Fener'de sorumlular sessiz!

EuroLeague’de ‘Türk Derbisi’ne ev sahipliği yapan haftada Anadolu Efes, Ergin Ataman faktörü ile zaferi kucaklayan ekip oldu. Fenerbahçe Beko’da ise, Djordjevic’in ‘hayalet yönetimi’ne basketbol şubesinin sorumlularından herhangi bir

Spor 28.11.2021 10:23:21 0
Fener

EuroLeague’de iki derbinin olduğu haftayı geride bıraktık. Önce, bizi daha yakından ilgilendiren derbiye bakalım: Fenerbahçe, evinde Anadolu Efes’i ağırladı.

Efes’in çok düşük bir şut yüzdesiyle geçtiği ilk yarıda Fenerbahçe için işler yolunda gözüküyordu. Dördüncü periyotta da fena değillerdi, ta ki Larkin işin içine girene kadar. Fenerbahçe’nin başında bir “coach” olmadığı maçın bitimine 1 dakika kala ortaya çıktı. 41 saniye kala öne geçen Anadolu Efes, maçı 5 sayı farkla (84-89) kazanırken, Djordjevic’in neden en kritik pozisyon öncesinde mola almadığı anlaşılamadı.

Fenerbahçe’de Henry sezonun en iyi oyununu oynadığı halde en kritik yerlerde yaptığı akıl almaz hatalarla mağlubiyete giden yolun taşlarını döşedi. Shayok, beklenmedik ölçüde etkiliydi. Polonara iyiydi. Ama Vesely’nin öfke sorunu bence maçın kırılmasıydı.

3. faulün ardından itirazdan teknik faul çalındı. Sonra da, Moermann’a gereksiz bir faul yaparak, zaten basket-faul oldu, oyun dışı kaldı.

Gelelim, Anadolu Efes cephesine. Maçı, Efes kazanmadı. Ergin Ataman kazandı. Aradaki fark kadro kalitesinden çok, coach yeterliliğiydi. Anadolu Efes, “buradan asla dönmez,” denen bir maçı Ergin Ataman’ın tecrübesiyle çevirdi ve Fenerbahçe’yi kendi evinde devirdi.

Geçen yazımda, Djordjevic ile “eli kulağında yollar ayrılır,” demiştim. El, artık kulakta. Fenerbahçe ile sonuncu Zalgiris arasında sadece bir galibiyet fark kaldı. Tabii, bu işin esas sorumlusu Basketbol Şubesini üç senedir yöneten ve takımı başarısızlıktan başarısızlığa sürükleyen Sertaç Komsuoğlu’dur. Ne tuhaf, Sertaç Bey sorumluluk almak yerine ölü taklidi yapıyor. Sanki basketbol şubesinden sorumlu yönetici kendisi değilmiş gibi asla bir şey söylemiyor.

İkinci derbi Fransa’daydı, daha doğrusu Monaco’daydı. Mike James’in ne yapacağı belli değildi. Malum, son maçta coach ile tartışıp soyunma odasına gitmişti. Monaco-Asvel karşılaşmasında da “belirsiz” bir performans sergiledi. Aynı dakika içinde çok kötü ile çok iyi kararları beraber verebildi.

Asvel’in eksiği çoktu ama en nihayetinde onlar bir “takım”. Yani, Monaco’nun olmadığı şey. Ve, mesela EuroLeague finalinde olsa belki de uzun seneler çok tartışılacak bir top elden çıktı kararıyla Asvel maçı kazandı. Orta sahadan atılan üçlük, 0.1 kala eldeydi ama 0.0’da çıkmış gibiydi. Bence acilen küsuratı Olimpiyatlardaki iki rakamlı yapmak lazım. Bu maç unutulacak ama finalde olsa kızılca kıyamet kopardı.

Zirvede yüzler gülüyor. Barcelona, Zalgiris’i; Real Madrid ise Baskonia’yı güle oynaya geçti. CSKA, çok zorlandığı maçta Bayern’i son topta yendi. Son birkaç dakikada Clyburn öyle bir oynadı ki galibiyeti CSKA’ya değil de doğrudan Clyburn’e yazsak yeridir.
Panathinaikos çok ihtiyacı olan galibiyete Zenit karşısında uzandı. Maça 0-10 başlasalar da Papagiannis ve Nedovic önderliğinde kazanmayı bildiler.

Haftanın sürpriz sonuçlarından ilki Berlin’den geldi. Alba, Maccabi’yi 91-86 yendi. Sakatlıklarla boğuşsa da senelerdir Avrupa’nın rn iyi şutörleri arasında gösterilen Marcus Eriksson 5/8 ile galibiyetin mimarıydı. Bence hedefi olan bir takımda şans bulma zamanı geldi de geçiyor.

Unics Kazan da beklentileri aşmaya devam ediyor. Kızılyıldız’a deplasmanda 98 sayı attılar. Maçı başta koparıp bir daha da arkalarına bakmadılar. Haftanın sürprizi ise Olympiacos’tan geldi: 72-93. İlk periyodu 8 üçlük isabetiyle tamamlamışlardı. Maçı ise 33’te 18 gibi inanılmaz bir yüzdeyle bitirdiler. 18 üçlük isabet bulduktan sonra yenilmek pek de mümkün değil. Üçlük yağmuru, Milano’nun ikinci yarıda direncini ve umudunu da kırdı. Devrede 45 sayı bulmuşlardı ama ikinci yarıda ancak 27 sayı atabildiler.
Çanlar Sertaç Komsuoğlu ve Sasha Djordjevic için çalıyor. Hem de gümbür gümbür!

pano.jpg


Perşembe 14.6 ° / 10.5 °
Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °