2,5 aylık aranın ardından yeni yasama yılının ilk grup toplantısını gerçekleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Kürt sorunu' tartışmaları, Türkiye-ABD ilişkileri, S-400 gerilimi, İdlib'de artan saldırılar, erken seçim iddiaları ve 'fahiş fiyatlar'a lişkin önemli mesajlar verdi.
29 Ekim'de Soçi'de gerçekleşen Erdoğan-Putin zirvesine değinen Bahçeli, Suriye’de kalıcı, nihai ve sürdürülebilir bir çözüm bulma vaktinin geldiğini kaydetti. Bahçeli ABD'nin Ülkü Ocakları tasarısına çok sert sözlerle tepki göstererek, 'Ancak anlamadığım şudur; bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar Ülkücülerin varlığından? Bu denli mi ürküyorlar cesaretimizden?' dedi
Türkiye'de 'Kürt sorunu' olmadığını belirten Bahçeli, 'Kürt kardeşlerimi sorun olarak gören CHP vardır, İP vardır, HDP vardır' ifadelerini de sözlerine ekledi.
Bahçeli, artan hayat pahalığı ve işsizliğe de değinerek, 'Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır' ifadelerini kaydetti.
Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'29 Ekim 2021 Çarşamba günü, Soçi’de Rusya Federasyonu Devlet Başkanıyla 3 saatlik bir görüşme yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Suriye başta olmak üzere iki ülkeyi doğrudan ilgilendiren meseleleri görüşme fırsatı bulmuştur. İki liderin de memnuniyetini dile getirdiği, bunun yanında verimli ve yararlı neticelere kapı araladığı gün gibi aşikar olan Soçi Zirvesi Türkiye ile Rusya arasındaki netameli konuların en azından yumuşama ümitlerini ve mevcut statükoyu canlı tutmuştur.
SURİYE'DE KALICI ÇÖZÜM BULMA VAKTİ GELDİ
Rusya’yla iş birliği alanlarının uçak motorları, savaş uçakları, uzay çalışmaları, gemi ve denizaltı yapımı hedeflerini kapsayacak şekilde genişleyecek olması her iki ülkenin de çıkarına uygundur. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, Suriye’de kalıcı, nihai ve sürdürülebilir bir çözüm bulma vakti gelmiştir.
Ülkemizde misafir bulunan Suriyeli sığınmacıların evlerine ve yurtlarına güvenle dönebilmeleri, İdlib merkezli yeni bir göç dalgasının sınırlarımıza yığılmasına mani olabilmek için bahse konu çözüm ikliminin gerçekçi bir şekilde yeşermesi şarttır.
RUSYA'YA MUTABAKAT TEPKİSİ
Türkiye, ikinci Afganistan olarak tarif ve teşhir edilen İdlib’de, radikal unsurların ayrıştırma sürecini iki yıl önce başlatmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı’nın ve Kremlin sözcüsünün farklı tarihlerde Türkiye’nin taahhütlerine uymadığını iddia etmesi gerçek dışıdır, üstelik saptırmadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızla Putin arasındaki görüşme öncesinde, iç ve dış nifak kazanı kaynatılmış, Türkiye’nin İdlib’de ödünler vererek muhtemel bir anlaşmaya hazır olduğu ifade edilmiştir. Fakat Soçi Zirvesi İdlib’in çok ötesine geçerek bütüncül bir perspektife bürünmüş, Türkiye ile Rusya arasındaki iş birliği imkanları derinlemesine ele alınmış ve karşılıklı anlayış ön plana çıkmıştır. Kaldı ki, Suriye konusu kağıda dökülmüş, taraflarca üzerinde mutabakat sağlanmış bir konumdadır.
İDLİB'DE ARTAN SALDIRILAR
Soçi’de Suriye eksenli görüşmenin 3 başlıkta tekemmül ettiği anlaşılmaktadır. Birincisi, İdlib, ikincisi 5 Mart 2020 Mutabakatı, üçüncüsü de Rusya ile PKK/PYD ilişkisidir. Rusya ve Esad rejimi, İdlib’deki radikal terör unsurlarını bahane ederek askeri müdahaleleri son altı aydan beri arttırmıştır. Rus hava saldırıları da Türkiye’nin M-4 karayolunun güneyindeki askeri varlığını ve üslerini direkt tehdit boyutuna ulaşmıştır.
PKK’ya, PYD’ye Moskova’da ofis açma imkanı sunan Rusya’nın İdlib’de terörle mücadele söylemi bize göre inandırıcı ve ikna edici değildir. Rusya’nın bu yıl içinde İdlib merkezli gerçekleştirdiği operasyonların dörtte üçü Ağustos ayının ikinci yarısıyla Eylül ayının son haftasını kapsamıştır. Sözde M-4 karayolunun güvenliğini sağlamak maksadıyla Suriye-Rusya ortaklığı tarafından bir kara operasyonu dahi gündeme gelmiştir. Böylesi bir askeri operasyon demek, İdlib’de mukim insanların Türkiye’ye kaçmaları ve sığınmaları demek olacaktır ki, buna rıza göstermemiz, olur vermemiz hayal ötesi bir beklentidir.
ABD'NİN S-400'LER ÜZERİNDEN YAPTIRIM TEHDİDİ
Türkiye, 17 Eylül 2018 mutabakatıyla, 5 Mart 2020 mutabakatına bağlılığını defalarca vurgulamıştır. Hatta Temmuz 2019’da ülkemize gelen S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemiyle ilgili tavizsiz tutumumuz egemenlik onurumuzun doğal bir sonucu olarak cümle aleme ilan edilmiştir. Malumunuz olduğu gibi, ABD yönetimi ise Rusya’dan silah ve askeri malzeme alan ülkelere muhtelif yaptırımları devreye sokmaktadır. Bunlardan birisi olan “Amerika’nın hasımlarına yaptırımlar yoluyla karşı koyma yasası” Türkiye’yi de içeriğine almıştır.
HESABI YALNIZCA MİLLETİMİZE VERİRİS
Amerika yaptırım kartını masaya çıkardı diye devletimizin egemen vasfından vazgeçeceğimizi bekleyenler, bunu dileyenler, aldığımız füze ve hava savunma sistemini depolarda çürümeye terk edilmesini tavsiye edenler ya işbirlikçi mahluklar ya da iradesiz mankurtlardır. Türkiye olarak neyi alacağımızın, ne zaman alacağımızın, nasıl alacağımızın, hangi vasıtaları kullanacağımızın ihtiyaç duyulan hesabını yalnızca büyük Türk milletine vereceğimizi herkesin bilmesinde yarar vardır.
Palavracı tiplerin, histerik kişiliklerin, patolojik siyasi zihniyetlerin ne dediğinin, ne söylediğinin, neyi önerdiğinin hiçbir ehemmiyeti yoktur. ABD yönetimi yeni yaptırımlarla bizi tehdit ediyormuş. Varsın etsinler, nasıl olsa alıştık, yaptırım var diye Türkiye Cumhuriyeti’nin şeref ve haysiyetini hiç kimseye çiğnettirmeyiz, hiç kimseye de böylesi bir teşebbüs şansını vermeyiz. Yağlı kuyruk gördüler mi ağızlarının suyu akan içimizdeki emperyalist kalıntıların Türkiye’de hatırı sayılamaz, hükmü geçemez.
ABD'YE ÜLKÜ OCAKLARI TEPKİSİ
2022 yılı ABD Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın Temsilciler Meclisi’nde onaylanan metninde, “Ülkü Ocakları”nın bir terör örgütü olup olmadığı hakkında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından rapor hazırlanmasını öngören bir madde de yer almıştır. Yine bazı Avrupa ülkelerine benzer şekilde Milliyetçi-Ülkücü Hareket açıkça, adice hedef alınmıştır. Bu konuda söyleyeceğim sözler saatler boyunca konuşsam yine bitmez.
BU KADAR MI KORKUYORLAR BİZDEN?
Ancak anlamadığım şudur; bu kadar mı korkuyorlar bizden? Bu kadar mı kabuslar görüyorlar Ülkücülerin varlığından? Bu denli mi ürküyorlar cesaretimizden? Ben, Ülkü Ocakları’nda yetişmekten iftihar eden bir Genel Başkanım. Hayatım boyunca kalbimin ve fikrimin bir köşesinde Milliyetçi Hareket Partisi’ni, diğer köşesinde Ülkü Ocakları’nı bir sancak gibi taşıdım. İkbal için değil, Türklüğün muzaffer şafağının sökmesi, Türk milletinin istiklal ve istikbal haklarının ebed müddet muhafazası için Ülkücü oldum, Ülkücü yaşadım, vakti saati geldiğinde can emanetini de Ülkücü olarak Rabbim’e teslim edeceğim. Bundan da şeref ve bahtiyarlık duyacağım. Dünyaya bir kez daha gelsem, bin defa Ülkü Ocaklarına giderdim, yine Ülkücü Hareket’in bir ferdi olurdum.
ÜLKÜ OCAKLARI'NDAN BİR TEK TERÖRİST ÇIKMAZ
Ey ABD’nin Temsilciler Meclisi, ne anlatsak boş, ne söylesek yararsız. Ne biliyorsanız onu yapın, elinizden geleni ardınıza koymayın. Ülkü Ocakları’ndan şehit çıkar, gazi çıkar, kahraman çıkar, vatan ve millet sevdalısı çıkar, devlet ve siyaset adamı çıkar, sanatçı ve bilim insanı çıkar, velhasıl adam gibi adam, yiğitler yiğidi insan çıkar. Bir tek çıkmayacak teröristtir, haindir, devlet ve millet düşmanıdır. Eğer ille de terörist arıyorlarsa, terör örgütü görmeye merak sarmışlarsa, onlara Pensilvanya’ya bakın diyeceğim, FETÖ’yü kurcalayın diyeceğim, PKK’ya, YPG’ye, DEAŞ’a odaklanın diyeceğim, velakin nafile, çünkü baktıkları yerde görecekleri yalnızca kendileri olacaktır.
KÜRT SORUNU YOK, SORUN OLARAK GÖREN CHP, İP VE HDP VAR
Zillet ittifakının ana ortaklarını ikaz ediyorum, sözde Kürt sorununu tartışmak demek, milleti tartışmak demektir. Bunlar benim şahsi fikrim değil, bin yıllık millet varlığının bu topraklarda tutunmak için, kanla, gözyaşıyla, çileyle bugüne aktardıkları stratejik mirasıdır. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimi sorun olarak gören CHP vardır, İP vardır, HDP vardır, köşesiz köşe yazarları vardır, karanlığın teşrifatçısı satılmış aydınlar vardır.
HDP MEŞRU ORGAN DEĞİL
HDP meşru organ değil, terörizmin gayri meşru oluşumudur. HDP’yi meşru görmek, Kılıçdaroğlu’nu bölücülüğün ve terörün vagonu yapacaktır. Meşruiyetin değerlendirilmesinde yegane ölçü Anayasa’nın çizdiği hukuki ve siyasi çerçevedir. Doğrudur, Gazi Meclis her meselenin çözüm mekanıdır. Fakat ihanetin çözüm kaynağı olamaz, bölünmenin çözüm adresi görülemez, bu kutlu çatı altında siyasi istismar kaygısıyla, emperyalizmin dayatmasıyla sanal sorunları çözmenin hesabı yapılamaz.
TERÖRÜN MALİYETİ 1 TRİLYON 207 MİLYAR DOLAR
Terörün doğrudan maliyeti 1 trilyon 207 milyar dolardır. Terörden dolayı kesintiye uğrayan, daha güvenli ülke ve coğrafyalara yönelen para miktarı 698 milyar 100 milyon dolar civarındadır. Son tahlilde, FETÖ ve diğer örgütlerle mücadelede harcanan 350 milyar doların da eklemlenmesiyle terörün ülkemize toplam faturası, -sağır kulaklar burayı iyi dinlesin, ekonomide felaket tellallığı yapan utanmazlar bize kulak versin- tam 2 trilyon 256 milyar 48 milyon dolardır.
Terör sorununa maruz kalmasaydık, teröre sarf edilen devasa kaynakla;
69 adet GAP projesi, 505 adet Marmaray, 749 adet Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 1880 adet Osmangazi Köprüsü, 282 adet Kuzey Marmara Otoyolu, 205 adet İstanbul-İzmir otoyolu, 102 adet İstanbul Havalimanı, 564 adet Atatürk Barajı, 1834 adet İstanbul Şehir Hastanesi yapılabilir, 902 adet S-400, 644 adet Patriot Hava ve Füze Savunma Sistemi, 9 bin 24 adet de F-35 savaş uçağı alınabilirdi.
Üstelik terörün anormal maliyetine katlanmış olmasaydık, önümüze koyulan kanlı faturayı ödemeseydik, bugünkü şartlarda kişi başına gelirimiz bin 585 dolar fazla olacaktı.
Sorarım sizlere kazanan kim, kaybeden kim? Zarar kime, ihanet kimden? Gece baykuşları gibi öten CHP sözcüsü ekonomide karamsar tablo çizerken hiç mi yüreği titremiyor, hiç mi patronu Kemal Derviş’ten fikir almıyor?
YURT SORUNU VAR DİYENLER...
Masum ve haklı öğrencilerimizi hariç tutarak söylüyorum, yurt sorunu var diyenler, nöbetçi provokatörleri sahaya sürenler, barınamıyoruz diye banklarda eylem yapan örgüt üyeleri, sizin propagandasını yaptığınız caniler olmasaydı, her mahalleye bu devlet yurt yapar, her evladımızı da sıcacık ve insani şartlarda ağırlardı.
FAHİŞ FİYAT TARTIŞMALARI
Yumurta, et, süt, peynir fiyatlarının artışından; çarşı, pazar, marketlerdeki vicdani olmayan zamlı ürün satışlarından samimi olarak sızlananlara, şikâyet edenlere hak veriyor, bu kardeşlerime bir şey demiyorum. Fırsatçıların üzerine gidiliyor, simsarların peşine düşülüyor, vatandaşımızın kesesine göz diken yağmacılardan da hesap soruluyor.
BÖLÜCÜ KEBAPÇILARIN İŞSİZLİKTE PAYI VAR
Fakat vatandaşlarımızın günlük iaşe çabasını istismar edip pireyi deve yapanlara da terörün acıklı maliyetini hatırlatmak görevimizdir. Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır. Bir eli yağda, diğeri balda, yediği önünde, yemediği ardında, bir giydiğine bir daha dönüp bakmayan, ama sırayı siyaset alınca sahte vicdan ve merhamet edebiyatı yapan bir avuç kaymak tabakadan, imtiyazlı azınlıktan, merdane gibi dönen devrimci bozuntularından öğreneceğimiz de hiçbir şey yoktur.
TÜRKİYE'NİN TERÖR VE BÖLÜCÜLÜK SORUNU VAR
Kürt sorunu var diyenler, aynanın karşısına geçip vahim sorunun gerçek hüviyetini ve yansıyan halini görebileceklerdir. Türkiye’nin terör ve bölücülük sorunu vardır.'