Tarih: 24.11.2021 12:13

Türkiye'nin kredi risk primi son 1 yılın zirvesinde

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’nin kredi kredi risk primi (CDS), 2021 Mart ayındaki Türkiye Cumhuriyet Merkez Başkanlığı değişikliği sonrasındaki seviyesini de geride bırakarak 489 baz puan ile 1 yılın zirvesine tırmandı. CDS en son 2020’nin kasım ayında ekonomi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (MB) yönetiminde değişiklik yaşanmadan hemen önce bu seviyelerde bulunuyordu.

Geçen yıl kasım ayında Lütfi Elvan’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Naci Ağbal’ın ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasıyla Türkiye’nin risk primi 1,5 ay içerisinde 566 baz puan seviyesinden 306 baz puana kadar gerilemişti.

İzlenen sıkı para politikasıyla beraber CDS 2021’in şubat ayında 283 baz puana kadar gerileyerek son yılların en düşük seviyesini görmüştü. Risk primi bunu takiben mart ayında Naci Ağbal’ın TCMB Başkanlığı’ndan alınarak yerine Şahap Kavcıoğlu’nun atanmasıyla 306 baz puan seviyesinden 482 baz puana kadar tırmanmıştı.

Sonrasında kademeli bir şekilde gerileyerek eylül 2021’de 367 baz puana kadar inen Türkiye’nin kredi kredi risk primi, faiz indirimlerinin başlamasıyla beraber 22 Ekim’de 464 baz puana kadar tırmanmış, kasım ayı başında 400 baz puana kadar gerilemişti.

Türkiye böylece Venezuela ve Arjantin'den sonra risk oranı en yüksek üçüncü ülke oldu.

CDS NEDİR?

Kredi risk primi, bir kredinin geri ödenmeme riskinin tespit edilmesini ve bu riske karşı kredinin sigortalanmasını sağlayan bir değerleme enstrümanıdır. Sigorta şirketleri borçların ödenememesi halinde alacaklının alacaklarını sigortalayan bir sözleşme satar ve bu sözleşmenin fiyatı da ülkenin CDS primidir.

HİPERENFLASYON BAŞLAYABİLİR

Societe Generale stratejistleri, Türk lirasına olan güvenin azalmasıyla insanların bankalardan varlıklarını çekebileceğini, finansal piyasalardaki istikrarın bozulabileceğini ve Türk lirasındaki değer kaybının bir hiperenflasyon dönemine yol açabileceğini belirtti.

HT Bloomberg'in aktardığı habere göre, Societe Generale stratejistleri, yayımladığı bir araştırma raporunda Türk lirasındaki değer kaybıyla beraber en kötü senaryo olarak insanların bankalardaki varlıklarını çekme riskinin önemli derecede arttığını belirtti.

Kurdaki değer kaybını durdurmak için seçeneklerin kısıtlı olduğunu belirten stratejistler, düşük döviz rezervleri düşünüldüğünde sermaye kontrolünün ya da acil bir faiz artırımının seçenekler arasında bulunabileceğini ifade etti. Stratejistler, acil bir faiz artırımının daha olası bir senaryo olduğunu fakat mevduat çekme limiti gibi bazı sermaye kontrolü araçlarının kullanılmasının da mümkün olduğunu söyledi.

Türkiye’nin bir ödemeler dengesi kriziyle karşı karşıya kalacağını henüz düşünmediklerini belirten Societe Generale stratejistleri, şirketlerin 2018’den beri döviz yükümlülüklerini ciddi şekilde düşürdüklerini ve borç çevirme oranlarının hala yüksek olduğunu dile getirdi.

'TÜFE'YE 7 PUAN YANSIYABİLİR'

Societe Generale, Türk lirasına olan güvenin azalmasıyla insanların bankalara koşabileceğini, finansal piyasalardaki istikrarın bozulabileceğini ve Türk lirasındaki değer kaybının bir hiperenflasyon dönemine yol açabileceğini belirtti.

Gelecek aylarda TÜFE’nin muhtemelen yüzde 30’a doğru yükseleceğini belirten banka, Türk lirasında eylülden beri yaşanan yüzde 35’lik değer kaybının gelecek aylar TÜFE’ye 7 yüzde puan olarak yansıyacağını söyledi.

Bankacılık sisteminden para çıkışlarının yaşanabileceğini ve bankacılık istatistiklerinin gelecekte daha az güvenilir olabileceğini belirten Societe Generale, kurdaki değer kaybının devam etmesi halinde hanehalkı döviz mevduatlarında ve döviz mevduatlarının tamamında bir düşüş yaşanabileceğinin altını çizdi.

Banka son olarak 2-5 yıllık getiri eğrisinin giderek düzleşeceğini ve burada da bazı işlem önerileri olduğunu belirtti.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —