Bugün itibarıyla Koronavirüs salgınıyla mücadelede yeni bir döneme geçildi. Aşısız veya aşısı tamamlanmamış kişiler için PCR testi uygulaması başladı. PCR testinin zorunluğu hale gelmesi sahte PCR testlerini de yeniden gündeme getir
Haber Global'den Cihat Aslan'ın haberine göre Türkiye'de yaklaşık 16 milyon kişi sırası geldiği halde Koronavirüs aşısını yaptırmadı. Bu nedenle toplu alanlar ile yolculuklarda 'Negatif PCR testi' şartı getirildi. Aşı yaptırmayan vatandaşlar konser, tiyatro, sinema gibi etkinliklere katılmak ve uçak veya otobüsle şehirlerarası yolculuk yapmak isterlerse PCR testi yaptırmak zorunda kalacaklar.
Bazı klinikler aracılığıyla PCR sonucu negatif olan testler alınıyor.
Sahte testlere yönelim olabilir
Geçtiğimiz senenin başında bir şahsın kendi itirafı ile PCR testinin sahte olduğunu öğrendiklerini söyleyen İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, 'Yeni başlayan bu uygulamalar büyük ihtimalle aşı karşıtlarına getirildi. Bu grup, aşı yaptırma taraftarı olmadığı için aslında sahte düzenlenen testlere yönelimler olabilir' dedi.
Testin sahte olup olmadığını anlamak zor
Bir testin sahte olup olmadığını kağıt üzerinde görmenin zor olduğunu, genelde bunları yapan yerlerin tanınmamış laboratuvar olabileceğini aktaran Prof. Dr. Tufan Tükek, bunu önlemenin akredite laboratuvarları baz almaktan geçtiğine dikkat çekti.
'Belirli laboratuvarların dışında kalanları kabul etmemekle engellenebilir. Aşısız grup, öfkeli olduğu için o yollara fırsat bulursa başvurabilir. Suistimale açık bir konu. Hem fırsatçılar için de para kazanma şansı' diyen Tükek, kalabalık ortamlarda (konser, tiyatro) PCR kontrollerinin nasıl yapılacağı konusunda soru işaretleri olduğunu belirtti.
Tütek, 'Sonuçta çoğu insan PCR kağıdına bakıp geçiyor. Zaten kontrol edemiyorsunuz. İnternetten PCR testini okutma ile merkeze gidecek sonuçlar olursa belki bunun önüne geçilebilir.' dedi.
'Haftada iki kez yaptırmaktan bıkacaklar'
PCR testi istemenin amacının aşısızları aşı yapmaya teşvik olduğunu bildiren Enfeksiyon Uzmanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, 'Haftada iki kez yaptırmaktan bıkacaklar. Bu dolaylı bir yol. Aşı zorunluluğunun bu işin çözümü olacağını düşünüyorum' PCR testinin sahte olup olmadığını tıp insanının değil, emniyetin araştırmasıyla çıkabileceğini belirten Prof. Kurugöl, 'Laboratuvarın adıyla gelinirse sahte olup olmadığını nasıl anlarız ki... Her 3 günde bir test yaptıracakları için eninde sonunda yakalanırlar' diye konuştu.
Öğrencilerinin PCR testi sonucu ile sınıfa girmek zorunda kalacağını söyleyen Prof. Kurugöl, söyle devam etti:
'PCR sonuç kağıdını getirdiklerinde sahte olup olmadığını anlamak zor. Sahte PCR testleriyle anca kendilerini kandırırlar, sonunda bunu hayatlarıyla ödeyecekler'
'Belgede sahtecilik suçunu oluşturuyor'
Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Profesörü Adem Sözüer ise, içeriği gerçek dışı aşı kartı veya PCR test sonucunu gösteren belgenin Sağlık Bakanlığı'nın sistemine müdahale ederek ya da doğrudan üretmenin belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunu söyledi. Sözüer, 'Sisteme müdahale varsa bilişim suçları da gündeme gelir. Bu suçlardan dolayı sadece sahte belgeyi üreten değil, sahte aşı kartını veya test sonucunu bilerek kullananlar da cezalandırılır' değerlendirmesini yaptı.
Prof. Sözüer, sahte PCR test sonucunu kullanarak uçağa veya toplu etkinliklere katılan kişilerin virüsü yayması, bunun sonucunda insanların hasta olup ölmesi halinde durum tespit edildiği takdirde yaralama ve öldürme suçlarından da sorumluluk doğabileceğine dikkat çekti. Sözüer, 'Türk Ceza Kanunu'nda gerek resmi belgede sahtecilik, gerekse yaralama ve öldürme suçları için ağır cezalar öngörülmüştür. Olayın özellik ve ağırlığına göre beş yıldan otuz yıla kadar varan hapis cezaları uygulanabilir' ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz hafta da KKTC'ye konser için giden Bülent Ersoy'un 21 kişilik orkestrasının Lefkoşa Ercan Havaalanı'nda yapılan kontrolünde orkestranın PCR testlerinin sahte olduğunun ortaya çıkması da dikkat çekmişti.