Bahçeli, partisinin grup toplantısının ardından Alparslan Türkeş anması esnasında yaşanan saldırıya ilişkin sorulan soruya etkinliğin yapıldığı Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait salonda yapılmasına ilişkin Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı hedef almıştı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bahçeli'nin sözlerine grup toplantısı kürsüsünden yanıt vererek, 'Bahçeli, Gazi Meclisi'mizin çatısı altında çıktı, Sayın Mansur Yavaş'ı tehdit etti. Neymiş, Mansur Bey bu arkadaşların nefesini ensesinde hissedecekmiş. Yok öyle yağma, Mansur Yavaş'ın arkasında biz varız, Ankaralılar var. Yalana, talana, yoksulluğa ses çıkarmayacaksınız, sonrada çıkıp tek derdi Ankara'ya hizmet olan belediye başkanımızı tehdit edeceksiniz. Ayıptır, ayıp' dedi.
Akşener'in gündeminde iktidarın ekonomi politikası vardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının ardından döviz kurunun yükseldiğini söyleyen Akşener, 'İktidardakilerin başımıza bela ettiği bu ucube sistemin zararlarını hep birlikte yaşıyoruz. Bu zararın sorumluları yaşadıklarımı görmüyor, gerçeklerimizi duymuyor. Çünkü sarayın oluşturduğu paralel bir evrene hapsoldular. Sefaya dalıp, milletten koptular' ifadelerini kullandı.
'O CAHİLCE KONUŞTUKÇA ENFLASYON ARTIYOR'
Akşener'in konuşmasından satır başları şu şekilde:
Ekonomimizin Sayın Erdoğan'la imtihanı devam ediyor.
Bu arkadaş hala utanmadan, sıkılmadan televizyonlara çıkıp 'faiz sebep, enflasyon neticedir' demeye devam ediyor. O cahilce konuştukça dolar zıplıyor. O cahilce konuştukça enflasyon artıyor. O cahilce konuştukça olan her zamanki gibi milletimize oluyor. İnsanlarımız fakirleşiyor, gençlerimiz işsiz kalıyor.
Bir arkadaşımız bu cahilliği anlatmak için 'Şemsiye sebep, yağmur neticedir' diyor. Şemsiyeyi açarsan yağmur yağar, şemsiyeyi kaparsan yağmur durur. İşte size Erdoğan'ın olağanüstü mantık örgüsü. Bu tezi savunan ciddi bir makale bile yoktur. Bu tezin yanlış olduğunu anlatan bir makale de yok. Öyle bir cahillikle karşı karşıyayız ki bilimsel olarak incelemeye bile gerek duymamışlar.
Buna rağmen maalesef bu cahillik koca bir ülkeyi bu teze mahkum etmeye devam ediyor. Gerçekten ibretlik. Dünyada parası değer kaybederken milleti zenginleşen hiçbir ülke yoktur. Sayın Erdoğan, bir zamanlar 'Para tıpkı bayrak gibi, milli marş gibi bir ülkenin itibarını, bağımsızlığını simgeler' diyordun. Nereden nereye... Dün bunları söylerken, bugün memleketi düşürdüğün duruma bak. Bugün paramızın değerini düşürerek gönlerdeki bayrağımıza el attınız. Bugün paramızın değerini düşürerek itibarımızı lekelediniz, bağımsızlığımızı tehlikeye atıyorsunuz. Bu sorumsuzluğun neticesinde 'Teslim olmayız' dediğin güçler bugün Ordu'da Giresun'da çiftçimizin fındık bahçelerini satın alıyor. Türkiye'nin her yerinde ucuza arsa kapatıyor. O güçler, bugün Türkiye'de 3 kuruşa fabrika satın alıyor. Türk insanının alın teri o güçler tarafından sömürülüyor.
'UCUBE SİSTEMİN ZARARLARINI YAŞIYORUZ'
İktidardakilerin başımıza bela ettiği bu ucube sistemin zararlarını hep birlikte yaşıyoruz. Bu zararın sorumluları yaşadıklarımı görmüyor, gerçeklerimizi duymuyor. Çünkü sarayın oluşturduğu paralel bir evrene hapsoldular. Sefaya dalıp, milletten koptular.
Kasım ayında bütçe görüşmeleri vardı. İYİ Parti olarak görüşmelere aktif olarak katıldık. Arkadaşlarımız milletimizin sorunlarına ve beklentilerine çözüm olması için 19 önerge verdiler. 19 önergemizin tamamı Cumhur İttifakı tarafından reddedildi. Bunların her biri milletimizin dertleri için üzerinde hassasiyetle çalışılmış önergelerdi. Mesela yükseköğretimde öğrenim gören öğrencilerimizden yalnızca 414 bini burs alabiliyor. Biz, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesine 8 milyar 500 milyon lira ilave ödenek verilsin böylece 1 milyon öğrencimize ayda bin lira burs verelim dedik onlar hayır dediler.
Mesela biz, 3600 ek göstergeyi verelim, bunun için Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesine 7 milyar 250 milyon lira ekleyelim. Onlar, 'Biz 3600 ek gösterge sözümüzden döndük' dediler. EYT'li kardeşlerimiz için adım atalık dedim, onlar ne halleri varsa görsünler dediler.
İçinde tarıma destek, orman yangınları için hazırlık, bebeklere bez ve mama desteği var, kadınlara maddi destek var, yoksul vatandaşlarımıza kış için ısınma yardımı var, esnafımıza pandemi destekleri var, sağlık çalışanlarımız için ek kadro var. Biz, milletimizin sorunlarını çözelim, onlar millet bizim umurumuzda değil dediler.
'ERDOĞAN'IN GÖZÜNE GİRMEK İÇİN SAÇMALAMA KABİLİYETİ ÖNEMLİ KRİTER'
Her hafta birbirinden fantastik açıklamalarla karşılaşıyoruz. Belli ki Sayın Erdoğan'ın gözüne girmek saçmalama kabiliyeti önemli bir kriter taşıyor. Benzin istasyonlarında araç kuyrukları oluşuyor vatandaş zamdan önce deposunu doldurma derdine düşmüş ama empati yoksunu bir vekil çıkıp 'Zamdan değil, araç bolluğundan yaşanıyor' diyor. Simit 3.5 olmuş, milletimize beslediği engin sevgisiyle bildiğimiz bir AK Parti yönetici, 'Bizden önce dağlarda aç yaşayan insanlar vardı' diyor.
'MİLLETİN NEFESİ ASIL SİZİN ENSENİZDE'
Bahçeli, Gazi Meclisi'mizin çatısı altında çıktı, Sayın Mansur Yavaş'ı tehdit etti. Neymiş, Mansur Bey bu arkadaşların nefesini ensesinde hissedecekmiş. Yok öyle yağma, Mansur Yavaş'ın arkasında biz varız, Ankaralılar var. Yalana, talana, yoksulluğa ses çıkarmayacaksınız, sonrada çıkıp tek derdi Ankara'ya hizmet olan belediye başkanımızı tehdit edeceksiniz. Ayıptır, ayıp siz hükümetin küçük ortağısınız. Milletimiz sizden; zamlara, işsizliğe, yoksulluğa, pahalılığa çare bekliyor. Siz ise utanmadan salon basma peşindesiniz. Millet sizden memleketi içine düşürdüğünüz durumun hesabını vermenizi bekliyor. Siz ise gündem saptırma peşindesiniz. Milletin nefesi asıl sizin ensenizde. Siz ise sandıktan kaçacak yer arıyorsunuz. Millet iradesinden, hesaptan kaçış yok. O sandık milletimizin önüne gelecek. O gün geldiğinde nefesi de iradeyi de karşınızda göreceksiniz.
Bu iktidar paramızı pul etti. Bu iktidar kınadığı ne varsa daha beterine dönüştü. Sayın Erdoğan ne zaman sıkışsa eskinin akaryakıt kuyruklarından, önlenemeyen fiyat artışlarından söz eder. 2021'in Türkiye'sinde durumlar nasıl? Akaryakıt kuyrukları, kotalı satışlar var mı? Var. Önlemeyen fiyat artışları var.
Birkaç gün önce Sakarya'da karşılaştığım tekstilci bir kardeşim, 'İthal edilen kumaşlara dolar olarak da zam yapıyorlar' diyor. Sayın Erdoğan ve arkadaşları gerçek durumu görmezden gelseler de ülkemizde kur da enflasyon da almış başını gidiyor.
Sakarya milletvekilimiz Ümit Dikbayır eşiyle birlikte her ay pazar ve market alışverişi yapıyor. Her ay aynı listeyle aynı ürünleri alıyor. Milletimizin gerçek enflasyonunu ölçüyor. Son alışverişi de birlikte yaptık. Bir sene önce 558 lira 17 kuruşa yaptıkları alışverişi, bir sene sonra 871 lira 94 kuruşa yaptık. Bir sene önce 15 lira 75 kuruş olan ayçiçek yağı, bir sene sonra 29 lira 95 kuruşa aldık. Bir sene sonra milletin enflasyonun yüzde 50,76 olarak hesapladık.
'ASGARİ ÜCRET EN AZ 4 BİN OLMALI'
Önümüzdeki günlerde TÜİK'in yıllık enflasyon oranını göreceğiz. Maaş zamları da buna göre belirlenecek. Biliyoruz ki Tayyip beyi üzmeyen istatistikler kurumu yani TÜİK sarayı memnun etmek için elinden geleni ardına koymayacaktır. Gizlenen gerçeklerden Saray memnun olacak ama milletimizin gerçekleri değişmeyecek.
Asgari ücret en az 4 bin TL olmalıdır. Ancak mevcut uygulamayla bekar bir asgari ücretlinin eline 4 bin lira geçmesi durumunda bunun işverene maliyeti en az 6 bin 574 lira olacak. İktidarın beceriksizliği nedeniyle zaten iflasın eşiğine getirilen işverenimiz için bu maliyet malesef karşılanabilir değildir. Bu durumda ne istihdamı artırabiliriz ne de güvencesiz çalışmanın önüne geçebiliriz. Nitekim geçmiş verileri incelediğimizde işgücü maliyetlerindeki ciddi artışların kayıt dışı istihdamı arttırdığını, asgari ücretle çalışanların toplam çalışanlar arasındaki payını yükselttiğini, fazla almasına rağmen asgari ücretle SGK'yı kaydedilenlerin sayısının arttığını görüyoruz. İşveren maliyetini düşük tutan ama işçinin eline geçen tutarı arttıran bir çözüme ihtiyacımız var.
'TÜRKİYE'NİN KARŞILAYAMAYACAĞI BİR PARA DEĞİL'
Bizim asgari ücret önerimiz brüt ücretin yüzde 22 artırılıp 4 bin 360 liraya çıkartıldıktan sonra çalışanlarımıza devlet tarafından 555 lira ek bir ödeme yapılarak ellerine geçen net ücretin 4 bin lira olmasıdır. Bu sayede işçinin eline geçen parayı yüzde 41,5 arttırıp, işverene olan maliyeti ise ÜFE'nin yaklaşık yarısı olacak şekilde yüzde 24 seviyesinde tutuyoruz. Bu önerimiz ilk etapta bütçeye 106 milyar liralık bir maliyet getiriyor. Bu önerilerimiz hayata geçtiği takdirde vatandaşımız borçlanmadan tüketebileceği için iç talep sürdürülebilir şekilde artacak hem de işverene olan maliyeti artmadığı için 350 bin yeni istihdam sağlanacak. Bu para Türkiye'nin karşılayamayacağı bir para değil.
'SANDIK UFUKTA BELİRDİ'
İktidarın 2021 bütçesinde engelli vatandaşlarımıza yeterli gördüğü kaynak bütçenin sadece yüzde 1'i civarındaydı. Halbuki bu oran İngiltere'de yüzde 6,4 seviyesinde. Üstelik desteklerin gerçek ihtiyaç sahiplerine gidip gitmediği konusunda da soru işaretleri var. Yetkiyi aldığımızda engelli vatandaşlara verdiğimiz desteği arttırıp, bu destekleri gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız. İYİ Parti iktidarında engelli vatandaşlarımız engel türüne ve şiddetine bakılmaksızın bir iş sahibi olacak. İşgücü piyasasından dışlanmayacak. Korumalı istihdam yerine destekli istihdam modelini gerçekleştireceğiz. Böylelikle engelli vatandaşlarımız istedikleri firmayı ve iş koçlarını seçebilecekler.
Erdoğan ve arkadaşları bu ülkeyi yönetemiyor. Gün gibi ortada, sandık ufukta belirdi. İYİ Parti iktidarı hiç olmadığı kadar yakın.. Memleketi bu iktidarın elinden kurtarıp yetkiyi aldığımızda Türkiye nasıl yönetilirmiş herkese göstereceğiz. Çünkü bu bir zihniyet, liyakat, vizyon meselesi. Onların zihniyetinde insanlarımızı fakirleştirmek Türkiye'yi Bangladeş'e çevirmek var. Bizim vizyonumuzda Avrupa ile rekabet eden güçlü ve zengin bir Türkiye var.