Sitemiz köşe yazarı Avukat, Hukuk Doktoru İrfan Sönmez ile pandemi sürecinde alınan tedbirleri ve eksik kalınan önlemler üzerine yapmış olduğumuz söyleşiyi siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz…
ENPOLİTİK: Öncelikle hayırlı bir Ramazan dileyelim nasıl gidiyor Ramazan? Gerçi sonuna geldik sayılır ama?
SÖNMEZ: İyi gidiyor, şükrediyoruz, bugünkü şartlardan daha kötü olabilirdi, ama şurası bir gerçek, eski Ramazanları arıyoruz. Eş-dost- akraba orucun güzelliğini paylaşırdık. iftar sofralarında bir araya gelirdik. Bu yıl öyle olmadı. Dilerim gelecek yıl daha farkı olur. Bu salgından kurtulur normal hayatımıza döneriz.
ENPOLİTİK: Salgın demişken bu Pandemi sürecinde alınan tedbirleri, hükümetin tasarruflarını doğru veya yeterli buluyor musunuz?
SÖNMEZ: Yeterli olsa muhtemelen bu kapanma olmayacaktı, zamanında doğru tedbirler alınsaydı belki bu kapanma süreci de olmayacaktı. Ne yazık ki, her şeyi bildiğini sanan, uzman görüşüne kulak vermeyen bir iktidar var. Tıpçılar defalarca alınacak tedbirler konusunda uyardılar, hiç biri dikkate alınmadı. Ben her şeyi bilirim kibri Türkiye'yi bir ölüm ülkesi haline getirdi. Her gün bir kaç dost ve akrabamızı kaybediyoruz. Şu an vaka sayısında Avrupa'da birinciyiz. Dünyada ise Hindistan ile yarışıyoruz. Bu başarıysa hükümet başarılıdır diyelim.
ENPOLİTİK: Ya aşılama?
SÖNMEZ: Aşılama Kasım'da başladı. Aradan 6 ay geçti. Bakan Koca günde 2 milyon aşı yapacak kapasitemiz var dedi. Günde 2 milyon aşı vursalardı şimdiye kadar 360 milyon aşı ederdi. Halbuki şimdiye kadar sadece 10 milyon kişi aşılandı. Bizle beraber başlayanların hepsi bizi geçti. İngiltere aldığı tedbirleri gevşetti, Almanya'da benzer adımlar atılıyor. Biz ise her akşam televizyonlarda hikaye dinliyoruz. Çünkü aşı yok. Çin sana veririm ama Doğu Türkistan'da yapılan zulmü unut diyor. İktidar da bu güne kadar konuşamadı zaten. Muhalefet Türkistan'a sahip çıkıyor. Bakan Koca onu bile eleştirdi, Çin'le ilişkilerimize hasar verdi dedi. Yani bırakın Müslüman kadınlara tecavüz etsinler, çocuklarını kamplara alsınlar, kızlarını Çinlilerle evlendirsinler, diyor. Ne karşılığında aşı ve 3- 5 milyar dolar karşılığında. Merkez bankasının dövizini böyle bonkörce harcarsanız elin oğlu size benim tecavüzlerime göz yum hatta alkışla der.
PANDEMİ SÜRECİNİ YÖNETEMEDİLER, ESNAF KAN AĞLIYOR
ENPOLİTİK: Kapanmayı da eleştiriyor muhalefet?
SÖNMEZ:Ben de eleştiriyorum. Muhalefet de uzmanlar da aylardır kapan diyorlardı. Laf dinlemediler. Oysa doğru fikir kimden gelirse gelsin komplekse kapılmadan dinlemek gerekir. Zamanında kapanma olsa bu Ramazan'ı böyle yapayalnız geçirmeyecektik. Daha önemlisi esnaf en çok satışı dini bayramlarda yapıyor. Konfeksiyoncu, mobilyacı, halıcı, kapandı. Hepsi ceplerine 3-5 kuruş koymak için bayramı bekliyordu. Yanlış zamanda kapanmaya giderek bu insanları perişan ettiler. Ayakkabıcının aldığı ayakkabı, konfeksiyoncunun aldığı elbise, halıcının aldığı halı elinde kaldı.Bu insanlar aldıkları malın bedelini hangi parayla ödeyecekler. Bayram alış verişinden bile mahrum edildiler. Uzmanların, muhalefet partilerinin lafı dinlense en azından Ramazan'ın ilk 15 günü kapanma verilip son 15 günü açılsaydı, esnaf stoklarındaki malı satar, nefes alır, vatandaşta bayram alış verişi yapardı. Nereden bakarsanız bakın tam bir plansızlık, kibir ve dağınıklık. Süreç yönetilemedi, hala da yönetilemiyor.
ENPOLİTİK: Gerçekten esnafın durumu kötü biz de çok yakınma alıyoruz.
SÖNMEZ: Kapanmaya rağmen iyi olabilirdi. Merkez bankası boşaltılmasaydı en azından esnafın kirası, sigortası, KDV'si veya başka kalem bir gideri ödenirdi.1000 TL ile esnaf hangi derdine çare olsun. Yandaş müteahhitleri kayıra kayıra vatandaşı unuttular. 5 müteahhite sağladıkları imkanı 82 milyon insana sağlamadılar. Giderek halktan koptular.5 yandaş müteahhit 82 milyondan büyük oldu.
ENPOLİTİK: Muhalefet bu 128 milyar dolara çok yükleniyor, gerçekte ne oldu hala anlayamadık?
SÖNMEZ: En hafif tabirle çar çur edildi. Muhalefet açıklayın diyor, açıklayamıyorlar. Cumhurbaşkanı başka şey söylüyor, bakan başka şey, milletvekilleri başka şey.Bir konunun bir izahı olur, on tane izahı varsa onu da yalan demektir. Para merkez bankasında duruyorsa niye aşı alamıyor, niye vatandaşınıza yardım edemiyorsunuz. Emekli ikramiyesine sadece 100 TL artırım yaptılar. Dört yılın enflasyonu yüzde 80 siz yüzde 10 artırım yapıyorsunuz, reva mı bu? 2000 krizi bu paranın beşte biri kadar bir miktarın bankalar yoluyla batırılması veya çalınması ile çıkmıştı. Şimdi onun 5 katı paranın hesabı verilemiyor. Kimse milletten büyük değildir, Türk milleti 1'den büyüktür.Kimse vazgeçilmez de değildir. Bu para milletin parasıdır, son kuruşuna kadar hesabı verilmelidir.
ELAZIĞLIYA EV DEĞİL KÜMES YAPMIŞLAR
ENPOLİTİK: Krizi en çok hisseden illerden biri Elazığ, hem deprem vurdu, hem kriz.
SÖNMEZ: Bir de yandaş müteahhitler vurdu. Bir de Elazığlı kendi kendini vurdu. Bunu hiç söylemiyorsunuz. Elazığ gerçekten çok mağdur oldu. Önce deprem Elazığ'ı sarstı, ardından pandemi geldi. Deprem yaraları sarılacak diye alelacele yandaş müteahhitlere ihaleler verildi. Hepimiz bu çabukluğa, seri davranışa sevindik. Evlerin bir kısmı yapıldı, tam bir hayal kırıklığı. Elazığlıya ev değil, kümes yapmışlar.70-80 metre karelik evleri maliyetinin iki katına millete satıyorlar. Bodrum ve zemin katların kuraları çekiliyor, daha değerli olan üst katlar vatandaştan saklanıyor. Kimse çıkıp kardeşim niye bütün daireleri kuraya sokmuyorsunuz demiyor. Vatandaş sokakta kalmaktansa istemeye istemeye bu evlere taşınmak zorunda kalıyor. Deprem Elazığ için bir fırsat yaratmıştı, yıkılan yerlerin yerine daha güzel, daha yaşanabilir evler yapılabilirdi, yapılmadı.
ENPOLİTİK: Müteahhitleri, hükümeti anladım, biz bizi nasıl vurduk, bunu anlayamadım?
SÖNMEZ: Hepimiz konuşunca mangalda kül bırakmıyoruz, ama iş icraat gelince tam tersini yapıyoruz. Bakın büyük bir felaket yaşadık, Elazığ'daki evlerin yüzde 30-40'ı oturulamaz hale geldi. Şehir çok büyük hasar aldı. Ama bu depremde öğrendik ki asıl hasarı ruhlarımız almış.Birçok insan evsiz kaldı, kendini sokağa attı. İşte o an karakter sınavı vereceğimiz, kardeşlik imtihanı vereceğimiz andı.
ENPOLİTİK: Veremedik mi?
SÖNMEZ: Verdik mi? Veremedik elbet. Bir anda ev kiraları iki katına çıktı. 750 TL kirası olan ev 1500 TL'ye, 1000 TL kirası olan ev 2000 TL'ye çıktı. Fakir fukarayı bir deprem vurdu, bir de biz vurduk. Hani dayanışma, hani kardeşlik? Hani komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen dinin çocukları? Bir çoğumuz karakter sınavını veremedik. Devletin,hükümetin yapacağı iş vardır, bir de bizim vatandaş olarak yapacağımız iş ve işler vardır. Biz sorumlu, vicdanlı insanlar gibi davranamadık, kendi insanımıza karşı fırsatçılık yaptık. Doğru olan kiraları yükseltmek değil düşürmekti, en azından yükseltmemekti, çorbada benim de tuzum olsun demekti.
ENPOLİTİK: Anladım, gerçekten öyle oldu, dilerim bu mesajınız yerine ulaşır. Demin deprem konutlarından bahsettik, Niye böyle oldu? Hem küçük hem kalitesiz.
SÖNMEZ: Bu vatandaşı küçük görmektir, Elazığlıyı hafife almaktır. Şunu demek istiyorlar, size bunu yaptık daha ne istiyorsunuz. Baban hayrına mı yaptın? Parasını çatır çatır alıyorsun. Madem parasını alıyorsun bari benim yaşayacağım, kültürüme, geleneklerime, aile yapıma göre evler yap. En azından alacağın paranın hakkını ver.Bizi bu kadara layık görüyorlar. Tabi bir de daha hiç başlamamış evler var. Hala konteynerlerde kalan insanlarımız var. Bunlar çok üzücü, vicdan kanatıcı şeyler.
ELAZIĞIN SÖZCÜSÜ YOK
ENPOLİTİK: Ama kimse çıkıp bunları dile getirmiyor, bakanlar geliyor, her şeyin süt liman olduğunu sanıyorlar.
SÖNMEZ:Bunun suçu biraz da vatandaşta, hakkını aramıyor, seçtiklerinin yakasına yapışmıyor. Benim sıkıntılarımı niye hükümete taşımıyorsun demiyor. Bazıları da hala partim yıpranmasın havasında. Ben kümeste yaşayayım ama partim eleştirilmesin. Bu kafa ile gidersek her şeye müstahak oluruz. Partiler insana hizmet için vardır.Partilere, siyasetçilere din gibi inanırsanız kimse sizin sırtınızdan inmez. Hiç bir parti dindarlığın,Müslümanlığın ölçüsü değildir.Hem şikayet edip hem de aynı iktidara destek olmak kendi kendinizi cezalandırmaktır. İyi yönetmeyeni kovmuyorsan şikayete de hakkın yoktur. Kimse mevcut iktidara mecbur değil ki.
ENPOLİTİK: Bazı siyasetçiler hep dinden dindarlıktan bahsediyor?
SÖNMEZ:Vatandaşa verecek şeyi kalmayanlar dinden imandan bahsederek vatandaşı kandırırlar.Dinimize saygılı olan, onu siyasetin işporta tezgahına düşürmez.Din bir hayat rehberidir, parti projesi değildir. Bu ülkenin tüm siyasetçileri çeşitli derecelerde Müslüman'dır.Bizim dinimizle sorunumuz yok ki bize Müslümanlık taslıyorlar. Sorunumuz iş, aş, enflasyon, hayat pahalılığı,fukaralık, adaletsizlik, yolsuzluk, kayırmacılık, bunları çözmek yerine İslam üzerinden gevezelik yapıyorlar. Senin görevin bu problemleri çözmektir, dinden bahsedince işsizlik bitmiyor, gençlerin önü açılmıyor. Bakın bir hafta içinde 4 kişi ekonomik sıkıntıdan intihar etti.Dinle bunları örtmek istiyorlar. Yüce dinimizi kendi kusurlarına örtü yapıyorlar. Bu İslam'a en büyük kötülüktür.Düşün artık İslam'ın yakasından. Bu kadar Müslüman'sanız hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin üstüne gidin. Bize Müslümanlık taslamayın. Bu millet sizden daha iyi Müslüman.Bunu yanlış politikalara karşı vatandaşın direncini kırmak gözlerini boyamak için yapıyorlar. Bu dönemde dinin siyasete alet edilmesinin ne kadar kötü olduğu ne kadar yüce dinimize zarar verdiği ortaya çıktı.
ENPOLİTİK: Sayın Sönmez, ABD başkanı Biden 1915 olaylarına soykırım dedi, bunu nasıl yorumluyorsunuz, bundan sonra ne olur?
*Maalesef ona eyt buna eyt diyerek dünyada giderek yalnızlaştık. Her yıl bu mesele gündeme gelir ama hiçbir ABD başkanı bu olaya soykırım demezdi. Gerçek olan da soykırım olmadığıdır. Türkiye savaştayken Ermeni çeteleri devleti, milleti arkadan vurmuş, köyleri basıp kadınların memelerini kesmiş, hamile olanların karınlarını yararak bebeklerini çıkarıp parçalamış, iffetlerini kirletmiş, erkekleri kazığa geçirmiş, camilere samanlıklara toplayarak diri diri yakmıştır. Tarihte suçsuz günahsız insanlara bu ölçüde gaddarlık yapan hain bir topluluk yoktur. Bununla tüm ermenileri suçlamıyorum, onların beslediği çeteleri suçluyorum.Osmanlı onları sürmekten başka çare bulamamıştır. Kendi vatandaşını ancak öyle koruyabilmiştir. Bunu ben söylemiyorum başta Günter Levi olmak üzere birçok yabancı yazar da söylüyor. Ama biz bunu dünyaya anlatamadık. Haçlı bilinçaltı diyip meselenin içinden çıkamazsınız. O haçlı dünde haçlıydı, niye hep soykırımı reddetti de şimdi kabul eti. Çünkü Erdoğan iktidarı bu konuda hiç bir şey yapmadı. Rıza Zarrab için ABD'ye nota verdi, soykırım kararı için yasak savma kabilinden tepki verdi. Çünkü Zarrab kendilerine dokunuyordu. Nefisleri için gösterdikleri gayretin milyonda birini bu milletin alnına sürülen soykırım lekesi için göstermediler. İleride bu meselede çok büyük sıkıntılar yaşayabiliriz. Ermeni diasporası sadece bu kararla kalmayacaktır, toprak ve tazminat da talep edecektir. Nitekim daha önce ABD mahkemelerine başvurmuşlar, Mahkemeler ABD soykırımı tanımadığı için bu talepleri reddetmişti. Şimdi ABD soykırımı kabul ettiğine göre yeni davalar açılacaktır.
ENPOLİTİK: Gerçekten dış politikada bazı yanlışlar yapıldı?
SÖNMEZ:Ne bazısı, o kadar çok hata yapıldı ki, Allah aşkına İhvan için SİSİ'ye söylenmedik laf bırakılmadı, meydanlarda rabia işareti yapıldı. Mısır yönetimi lanetlendi. İşimizi gücümüzü bıraktık Mursi'nin avukatlığına soyunduk. Şimdi ne oldu, Sisi ile barışmak için takla üstüne takla atıyoruz. Değdi mi yani. Devletler bakkal dükkanı gibi yönetilmezler. Devletlerin gelenekleri, teamülleri vardır. Onları dikkate almazsanız böyle başınızı duvara vurur durursunuz.Darbecilik yanlıştır, kınarız ama ilişkilerimizi de sürdürürüz, sürdürmemiz gerekirdi. Suriye'de de öyle oldu hangi birini anlatalım.
ENPOLİTİK: Hiç mi AK Parti'nin başarısı yok?
SÖNMEZ:Hiç başarısı yok dedim mi? Mesela iyi yalan söylüyorlar.
Şaka bir yana 2010'a kadar bazı iyi işler yaptılar. Sonra aşırı güç bunları yoldan çıkardı. Kibir gözlerini kör etti. Milleti değil, kendilerini düşünmeye başladılar.Adaleti bıraktılar, tasarrufu bıraktılar. İsraf aldı başını gitti. Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktı. Daha birkaç gün önce bir bakanın kendi firmasından bakanlığa piyasa fiyatının çok üzerinde antiseptan sattığı ortaya çıkmadı mı?Ceza hukukuna göre bu görevi kötüye kullanmaktır.Onun için bazı yazarlar dalga geçmek için Türkiye darul İslam'dı, darul hırsız oldu. Yani hırsız diyarı oldu diyorlar. Bu ülkeye bu lafı söyletmek ayıp değil mi? Yargı bağımsızlığını kaybetmeseydi bu bakan bugün sanık sandalyesinde olurdu. Millet bu kadroya çok büyük imkan verdi, kullanamadılar.Kaynaklarımızı yola betona binaya harcadılar. Yol ve konut yaparak gelişmiş tek bir ülke yoktur. Kalkınmanın birinci şartı dünyaya satacak mallar üretmektir. Ne üretiyoruz? 19 yıldır iktidardalar şu Elazığ'a tek bir fabrika yapıldı mı? Geçmişte yapılan onlarca fabrika satıldı, araziler satıldı, ormanlar yandaş firmalara yağmalatıldı.Müşteri garantili yollar, köprüler, hastanelerle hazinede kapanmaz delikler açıldı. Bu millet 15-20 sene bu iş adamlarına çalışacak. Siyasette önemli olan finali nasıl yaptığınızdır. Başarının ölçüsü ise seçim kazanmak değil, ülkenin kronikleşmiş sorunlarını çözmektir? Hangi sorunumuz çözüldü? Kıbrıs sorunu duruyor, terör duruyor, ekonomi geçmişte kötüydü, yine kötü. Düzeltin diyoruz bunları, e biz İslamcıyız diye İslam'ın arkasına saklanıyorlar.Toplum kutuplaştırıldı? Kuran fitne katilden kötüdür demiyor mu? Bir dindarın ilk kaçınacağı şey vatandaşı hasımlaştırmaktır. Biz 82 milyon bir milletiz. Partiler bizi ayırmamalı. Kimsenin düşmanı değiliz. Başaranı alkışlamak adalettir. Başaramayanı söylemek de adalettir. Çünkü aslolan millettir. Biz insanımızı kaybedersek onunla devlet arasındaki bağ zedelenirse her şeyi kaybederiz.
ENPOLİTİK: Şu anayasa tartışmaları için ne diyorsunuz, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı yok mu?
SÖNMEZ: Anayasaları kim yapar? insanlar. Daha özelleştirirsek partiler zihniyetler. Dolayısıyla onu yapanların zihniyetleri anayasalara da yansır.Barışçı, demokrat bir siyaset kurumundan barışçı, insan haklarına saygılı bir anayasa çıkar. Otoriter, baskıcı, parti ve lider merkezli siyasetçilerden de zihniyetlerini yansıtan bir anayasa çıkar. Öyleyse bizim anayasadan önce bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Her şeyi bir kişinin eline vermeye çalışan, yargı denetiminden kaçan, yüce dinimizi kullanan,medyayı esir alan bir zihniyetten bu millete hayır getirecek bir anayasa çıkmaz. Öyle bir anayasa milleti özgürleştirmez, zincire vurur.Önce bu zihniyetten kurtulmalı, sonra da gayesi milletin huzuru, sükunu, barışı, hak ve hukuku olan bir anayasa yapılmalıdır.
ENPOLİTİK: Peki Çare?
SÖNMEZ: Siyasetin alternatifi yine siyasettir. Yapamayanın yerine yapanı getirmektir. Yanlışta ısrar ülkeyi felakete götürür. Kimse vazgeçilmez değildir.Çare tercihlerimizi gözden geçirmektir. Bizi bize hasım yapan siyasetçilere kırmızı kart göstermektir. Milleti unutup müteahhitlere çalışanları oylarımızla cezalandırmaktır. AKP artık geri gidiyor, Türkiye'nin geleceğinde AKP yok. Öyle olduğu için geçmişte AKP'ye görev yapmış, temiz kalmış isimler tek tek kopuyor.Sayın Davutoğlu, sayın Babacan AKP ve sayın Erdoğan milleti unuttu, burada rant siyaseti milli politikaların önüne geçti diyorsa bu seslere kulak verilmelidir. Çünkü bunlar içeriden sesler, orayı en iyi bilenlerin sesleri. Yeni bir sayfa açmak, ülkeyi ehil ellere teslim etmek bize bağlıdır.Her partinin, her siyasetçinin alternatifi vardır. Alternatifsizlik sadece dikta ile yönetilen ülkelerde olur. Bugün bir İYİ Parti var, anketlere göre önümüzdeki seçimin en büyük favorisi, yükselen tek parti. Gelecek ve Deva'da yükseliyorlar. CHP Kılıçdaroğlu ile eski çatışmacı ve değer karşıtı kimliğinden sıyrılmaya çalışıyor. Umutsuz olmaya gerek yok. Demokrasi kazanacak hepimiz kazanacağız.
ENPOLİTİK: Bu güzel konuşma için teşekkür ediyorum.