Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket’in ağabeyi merhum Ahmet Er büyüğü ile ilgili şu tarihi öneme sahip mesajı yayınladı:
AHMET ER: ÜLKÜYE, DAVAYA, MİLLETE, VATANA, BAYRAĞA, TÜRKLÜĞE ADANMIŞ BİR ÖMÜR
Ülkücü Hareket’in fikir mimarlarından, dava büyüğümüz Ahmet Er ağabey, üç ayların üçüncüsü olan Ramazan ayının üçüncü gününde, İstanbul’un fethinin yıldönümünde, güzel günlerde, mübarek günlerde 29 Mayıs 2017 günü rahmeti rahmana kavuşmuştur.
90 yıllık ömrünü Türk-İslam ülküsüne vakfetmiş, Kuran ve Sünnet çizgisinde hayat sürmüştür. Her zaman dik durdu, düz yaşadı. İnandığı yüce değerlere ve davasına hep bağlı kaldı. Alperence bir hayat sürdü.
90 yıllık ömrünü ülküye, ülkücülüğe, davasına, milletine, vatanına Türklüğe adayan Ahmet Er müstesna ve abide bir şahsiyettir Milli ve yerliydi. Hasbiydi, dava adamı idi. Referansı Kur’an ve sünnetti. Fikri ve siyasi yaşamında hep milli ve İslami değerleri savundu. Yaşamı boyunca, inandığı hak yolda inançla, azimle ve kararlılıkla yürüdü. İnandığı hak davadan asla taviz vermedi. Rahmet ve şefkat peygamberinin izinde yürüdü.
Davamızın fikir mimarlarından olan Ahmet Er büyüğümüz 1969’da “Muhammedi Nizam” demiştir. Türk-İslam ülküsünü her zaman konuşan anlatan ağabeyimiz bir konuşmasında şunları söylemiştir: “Davamızın adı Nizam-ı Alem İlay-ı Kelimetullah davası. Davamız Türk-İslam kültür ve medeniyet davasıdır. Biz gayemizi; İlay-ı Kelimetullah için Nizam-ı Alem ülküsü diye tercih ettiğimize göre kaynağımız Kur’an olacaktır”
1965-1980 yılları arasında CKMP/MHP’de üst düzey görevlerde bulundu. 12 Eylül 1980 darbesi ile kapatılan MHP’de Genel Başkan Yardımcılığı görevini yapıyordu.
Asker, politikacı, yazar, şair olan Ahmet Er, MHP ve Ülkücü kuruluşlarda yüzlerce konferans verdi. Ülkücü hareketin yayın organlarına destek verdi. Ülkücü gençliğin çıkardığı dergilerde onun fikirlerine önem verilirdi. 12 Eylül 1980 öncesi çıkan son gençlik dergisi olan “Birliğe Çağrı” dergisinin isim babasıydı.
CKMP-MHP döneminde bir kez milletvekili ve senatör adayı oldu. Ahmet Er 12 Ekim 1969 genel seçimlerinde MHP’den adaydı. MHP adına radyo konuşması yapmıştı. Bu konuşma büyük ses getirmişti. Liberal, kapitalist sistemi sorgulamış, çözüm yolu olarak da hak, hukuk ve adalet nizamı olarak Muhammedi nizamı göstermişti.
Bu konuşmasından dolayı Türk Ceza Kanunu 163. maddeden yargılandı. Ahmet ER ağabey Muhammed-i nizam konuşmasında şu tarihi sözleri söyler:
“Unutulmamalıdır ki bir toplumda bin kişi ölürse millet eksilmez. Bir hak çiğnenirse devlet yıkılır”.
“Medeniyetler ilim ve ahlak ile kurulur. İlimsizlik ve ahlaksızlıktan çökerler”.
“Unutmayalım ki İslam hayatımızın bütünüdür. Dünya ve ahret mutluluğumuzun kaynağıdır.”
Kamil bir Müslüman ve dava adamı olan Ahmet Er ağabey, sisteme muhalifti. Ülkücüydü. Her zaman önce ahlak ve maneviyat vurgusu yapmıştır.
Kur’an aşığı, Peygamber sevdalısıydı. Sünnetçiler köyündeki mütevazi evinde “Peygamber” ve “Ehlibeyt” sevgisini anlatırdı. Peygamber kokulu sohbet meclislerinin huzur ikliminde soluklanırdık.
Bir iman ve gönül adamı hak dostu olan muhterem büyüğümüz Ahmet Er, bu kutlu ve mübarek yolda büyük çileler çekmiş, bedeller ödemiştir.
O bizim gönlümüzde horasani tavrıyla, hüseyni sevdasıyla, horasani ağabeyimiz olarak taht kurdu. Bir karakter ve ahlak adamı olan Ahmet Er ağabey bir sohbetinde “Tarih boyunca görüldüğü gibi bütün zalimler mezarlarını kendileri kazarlar.” der.
Ahmet Er, ağabey hak, hukuk, adalet demiştir. Zulme rıza göstermemiş, zalimlere boyun eğmemiştir. Vesayetçilerle , demokrasi dışı arayışlarda bulunanlarla tek adam, tek parti rejimi peşinde koşanlarla mücadele etmiştir.
Türkiye’nin siyasi tarihinin en önemli olaylarına tanıklık etmiş, hatta bizatihi içinde yaşamış bir aktördü. Ahmet Er büyüğümüzün ülkücü hareketin siyasal olarak ortaya çıkışında ve ülkücü hareketin fikri ve siyasi gelişiminde tarihsel rolü ve etkisi büyüktür. Ülkücü gençliğin ve kadroların milli ve İslami şuurla yetişmesinde çok büyük katkısı vardır.
MAMAK MAHKEMELERİNDE TARİHE GEÇEN MUHTEŞEM BİR SAVUNMA YAPMIŞTIR
Dava büyümüz Ahmet Er, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası cuntacılar tarafından tutuklanmıştır. Darbeci çeteyi ve darbecileri Mamak mahkemelerinde perişan etmiştir. Yapmış olduğu tarihi savunması ve dik duruşu hala konuşulmaktadır.
Ahmet Er, 12 Eylül darbesi sonrası uzun bir dönem siyasete ara vermiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun 7 Temmuz 1992 tarihinde MÇP’de ayrılmasıyla birlikte tereddüt etmeden hemen onun yanında yer almış, destek vermiş, şehadetine kadar da Muhsin Başkan’la dava arkadaşlığı, yol arkadaşlığı yapmıştır.
29 Ocak 1993’te kurulan BBP’nin kurucularındandır. Bir dönem Genel Başkan Yardımcılığı görevi de yapmıştır, sağlık sebepleri nedeniyle başkanlık divanında görev almamıştır.
Yüzyılın büyük şairlerinden merhum Abdurrahim Karakoç ağabeyle beraber Muhsin Başkan’ın yanında yer almışlardır. Her ikisi de rahmetli olan dava büyüklerimiz Büyük Birlik Partisi'nin ombustmanı durumunda olmuşlardır.
Anadolu’yu ve Avrupa’yı karış karış gezmiş, “Büyük Birlik” hareketini anlatmıştır. “Neden Büyük Birlik?”, “Bunalımdan Çıkış Yolu” vb. birçok konuda yüzlerce konferans vermiş, geniş kitlelere hitap etmiştir.
Muhterem Ahmer Er büyüğümüzün ifade ettiği gibi hedefimiz “Türk- İslam medeniyetini inşa etmek” tir.
Alperen kadroların muhterem büyüğü BBP YİK Onursal Başkanı olarak seçilmiş ve görevini rahatsızlığına rağmen sürdürmüş, her zaman birlik ve beraberlik vurgusu yapmış, yol göstermiş, Alperen kadrolara Alperen gençliğe kol kanat germiştir.
ALPERENLİK MUHAMMEDİ NİZAMI KURMAKTIR
Büyük dava ve fikir adamı Ahmet Er bütün ömrünü, bütün varlığını Kur’an’a bağlayan bir dava adamı idi.
Ahmet Er deyince, Nizam-ı Alem ülküsüne adanmış bir ömür ve Allah ve peygamber sevdası ile dolu bir yürek karşımıza çıkıyor.
Ahmet Er ağabeye göre “muhammedi bir sevda olan Alperenlik Muhammedi Nizamı kurmaktır”.
Hak dostlarını onun dilinden dinledik. Ahmet Er her zaman “Allah’a, kitabı Kur’an’a ve Resul-i Zişan’ına (s.a.s.) ölesiye bağlılık, samimiyet ve ihlâs şiarımız olmalıdır” derdi.
Bir iman adamıydı. Gerçek bir Horasani idi. Ülkücü hareketin Ahmet Er ağabeyiydi.
Davası her şeyi olan bir millet sevdalısıydı. Allah (c.c) ve Rasulullah (sav) aşkıyla yanıp tutuşan Ahmet Er ağabey sohbetlerinde “yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i okumalı, anlamaya ve uygulamaya çalışmalıyız. Kur’an-ı Kerim’de peygamber sevgisi birçok ayette geçmektedir. Peygamber efendimizi seven insanların ortak özelliklerinden birisi de Kur’an-ı Kerim’i okurlar. Ona iletilen mesajları okurlar. Kur’ân ve Hz. Peygamber’in Sünnet’i, Allah katında son din olan İslâm’ın en temel iki büyük kaynağıdır. Bu ikisinden biri olmaksızın din de îman da tamam olmaz. Çünkü Kuran ve Sünnet bir bütündür, ayrılamaz.”
Yine bir konferansında şunları söylemiştir: “Veda Hutbesi’nde Peygamberimiz: ‘Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkıca sarılırsanız, yolunuzu şaşırmazsınız; sapıklığa düşmezsiniz. Onlar, Allah’ ın kitabı Kur’an ve benim sünnetimdir.’ demiştir. Ya Rabbi! Bizi peygamberimizin sünnetinden ayırma ve bizi onun şefaatinden mahrum etme.”
Kur’an ve Sünnet çizgisinde bir hayat sürdü. Hak dostu, gönül dostu, kamil bir Müslüman olan Ahmet Er ağabey, dosdoğru idi. Söyledikleri ile yaşadıkları arasında mükemmel uyum ve ahenk vardı.
Bir irfan ve gönül adamı olan Ahmet Er ağabeyin birçok hak dostlarıyla çok samimi içten bir ilişkisi vardı. Nerede hak dostu varsa mutlaka ziyaret eder, tanışır, onlarla hasbihal ederdi. Hak dostlarına büyük hürmeti ve saygısı sevgisi vardı. Ülkücülerden, Alperenlerden her zaman bulundukları yerlerde hak dostlarını ziyaret etmelerini onların hayır dualarını almasını isterdi.
Tanıdığı Hak dostlarını, hayatı boyunca karşılaştığı hak dostlarıyla ilgili gözlem ve hatıralarını gayet sade bir dil ve güzel samimi bir üslupla “Hak dostları” kitabında anlatmıştır.
Hak dostlarından Muhammed Raşit Efendi’yi, Mahmut Efendi’yi, Hacı Mustafa Güneş Efendi’yi, Yozgatlı Ahmet Efendi’yi, Mehmet Zahit Kotku Efendi’yi, Mehmet Fevzi Efendi’yi, Hulusi Efendi’yi, Şekerci Hüseyin Baba’yı, Ahmet Kayhan Baba’yı ve birçok Hak dostunu kitabında anlatmıştır.
Sık sık görüştüğü, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ile birçok kez ziyaret ettiği, Ankara Şehitlik’teki Ahmet Kayhan Dede ona birleştirici ve bütünleştirici olduğu için “Kaynakçı Baba” ismini vermişti. Ne güzel etmiş. Haşim Akten ağabeyin anlatımıyla “küsleri barıştırdığı, insanları birbiriyle kaynaştırdığı için bu ismi vermiş. Evet o gönülleri birleştiren bir baba, bir amca, bir ağabeydi. Hakka yürürken de bunu yaptı. Ölümünü bile güzelleştirdi. Ölürken bile kaynakçılık yaptı”..
“KAYNAKÇI BABA” BİZDEN DE SELAM SÖYLE ÖNDE GİDENLERE
Manevi mihmandarlarımızdan Ahmet Er ağabey davasını Kur’an’la anlatan, ülküsünü iliklerine kadar yaşayan bir Kur’an ve Peygamber sevdalısıydı.
Büyük fikir ve siyaset adamı dava büyüğümüz Ahmet Er, bütün yaşamı boyunca muhlisti, müşfikti, şefkatliydi. Her zaman yol gösterici, birleştirici ve bütünleştirici idi.
Güzel insan, abilerin abisi şimdi peygamber sancağının gölgesi altındasın. Şimdi sonsuzluğun sahibinin yanındasın.
Kaynakçı Baba, gittiğin kutlu beldede, ötelerin ötesinde, bizden de selam söyle nebiler nebisi, alemlere rahmet olarak gönderilen, iki cihan serveri Fahr-i Kainat Efendimiz (S.A.V), Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimize…
Bedir’de, Uhut’da, Hendek’te şehit düşenlere. Bizden de selam söyle…
Bizden selam söyle şehitlerin efendisi, cennet gençlerinin serdarı, Hz. Hüseyin efendimize. Bizden de selam söyle Anadolu’yu vatan yapanlara, İstanbul’u fethedenlere…
Bizden de selam söyle Çanakkale’de, milli mücadelede şehit düşenlere…
Bizden de selam söyle, cennet mekan şehit liderimiz çok sevdiğin, çok sevdiğimiz canımız Muhsin Başkan’ımıza…
Bizden de selam söyle Türkmen ağası Dündar Taşer’e, Türkmen beyi Gün Sazak’a, büyük mütefekkir Seyit Ahmet Arvasi Hoca’ya, Ülkücülerin erdemi, “kendini unutan adam” Galip Erdem ağabeye, büyük Şairimiz Abdürrahim Karakoç ağabeye…
Bizden de selam söyle, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyerek bir gül bahçesine girer gibi toprağa düşen Yusuf İmamoğlu’na, Süleyman Özmen’e, Dursun Önkuzu’ya, Recep Haşatlı’ya, binlerce Ülkücü şehidimize…
12 Eylül cuntası tarafından idam sehpalarında asılarak şehit düşen Mustafa’ya, Ali Bülent’e, Fikri’ye, Halil’e, Selçuk’a, Ahmet’e, Cevdet’e, Cengiz’e Selam söyle…
“Vatanım, ha ekmeğini yemişim ha uğruna şehit düşmüşüm” diyerek vatan, millet, bayrak için Gabar’da, Kato’da, Cudi’de, Ağrı’da, Nemrut’ta, Tendürük’te, Cerablus’ta, Afrin’de vb. dağlarda, kırsalda, şehirlerde şehit düşen vatan evlatlarına da bizden selam söyle…
Bu aziz millet kendisine hizmet edenleri, şehitlerini kahramanlarını asla unutmaz. Bir horasan ereni olan “Kaynakçı” Baba, ruhun şad, mekânın cennet olsun.
'İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn'