TTB'den yapılan yazılı açıklamada, 'Haziran 2018 genel seçimleri sonrasında uygulamaya giren partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte, cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan bütçe önerilerinin dördüncüsü, “2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi”, 15 Ekim 2021 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Bütçe teklifinde gelir olarak, 1 trilyon 449 milyar TL gösterilmesine karşın, giderlerin toplamı 1 trilyon 751 milyar TL. Cumhurbaşkanlığının bütçe teklifinde giderler gelirden 302 milyar TL daha fazla. Başka bir ifadeyle, 2022 bütçe teklifinde açık, bütçe gelirinin %20’sinin üzerinde. Cumhurbaşkanlığı dördüncü defadır denk bütçe hazırlayamıyor. Yanlış anlaşılmasın, bütçe gelirleri hiçbir zaman giderlerden daha fazla olmuyor. Tam tersine giderler her zaman gelirlerden daha fazla oluyor. Çünkü alınması gerekenlerden alınmıyor.' denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
'Holdinglerden, şirketlerden alınmakta olan kurumlar vergisinin oranı 90’lı yıllarda %46 iken AKP hükümetleri döneminde hızla azaltılarak, bugün için %22’ye çekilmiştir. Bunun bir sonucu olarak, cumhurbaşkanlığı 2022 bütçe gelirlerinin 1 trilyon 430 milyar TL’sini (%98.7) vergi gelirlerinden bunun da yalnızca 183,1 milyar TL’sini (%12.8) kurumlar vergisi olarak sağlamayı teklif etmektedir. Yanı sıra, gelir vergisi başta olmak üzere doğrudan vergilerle ve dolaylı vergilerle bütçe gelirlerinin yaklaşık %85’i doğrudan asgari ücretlilerden, işçilerden, memurlardan, küçük esnaftan, köylüden, küçük çiftçiden vb. dar gelirlilerden, yoksulardan alınması planlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, cumhurbaşkanlığı 2022 bütçe gelirlerini çok kazanandan az, az kazanandan çok vergi alarak sağlamayı teklif etmektedir. Eşitsizlikleri, yoksulluğu daha da artıracak bu teklif kabul edilemez, adil değildir. Reddediyoruz. Bütçe gelirleri başta kârdan, ranttan, faizden olmak üzere gelirlerden sağlanmalı, KDV, ÖTV vb. dolaylı vergiler kaldırılmalıdır. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınacak adil bir bütçe teklifi hazırlanmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanmış olan 2022 yılı bütçe teklifi bir önceki yılın bütçesine göre, TL bazında %30,1’lik bir artış içeriyor görünse de Merkez Bankası’nın 19 Kasım 2021 tarihli dolar kuruna göre %1,2’lik bir eksilme içermektedir. Henüz teklif aşamasında yaşanan bu eksiltme 2022 yılı içinde başta sabit gelirliler, işsizle, esnaf ve yoksullar olmak üzere, geniş toplum kesimleri için önemli bir sorun kaynağı olacaktır. Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı için 160 milyar 184 milyon 44 bin dolarlık bir bütçe önermiş olmasına karşın, 2022 yılı için 158 milyar 27 milyon 44 bin dolarlık bir bütçe önermektedir. Son altı ay içinde Cumhurbaşkanı’nın hemen her faiz açıklaması sonrası yeni zirvelere ulaşan döviz kurundaki gelişmeler dikkate alındığında, azalma daha da belirginleşecektir. Bu durum, yoksullaşmayı ve kamu hizmetlerinde kısıtlanmaları daha da artıracaktır. Kabul etmiyoruz. Bütçe gelirleri kurumlar vergisinde sağlanacak artışla artırılmalıdır.
Merkezi Yönetim Bütçesi içinde Sağlık Bakanlığı bütçesinin payı, yıllar içinde büyük bir değişiklik göstermemektedir. Son üç yılın merkezi yönetim bütçe teklifi incelendiğinde, genel bütçenin 2020 yılında %5,27’si, 2021 yılında %5,77’si ve 2022 yılında da %6,63’ü (116 milyar 37 milyon TL) Sağlık Bakanlığı bütçesinin başlangıç ödeneği olarak teklif edilmiştir. Sağlık Bakanlığı bütçesi başlangıç ödeneği, Türk Lirası (TL) bazında bir önceki yıla göre 2020 yılında yaklaşık %22’lik, 2021 yılında yaklaşık %32’lik ve 2022 yılında da yaklaşık %50’lik artış içermektedir. Bununla birlikte, Sağlık Bakanlığı’nın teknoloji ve sarf malzemesi giderlerinin büyük bir bölümü ile şehir hastanelerinden hizmet satın alma ve kira bedeli tamamen dövize dayalı olduğundan, TL’de yaşanan değer kaybı (devalüasyon) dikkate alındığında, söz konusu artışın başka bir boyutu ortaya çıkmaktadır. Buna göre, 2022 yılında bir önceki yıla göre artış %50 değil, şimdilik kaydı ile dolar bazında %13,6, avro bazında da %16,8’dir.
'Sağlık Bakanlığı bütçesi göçmenler ve mülteciler de dikkate alınarak artırılmalı'
Sağlık Bakanlığı bütçesinin yurttaşların tümüne “eşit” olarak bölüştürüldüğü kabulüyle ve göçmenler ile mülteciler de bunun dışında tutulduğunda bile 2022 yılı boyunca kişi başına TL bazında 1.352,4 TL, dolar bazında 122,2 dolar ve avro bazında da yalnızca 108,0 avro ayrıldığı görülmektedir. Bakanlık bütçesinden çalışan gideri ve sosyal güvenlik kurumlarına devlet pirimi gideri çıkartıldığında, kalan 66 milyar 780 milyon 913 TL üzerinden kişi başına bir yıl için 778 TL’lik, 70 dolarlık ya da 62 avroluk bir sağlık hizmeti sağlanacağının cumhurbaşkanlığı tarafından planlandığı ve teklif edilmekte olduğu ortaya çıkmaktadır. Yetmez. Sağlık Bakanlığı bütçesi göçmenler ve mülteciler de dikkate alınarak artırılmalıdır. Sağlık Bakanlığı 2022 yılı bütçesi, cumhurbaşkanlığı teklifinin üç katına çıkartılmalı, 350 milyar TL olmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı tarafından TBMM’ye sunulan Sağlık Bakanlığı 2022 Yılı Bütçe Teklifi programlar ve ekonomik sınıflandırma düzeyinde incelendiğinde, sağlık hizmeti sunumu kapsamında iki ana programın varlığı görülmektedir. Bunlardan biri “Koruyucu Sağlık”, diğeri “Tedavi Edici Sağlık” programıdır. Sağlık Bakanlığı, 2022 yılı bütçesinde başlangıç ödeneğinin %33,4’ünün (38 milyar 728 milyon 653 bin TL) koruyucu sağlık programına, %64,2’sinin de (74 milyar 524 milyon 34 bin TL) tedavi edici sağlık programına ayrıldığı görülmektedir.
'Sağlık Bakanlığı bütçesinde koruyucu sağlık programına ayrılan meblağ en az 5 katına çıkartılmalı'
Teklifte yer alan her iki ana program kapsamında, Sağlık Bakanlığı tarafından istihdam edilen çalışanlar için yapılacak maaş/ücret gideri ile sosyal güvenlik devlet primi gideri dışarıda tutulup hesaplama yapıldığında, Sağlık Bakanlığı 2022 yılı başlangıç ödeneğinde doğrudan koruyucu sağlık programı için ayrılan meblağın 28 milyar 718 milyon 587 bin TL’ye, doğrudan tedavi edici sağlık programı için de 37 milyar 74 milyon 615 bin TL harcanmasının planlandığı görülmektedir. Buna göre, cumhurbaşkanlığının Sağlık Bakanlığı bütçe teklifinde göçmen ve mülteciler dışarıda tutulduğunda, koruyucu sağlık hizmetleri için 2022 yılı boyunca kişi başına yalnızca 334,70 TL, 30,25 dolar ya da 26,73 avro harcanma yapılmasının planlanmış olduğu ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da açıklandığı gibi, 2022 yılında COVID-19 pandemisiyle mücadelenin yoğunlaşarak devam etmesi öngörülmektedir. Neredeyse iki doz COVID-19 aşı bedeline denk gelen bu planlama toplumu önlenebilir bir hastalığa ve ölüme mahkûm etmek demektir. Kabul edilemez. Sağlık Bakanlığı bütçesinde koruyucu sağlık programına ayrılan meblağ en az 5 katına çıkartılmalıdır.
AKP hükümetleri ile birlikte, benzer ekonomik kategorideki ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’nin de emekçi sınıflar, işçiler, köylüler, kendi hesabına çalışanlar vb. için kara deliklerinden önemli birisi de “Kamu Özel Ortaklığı” kapsamında yürütülen hizmet sunumu, yatırım, bakım ve onarım vb. faaliyetler için şirketlerle yapılan sözleşmeler oluşturmaktadır. Bilindiği gibi, ister şehir hastanesi, ister köprü, ister hava alanı, isterse otoyol vb. için olsun kamu özel ortaklığı kapsamında yapılan sözleşmelerin özü değişmemektedir. Gelinen aşamada bütün açıklığı ile kanıtlandığı gibi, tümünde temel hedefin, ülkenin kamusal kaynaklarının döviz bazında ulusötesi sermaye ile taşeronları yerli sermaye gruplarına aktarılmasıdır. Söz konusu sözleşmeler, kamuya ait arsaların tahsisinden, inşaat için kredi verilmesine, gelmeyen hasta ve yolcu için ya da geçmeyen araç için şirketlere karşı döviz bazında borçlu olmayı kabul etmeye kadar bütünüyle toplumsal yarar karşıtı olan birçok uygulamayı barındırmaktadır.
Sağlık Bakanlığı bütçe teklifinde halen hizmet sunmakta olan şehir hastanelerine, 2022 yılı itibarıyla, tedavi edici sağlık programı kapsamında hizmet alımı için 7 milyar 473 milyon TL, yatırım kullanım (kira) bedeli ve zorunlu hizmetler karşılığı olarak da 14 milyar 91 milyon 904 bin TL olmak üzere, toplam 21 milyar 564 milyon 904 bin TL ödenmesinin planlandığı görülmektedir. Söz konusu bedel, Sağlık Bakanlığı’nın tedavi edici sağlık programına ayrılan toplam bedelin %28,9’unu, çalışan ücreti ile sosyal güvenlik kurumuna devlet pirimi giderinin çıkartılması sonrasında kalan tedavi edici sağlık programı toplam bedelinin ise %58,2’sini oluşturmaktadır. Kabul edilemez. Şehir hastaneleri için yapılan ödemeler durdurulmalı, yapılmış olan sözlemeler hiçbir tazminat ödenmeden feshedilmeli, şehir hastaneleri devlet hastaneleri olmalıdır.
'Şehir hastaneleri işletmecileri için ayrılan ödenek Sağlık Bakanlığı’nın diğer kurumlarına aktarılmalı'
Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2019”daki en son verilere göre, Bakanlık, 895 adet yataklı tedavi kurumuyla hizmet sunmaktadır. Bunlardan 10’unu şehir hastaneleri oluştururken, Bakanlık bünyesindeki Sağlık Bilimleri Üniversitesi kapsamındaki Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, Ağız ve Diş Sağlığı Hastaneleri ile il ve ilçe Devlet Hastanelerinin toplam sayısı 885’dir. Sağlık Bakanlığı 2022 yılı bütçe teklifinde yer alan tedavi edici sağlık programı için ayrılmış bütçe kapsamında söz konusu 895 hastanenin giderlerinin karşılanması hedeflenmektedir. Tedavi edici sağlık programı bütçesinden şehir hastaneleri için şirketlere yapılacak ödemeler ile çalışanlar için yapılacak maaş/ücret gideri ve sosyal güvenlik devlet primi gideri çıkartıldığında arta kalan 15 milyar 509 milyon 711 bin TL ile 885 hastanede tedavi edici sağlık hizmetlerinin sunulması planlanmaktadır. Cumhurbaşkanlığının tedavi edici sağlık hizmetleri bütçe teklifi Sağlık Bakanlığı kurumları arasında önemli ayrımlar yaratmaktadır. Kabul edilemez. Şehir hastaneleri işletmecileri için ayrılan ödenek Sağlık Bakanlığı’nın diğer kurumlarına aktarılmalıdır.
'Sağlık Bakanlığı bütçesinin hedefi şirketlere, yandaşlara kaynak aktarmak değil, sağlıklı toplum olmalı'
Bunların yanı sıra, bilindiği gibi Türkiye’de emek gücünü satarak yaşamak zorunda olanların tümü gibi hekimler ve sağlık emekçileri de AKP hükümetleri döneminde daha da yoksullaşmış ve geçinemez hale gelmiştir. Bütçe teklifinde hekimlerin maaş ve emekli aylığına etki edecek 7200 ek göstergenin uygulanması ve özel hizmet tazminat oranlarının yükseltilmesiyle maaşlarda en az %150 oranında artış yapmaya olanak verecek düzenleme yapılmalıdır. Aylık gelirde performans ücretinin payı %10-15’i geçmemelidir.
Sağlık Bakanlığı bütçesinin hedefi şirketlere, yandaşlara kaynak aktarmak değil, sağlıklı toplum olmalıdır.'