allah'a hamd ile hem daha sesli ve daha ıslak bir ağlamaya dönüşmüştü artık.

Yanımda nezarethanede az önce benim ile dalga geçenlerde hem büyük bir pişmanlık başlamış, hem de benden telaşla özür dilemeleri trajikomik bir olaydı. Hatta az önce KGB'den bahsedip benim ile dalga geçen bu kişiler, şimdi, benden kendileri içinde yardım istemeye başlamışlardı. Gençler, beni almadan yabancılar şubenin önünden asla ayrılmayacaklarını, içeri gelen tekbir sesleri ile haykırmaya devam ediyorlardı. Daha sonra devreye liderleri Muhsin Başkan girerek mizansen bir deport işlemi yapılacağını, ben o esnada elime geçecek kendi pasaportumu yırtarak deport işleminin uluslararası kurallar gereği yapılamayacağı bildirildi ve öyle de oldu. Allah'a hamd olsun Türkiye'de kaldım, gönderilemedim. Allah, Muhsin Yazıcıoğlu ve yiğit gençlerinden razı olsun.'

Evet bu anlatımlar, Gazi, İmran Komutan’ın Alperen Ocakları İstanbul il teşkilatını teşekkür ziyaretinde bizzat kendisinin anlattığı, Alperen gençlerinde  gözyaşları ile dinlediği ifadeleridir.Dönemin İstanbul Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Kayatuzu, o süreçte, neler yaptıklarını, nasıl tavır koyduklarını tarihe not düşmek amacıyla aradan geçen 13 yıl sonra şöyle anlatmıştır: 

“Yıl 2008, Aralık sonları. İl ocakta sohbet ederken acı bir haber almıştık. Çeçen direnişinin önemli komutanlarından biri Türkiye'de derdest edilerek Rusya'ya iadesi yapılmak üzere (bu iadenin Rusya'da ağır işkenceler sonrası öldürülmek olduğunu biliyorsunuz.) Kumkapı Yabancılar Şubesi’nde gözaltına alınmış ve deport işlemleri için bekletiliyordu.

Bu haberi teyit ederek gerekli hiyerarşik bilgilendirmeleri yapıp değerli dava arkadaşlarımız ile kısa sürede Kumkapı'da Yabancılar Şube’nin önünde toplandık.”

ALPEREN OCAKLARININ BİR ÇOK TOPLANTILARINA KATILMIŞTI

Gazikomutan, milletin adamı, şehit lider, cennet mekanMuhsin Başkan’ın küresel emperyalizm veyerliişbirlikçileritarafından suikastla şehit edilmesindensonraİstanbul Alperen Ocakları’nın Bayrampaşa’da düzenlediğiprograma katılmış ve şehit liderMuhsin Yazıcıoğlu’naduyduğusevgiyi, saygıyı ve onun göstermişolduğu vefayı anlatmıştır.Bu programa şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nundava ve yol arkadaşı, Ülkücü hareketin önde gelen isimlerinden, Alperenlerin ağabeyi, fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznurda katılmış, tarihi bir konuşma yapmıştı. Hakkı Öznur’un konuşması salonu derinden etkilemiş hüzünlendirmiş, duygulandırmıştı. Sanatçı Osman Öztunç da “Muhsinler Ölmez” ağıtı ve diğer parçalarıyla programa katılanları derinden etkilemişti. Gazi, Çeçen komutan İmran Abdülazimov, Alperen gençliğin İstanbul’daki birçok programlarına katılmış, çok sevdiği  Alperenlere destek vermişti.

ŞEHİT LİDERİMİZ TÜRK-İSLAM DÜNYASIYLA YAKINDAN İLGİLİYDİ

Ülkücü Fikir ve siyaset adamı  şehit lider  Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı  Hakkı Öznur,  Muhsin Yazıcıoğlu’nun  Türk-İslam dünyasına bakışını,  büyük liderlerle olan kadim dostluklarını ve Türk  dünyasında ona gösterilen büyük sevgi ve saygıyı şu sözlerle  anlatmaktadır:

Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca, dünya Türklüğüyle, İslam ümmetinin meseleleriyle her daim yakından ilgilenmiş ve onlara sahip çıkmıştır.  Muhsin Yazıcıoğlu,. “Bizim Kızıl Elmamız, Türk-İslâm birliğidir.” diyen ve Nizâm-ı Âlem ülküsüne inanan bir güzel insandı.

Dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederdi. Dış politikayı çok iyi bilirdi. Milli ve yerli duruşu milli meselelerdeki tavizsiz ve cesur duruşuyla coğrafyamızda birçok kirli oyunları bozmuş, bilge bir liderdir. Küresel emperyalistler, dünya kapitalist-emperyalist sistemi, terör rejimi İsrail, Almanya, İngiltere Rusya, Çin vb. ülkeler, O’nun milli duruşundan, Türk-İslam coğrafyasıyla yakından ilgilenmesinden rahatsız olmuşlardır.

Büyük dava ve devlet adamı olan bilge liderimizin milli duruşu, küresel güçleri hep rahatsız etmiştir. Kıbrıs’la, Azerbaycan’la, Irak ve Suriye Türkmenleri ile Batı Trakya Türklüğüyle, Kırım Türkleri ile Doğu Türkistan’la, Çeçenistan’la, Bosna’yla, Kosova’yla vb. Türklüğün ve İslam’ın meseleleriyle ilgilenmesi, sahip çıkması mazlumların yanında yer alması, bu noktada her türlü emperyalizme karşı çıkması, işbirlikçilerle, mandacılarla, hainlerle mücadele etmesi küresel odakların işine gelmemiştir.

Muhsin Başkan, Türk dünyasında ve İslam dünyasında tanınan ve bilinen sevilen bir siyaset ve devlet adamıdır. Kıbrıs’la, Balkanlar’la, Kafkasya’yla, Ortadoğu’yla yakından ilgilenen bir liderdi.. Dünya Türklüğüyle, İslam ümmetinin meseleleriyle her daim yakından ilgilenmiştir.

Irak ve Suriye Türkmenleri, Balkanlar’daki soydaşlarımız, onu, 12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü gençlik liderliği yaptığı dönemde, dünya Türklüğünün meseleleri ile ilgili düzenlediği toplantılardan yapmış olduğu konuşmalardan ve açıklamalardan biliyor ve tanıyordu.

29 Ocak 1993’te BBP’yi kurduktan sonra da Türk-İslam dünyasının meseleleriyle yakından ilgilenmeye devam etti. TBMM’de sorunları dile getirdi. Bu yüzden, Türk dünyasında da çok sevilen, güvenilen siyaset ve devlet adamıdır.

“ÇEÇENLERİN GÖNLÜNDE ŞEHİT  CEVHER DUDAYEV’DEN SONRA ŞEHİT MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ADI YAZILIDIR”

Mazlumların sesi ve sözcüsü olan  Muhsin Yazıcıoğlu, Ebulfez Elçibey’in, Rauf Denktaş’ın, Şehit Cevher Dudayev’in, Şehit Sadık Ahmet’in, Mustafa Cemiloğlu’nun, Doğu Türkistan Irak ve Suriye Türklerinin lider isimlerinin de çok yakın dostu ve çok kıymet verdikleri bir isimdi. Muhsin Yazıcıoğlu, bir Azerbaycan Türkünün söylediği gibi, “O sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Türk dünyasının da şehididir.”

Bilge lider ve devlet adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakından ilgilendiği konulardan biri Çeçen meselesiydi. Zaman zaman Çeçenistan’dan gelen ziyaretçileri olurdu. Partisinin kaloriferleri yanmazken topladığı paraların bir kuruşunu bile ayırmadan hepsini Çeçenistan'a Cevher Dudayev'e gönderdi.

Muhsin Yazıcıoğlu  hem Çeçenlerin hem Doğu Türkistan Türklerinin sınır dışı edilerek iade edilmesine  karşı çıkmış ve çoğu zaman engel olmuştur. Bu milli ve islami tavrı yüzünden siyasal iktidarlarla karşı karşıya kalmış onlara kafa tutmuş, meydan okumuştu. Rus ve Çin emperyalizminin Türkiye’ye “iade edin” diye baskı kurduğu mazlumlara sahip çıkmış Rus ve Çin istihbaratının ve onların işbirlikçilerinin oyununu bozmuştur.  Doğu Türkistan Türklerine, Irak Türklerine ,Çeçen mücahitlere ve bütün mazlumların yanında olmuş onlara sahip çıkmıştır.

Çeçen kardeşlerimize her zaman maddi manevi yardımda bulundu. Bütün Çeçen liderler ve yiğit Çeçen halkı bunu çok iyi bilir ve her yerde de anlatmışlardır.Şehit Cevher Dudayev, kendisini ziyaret eden bir heyete “Muhsin kardeşime selamlarımı götürün. O’nun da imanından başka gücü yokmuş, fakat Allah’ın izniyle o iman bizlere yeter de artar. Başka güce ihtiyacımız yok” demişti. Yine bir Çeçen lider, “Çeçenlerin gönlünde Cevher Dudayev’den sonra Yazıcıoğlu’nun adı yazılıdır.”   İfadesini kullanmıştır.

MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN HAZIRLATTIĞI PANKART: “BİR ÖLÜR, BİN DİRİLİRİZ”

Mazlumların sesi ve sözcüsü olan  Türklüğün büyük liderlerinden  Şehit lider  Muhsin Yazıcıoğlu İslam düşmanı Moskof emperyalizminin 11 Aralık 1994 tarihinde, Çeçenistan'a karşı başlattığı işgal ve soykırım hareketine karşı çıkmış, büyük Çeçen lider Cevher Dudayev’e destek vermiştir. 'Son Çeçen canını vermeden, Ruslar ülkemize hakim olamaz' diyerek, halkına 'Cihad' emrini veren Dudayev’in hep yanında olmuştur. 21 Nisan 1996 günü ABD-Rus iş birliği sonucunda bulunduğu yeri füzelerle vuran Rus ordusu, büyük Çeçen lideri Dudayev’işehid etmişti.

Çeçenistan’ın efsanevi kahramanı, Devlet Başkanı,  Cesur Komutanı… “Yüzyıl köle olarak yaşamaktansa, bir gün şerefli ve başı dik ölmeyi tercih ederim Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım”. demişti

 Efsanevi Komutan Dudayev Her anı acı her anı çile ve kahır dolu bir hayata rağmen yılmadı, zorluklara ve yokluklara karşı direnmesini bildi. Küçük bir orduyla dünyanın süper gücüne sahip kızıl orduya karşı savaşmak elbette kolay değildi. “Haksız gücün karşısında, güçsüz hakkın yanında olmak benim imanımdır” diyerek Şeyh Şamil’in bıraktığı yerden mücadeleyi başlatmış ve Moskof’a meydan okumuştu.

Cevher Dudayev’in şehit edilmesinden sonra Türkiye’nin birçok yerinde Dudayev için gıyabi cenaze namazı kılındı. Ankara’da on binlerce insanın katıldığı gıyabi cenaze namazı Kocatepe Cami’nde kılındı. Ardından toplu halde TBMM önüne kadar yüründü. Bu gösterilere Nizam-ı Alem Ocakları ve BBP kadroları yaklaşık on bin kişilik kitleyle katıldı. Önde büyük bir Türk bayrağı beraberinde Nizam-ı Alem Ocakları’nın bayrağı ile beraber BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun taşınmasını istediği “Bir ölür bin diriliriz” pankartı da gençliğin ellerinde yürüyüşte taşınmıştı. Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, BBP ve Ocak teşkilatlarına Rus emperyalizminin BM’nin, AB’nin, ABD’nin protesto edildiği Çeçen davasına destek olmak için her yerde mitingler, yürüyüşler ve salon toplantıları yapılmasını istemişti. BBP ve Ocak gençliği, Çeçen direnişine maddi manevi büyük destek vermiştir.

ÇEÇENLERİN KATİLİ PUTİN ADLI TİRAN’DIR

Rus gizli servisi ve onun işbirlikçileri tarafından  topraklarımızda şehit edilen  Çeçen komutanlar ve Çeçen  cihadına destek veren Çeçenistan davasına hayatlarını adayan,  önde gelen Çeçen  kardeşlerimizle ilgili , Hakkı Öznur  yine, şu tarihi açıklamaları  yapmıştır:

Çeçen halkı, Çarlık dönemi, daha sonra SSCB döneminde emperyalist Rusya’nın boyunduruğu altında kaldı. Onlarca yıl katliamlara uğradı. 1994 yılı Aralık ayında başlayan ve iki yıl süren 1. Çeçen-Rus savaşı ile 11 Ekim 1999 yılında başlayan 2. savaş sırasında Çeçenistan Rusya tarafından yok edilmeye çalışıldı. Adeta tarihten silinmek istendi. Bu dönemde 300 bin Çeçen evladı, katil Rus ordusu tarafından şehit edildi. 500 bin Çeçen evladı başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı.

Rus emperyalizmi tarafından şehit edilen, İslam Ümmetinin kahraman liderlerinden, efsanevi komutan Cevher Dudayev ve onun gibi yiğit kahraman Çeçenler nasıl şehit edildiyse Rusya ve Çeçenistan'daki kukla yönetimlerin ölüm listesinde olan yiğit Çeçen mücahitler de tek tek şehit edildi, edilmeye devam ediyor. Çeçenlerin katili Putin adlı tirandır.

Çeçenistan mücadelesini rotasından saptırmak isteyen Ruslar, bütün dünyayı dezenformasyona tabi tutarak Çeçen direnişini 'terör', Çeçen savaşçılarını da 'terörist' olarak tanıtıp ifsat ettiler. Direnişin efsanevi liderlerini “terörist' ilan ederek bütün dünyanın gözleri önünde ilan ettiler.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı, Kızıl Faşist Çar Vladimir Putin, defalarca, 'Düşmanlarımız, düşman gördüklerimiz dünyanın neresinde olursa olsun bizim hedefimizdir ve onları hedef alacağız ortadan kaldıracağız' açıklamasını yapmıştır. Dünyanın en karanlık ve güçlü gizli servislerinden biri olan Rus gizli servisi emperyalist Rus devlet politikası doğrultusunda kendilerine engel olanları hain ve alçakça yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Kızıl Faşist Çar Vladimir Putin'  defalarca  'düşmanlarımız,  düşman gördüklerimiz dünyanın neresinde olursa olsun bizim hedefimizdir  ve onları hedef alacağız ortadan kaldıracağız ' açıklamasını yapmıştır. 

  Dünyanın en karanlık ve güçlü gizli servislerinden biri olan Rus gizli servisi emperyalist Rus Devlet politikası doğrultusunda kendilerine engel olanları hain ve alçakça yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Uluslararası terörün 'devlet' boyutunda Moskova yönetimi başroldedir. İşlenen cinayetlerin, Rusya FSB Başkanı CeslavUşakov'un 9 Şubat 2004'te yaptığı tehdit açıklamasının hemen ardından daha da yoğunlaşmıştır.

RUS İSTİHBARATI VE İŞBİRLİKÇİLERİ DÜNYA’NIN DÖRT BİR YANINDA SUİKASTLER DÜZENLİYOR

Rusya'nın devlet terörüne karşı özgürlük için mücadele eden Çeçen kardeşlerimiz Türkiye'de de infaz edilmektedir.Dudayev’in ardından Devlet Başkanı olan Selimhan Yandarbiyev ve Aslan Mashadov da şehit edildi. Bağımsız Kafkasya idealinin yalnız ve garip savaşçıları, dünya onların savaşını anlayamasa da onlar savaşa devam edeceklerdir.

Düzenlenen  menfur suikastların arkasında Moskova yönetimi vardı. Rusya'nın devlet terörü değişik cinayetlerle devam ediyor. En başta Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev, bu  terörün kurbanları arasında yer almıştır.

Rus lobisinin Türkiye'de ki işbirlikçileri, Çeçen direnişini baltalamak için çok yönlü çalışmaktalar. Kafkas direnişini desteklediği bilinen Çeçenler başta olmak üzere pek çok Kafkasyalı Türkiye’de failleri genellikle yakalanmayan suikastlarda hayatını kaybetti. Çeçen suikastlarını Rusya’nın istihbarat teşkilatı (FSB) ve  Dış istihbarat servisi ( SVR) nin  işlediği bilinen bir gerçektir.

Rusya, elini kolunu sallayarak Türkiye’de cinayetler işlerken medya Rus istihbaratının ve işbirlikçilerinin işlediği cinayetleri yıllardır görmezden geliyor, İstanbul’da, Ankara’da Rusya karşıtı birçok Çeçen mücahit, menfur cinayetlerle ortadan kaldırılırken siyasal iktidar ise “Rusya’yla aramız açılmasın” diyerek sessiz ve seyirci kalmıştır. Bağımsızlıklarını savunmak için mücadele ve şehadeti seçen Çeçen halkının direnişi, soylu bir destandır.

Kremlin’e ve Rus işbirlikçisi yönetime muhalif olan Çeçenler Çeçenistan içinde ve dışında suikastlerle ortadan kaldırılıyor.  Çeçen mücahitlere ve önde gelenlerine yapılan suikastleri, Rusya’nın istihbarat teşkilatı FSB’nin işlediği bilinen bir gerçektir.  İzlenen yöntem ve silahların benzerliği Rus istihbaratını göstermektedir.

Çeçen cinayetlerindeki dikkat çeken detaylardan biri öldürülen Çeçenlerin Çeçen ordusunda üst düzey komutanlık yapmalarıydı. Rus emperyalizmi Çeçenistan bağımsızlığını yurt dışından savunmaya devam eden kim varsa herkesi ortadan kaldırmak istiyor. Çeçenistan ile ilgili siyasi faaliyette bulunan herkes Rus gizli servisinin listesinde” Rusya ile işbirlikçi yönetimler vahşet, katliam ve suikastlarla can almaya devam ediyor. Rus istihbarat servisi  elemanları cinayetlerden sonra Türkiye’den rahatça gidiyorlar.

Rusya cinayetlerini dünyanın farklı bölgelerinde de rahatça işlemeye devam ediyor. Rus ajanları, ajan diplomatlar İstanbul da Ankara’da Hatay’da birçok yerde cirit atıyor, her türlü karanlık işi, İnfazları hem de Türkiye’ye meydan okurcasına yapıyorlar. Çeçenler terörist değildir. Esas terörist Rus devletidir, Rus terör devletidir. 

RAMAZAN KADİROV: BEN PUTİN’İN ASKERİYİM

Rusya’nın işbirlikçisi ve  zalim  Putin’in sadık kuklası Kadirov yönetimi  Rus emperyalizmine yiğitçe direnen, kafa tutan kahraman Çeçenleri  hedef almışlardı.

Rus- Çeçen  savaşı sırasında özgürlük için savaşan mücahitleri satıp  Rusya ile anlaşan  kukla Ramazan Kadirov’un. Çeçen  suikastlerin de  parmağı vardır. Bir çok kez  konuşmasında  diktatör Putin’e övgüler dizmiştir. Ramazan Kadirov 14 Nisan 2020 tarihinde bir  televizyon kanalında “ben  Putin’in piyadesiyim. Aldığı bütün kararlara kayıtsız şartsız uyarım” demiştir. Kadirov, kendisine yönelik eleştirilerin üzerine daha da ileri giderek Putin’e sadakati Allah’a iman ile bir tuttu.  Çeçenistan’ın sahip olduğu her şeyi  Rusya’nın ve Putin’in verdiğini söyleyen Kadirov  “Bunu kabul etmeyen Allahı’da kabul etmiyor demektir”  ifadesinde bulunmuştur.

“Ben Putin’in askeriyim Moskova ne derse onu yaparım” diyen işbirlikçi Kadirov için Çeçen mücahitler;  “Kadirov Çeçen kardeşlerimize ve Çeçen davasına ihanet etmiş bir haindir.” diyorlar.

Çeçen komutan Gazi İmran Abdülazimov’un Çeçen cinayetleri ile ilgili 23  Haziran 2009  tarihinde , Vakit gazetesinde yer alan şu sözleri, çok önemli ve çarpıcıdır:

“Yaşanılan cinayetlerde ölen kardeşlerimiz için çok üzüldük. Onlarda bizim gibi suçsuzdular ve savaş yüzünden vatanlarını bırakarak gurbete göçmek zorunda kalmışlardı.  Buradaki Çeçen kardeşlerimiz öldürüldüğü zaman “kukla”,  Rus uşağı, Çeçenistan Devlet Başkanı Ramazan  Kadirov’un “ bir kediyi daha öldürdük”  dediğini öğrendik. Zeytinburnu’nda şehit edilen  Musa Ali Osaev kardeşimiz için  “ bir kediyi daha öldürdük” demiştir. Bu tabii bizim için  utanç  verici. Rusya’nın kuklası Kadirov’un bu açıklamasının ardından Türkiye’de işlenen cinayetlerinde kim tarafından işlendiği ortaya çıkıyor.”

RUS EMPERYALİZMİNE VE PUTİN REJİMİNE KARŞI ÇIKAN ÇEÇENLER SUİKASTLERLE ŞEHİT EDİLDİLER  

Türkiye'ye sığınmış Çeçen kardeşlerimize yönelik ilk cinayetler 2008 yılından başlamış ve halen devam etmektedir. Suikastlar, 1990’lı yıllarda emperyalist haçlı ruhuna sahip Moskof’a karşı başlatılan Çeçen direnişinde aktif rol oynamış kişilere yönelik olduğu görülecektir.

Çeçenistan’da Rus emperyalizmine karşı savaşan en az 20 Çeçen komutan, İstanbul'da şehit edilmiştir. Meşru mücadele veren, meşru devletinin bağımsızlık mücadelesini veren, seçimle gelen bir hükümetin ordusunun komutanları Türkiye topraklarında Rus istihbaratı ve onun işbirlikçileri tarafından şehit edildi.

Çeçen kardeşlerimizi kurşun sıkıp şehid edenler aslında bu kurşunları Türkiye’ye sıkmışlardır. Onlar Türkiye’nin misafiriydi. Siyasi iktidar ve devlet kurumları da  busuikastlerin üzerine gitmedi. Aydınlatılması için gereğini yapmadılar. İstanbul'daki suikastlar ciddiyetle soruşturulsaydı; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Medet Ünlü, Başkent'in ortasında gündüz vakti katledilir miydi?

Türkiye çeçen mezarlığına dönmektedir. Yabancı istihbarat servisleri ve beşinci kol çeteler topraklarımızda suikastlar işliyorlar, sokaklarda cirit atıyorlar, istedikleri yerde, istedikleri insan’a suikast düzenleyebiliyorlar, ellerini, kollarını sallayarak geziyorlar..

Rusya’ya teslim edilmek üzereyken Muhsin Yazıcıoğlu’nun devreye girmesiyle kurtulan daha sonra, “insani müdafaa ve kardeşlik derneği” ( İmkan-der)  isimli dernek kurarak Çeçen  mücahitlere  destek olmaya çalışan, gazi komutan Abdülazimov , “Ruslara teslim edilen  kardeşlerimiz   korkunç akıl almaz  işkenceler görüyor” demiştir.

Türkiye'de bir suikast politikası yürüterek Bağımsız Kafkasya'nın sesini boğmaya çalışan Rusya’nın suikast politikaları başarıya ulaşamayacaktır. Şehitler diyarı, şüheda toprağı olan Çeçenistan asla Rus emperyalizmine ve onun işbirlikçilerine teslim olmayacaktır.Muhsin Başkan’ın  ifadesiyle  “Unutulmamalıdır ki “zalimin zulmü varsa, mazlumun da ahı vardır.” Cenab-ı Allah’ın hesabı küresel emperyalistlerin hesabından üstündür.”

Şanlı Çeçen Mücadelesi Moskof’a, yerli işbirlikçilerine ve soysuzlara geçit vermez!  Çeçen tarihi ihaneti asla cezasız bırakmaz!  Bu kutlu yol, bu şanlı direniş, bu onurlu mücadele  inançla azimle kararlılıkla devam edecektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —