Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Yeni Anayasa için hep birlikte' başlıklı toplantıda konuşuyor. Yeni Anayasa süreci hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ' Biz yeni anayasa dedikçe birileri bundan ciddi anlamda rahatsız oluyor. Yani mevcut anayas
Yeni Türkiye için en önemli adımlardan biri olan Yeni Anayasa çalışmaları hakkında bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da, Türkiye Anayasa Platformunca düzenlenen 'Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte' temalı programında önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan 'Özerklik Öz yönetim adı altında devlet içinde devlet kurmaya çalışanların dünyayı başına yıkarız' dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
MİLLETİMİZ ARTIK ANAYASA MESELESİNE EL KOYMUŞTUR
Bu mesele herhangi bir kurumun ve şahsın değil, bizatihi milletimizin meselesidir. Bu meseleye hassasiyet sahibi sivil toplum kuruluşlarımızın öncülük etmesi herhangi bir meselesi değildir. Toplum yeni anayasaya sivil toplum kuruluşlarınca sahip çıkıyor. Demokrasiye inanan herkesin milletin talebine saygılı olması gerekir. Yeni anayasa meselesi milletimizin güçlü bir talebi haline dönüşmüştür. Milletimiz, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla artık konuya el konmuştur. Yeni anayasa süreci artık hızla başlamıştır. Bu mesele millidir, yerlidir. Milli olan her meselede cumhurbaşkanı olarak ben de varım, bunu açıkça söylüyorum. Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir, yerli değildir. İthal mantıklar bize hakim oldu. Şimdi biz yerliye ve milliye dönüyoruz.
TABİKİ MÜMKÜN OLMAYININ ISLAHI DA MÜMKÜN DEĞİLDİR
Biz yeni anayasa dedikçe birileri bundan çok ciddi anlamda rahatsız oluyor. Mevcut anayasa yıllar içinde yapılan tüm tadilatlara rağmen hala 1960 ve 1980 darbelerin ruhunu yaşayan millete karşı güvensizliğin bir eseridir. Eskilerin deyişiyle tatbiki mümkün olmayanın ıslahı da mümkün olmaz... Bu işe asıl sahip çıkması gereken muhalefetin tam tersi bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. 2011 seçimlerinin ardından bu konuda ciddi bir adım attık. Grubu bulunan her partinin eşit katılımıyla bir komisyon oluşturduk. Amacımız herkesin katılımıyla mümkün olan bir anayasa metninin ortaya çıkmasını sağlamaktı. Ama onlar anayasayı oluşturmak değil engellemek şeklinde hareket ettikleri için bu çalışmalar akamete uğradı. Yeni seçimler yapıldı. Mevcut anayasa veya anayasalar bu vücuda dar geliyor. Artık bunu kaldıramıyoruz. Milletimizi temsil eden her platformda yeni anayasa meselesi konuşuluyor, tartışılıyor, gündemde tutuluyor.
BU MİLLETİN TARİHİNİ, KÜLTÜRÜNÜ O METNE YANSITALIM
Yeni anayasa çağrılarına kulak tıkamak yerine samimi bir şekilde tekliflerin gelmesi lazım. Yeni anayasa için gerek mecliste temsil edilen partilerin, sivil toplum kuruluşların sürece dahil olmalarını özellikle rica ediyorum. Barika-ı hakikat müsademe-i efkardan doğar; yani gerçeğin ışığı farklı fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkar. Çoğulcu bir anlayışla yeni anayasanın ortaya çıkmasını arzu ediyoruz. Bizdeki anayasa metinleri dayatılarak, darbe direktifleri olarak hazırlanmıştır. Darbeci anayasalarla hayatımızı geçirdik. Gelin darbecilerin değil bizatihi bu milletin yaptığı anayasayı bizden sonraki nesillere armağan edelim. Bu yeni anayasa ruhu, dili, yöntemi ile milletimizin birikimini, kültürünü, tarihini, özlemlerini yansıtan bir metin olmalı.
MİLLET HAZIR AMA ELİTİM DİYE GEÇİNENLER HAZIR DEĞİL!
60 maddede 4 parti temsilcilerin onayı var, paraflayarak söylüyorlar. Ama yok, genel başkanları buna evet demiyor. Şu anda 60 madde orada duruyor. Kimin dürüst olduğunu, sabah başka akşam başka olduğunu öğrenmek bakımından o 60 madde çok önemli bir ıspattır. Şimdi sivil toplum kuruluşlarımızın aracılığıyla milletimizin tüm kesimlerini içine alacak bir anayasa yazım süreci yürütmeliyiz. Seçkinci değil kapsayıcı anayasa metnini ancak bu şekilde ortaya çıkarmalıyız. Türk tipi başkanlık diyorduk ya, bu konuda Türkiye modeli Anayasa modeli hazırlama başarısını ortaya koylalıyız. Bu millet içinden bir anayasa yazabilecek, yapabilecek kadro bugüne kadar hazırlayamadı mı? Millet hazır da ben elitim diye geçinenler, siyasetçiler buna tam hazır değil, sıkıntı burada. Yoksa millet meydanlarda kükrüyor. Yeni anayasada hiç şüphesiz güçler ayrılığı meselesi olacaktır. Meclisimiz gazi ve kurucu bir meclistir. Yasama organı olan meclisin asli alanına yoğunlaşması sağlanlamıdır.
BAŞKANLIK MESELESİ TAYYİP ERDOĞAN'IN MESELESİ DEĞİLDİR
Hukukun üstünlüğü konusunda da hiçbirimizin itirazı olamaz. Kanunların üstünlüğü derseniz ona itiraz olur. Yargı organlarıyla yasama ve yürütme arasında eskiden beri süregelen sıkıntıların temelinde mevcut anayasanın güçlerin uyumu değil, çatışmasını esas alan anlayış vardır. Birbirlerini yıpratma yerine birbirlerini destekleme mantığı oluşturulduğunda bu sıkıntı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Biz parlamenter sistemin ülkemizde miadını doldurduğuna inanıyoruz. Başkanlık sistemine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan'ın kişisel meselesi değildir, bunu böyle değildir. Bunu belediye başkanı olduğum zaman, başbakan olduğum zaman da konuştum. Başkanlık sistemi tartışmasını akıl süzgecinden geçirmek yerine şahsıma indirgeyen herkes ülkemize ve milletimize karşı büyük bir vebale girmiştir. Bu ülkenin geleceği meselesidir. Turgut Özal başta olmak üzere hepsini rahmetle andığımız siyasi liderlerimizin tamamı Süleyman Demirel, merhum Erbakan, merhum Türkeş başkanlık sistemi konusunda olumlu görüş bildirmiştir. Şimdi onların arkasından gelenler onlara ters ifade ve beyanda bulunuyorlar.
BAŞKANLIK STK VE ÜNİVERSİTELERDE TARTIŞILMAYA BAŞLADI
Türkiye milletin kendi tercihi ve talebi olarak yeni anayasasını ve yönetim biçimi olarak başkanlık sistemini tartışabilmektedir. Bu başlı başına bir kazançtır. Halkımızın yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle ilgili daha da bilgilendirmeliyiz. Televizyon ve gazetelerde bunun anlatımı ve milletimizin bir an önce bilgilendirilmesi görevimizdir. İşte STK'lar şu anda bu adamı atmış durumda. Üniversitelerimiz, hukuk fakülteleri, uluslararası ilişkiler, ekonomi, iktisat fakültelerinde bunlar tartışılır hale geldi. Oralarda da paneller, sempozyumlar başlıyor, başlayacak. Bu iş yürüyor. Ülkemizde bu sistemle seçilen hiçbir Cumhurbaşkanının siyasi gündemden tecrit edilmiş bir şekilde sadece sembolik konumda bulunması düşünülemez. Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle çok önemli bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu gerçek Cumhurbaşkanlarının siyasi bir güç olarak görevlerini yürütecek olmasıdır. Seçimlerde pekçok taahhütte bulunarak göreve gelen cumhurbaşkanı hiç kimse kusura bakmasın sözlerinin arkasında durmak zorundadır.
BU MİLLET CUMHURBAŞKANININ GERİYE GİTMESİNE İZİN VERMEZ
Sandıktan çıkan Cumhurbaşkanının bir kenarda oturmasını bekleyen bu milleti tanımıyor, siyaseti bilmiyor demektir. Benim tanıdığım bu millet Cumhurbaşkanının geriye gitmesine izin vermez. İleriye doğru atılmış bu önemli ancak yarım kalmış hamleyi tamamlayacak olan Başkanlık sistemine geçmektir. Aynı siyasetten gelmeyen cumhurbaşkanıyla ben çalıştım. Ne getirdiğini, ne götürdüğünü ben biliyorum. Aynısı yarın Cumhurbaşkanı farklı, başbakanı ayrı olursa bu iş nasıl olacak? Bunu biz rahmetli Demirel ile rahmetli Özal'da görmedik mi? Nasıl birbirine saldırılar olduğunu gördük. Biz bunlardan ders çıkarmayacak mıyız? Sandıktan çıkan cumhurbaşkanları bundan sonra her konuda çok daha etkili olacak, çok daha cesur davranacak. Bu kriz halinin yaşanmasını beklemeden bugünden tedbir almak gerekir. Yani Başkanlık sistemine geçmek gerekir. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrudur. Bu anlayışı dışlayan bir anayasanın sakat doğması demektir.
KOALİSYON ZEMİNİ OLUŞUNCA YAMYAMLAR ORTAYA ÇIKTI
Eğer mevzuat amcayla bu işi yürütmeyle kalksaydık başaramazdık. Onun bizi bağlayıcılığına evet demediğimiz için bu işi başardık. Ama birileri de hep söylerim ya bürokratik oligarşi, o gelir senin önüne mevzuatı koyar, yasaları koyar sen de bunun üstünden kalkamazsın. Hele bir de korkak siyasetçiysen korkarsın, başaramazsın. 7 Haziran'dan sonra ortalık kan gölüne döndü mü? Koalisyon zemini ortaya çıkınca bunu fırsat bilen yamyamlar ülkemizi kan gölüne döndürdü. Başkanlık sistemi mutlak istikrarla Türkiye'yi bu risklerden koruma özelliğine sahiptir. Tamamen başkanın sorumluluğun üstleneceğinden yasama ve yargı işini çok daha rahat yapacaktır. Birtakım kasıtlı kişi ve çevreler başkanlık sistemini üniter yapımızla anlatmaya kalkışıyor. Biz ne diyoruz, tek millet diyoruz. Ardından ne diyoruz tek bayrak. Rengini şehidimizin kanından alan bayrağımızdan başka bir bayrak asla bu semalarda dalgalanamaz diyoruz. Tek vatan diyoruz. 780 bin kilometre vatan toprağında herhangi bir operasyona, ameliyata asla göz yumamayız diyoruz.
PARALELE DÜNYAYI DAR ETTİK ÖZERKLİK İSTEYENLERE DE EDERİZ
Adı ve söylemi ne olursa olsun hiçbir devlet paralel devlet, paralel yapıya izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Sözde cemaat adı altında devlet içinde paralel yapı oluşturmak istiyenlere dünyayı dar ediyorsak, özerklik yönetimi altında devlet içinde devlet kurmaya çalışanların da dünyayı başlarına yıkarız bunu böyle bilmeleri lazım. Biz tek millet, tek vatan, tek vatan, tek bayrak derken meseleyi parçalanma edebiyatıyla ele alanlar art niyetlidir, bölücünün başta gidenidir. Biz birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Biz sadece ülkemizi daha büyütmenin, milletimizi daha güçlendirmemizin çabası içerisindeyiz. Bu şekilde hareket ettiğimizin şahidi milletimiz yani sizlersiniz. Bu topraklarda milli ve yerli olan kim varsa hepsinin başımızın üzerinde yeri vardır. Milletin karşısında kim varsa onunla mücadele etmek de bizim namus meselemizdir. Bu millet sahipsiz değil, bu devlet köksüz değil. Bu millet balık hafızalı değil.