Hakkı Öznur: Muhsin Başkan’ın Uyarılarını Dikkate Alsalardı Madımak Yaşanmazdı

Güncel 5.07.2021 16:10:23 0
Hakkı Öznur:  Muhsin Başkan’ın Uyarılarını Dikkate Alsalardı Madımak Yaşanmazdı

Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, Ülkücü camianın kanaat önderlerinden, araştırmacı-yazarHakkı Öznur, Sivas olaylarının 28. yılındabelgesel niteliğinde bir yazılı açıklama yayımladı. Açıklamasında, Sivas olaylarını, Alevi-Sünni çatışması çıkartmak isteyen, Gladyo ile bağlantılı iç savaş tahrikçilerinin, beşinci kol grupların çıkardığını, Madımak Oteli’nde mahsur kalan 35 kişinin, BBP’nin kurucu lideri şehitMuhsin Yazıcıoğluve dönemin BBP Sivas İl teşkilatının olağanüstü çabası ve büyük gayretleriyle kurtarıldığını anlattı.

Öznur açıklamasında, dönemin DYP-SHP koalisyon hükümeti, Yazıcıoğlu’nun uyarılarını dikkate alsaydı, devlet kurumları üzerine düşeni yapsaydı, elim olay, Madımak olayı yaşanmazdı demiştir.  Türkiye’nin en karanlık yılı 1993 yılında yaşananları, 93 sürecini anlatan, çok önemlive belgesel bir kitap olan “1993 Örtülü Darbe” kitabının da yazarı olan Hakkı Öznur’un yazılıaçıklamasının tam metni:

NATO MERKEZLİ GLADYO VEİŞBİRLİKÇİLERİ TÜRKİYE’Yİ KAN GÖLÜNE ÇEVİRDİLER

Ülkemizde Sünniler ve Aleviler yüzyıllardır birlikte yaşadılar, birbirlerinin inançlarına saygı gösterdiler. Ama bu birliktelik 1970’li yılların ortalarından itibaren her türlü emperyalizmin oyunlarıyla bozulmak istendi.

Türkiye’de 12 Eylül öncesi yaşanan olayların bir iç savaşa doğru derinleştirilmesinde Malatya-Elazığ, Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum olayları, önemli dönemeçler oluşturdu.17-18 Nisan 1978 Malatya, 19-26 Aralık Kahramanmaraş, 1980’in Mayıs-Temmuz aylarında Çorum vb. yerlerde çıkan olayları, “Sağ-Sol çatışması, Alevi-Sünni” çatışması olarak göstermeye çalıştılar.  Ancak ülkemizi acıya boğan olaylar ne Sağ ne Sol ne Alevi-Sünni çatışması idi.

Bu olayların çıkmasında, Alevi-Sünni çatışmalarının kışkırtılmasında dış odakların, uluslararası istihbarat servislerinin önemli bir rolü vardı. 12 Eylül öncesi Amerikan elçilik görevlileri, Malatya, Amasya, Sivas, Kahramanmaraş, Çorum vb. illeri gezerek Sağ-Sol, Alevi-Sünni çatışmaları üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Amerikalı ajanların gittiği her yerde daha sonra çatışmalar meydana geldi, olaylar çıktı. İller, ilçeler karıştı…

CIA elemanları ve uzantıları Malatya, Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum olaylarını tertip etmişlerdir. Alevi-Sünni vatandaşlarımızın birlikte yaşadığı Malatya, Sivas, Maraş, Çorum gibi yerlerde çıkan olaylar, CIA elemanlarının hassas yerleri ziyareti ve karanlık temasları sonrasındadır.

NATO merkezli Gladyo, 12 Eylül sonrasında da, ülkemizde çalışmalarını aksatmadan devam ettirmiştir.1993 sürecinde karanlık suikastlar, Sivas olayları (Madımak) ve Başbağlar katliamı, Gazi Mahallesi olaylarıyla laik-antilaik, Alevi-Sünni çatışması çıkarıp, toplumu cepheleştirmek ve kamplaştırmak istemişlerdir.

SİVAS OLAYLARINI  YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİ, BEŞİNCİ KOL GRUPLAR, İÇ SAVAŞ TAHRİKÇİLERİ  ÇIKARDI

1978’de bu oyunu oynadılar. Sivas’ı kan gölüne çevirdiler.1. Sivas olayları (3-4 Eylül 1978) bir Ramazan ayının arife ve bayram günü vuku buldu. Bu olaylar,11 kişinin ölümüne, yüzlerce insanın yaralanmasına sebep olmuştu.Bütün Sivas halkı ve bütün Türk milleti can evinden vurulmuştu.Yıllardır süren tahrik kampanyası, kardeşi kardeşe düşürme planları, iktidardakilerin gaflet uykusu, çirkin politikacıların çirkin ihtirası, uç uca gelmiş ve Sivas iki günde kana bulanarak, izleri kolay kolay silinmeyecek, mantıksız ve insafsız bir husumet yeşertilmiştir.

Sivas üzerinde hep oyunlar oynanmıştır. Sebebi; yüzyıllardır birlikte kardeşçe yaşayan insanlarınızın arasına kin ve nefret tohumları ekip, Alevi-Sünni çatışması yaptırmaktı.Sivas, diğer şehirlere göre hassas bir yapıya sahiptir. Merkezinde, ilçelerinde, köylerinde Sünni ve Alevi vatandaşlarımız vardır. İç içe olan köylerde farklı inanca sahip insanlar yaşamaktadır.

Gladyo ve işbirlikçileri 15 yıl sonra tekrar ülkeyi kaosa sürüklemek için Sivas’ı üs seçtiler. 15 yıl sonra Sivas, yine karıştırılacaktı. İç savaş tahrikçileri, 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta tekrar sahneye çıktı. Günler öncesinden gerilen, gerdirilen ve provokasyonlara elverişli hale getirilen Sivas, karanlık odaklarca bilinçli olarak merkez seçilmişti. Günlerden Cuma idi. 15 yıl önce de Cuma’ydı, tesadüf olamazdı. Bilerek en hassas şehir ve en önemli gün seçilmişti.

Olayların başlangıcında, marjinalSol örgütler, bölücü gruplar, radikal akımlar, Alevi vatandaşlarımızı istismar eden, Alevi inancıyla da uzaktan yakından ilgisi olmayan, “Ali’siz Alevilik” peşinde koşan, Batılı yabancı istihbarat servisleriyle bağlantılı gruplar, bu karanlık senaryonun içinde yer aldılar.

2 Temmuz günü başlayan, 8 saat süren ve 37 vatandaşımızın ölümüne sebep olan Sivas olayları, hâlâ tek taraflı, ön yargılı ve ideolojik bir bakış açısıyla bir takım malum çevreler tarafından ele alınıyor, gerçekler tahrif ediliyor.

Sivas olaylarının gelişimi şöyledir:

Bundan 28 yıl önce, 2 Temmuz 1993 tarihinde meydana gelen Sivas olaylarında, iş başında DYP-SHP hükümeti vardır. Bölücü terör örgütü PKK ise kanlı eylemler düzenlemekte, kalkışma hazırlıkları yapmaktadır. PKK militanları, başta güneydoğu olmak üzere, bazı il ve ilçelerde devlet otoritesini zaafa uğratmış, kurtarılmış bölgeler ilan etmiştir. Terör örgütü, resmi binalara, güvenlik güçlerimizin bulunduğu karakollara, askerlerimize, polislerimize, devlet görevlilerine yönelik saldırılar düzenliyor, eylemler yapıyor, vatan evlatlarını şehit etmeye devam ediyordu.

Bölücü terör örgütünün girmek istediği illerden biri de stratejik bir konuma sahip olan Sivas’tı. Yöre halkının gözünü kanlı eylemlerle korkutmaya çalışan PKK’lı militanlar, iç bölgelere sızma eğilimindeydiler. Dev-Sol, TİKKO vb. komünist örgütler de Sivas’ın ve Tokat’ın bazı ilçelerinin dağlık kesiminde barınıyordu.

 PKK’nın Sivas’a girmesi demek; iç bölgelere ve Karadeniz’e de sızması demekti. Ardından Sivas üzerinden İçAnadolu’nun bazı illerine uzanacaktı. PKK, Sivas olayları öncesinde, bizzat bazı örgüt yöneticilerini ve militanlarını, Sivas ve kırsalına göndermiş, olayların bitiminden sonra da PKK militanları kanlı eylemlerine dağlık alana çekilerek devam etmiştir.

RUHUNU ŞEYTANA SATAN ADAM: SALMAN RÜŞDİ

Bu süreçte,23 Mayıs 1993’ten  itibarenAydınlık gazetesi, “Şeytan Ayetleri” kitabından bölümler yayınlanacağını duyurdu. İslâm’a, Kur’an’a, Peygamberimize dil uzatan, İslâm’ın mukaddesatına en rezil ve hakaretlerle saldıran “Şeytan Ayetleri” adlı küfürnamenin yazarı, Salman Rüşdi’nin kitabı Aydınlık gazetesinde tefrikalar halinde yayınlandı. 26 Mayıs 1993’te Şeytan Ayetleri’nin ilk bölümü, yayımlandı. 7 Haziran 1993’te, “Şeytan Ayetleri” tefrikası 12’inci bölümle son buldu.

İslâm’a ve Kur’an’a hakaret eden, Müslümanlarla alay eden Salman Rüşdi’ye sahip çıkan, ateist yazarın  “Şeytan Ayetleri” isimli  İslam’a ve İslam peygamberine  hakaretler içeren  küfürname mahiyetindeki   kitabını tefrika halinde yayınlayan Aydınlık gazetesine ve başyazarı Aziz Nesin’e her yerde protestolar vardı.

28 Mayıs günü başta İstanbul olmak üzere, birçok ilde Cuma namazı çıkışında Aydınlık ve Aziz Nesin protesto edildi.Tepkiler sonucunda Aydınlık yazı dizisini durdurmak zorunda kalmıştı.Ardından 2 Temmuz 1993 tarihinde ‘Sivas olayları’ olarak bilinen ve 37 kişinin hayatını kaybettiği elim olaylar meydana geldi.

SİVAS VALİSİ  AZİZ NESİN’İ ÇAĞIRDI, PROVOKASYONLARA ZEMİN HAZIRLADI

Sivas olayları, göstere göstere geldi. Sivas’a yönelik sinsi oyunlar devam ederken, ilk kıvılcımın işaretleri yakılacaktı. Önce Sivas’ayeni hükümet, Sol kökenli bir vali atadı. 21 Şubat 1992’de, Sivas’a vali olarak gelen Ahmet Karabilgin, Sol kökenli bir bürokrattı. Erdal İnönü’nün en yakın adamlarından biri olduğunu, Sivas’taki Alevi ve Sol gruplar söylüyordu. Karabilgin, gelmeden namı gelmiştiSivas’a. SHP cephesinde, Sol çevrelerde büyük bir sevinç vardı. 

16 ay Sivas’ta görev yapan Vali Ahmet Karabilgin, halkla değil, Sol grup ve zihniyetlerle iç içe oldu. Onların bir dediğini iki etmiyordu. Vali, göreve başladıktan beş ay sonra Pir Sultan Abdal şenliklerinin üçüncüsüne katıldı. Bu etkinlik Sivas merkezde değil, Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde yapıldı. Vali, burada katılanlara konuşma yaparken, “gelecek yıl daha görkemli olacak size söz veriyorum” diyordu.

Bu, Alevi derneklerinin çok arzu ettiği bir şeydi ve onlar da validen ve hükümet ortağı olan SHP’den aldıkları destekle, 1 yıl sonrasının hazırlıklarına erkenden başlayacaklardı.Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği ile Sivas Valiliği, 1-4 Temmuz 1993 günü 4. Pir Sultan Abdal Etkinlikleri’ni birlikte hazırladılar, konuşmacıları birlikte tespit ettiler, programları birlikte hazırladılar.

İstanbul, Ankara ve birçok şehirden Alevi gruplar, etkinliklere katılmak için otobüsler tuttular. Bütün bu hazırlıklar, ertesi yıllarda bu kadar planlı, organizeli değildi. Öncekiler köyde yapıldığı için dikkat çekmiyordu, katılım büyük değildi. Ama ne zaman bu etkinliğin Sivas merkezde yapılacağı duyuldu; bütün marjinal gruplar seferber oldu. Sivas’a hiç gelmeyen birçok militan ve çeşitli gruplar, Sivas’a özel bir hazırlık yapıyorlardı.

Devletin valisi, sanki marjinalSol bir derneğin başkanıymış gibi hareket ediyordu, yani, Sivas çok önceden patlatılmaya hazırlanıyordu. Aziz Nesin’in çağrılması da bu işe artık tamam demek oluyordu.

Aziz Nesin’in Sivas’a geleceği ve konuşma yapacağının duyulması; bütün Sivas’ı tedirgin edecekti. Aklı başında herkes, günlerdir hakkında basında onca haber okudukları mütedeyyin kesimlerin ateş püskürdüğü Aziz Nesin için “bu adam, Sivas’a gelmesin, yoksa Sivas karışır” diyordu. Çünkü Sivas’ın mütedeyyin bir yapısı vardı. Böyle bir şehre, Salman Rüşdi gibi Hint asıllı, İngiliz vatandaşı, ateist bir kişi ile aynı zihniyete sahip Aziz Nesin’in getirilmesi, fitneye, kaosa davetiye çıkarılması anlamına geliyordu.

DYP-SHP KOALİSYON HÜKÜMETİ AZİZ NESİN VE SİVAS  KONUSUNDA UYARILARI CİDDİYE ALMADI

BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Haziran 1993 günü kurulan ikinci DYP-SHP koalisyon hükümetini, 1.Tansu Çiller Hükümetini,devlet yetkililerini, siyasileri ve mülkü idare amirlerini, Aziz Nesin ve çıkabilecek provokasyonlar konusunda uyarmıştı.

Aynı zamanda Sivas milletvekili de olan Yazıcıoğlu, Pir Sultan Abdal etkinliklerinin merkeze alınması, ardından Aziz Nesin’in Sivas’a geleceğini öğrenmesi üzerine “eyvah” demişti. Şimdi birileri “Sivas’ı yangın yerine çevirebilir” diyerek, endişelerini arkadaşlarıyla paylaşmıştı. Bir Sivaslı olarak, Sivas’ın hassas yapısını biliyordu. Derhal yetkilileri uyararak, Aziz Nesin ve etkinlikler konusunda bir kez daha düşünmelerini salık vermişti.

Muhsin Yazıcıoğlu, tıpkı (3-4 Eylül 1978) yılında yaşanan kanlı Sivas olaylarının bir benzerinin yaşanmaması için üstüne düşen tarihi görevi yapıyor, Sivas Valisi’ne ve yetkililere “yapmayın, etmeyin, bu adamı bu şehre getirmeyin” diyordu. Yazıcıoğlu, iç ve dış mihrakların Aziz Nesin’i bahane ederek, provokasyonlar yaptırıp, Sivas’ı karıştıracaklarını sezinliyordu.

12 Eylül 1980 öncesi gençlik liderliği yapmış, fırtınalı yılları yaşamış, tecrübeli bir siyaset adamı olarak Yazıcıoğlu, istenmeyen olayların çıkacağını ve ülkenin kaosa sürükleneceğini görüyor ve devlet yetkililerini provokasyonlara karşı ısrarla uyarıyor, uyanık olmaya çağırıyordu.

BBP liderine, bu noktada ciddi duyumlar geliyordu. Bir siyasi parti lideri olarak, Sivas halkını tahriklere kapılmamaya, sağduyulu olmaya çağırıyordu. Yazıcıoğlu, Sivas olaylarından bir süre önce, Sivas il teşkilatına talimat vererek, dikkatli olmalarını, kalabalık grupların içine girmemelerini, tanımadıkları, bilmedikleri kişilere karşı uyanık olmalarını, yapılacak herhangi bir gösteride, hiçbir partilinin bulunmamasını açık bir şekilde söylüyordu. Zaten parti yöneticileri de sokaktaki vatandaş gibi tedirgindi. Bu gerilim, Sivas’taki bütün siyasi grup ve çevrelerde de vardı. Çünkü herkes, Aziz Nesin ve etkinlikler yüzünden olayların çıkmasından endişe ediyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu, provokasyon endişesi nedeniyle etkinlikler sona erene kadar, partililerin ve gençlerin kesinlikle parti dışına çıkmamalarını ve herhangi bir siyasi çalışma yapmamalarını tavsiye ediyordu.

YAZICIOĞLU: “HEPSİNİ KURTARIN, ZARAR GÖRMESİNLER, HER TÜRLÜ İHTİYAÇLARINI GİDERİN”

Muhsin Yazıcıoğlu, olayları Gaziantep il kongresine giderken yolda haber almıştı. Şehirde Cuma namazı sonrası olayların çıktığı haberinin Sivas İl Başkanı’nca kendisine haber verilmesi üzerine; “korktuğum oldu” demiş ve resmi yetkililere ateş püskürmüş, “Bu nasıl devlet yönetimi? Bu nasıl Vali? Bunlar nasıl provokasyonlara izin verirler? Sokaktaki vatandaş bile olaylar çıkacağını söylüyor, aklı başında olan her insan, siyasi çevreler, yerel basın, Aziz Nesin; Sivas’a gelmesin olaylar çıkar diyor, Sol örgütler Sivas’a yığınak yapıyor. Güvenlik güçleri ise gereken tedbirleri zamanında almıyor” diyerek tepkisini ortaya koymuştu.

BBP lideri, sürekli Sivas ile ilgili haberleri parti yöneticilerinden alıp, olayların büyüdüğünü, çığırından çıktığını öğrenince yoldan hemen Sivas’a döner. Olaylar devam ederken, Sivas İl Başkanı Ahmet Yıldız, tekrar lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu arayarak Madımak Oteli’nin arkasında bulunan parti binasına yangından kaçan bir grubun sığındığını söyler. İl Başkanı, Yazıcıoğlu’na yangının başladığı ilk anda bir Profesör ve 3 kişinin havalandırmadan geçtiğini, onları diğerlerinin takip ettiğini anlatıyordu. BBP lideri, sığınan herkesi kurtarmalarını, içeri almalarını, dikkatli olmaları talimatını veriyordu.

Sivas İl Başkanlığı’nda BBP İl Başkanı ve dava arkadaşları, yangına ve öfkeli kalabalığa hiç aldırmadan kendilerine sığınanları kurtarmışlardır. BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, İl BaşkanıAhmet Yıldız’a, partiye sığınan ve kurtarılan kişilerin, parti binasına sığındıklarını, göstericilerin bilmemesini, aksi takdirde galeyana gelen, kontrolden çıkmış olan yığınların, parti binasına saldıracaklarını düşünerek, kimseye kapılarını açmamalarını, güvenlik güçlerine haber vermelerini, olaylar yatıştıktan sonra emniyet yetkilileri  ile irtibata geçerek, onları teslim etmelerini söylüyordu.

Yazıcıoğlu, “Ne pahasına olursa olsun, teşkilata sığınanlar dışarıdaki kalabalıklardan korunacak, emniyet birimlerine güvenli şekilde teslim edilecek' talimatını verdi. Çünkü dışarıda kışkırtılmış bir kitle vardı. BBP mensupları da zarar görebilirdi.Muhsin Yazıcıoğlu, yine bir başka talimatında “partimize sığınanların her türlü ihtiyaçlarının giderilmesini, onların zarar görmemesi için azami dikkat edilmesini” istiyordu.

MADIMAK OTELİ’NDE MAHSUR KALAN 35KİŞİYİ   DAVA ARKADAŞLARIMIZ  KURTARDI

Sivas BBP İl teşkilatı yöneticileri, her türlü riski göze alarak, kendilerine sığınan 35 kişiyi kurtarmışlar, onları, il binasında olaylar yatışana kadar 3 saat misafir etmişlerdi. Olayların sona ermesinin hemen ardından, binada bulunanlar ortalık sakinleştikten sonra, güvenlik güçleri tarafından dışarı çıkartılmışlardı. BBP’liler tarafından kurtarılanlar, ayrılırken, BBP’lilere gösterdikleri örnek tutum ve davranışlardan dolayı teşekkür etmişlerdi. BBP il binasında yaşananları, dönemin BBP Sivas İl Başkanı Ahmet Yıldız şöyle anlatıyor:

“Olayların olduğu saatlerde ben ve arkadaşlarım, il binasında durum değerlendirmesi yapıyorduk. Bu sırada arka taraftan sesler gelmeye başladı. Bunun üzerine arkadaşlarım binanın arka tarafına (otele bakan tarafa) gittiler. Burada dumandan göz gözü görmüyordu. Bir ara birkaç kişinin, pencereye çıkarak yardım istediklerini duyduk. Bunun üzerine o tarafa doğru yaklaştığımızda, kalabalık bir grup yardım talebinde bulundular ve bizim binaya gelmek istediklerini söylediler. Bunun üzerine bu mağdur insanları, parti binamıza almayı kararlaştırdık. Daha sonra içlerinde bir komiserin de bulunduğu 36  kişiyi parti binamıza aldık. Bu sırada duman o kadar yoğundu ki, bir ara biz de boğulma tehlikesi atlattık. Bu insanları içeri aldıktan sonra çeşitli ikramlarda bulunduk. Bizim bu tavrımız karşısında ilk başta biraz şaşkınlık geçiren insanlar, kısa süre içerisinde kendilerine gelmeye başladılar ve olayın şokunu üzerlerinden attılar. Daha sonra bu insanlarla konuşmaya başladık. Dışarıda hâlâ olaylar devam ettiği için bu insanları uzun süre parti binamızda ağırladık. Olayların durulmasıyla komiser telsizle diğer güvenlik güçleri ile irtibat kurdu ve resmi olmayan bir araç istedi. Daha sonra güvenlik güçleri geldi. Hâlâ olayın tesirini atlatamayanlar, partimizden ayrılırken çok duygulandılar. Bizim bu tavrımızdan ötürü duygulandıklarını söylediler. Hatta bazıları ağladı. Bir genç kız bu tavrımızı karşısında o kadar duygulandı ki, ‘bundan sonra oyumu sizin partinize vereceğim’ diyerek duygularını gizlemekten kaçındı.”

YAZICIOĞLU: “PARTİMİZE  SIĞINANLARI KALABALIKLARDAN  KORUYUN”

1993 yılında Sivas Nizam- ı Alem Ocakları Başkanı olan Hüseyin Berçin, milletin adamı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun, 'teşkilata sığınanları dışarıdaki kalabalıklardan koruyun' talimatı verdiğini şöyle anlatıyor:

'BBP il teşkilatımız, Madımak Oteli ile sırt sırtaydı. Bizim mescit olarak kullandığımız oda, otelin arka kısmına bakıyordu. Bir arkadaşımız otelden partiye geçişlerin olduğunu söyleyince, hemen partiye geçtim. Arkadaşlarımız gelenleri içeri almıştı. Toplam 33 kişi. Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu'nun kesin emirleri oldu. Muhsin Başkan  'Ne pahasına olursa olsun, teşkilata sığınanlar dışarıdaki kalabalıklardan korunacak, emniyet birimlerine güvenli şekilde teslim edilecek' talimatını verdi. Çünkü dışarıda kışkırtılmış bir kitle vardı. Teşkilat mensupları da zarar görebilirdi.'

AHMET YILDIZ: “ARİF SAĞ VE 34 ARKADAŞINI BİZ KURTARDIK”

Aralarında türkücü Arif Sağ`ın da bulunduğu 35 kişinin hayatını Büyük Birlik Partililer kurtardı. Sivas İl Başkanı Ahmet Yıldız, provokatörler eliyle gerçekleşen katliamda kalabalığı dağıtamayan emniyetin de basiretsiz davrandığına işaret ediyor. Yıldız,  o gün yaşananları, neler yaşandığını tarihe not düşmek amacıyla şöyle anlatıyor:

“O günlerde Aziz Nesin`in Sivas`a geleceği belli olduktan sonra, imzasız bildiriler yayınlanmaya başlandı. ‘Sivas`a böyle bir insan gelemez, gelirse biz göndeririz, olaylar çıkar’ şeklinde bildiriler dağıtıldı. Bazı insanlar partimize bizzat gelerek, ‘Sivas`ın en büyük partilerinden birisiniz. Bir nümayiş, bir gösteri yapacak mısınız?’ şeklinde sorular soruyordu.

Yönetim kurulundaki arkadaşlarımla görüşerek, ilin valisi ve emniyet müdürüyle görüşmek üzere talepte bulunduk. O zamanın Valisi Ahmet Karabilgin, bize randevu vermedi ama dönemin Emniyet Müdürü randevu verdi. Arkadaşlarımla beraber gittik, Sivas`ın hassas bir bölge olduğunu, bir gerginlik yaşanacağını, mümkünse Aziz Nesin programının Konya`daki gibi Sivas`ta da iptal edilmesi gerektiğini söyledik.

Daha sonra Genel Başkan’ımız rahmetli Muhsin Bey`le de konuşmalarımız sonucunda herhangi bir gösteriye katılmama kararı aldık. Cuma günü namazdan sonra kız kardeşimin evine gitmiştim. Yürüyüş olduğunu kardeşimden öğrendim. ‘Cuma namazından sonra İstasyon Caddesi`nde büyük bir kalabalık yürüyordu’ dedi. O zaman kültür merkezinin yanında 8 katlı bir inşaatım vardı. İnşaata gittim. Üst katına çıkıp baktığımda kültür merkezinin etrafında büyük bir insan kalabalığı oluşmuş, bunlar kültür merkezine doğru geliyor, polis tekrar dağıtıyordu. Bu şekilde bir manzara vardı.

Oradan parti il merkezine geldim. Kalabalık yavaş yavaş toplanınca bazı arkadaşlar bana da aşağıya inmemi söyledi. BBP olarak bu kalabalığa katılmama kararı aldığımızı söyledim ve arkadaşların çoğunu evlerine gönderdim. Daha sonra Sivas Emniyet Müdürü partiye geldi, kalabalığa konuşma yapmamı istedi. Aşağıya indim, zabıta arabasının üzerine çıkarak, konuşma yaptım ama Sivas`ta saygın bir parti olmamıza rağmen, kalabalığın beni protesto ettiğini gördüm ve buna çok şaşırdım. İnsanlar bizi protesto etti, konuşturmadı. Daha sonra ben tekrar partiye çıktım.

Bir arkadaşımın bürosu Madımak Oteli`nin tam karşısındaydı ve arkadaşım bana devamlı telefon ederek, gerginliğin arttığını bildiriyordu. Emniyet Müdürü’ne ulaştım. ‘Kalabalığı dağıtmaya çalışıyoruz’ dediler. Saat 17.30-18.00 sıralarında arabaları devirmeye çalıştıklarını ve daha sonra da arabaları ters döndürdüklerini, araçlardan benzin aktığını öğrendik. Bu akan benzine kibrit atılmasıyla perdeler tutuşmuştu.

Saat 19.00-19.30 sularında biz parti binamızda 8-10 kişi oturuyorduk. Ön tarafta salon, arkada da iki tane oda vardı. Parti daireden bozmaydı. Büyük odanın camları aniden kırıldı. Bizim arkadaşlarımızla onlar arasında münakaşalar, bağrışmalar oldu. Ben diğer arkadaşlarla beraber koridordan yatak holünden arka tarafa, odalara geçtim. Partinin arka tarafında 1 metre genişliğinde aydınlığımız vardı ve yüksek duvarlarla çevriliydi. Başka binalar da oraya bakıyordu ama hiçbirinin penceresi yok sanıyordum.

Meğer pencereden dışarı bakınca sağ tarafımızda da 100-150 santim yüksekliğinde aydınlık devam ediyormuş ve bu arayı saçla, ahşapla kapatmışlar. Pencereden kırılan camdan baktığımda insanların o saçları yatırdığını ve onların üstünde toplu şekilde, korkmuş vaziyette durduğunu gördüm. ‘İl başkanıyım, bütün sorumluluk bana ait, lütfen partiye gelin’ dedim. İçlerinden yaşlı bir bayan, ‘Öleceksem de burada öleceğim’ dedi, girdi. Onun peşinden de diğer insanlar girdi. Toplam 35 kişiyi içerde ağırladık. Tabi içeri girdikleri zaman bir karışıklık oldu. Münakaşa falan olmasın diye konuşmayı yasakladım. Bir süre sonra dışardan silah sesleri gelmeye başladı. Herkesi yere oturttum, dışarısı kalabalık olduğu için apartmanın girişine iki kişi bıraktım. Kardeşime bile ‘otelden buraya sığınanlar oldu, burda birileri var` demedim. Çünkü o kalabalık duyarsa, partimizi de basarlar diye korkuyorduk. Emniyete de haber vermedik. Oradaki insanlardan ikisinin cam kırılması nedeniyle eli kanıyordu, onları bir arkadaşımla hastaneye gönderdim.

Arif Sağ, ellerini başının arasına almış oturuyordu. Elini şöyle çektim, ‘Sen Arif Sağ değil misin?’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Senin türkülerini severek dinliyoruz kardeşim, sen ne arıyorsun buralarda?’ dedim. ‘Biz de anlayamadık Başkan’ dedi. Hatta cevap vermeden ‘Sigaran var mı Başkan’ diye sordu. Ben de bir yıl önce sigarayı bırakmıştım. Arkadaşlardan bir tanesi sigara tuttu. O alınca ben de sigara aldım, ‘Bak bıraktığım sigaraya da sen başlattın Arif Bey, haberin olsun’ dedim. Bugün Arif Bey`in çıktığı televizyonlarda, yaptığı açıklamalarda bilhassa orada gördüğü muameleyi, orada gördüğü insanlığı ve yardımı anlatmasını istiyorum. Allah rızası için. Çünkü bu iş onun vebali, onun omuzlarında.

Partide otururken sakinleştikten sonra, hatta ikinci çaylarını içtikten sonra gelen arkadaşlardan ikisi ağlamaya başladı. ‘Orada arkadaşlarımız kaldı, onları da kurtaralım’ dediler. İki kişi ve ben arka tarafa doğru yürüdük. Yatak olan kısımda kapıyı açtığımız zaman, arka iki odanın tamamen dumanla dolduğunu gördük. ‘Ben gelemem. Siz arkadaşlarınızı getirebilirseniz, getirin’ dedim. Onlar da biraz sonra benim peşimden gelip geri döndüler. Silah sesleri kesildikten sonra emniyete telefon ettik ve 35 arkadaşın 2`sini hastaneye gönderdik. 33 arkadaş için de sivil bir araba gönderdiler, 33 kişiyi teslim ettim. Sarıldık, öpüştük. ‘Geçmiş olsun’ dedik, gönderdik. Yukardaki insanların havasızlıktan dolayı vefat ettiğini ancak eve geldikten sonra televizyondan duydum.

ARİF SAĞ: “BİZİ BBP'LİLER KURTARDI”

Diğer yandan, BBP il binasına sığınarak hayatta kalanlar arasında, eski SHP milletvekili türkücü Arif Sağile birlikte birçok tanınmış simalar vardı. Kurtulanlardan birçoğu çeşitli gazetelerde BBP’ye teşekkürlerini dile getirdiler ve hayatlarını BBP’ye borçlu olduklarını söylediler.

Arif Sağ, Madımak Oteli yangını sırasında kendisinin de içinde bulunduğu 35'ten fazla kişinin kurtulmasında, dönemin BBP İl Başkanı’nın önemli katkısının olduğunu söyledi. 7 Temmuz 2009 yılında Madımak olaylarıyla ilgili bir açıklama yapan Sağ, “olaylarla BBP'nin bir ilgisinin bulunmadığını” belirterek, 'Aksini söylersek iftira etmiş oluruz.' dedi. Arif Sağ şunları söyledi:

“Otel yanmaya başladığı zaman arkadaki camı kırdılar, biz de camdan bir boşluğa atladık. O boşluğun ne olduğunu da bilmiyorduk. Atladığımız yerdeki tenekeler yıkıldı, biz balkona düştük. Balkon da Büyük Birlik Partisi'nin binasının balkonuymuş. Otel ile bina arasında bir balkon. BBP'nin il başkanı ya da başkan yardımcısıydı kim olduğunu bilmiyorum. Bizi içeri aldılar. 41-42 kişiydik. İçeri girdik oturduk. Orada bir saat kaldık, bizi emniyet müdürlüğüne götürdüler. Orada yaşadığımız budur. Biz hiçbir zaman 'BBP'liler geldiler bizi yaktılar' gibi bir laf etmedik. Öyle bir şey yok.”

Bülent Kaya’da Sivas olayları sırasında Madımak Oteli'ndeydi. 37 kişinin öldüğü otelde bulunan Kaya ile birlikte 34 kişi, bitişikteki binadaki Büyük Birlik Partisi İl Başkanlığı'na sığınarak canını kurtarmıştı. Bülent Kaya o günü şöyle anlatmıştır:

“Bir baktım, orası BBP İl Başkanlığı imiş.Bizi BBP’liler kurtardı. Kurtarılanlar olarak 42  kişiydik. Yanımda Arif Sağ vardı. Heyetin lideri pozisyonunda olan Arif Sağ, o zamanki Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’yü aradı. İnönü kendisine, ‘Güvenliktesiniz, orada kalın, papuç bırakmayın’ filan demiş. Ben kendisine, ‘Oyuna geliyoruz, Sayın Sağ. İnönü’nün dediğine inanmayın, büyük bir tezgaha düştük, bizi yine BBP’liler kurtardı’ dediğimi hatırlıyorum.Arif Sağ, o gün BBP’lilerin neredeyse ayağına kapanıyordu. Teşekkürler yağdırıyordu.Ankara’ya gider gitmez ilk yapacağı işin Yazıcıoğlu’na teşekkür için gitmek olacağını söylüyordu”

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski dekanlarından Prof. Dr. Cevat Geray da kurtulanlar arasındaydı. 1993'te yaşanan Madımak olayında o oteldeydi... Arif Sağ gibi BBP Sivas il binasındaki partililer tarafından kurtarılanlar arasındaydı..Sol gruplarca Mülkiye'nin 'efsane Dekan'ı denilen Cevat Geray bile olaydan sonra Muhsin Yazıcıoğlu'na hem telefonla teşekkür etmiş hem de ziyaretine gelmişti.

BÜLENT  KAYA :“MUHSİN YAZICIOĞLU OLMASAYDI HEPİMİZ ÖLÜRDÜK”

BBP’liler tarafından Madımak olayında kurtarılan Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesine bağlı Tatlar beldesinde yaşayan Bülent Kaya, Sivas olayları sırasında Madımak Oteli'ndeydi.37 kişinin öldüğü otelde bulunan Kaya, Büyük Birlik Partililerin yardımıyla ölümden kurtuldu. O gün Madımak Oteli'nde olan Bülent Kaya ve 34 kişi, bitişikteki binadaki Büyük Birlik Partisi İl Başkanlığı'na sığınarak canını kurtardı.

Bülent Kaya, o dönemde yaşadıklarını TRT Haber'e şöyle anlatmıştı:

 “Arkadaşlar üst kata kaçarken bende arkadaşlarla beraber, penceremi ne olduğunu da bilmiyorum tahta ile karşı binaya geçtim. Karşı binaya geçtiğimde içeride Muhsin Yazıcıoğlu'nun resmini gördük. BBP İl Başkanlığı’ydı. Orada 42 kişiye yakındık. BBP'liler eğer bizi kovsalardı arada ki o tahtayı çekerlerdi. Biz düşerdik veya camdan işaret ederlerdi 'buradalar' diye.Biz orda ölebilirdik.BBP’liler  bize çok iyi davrandılar, bizi korudular  rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun talimatı ile hayatta kaldık.  Bana göre o şehit genel başkana orada kurtulan 42 kişinin hepsinin mevlüt okutması lazım. RuhunaFatiha okuması lazım. O olmasaydı bizim hepimiz ölürdük.”

Bülent Kaya, gazeteci Serdar Arseven’e de yaşananları ve Muhsin Yazıcıoğlu’nunkendilerinikurtarmak için neler yaptığını şöyle anlatmıştır:

“Nurhak grubu olarak kültür merkezindeki toplantıya katıldık. Aziz Nesin konuştu. O dine ve dindarlara hakaret ediyor, biz o bilinçsiz halimizde alkışlıyorduk. Ali Balkız filan hepsi hakaret etti, Şeytan Ayetleri’ni yayınlamasından dolayı Aziz Nesin’e zaten tepki vardı. Bir de bunlar olunca, tansiyon iyice yükselmişti.Madımak Oteli’nin önü ana baba günüydü. Ben sosyal tesislerde oturuyordum. Camlara taşlar atılıyordu. Bir ara dumanlar gelmeye başlayınca, sağa sola kaçıştık. Ben, bir grupla birlikteydim, bir pencere mi ne bulduk. Baktık, pencereyle karşıdaki pencere arasında bir tahta var. Önce bazı arkadaşlar geçti, ben de hemen arkalarından geçtim.

 Bir baktım, orası BBP İl Başkanlığı imiş. Yanımda Arif Sağ vardı. O arada Sivas İl Başkanı, Gaziantep’te bulunan merhum Yazıcıoğlu’nu aradı. Yazıcıoğlu’nun direktiflerini alıyordu. İl Başkanı. Yazıcıoğlu’na ‘Otuz otuz beş kişiyi otelden buraya aldık’ bilgisini veriyordu.. Başkan da onlara, ‘Gelenleri kapıya çıkartmayın, olaya siz de karışırsınız. Gelenlerin yemeğini, çayını, bütün ihtiyaçlarını karşılayın. Hepsine çok iyi davranın. Dışarıya çıkmalarına da izin vermeyin, başlarına bir şey gelmesin’ talimatını veriyordu. Başkan, ‘Tamam başkanım, izin vermeyiz’ diyordu.”

YAZICIOĞLU: “HER TÜRLÜ TEHLİKEYİ GÖZE ALARAK 35 KİŞİYİ KURTARDIK”

BBP lideri, milletin adamı şehit Muhsin Yazıcıoğlu, bir söyleşide bu konuyla ilgili şunları söylüyordu:

“Birçok tehlikeyi, basılmayı, böyle bir olay karşısında oteldekilere yardım ettiğimiz gerekçesiyle bize yapılacak her türlü saldırıyı göze alarak, hayat kurtarmanın karşısında bize iftira atılması çok zorumuza gitti. Ne yani, onları öyle mi bırakaydık? Ama karşılığı da bu olmamalıydı. Biz insanlığın, insan olmanın gereğini yaptık. Zora düşen, dara düşen herkese yardımcı olmak bizim inancımızın gereğidir.

İçinde insanlık sevgisi olmayan, insanlıktan nasibini almamış fitne ve fesat yuvalarının iftiraları bize sökmez. Başta Sivas halkı olmak üzere, bütün milletimiz bizim nasıl bir sağlam karaktere ve sağlam duruşa sahip olduğumuzu bilir. Bizim olaylar karşısında ortaya koyduğumuz örnek ve asil tavır karşısında toplumun her kesiminde bize teşekkür mesajları gelmiş, insanlar bizi arayıp ‘iyi ki sizin gibi iyi insanlar var’ demişlerdir.

Birçok Alevi kardeşimiz, olayların en sıcak saatlerinde çok şeyi göze alarak, soğukkanlı bir şekilde davranarak 35 insanı kurtaran, onlara yardım eden parti yöneticilerimizi arayarak kutlamışlar, ‘Allah sizlerden razı olsun’ demişlerdir. Biz BBP olarak, teröre, şiddetle karşı çıktık. Biz hep barışı ve kardeşliği savunduk. Provokasyonlara karşı çıktık, ülkenin birliğini, beraberliğini savunduk”.

YAZICIOĞLU: “SİVAS, KARANLIK MİHRAKLAR TARAFINDAN BİLEREK SEÇİLDİ”

BBP lideri, Sivas olaylarının hemen ardından, üst üste konuyla ilgili basın toplantıları düzenledi. Olaylarla ilgili görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Yazıcıoğlu, olaylar öncesinde, sürekli olarak devlet yöneticilerini uyardığını ama bu uyarılara yetkililerin kulaklarını tıkadıklarını söylüyordu. Sivas olaylarının açık bir provokasyon olduğunu, bunun toplumsal barışa zarar vermek isteyen şer güçlerin işi olduğunu söylüyordu. Yazıcıoğlu’na göre, iç ve dış şer odaklar Sivas’ta yaptırdıkları karanlık oyunla Alevi-Sünni, laik-antilaik çatışması tezgâhlamışlardı.

İnanan insanların böyle bir facianın sorumluları olamayacağını kaydeden Muhsin Yazıcıoğlu partili arkadaşlarıyla çeşitli sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek, birlik ve beraberlik çağrısında bulunuyordu. Yazıcıoğlu, ayrıca Alevi vatandaşlarımızın önde gelenleriyle görüşerek, itidal tavsiye ediyor, “tahrikçilerin oyununa gelmeyelim, kardeşliğimizi bozmak isteyen şer odaklara fırsat vermeyelim” diyordu. Yazıcıoğlu’nun bu tavrı Alevi kesimde de büyük bir ilgi ile karşılanmış ve olumlu etki yapmıştı. Zaten Alevi vatandaşlarımızın birçoğu onun her zaman barış ve diyalog adamı olduğunu, Alevi-Sünni çatışması tezgâhlayan iç ve dış odaklara karşı olduğunu, onlarla hep mücadele ettiğini biliyordu.

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu Sivas olaylarının 15. yılı dolayısıyla yine bir açıklama yapmıştı. ''Sivaslı vatandaşlarımız Alevi’si, Sünni’siyle birlik ve beraberlik içindedir'' diyen Yazıcıoğlu, Sivas'ta Madımak Oteli'nde meydana gelen üzücü olayın ''karanlık güçlerin Sivas'a yönelik yaptığı bir tahrik ve tezgah''  olduğunu  söylüyordu. Yazıcıoğlu, BBP olarak, henüz olay gerçekleşmeden önce de çok net uyarılarda bulunduklarını belirtiyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu, açıklamasında şunları söylemişti:

''Olay olduğunda 35 vatandaş, parti binamıza sığındı. Arkadaşlara 'Ortalık sakinleşince sessizce tahliyelerini sağlayın' dedim. Arkadaşlarımız ikramda bulunup, partimize sığınanları aileleriyle görüştürdüler. Olaydan kurtulanlar daha sonra teşekkür ettiler.

Bu olayın bir tezgah ve bir provokasyon olduğu ortadadır. Bu yaranın sarılması için herkes elinden geleni yapmaktadır. Bu üzücü olayı bahane ederek Sivaslı vatandaşlarımızın arasına kimse yeni fitneler sokmamalıdır. Buna karşı herkes ve hepimiz, son derece uyanık ve dikkatli olmalıyız. Alevi-Sünni ayrımcılığı kesinlikle söz konusu değildir. Alevi ve Sünniler, hep beraber bu olaydan son derece üzüntü duymuştur”.


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °