Güney Afrika ve Botsvana’da dokuz kişide görülen ‘B.1.1.529’ varyantı, ‘süper varyant’ olarak nitelendiriliyor ve 32 mutasyona sahip olduğu biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), şimdiye kadar Afrika, Asya ve Avrupa’da ‘Omicron’ adı verilen varyantın görüldüğünü duyurmuştu.
Diken’den Mesude Erşan'a konuşan Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, yeni varyantın daha ağır tabloya yol açıp açmadığının henüz bilinmediğini ama daha fazla bulaşıcı olmasının büyük bir tehdit potansiyeli taşıdığını söyledi.
Omicron’un önceki varyantlara kıyasla, tespit edildikten sonra daha kısa sürede ‘endişe verici varyant’ olarak sınıflandırıldığını hatırlatan doçent, “Virüsün seyrini izlemek ve yeni özelliklerinin getireceği dinamiklere bakmak gerekiyor. Ancak çok sayıda mutasyon içeriyor. Dünya Sağlık Örgütü ön kanıtlara dayanarak bu varyantın yeniden enfeksiyon riskini artırdığından söz ediyor” diye konuştu.
'AŞI ORANLARININ DÜŞÜK OLMASI OMICRON'UN ETKİSİNİ ARTIRIR'
Türkiye’de yaklaşık 14 haftadır, yedi günlük ölüm ortalamasının 200’ün üzerinde olduğunu hatırlatan Yavuz, şu uyarılarda bulundu: “Daha önce böyle yüksek bir plato görmemiştik. Ölüm sayılarımız artar, sonra tedrici olarak düşerdi ama şimdi 13-14 haftadır ortalama 200 üzerinde ölüm var. Anladığımız kadarıyla hastaneler, sağlık kurumları zorlanmadıkça daha sıkı tedbirler konusunda harekete geçilmeyecek. Şu anda bile yayılım çok yüksek düzeyde. Yeni varyant ne olur, nasıl olur, nereye evrilir henüz bilmiyoruz ama Omicron’suz bile toplumsal yayılımımız yüksek. Veriler hiç açıklanmadığı için kesin bir şey söylemek mümkün değilse de toplumsal aşılanmanın istenen düzeye ulaşamaması ölümlere yansıyor olabilir. Bu da Omicron varyantı tehdidine karşı bizi çok daha duyarlı hale getiriyor. Omicron bütün dünyada etkisini gösterirse, biz bundan çok daha kötü etkileniriz. Çünkü vaka sayılarının artması, ölüm ve ağır hasta sayılarına da zaten otomatik olarak yansıyacaktır.”
'EKİM ORTASINA KADAR GERİYE BAKMAK LAZIM'
Yavuz, bugün görülen Omicron vakalarının en az 14 günlük (virüsün kuluçka süresi) geçmişi bulunduğunu söyledi.
Doçent, Türkiye’nin aldığı sınır önlemlerinin bundan sonrası için etkili olduğunu ancak geriye dönük olarak ekim ortasından beri varyantın tespit edildiği ülkelerden gelenlerin de mercek altına alınması gerektiğini vurguladı.
Yavuz, “Önümüzdeki haftalarda muhtemeldir ki Omicron varyantıyla ilgili pek çok farklı ülkeden, çok sayıda farklı bildirimler gelecek. Resim yavaş yavaş oturmaya başlayacak” dedi.
ÖNLEMLER ÖNEMİNİ KORUYOR
Yeni varyantın PCR testiyle ‘şüpheli varyant’ olarak yakalanabildiğini hatırlatan Yavuz, “Bu önemli bir nokta. PCR testi bunu ilk aşamada ayırt edemiyorsa da şüpheli bir varyant şeklinde yakalayabiliyor. Testin ikinci aşamasında da adı koyulabiliyor” dedi.
Salgının başından beri konuşulan önlemlerin bu gün itibariyle eskisinden çok daha fazla önem kazandığını vurgulayan Yavuz, şöyle devam etti: “Test stratejilerimiz, izolasyon ve karantina bu yeni aşamada çok daha önemli hale geldi. Yeni varyant bize virüsü yakından izlemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Salgın yönetiminde genetik analizlerle virüsün değişip değişmediğine bakmak, takip etmek gerekiyor. Bu izleme, değerlendirme birçok açıdan önemli. Çünkü ilk basamakta kullanılan PCR testleri de genetik değişime göre güncellenmek durumunda. Farklı genetik dizilimi olan virüs dolaşımdaysa, PCR testlerinde bunu yakalayabilmek için bu analizlerden çıkan sonuçlarla o testleri güncellemek gerekiyor. Aksi taktirde yakalanamaz, çok daha yüksek bir salgın dinamiğiyle karşı karşıya kalınabilir.”
YOKSUL ÜLKELER AŞIDAN MAHRUM KALIYOR
Bulaşıcı hastalıklar ve salgınların süreceğini buna karşılık dünyada büyük bir aşı eşitsizliği sorunu bulunduğunu belirten Yavuz, şu ifadeleri kullandı: “Bu eşitsizlik giderilmek yerine daha da arttı. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) yaklaşık bir ay önce bir analizi paylaştı. Buna göre, G-20 ülkelerinde kişi başına aşı temini ve aşılanma oranı Afrika ülkelerinden 15 kat, yoksul ülkelerin tümünden beş kat daha fazla. G-20’deki aşı miktarı geriye kalan bütün ülkelerin üç katının üstünde. Afrika’nın toplamına aşılanma oranı yüzde 5’in altında. Aşı hayır işine döndü. Zengin ülkelerin, yoksul ülkelere bağışına dönüştü. Zengin ülkeler, Uluslararası Aşılama Programı COVAX’a bir milyar 300 milyon doz aşı bağışlamaya taahhüt etmişlerdi. Bunun üçte birini bile yerine getirmediler. Yeni varyant, aşılanma şansına erişemeyen ülkelerden dünya geneline yayılırsa çok daha kötü tablolarla karşı karşıya kalabiliriz.”