AY: Maalesef, her siyasi parti eğitimi başka türlü anlıyor ve ülke yararına olacak sistemde anlaşmıyor. 1-3 Aralık’da Milli Eğitim Şurası toplanacak. “ Bu ülke daha epey acı çekecek, dün Ankara’da CHP bir çalıştay yaptı, orada da durum farklı değil, kendi inanmışları ya da kesin inançlıları ile sistemi yeniden kurmayı umuyorlar.” Bu paragrafı açar mısınız!
ÖZDEMİR: Aslında kısmen değindim yukarıda bu hayat sahneleri ve ortak yaşama kültürü ile alakalı bir durum, “fırsatı ele geçiren” kendi görüşlerini diğerlerine dayatmak istiyor, “eğitim değil şartlandırmak” istiyor. Bu çağda bu mümkün değil, ama “çatışma üreten, enerjinin boşa gitmesini sağlayan” bir durum. Kimse mahallesinin dışına çıkmıyor, çıkanlara ise iyi gözle bakmıyorlar, aslında ne varsa çıkma cesaretini gösterenlerde var.
AY: Eğitimle ilgili çok yararlı kitaplar yazmışsınız. Geri dönüşleri nasıl? Öğretmenler okuyor mu? Neden yazmak gereği hissediyorsunuz?
ÖZDEMİR: İşim yazmak, ben bu ülkenin bir akademisyeniyim, bu milletin parası ile okudum, yurt dışına gittim bunun hakkını vermek gerekir. Okuyorlar bazen çok ilginç anekdotlar alıyorum, kitabınızda şöyle bir örnek var diye, hoşuma gidiyor. Tatlı, bir anda pişmez. Uğraşmak, zaman vermek lazım.
AY: Günümüz çocukları; iletişim araçlarının çoğalması, şehirleşme, içe kapanma v.b. sebeplerle gerçek ile sanal gerçeği ayıramayacak, sosyalleşme sorunları yaşayacak, ekip çalışmalarına katılmak istemeyecek mi?
ÖZDEMİR: Şimdi yeni bir çağa giriyoruz, biyo-teknoloji çağı, sanal, artırılmış gerçeklikler, bir çok sosyal mecrada sunulan içerikler çocukların gerçek ile sanalı ayırmasını zorlaştırıyor. Dediğim gibi toplum, okul ve aile teorisi birlikte düşünülmeli. 30 katlı apartmanı yapıp çocuğun eline ipad’i, bilgisayarı vererek insan yetişmiyor. Şehirleşme anlayışımız, oyun alanları, gezi yolları, park anlayışımız eğitim anlayışımız ile birlikte ele alınmalı.
AY: “Hamaseti, olmayan bir geçmişi özlemeyi bırak, öğretmen ve eğitim yöneticilerini kendi temel rollerine odaklanmalarını sağla, duygusallığı bırak profesyonel eğitim ekibini sahaya sür. Veliden rol çalma, rolünü kaptırma.” diyorsunuz…Nasıl olacak ya da olabilir mi?
ÖZDEMİR: Her politik görüşün geçmişte bir Nirvana’sı var ve hepimizi oraya götürmeye çalışıyor. Mevlana’nın dediği gibi “Ne kadar güzel şey var ise hepsi geçmişte kaldı can cağızım, Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Yeni şeyler söylemeyince sistemin dengesini geçmişte arama eğilimi artıyor, geçmişi ihya etme girişimleri artıyor. Oysa bu hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Eğitim gelecek erimli olmalıdır.
AY: “Üniversiteleri yönetmenin ayrı bir uzmanlık ve eğitim gerektirdiğini bile kabul etmeyen bir yönetim anlayışımız var. Branş ne olursa olsun, makama gelince her işi yapar anlayışı her yeri kaplamış. Oysa başkaları dekan veya rektör olacak kişiye bunu bir yıl önce haber verip hazırlık yapmasını ve profesyonel eğitim almasını şart koşar ama dert etmeyin bunlar bizi kıskanan ülkeler.” Çok doğru bir söylem. Neden bizde olmuyor? Neyimiz eksik?
ÖZDEMİR: Kültür meselesi, kabul edelim bu konularda çok yeniyiz. Bologna Üniversitesi 1088’de kurulmuştur, bizde üniversitelerin Cumhuriyetle başladığını varsaysak bile çok yeni. Bir de batılılar evrimci değişimi, biz devrimci değişimi benimseriz. Kurumlar işlevsiz olana kadar bekler, sonra radikal farklı bir sisteme geçer. Oysa gerekli olan sürekli iyileştirme anlayışı ile kurumları geliştirmektir. Medreseyi, köy enstitüsünü evrimleştirebilseydik bugün durum farklı olurdu. Çağdaş yönetimden de uzağız, açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik bizim kurumlarımızda yok, her hukuksuz iş yapanın yanına kar kalıyor. “Eğitim felsefesinin” olmayışı üniversiteleri de etkiliyor, tüm gruplar üniversiteleri ele geçirmeye çalışıyor. Üniversiteyi özgür rekabete açıp yarışarak, en iyileri seçmeyi üniversiteleri onlara bırakmayı hiçbir siyasi yapı istemiyor. Adamlar değişsin sistem yerinde kalsın anlayışı hüküm sürüyor. YÖK’e şiddetle karşı olanlar iktidara gelince onunla hemen uzlaşıyor. Bütün yetkileri verdiğiniz kurum maalesef kendini geliştirmiyor, gittikçe büyüyor işlevsizleşiyor, sistemin üzerinde yük oluyor.
AY: Sn. Hocam, bu yararlı söyleşi için çok teşekkür ederim.
ÖZDEMİR: Ben çok teşekkür ederim.