AY: Sn. Hocam, nasılsınız? Pandemi döneminde de hiç durmadınız. Bu dönemi nasıl değerlendirdiniz?
ERASLAN: Teşekkür ederim. Nerdeyse iki yıldır tüm dünyada hızla yayılan ve yaşamımızı birçok alanda etkileyen pandemi sürecinin içerisindeyiz. Pandemi süreci içine girdiğimiz andan itibaren “sosyal, ekonomik, psikolojik ve akademik yaşamı” büyük ölçüde etkiledi. Önümüzdeki on yıllar ve belki de yüzyılı etkileyecek değişim ve dönüşümler karşısında “etkili aksiyonlar almak aslında her birimizin görevi olmalıydı” diye düşünüyorum. Bu anlamda ben ve birlikte yol aldığım arkadaşlarım tamamen kendi motivasyonumuz ve çabamız ile bu süreç içerisinde birtakım adımlar attık. İlk olarak pandeminin ilk gününden itibaren değişen “dijital kullanım alışkanlıklarına yönelik” araştırmalar, çalışmalar ve analizler yaptık. Bu konuda toplumu uyarmaya çalıştık ve buna devam da edeceğiz. Gelişen dünyanın içinde yaşanan her türlü değişim bu alan üzerinde etkili ve her bir vatandaşımızın verileri maden kadar değerli. Bunları korumak ve halkımıza yol göstermek bizim için çok önemlidir.
Pandemi sürecinde en çok etkilenen parametrelerin başında ise “eğitim” geliyor. Bu nedenle diğer sosyolojik çalışmalarımızın yanı sıra eğitim çalışmalarına önem verdik ve öncülük ettik. Bu dönemde en az 50.000 öğretmenimize ulaştık, onlarla çeşitli etkinliklerde bir araya geldik ve dijital eğitim sürecinde bol bol dertleştik, istişare ettik. Aynı şekilde “anne ve babalarımız” ve “öğrencilerimiz” ile de bir araya geldik. Eğitim süreci bu öğretmen, öğrenci ve anne-babaların iş birliği ve motivasyonuna dayalı bir süreçtir. Bunu bir sacayağı gibi düşünebiliriz. Pandemi sürecinde ise “eğitimin sürdürülebilirliği ve kalitesi” bizim birincil motivasyonumuzdu. Eğitim bu ülkenin ve tüm dünyanın geleceğidir. Bu yüzden evet, birilerinin gerçekten hiç durmadan çalışması gerekiyordu ve bizde bunu “büyük bir gönüllülük ve görev bilinci ile” yaptık. “Maarif davasına hizmet etmek” bizim en birincil önceliğimiz oldu.
AY: SODİMER Dijital Öğretmen Akademisi Yaz Okulu Atölyeleri nasıl gidiyor?
ERASLAN: SODİMER Dijital Öğretmen Akademisi Yaz Okulu Atölyeleri büyük bir heyecan ve özveriyle başlattığımız bir proje. Şu anda tüm hızıyla ve ilk günkü heyecanıyla devam ediyor. Atölyelerimizde tamamen “gönüllü eğitimcilerimiz” ile yine bu derslere büyük bir motivasyon ve ilgiyle katılan “öğretmenlerimiz bir araya” geliyor. Öğretmenlerimiz kendilerini geliştirmeye ve mesleki anlamda her zaman ileri gitmeye motive olmuş durumdalar. Bu noktada; onların elinden tutmak, yanında olmak ve bilgi deneyimlerini paylaşmak isteyen akademisyen ve eğitim gönüllülerimiz bir araya geliyor. Çok kısa bir sürede kurduğumuz “teknolojik altyapı ve ekosistem ile” her akşam saat 20.00 ile 22.00 arasında bir araya geliyoruz. Öğreniyoruz, öğretiyoruz, dertleşiyoruz, üretiyoruz…
AY:Pandemi döneminde öğretmen olmak zor mu? Kolay mı?
ERASLAN: Öğretmen olmak hiçbir zaman kolay değildir. Bu mesleğin “kutsallığı da” buradan gelir. İster “online” ister “fiziksel” olarak bir öğretmen sınıfa girdiğinde onlarca çocuğun “duygusunu ve düşüncesini” taşımak zorundadır. Öğretmek, izlemek, yardım etmek ve her zaman ileriye taşımak zorundadır. Pandemi süreci için ise hiç şüphesiz şunu söyleyebilirim; sağlık çalışanlarımızdan sonra pandemi sürecinin en büyük kahramanları öğretmenlerimizdir. Bununla beraber pandemi süreci öğretmenlerimiz için kolay olmak bir yana gerçek anlamda çok zordu. On binlerce öğretmenimizle bir araya geldim, binlerce öğretmenimiz ile akademik çalışmalar yürüttük; hiçbirinden bu sürecin kolay olduğunu duymadım. Kolay olduğunu düşünmek çok yanlış ve büyük bir haksızlık olurdu. Ancak bununla beraber bu sürecin zorluğundan yüksünen bir öğretmenimiz ile de karşılaşmadım. İster mesleğinin ilk yılında olsun ister yirminci yılında olsun tüm öğretmenlerimiz bu süreçte öğrencilerine yardımcı olabilmek için teknolojik, mental ve pedagojik bir hazırlık sürecinden geçtiler. Bu süreçte en büyük zorlukları ise öğrencilerini özlemek oldu, çok yalnız kaldılar. Bizler de SODİMER olarak mümkün olduğunda öğretmenlerimizin her anlamda yanında olmaya çabaladık.
AY: “Dijital dünyada makro ya da mikro her türlü kurum ve kuruluş ciddi bir alt yapı geliştirmek ve güvenliği sağlamak zorundadır.” diyorsunuz...Örneklerini görebilir miyiz?
ERASLAN: Microsoft, IBM, Google, Amazon gibi büyük teknoloji şirketlerinin siber güvenlik düzeyleri gün geçtikçe artmaktadır. Fakat %100 güvenli bir sistem hiç bir zaman olmayacağından dolayı her gün yeni güvenlik açıkları geliştirilmekte ve aynı zamanda bu açıklar büyük şirketlerin siber güvenliğe yaptıkları yatırımlar ve çalışmaları ile kapanmaktadır. Bu tarz büyük şirketler dünyanın her yerindeki yazılım mühendislerine meydan okuyarak sistemlerinde açık bulmaları karşılığında onlara ödül bile vermektedirler. Çağımızın en önemli kaynağı olan bilgiyi dijital ortamda koruma yarışı teknoloji ilerledikçe kızışmaktadır. Verdiğim örnek şirketler ve daha bir çok şirket de yatırımlar ile dijital güvenlik seviyelerini günden güne geliştirmektedir.
AY: Dijital dünya artık ailelerimiz içine girdi ve ayrılmaz bir parçamız oldu. Ama, 'Yaz Tatili ile, Dijital Güvenlik’in ne ilgisi var?'
ERASLAN: Dijital dünya hayatımızın ayrılmaz bir parçası, hayatımızın her döneminde artık bu dünyada güvende kalmayı ve etkili kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bunun için “dijital dünyayı anlamak ve anlatmak” gerekiyor. Dijital dünya birçok avantajı sunarken bizleri “çok ciddi tehlikelerle” karşı karşıya bırakıyor. Bu dünyada “güvende olmak” ise en az fiziksel güvenliğimiz ve sağlığımız kadar önemli. Dijital dünyadaki kötü niyetli kişiler bireyleri sosyal, psikolojik ve ekonomik anlamda zor duruma düşürecek binlerce yol biliyor ve deniyor. Her yeni olgu ve olay ise onlar için bir fırsat. Bu nedenle, evet, tatile çıkmak da dijital güvenlik ile ilgili. Çünkü sıradan bir tatil günümüzü veya tatilimizin tamamını da planlamak ve uygulamak için dijital dünyayı kullanıyoruz. Bu noktada dolandırıcılar ve kötü niyetli kişiler de bu durumu fırsat bilerek hem ekonomik anlamda hem de kişisel verilerimize erişerek diğer ortamlarda insanlara zarar vermenin bir yolunu buluyorlar. Bu nedenle bu yeni tehlikelere de dikkat ederken sürekli dijital güvenliğimizi sağlamak için “gerekli farkındalık ve bilgi düzeyine” erişmemiz gerekiyor.
Devam edeceğiz...