Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün Beştepe'de görüşme yapmasıyla birlikte Millet İttifakı partileri CHP ve İYİ Parti de bir sürpriz şekilde bir araya geldi.
Erdoğan'ın, AK Parti grup toplantısında Cumhurbaşkanlığı seçimi için 50+1 barajının düşürülmesi için parlamentoyu işaret etmesinin ardından İYİ Parti Genel Merkezi'nde yapılan toplantının sonrası parti liderleri Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara erken seçim çağrısında bulundu.
Kılıçdaroğlu görüşme öncesi 'Gündemdeki aciliyet üzerine saat 16.00'da Millet İttifakı ortağımız İYİ Parti Genel Başkanı Sn. Meral Akşener ile görüşmeye gidiyorum' ifadelerini kullanmıştı. 'Acil gündemden' erken seçim çıktı.
Görüşmenin ardından konuşan Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Mutfaklarda yangın var. Türk Lirası olağanüstü değer kaybediyor fakat çözüm üretecek organ yok Türkiye'de. Normalde Merkez Bankası'nın fiyat istikrarıyla uğraşması gerekirken işlevini bırakmış, Türk Lirası'nın değer kaybetmesi, dövizin yükselmesine seyirci olarak bakan bir kurum. Fiyat istikrarı konusunda yasal olarak yetkilendirilen bir kurum nasıl olur da seyirci kalır. Müdahale edemiyor. Rezervi yok. 128 milyar doları buharlaştırdılar. Nereye gittiği hala belli değil. Net rezervi eksi 35 milyar dolar. Müdahale edilemiyor. Bütün bunlara karşın bizim bir sorumluluğumuz var. Bu gidişe sessiz kalmak doğru değil.
Çözüm üretsinler diyoruz. Ekonominin gidişi konusunda bir şeyler söylesinler diyoruz. Türk Lirası'nın erimesini nasıl durduracaklar. Bu konuda birisi çıkıp bir açıklama yapsın diyoruz karşımızda bir duvar var. Açıklama yok.
'SORUMLULUK HİSSEDEN BAŞKANLAR OLARAK BİR ARAYA GELDİK'
Sorumluluk hisseden genel başkanlar olarak bir araya geldik. Saraydakilerin keyfi yerinde.
Garip bir yapıyla karşı karşıyayız. Türk Lirası eridikçe Türkiye ekonomik standartların tamamen altında bir ülke çıkıyor karşımıza. Her şeyi ucuzlamış. Fabrikaları ucuzlamış, kurumları ucuzlamış. İhracat yapacağız, cari fazla vereceğiz. Tamamen akıl dışı. Bilgi dışı, bilim dışı. Böyle zırvalıklarla, saçmalıklara ekonomi yönetilemez. Yönetemediğinizi biliyoruz. Merkez Bankası'nın ya müdür ol çık açıklama yap ya da Merkez Bankası'na müdahale etmeyi doğru bulmuyorsan müdahale etme. Koskoca bir kurum dünyada itibarsızlaştırıldı.
Kendisine açık ve net çağrıda bulunuyorum. Yönetemiyorsun. Milletin sırtına daha fazla yük yükleme. Bu kadar yükü bu millet çekemez. Bir an önce Türkiye'nin seçime gitmesi gerekiyor. Yazıktır, günahtır. İster emekliye, ister işçiye, ister memura, ister apartman görevlisine sorun. Herkes feryat ediyor. Bir zam yağmurudur gidiyor. Ülkemizi seven, ülkemizin insanını seven bir siyasal anlayışla açık ve net çağrımızı yapıyoruz. Ülkeyi yönetemiyorsunuz. Bir an önce seçime gidin. Yeni bir hükümet gelsin, bu ülke doğru dürüst yönetilsin.'
Kılıçdaroğlu'nun arından söz alan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener ise şu konuşmayı gerçekleştirdi:
'Türkiye'de tencerenin kaynayamadığı, işsiz gençlerin iş bulamadığı, umudunun da kalmadığı, üniversite mezunu çocuklarımızın garsonluk yapmak üzere Kanada'ya, Avustralya'ya gitmek için yol aradıkları, tencere kaynatamayan kadınların dertlerini benim kulağıma anlattıkları ve 23 aydır ilçe ilçe,esnaf esnaf, il il yaptığım gezilerde gittikçe ağırlaşan bu ekonomik tabloyu bizzat yerinde görmüş bir şahıs olarak şu an itibarıyla Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartların tahminimizden öte vatandaşlarımızı etkilediğini ve bu şahsım devletinin, bu partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ülkemizi uçuracak, aşıracak, kaçıracak söylemlerinin dışında tam tersine yere çaktığı ve büyük bir ekonomik problemle yani fakirlik anlamında büyük bir problemle karşı karşıya olduğumuzu, ekonomisi iyi olmayan devletlerin bağımsızlığının da olmayacağını bilen insanlar olarak biz vatandaşlarımıza bir çare gösterebilir miyiz diye soruyoruz.
Doları gelirken sordum. 10.50 olduğu, hani 'Dolarla maaş almıyorum, banane' diyebilen 5 ve 10 maaşlı saeay danışmanlarına söyleyecek sözümüz yok. Ama bu hem ihracatımızı, hem ithalatımızı, hem çiftçimizi, hem besicimizi, hem sanayicimizi, hem esnafımızı, üreten herkesi etkilediğine ve elektrik faturalarından zaten bizar olan hem evlerimizin hem esnafımızın hem işletmelerimizin bu kışı nasıl geçireceğini, ısınma probleminin çok ciddi bir biçimde karşımızda durduğunu, yoksulluğun öyle böyle değil, çocuklarımızı bodurluğa ittiğini ve buna karşılık ekonomi kitabı yazıp onunla övünen ve devleti kendinin gören bir kişinin kararlarına, hislerine, duygularına, bilgisine, görgüsüne bağlı bir hükümet sisteminin Türkiye'yi getirdiği nokta ortada. Öncelikle vatandaşımızın, milletimizin derdine çözümleri üretip acil çözüm reçetelerini ortaya koyup kamu önüne koymaya, ekonomi kurmaylarımızın bir araya gelmesine karar verdik.
Sayın genel başkanımızın acil seçim, hemen seçim çağrısına katılıyorum. Çünkü seçimden başka yapacak çare yok. Geçen sene kurban bayramıydı sanıyorum. Ağır krizle karşı karşıya kaldığımız bir dönemde sayın Erdoğan'a 'Memleket masasını topla' demiştim. 'Ortak bir tutum alalım' demiştim. Aslında bugün o çağrıyı yapmam lazım ama o gün ağzım yandığı için, o dönem inanılmaz hakarete uğradım. Dolayısıyla artık yolun sonu görünmüştür.'