Tarih: 21.12.2021 13:24

Yılbaşının kökeni Nardugan bayramı

Facebook Twitter Linked-in

Güneş anlamına gelen nar ile doğan kelimesinin eski formu olan dugan kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur. Tatarlar, Başkurtlar ve Çuvaş Türkleri tarafından da kutlandıkları bilinmektedir. Bu tarihlerde ölümsüzlük timsali olarak kabul edilen Akçaçam süslemesi yapılmakta idi. Türk mitolojisinde insanların bu ağaçtan türediğine inanılır, ağacın civarında kopuzla şarkılar söylenir ve geleneksel Türk oyunları oynanırdı. Nardugan, Roma ve Antik Yunan halklarınca da farklı adlar altında kutlanmış bir bayramdır.

ESKİ TÜRKLER VE NARDUGAN BAYRAMI

Nardugan bayramının kutlandığı Akçaçam, eski Türk inancında yeryüzünün tam ortasında yer alan bir “hayat ağacı” niteliği taşır. Bu ağaç, bir motif olarak pek çok kilim ve halıya işlenmiştir. Gecenin kısalıp gündüzlerin uzadığı tarih aralığında olan 22 Aralık tarihinde gece ve gündüz, bu inanışa göre mücadele etmektedir. Uzun süren savaşlar sonucunda geceyi mağlup eden gündüz muzaffer olmuştur. Nardugan, güneşi kendilerine geri verildiği için eski Türkler tarafından dua edilen bir bayramdır. Burada ismi geçen Akçaçam sadece Orta Asya coğrafyasında yetişmektedir. Kimi kaynaklarda bayramın Türkler vasıtasıyla diğer kültürlerle tanıştığı geçmektedir. Aynı zamanda Nardugan, eski Türklerin kutladığı Koçagan ve Paktıgan bayramları ile fonetik açıdan da uyum sergiler.

NARDUGAN BAYRAMI VE TARİHİ

Ayaz ve her açıdan can yakan çileli kış günlerinin insanlara yaşattığı bu zor koşulların yerini mutluluğa ve eğlenceye dönüştürmek için yapılan eğlenceler tarihsel süreçte ritüele dönüştü. Asırlar boyunca özellikle Orta Asya Türkleri bu kutlamaları hep sürdürerek geleneksel hale getirdiler. Fakat bu inançlarını görselleştirmek ve hayatın devam ettiğini göstermek adına ve de bu ritüeli daha belirgin hale getirmek için akçam ağacı süsleme geleneği oluşturdular.

Özellikle Şaman Türkler doğaya ait her ögeye aşırı önem vermişler ve bireysel hayatlarında da doğayı hayatlarının merkezine koymuşlardır. Bu nedenle en önemli simgeler ağaçlar dolayısıyla ormandır.

Türkler için çok anlam ifade eden ve hayatın her şeye rağmen akıp gittiğini simgeleyen akçam ağacı da tarihsel süreç içinde çok önemli kutsal geleneklerden biri oldu.

Şaman Türklerin inancına göre; akçam, yeryüzünün tam merkezini sembolize ediyordu. Yalnızca Orta Asya’da büyüyen akçam ağacı, “hayat ağacı” olarak Türklerin yaşamında çok anlamlı bir yer elde etti. Özellikle hayata bağlılığı ve doğanın köklü kudretini sembolize eden hayat ağacı, günümüzde bile tüm Anadolu’da özellikle el sanatlarıyla uğraşan kadınların yaptığı tüm işlerde ana motif olarak daima kullanıldı.

Günlük yaşamdaki giydikleri kostümlerden evlerinde kullanmak için dokudukları halı ve kilimlere kadar muhakkak tüm geleneksel sanatlarında hayat ağacı figürü kullandılar.

NARDUĞAN (Nar = Güneş, Tugan/Dugan = Doğan) Doğan Güneş

Özellikle, 22 Aralık’ta büyük bir mücadele ile gündüzün geceyi yenmesi zaferini akçam ağacının etrafında kutlayan Şaman Türkler, bu gelenekle, güneşin zaferini dolayısıyla güneşin yeniden doğuşunu kutlarlardı. Güneşin yeniden doğuşu, “yeniden diriliş” olarak kabul ediliyordu.

Türkler, Güneş’e “nar” derlerdi. Tugan kelimesi de etimolojik olarak günümüzde de 'doğan' olarak aynı anlamı taşımaktadır. Günümüzde de 'doğmak' anlamına gelen tugan, asırlardır öz Türk dilinde aynı anlamı taşımaktadır.

Bu özel bir doğa olayı çıkışlı ayinle ilgili olan Nardugan sürecinde Tanrı Ülgen’e dualar edilir ve dileklerin kabulü için akçam ağacına çeşitli renkli kumaş süsler bağlanırdı. Ren geyiği yani Sagun’un ana vatanı Orta Asya’dır. Ayaz Ata bu geyiğin çektiği kızağa biner. Bu geyiğin sonraları Hristiyan dünyasında sembol olan Noel baba geyiği olarak kullanılma ritüelinin kökeni Orta Asya’dır.

Her yıl geleneksel olarak kutladıkları Nardugan (Güneşin Doğuşu) kutlamaları yaklaşınca evlerini tertemiz yaparlardı. Bayram günü en güzel ve en temiz elbiselerini giyinirlerdi. Tanrı Ülgen’e sunmayı istedikleri hediyeleriyle grup halinde yürüyerek şarkılar eşliğinde yaşadığı bölgedeki en büyük ve en güzel akçam ağacının altında toplanırlardı. Akçam ağacın altına toplanınca Tanrı Ülgen’e dualar ederek hediyelerinin ona ulaşması için akçam ağacının altına hediyeler sunarlardı. Üstelik bu hediye verme töreninde Ayaz Ata’ya eşlik eden torunu olarak kabul edilen “Kar Kız” da bulunurdu.

Genç kızlar ve kadınların ağacın dallarına bağlanması için aile fertlerine yetecek kadar yaptıkları bantları herkese dağıtırdı. Grupların içinde bulunan genç kızlar da yanlarında getirdikleri süslü kumaşları törene katılanlara dağıtırlardı. Bu dağıtılan süslü bantlar genellikle koyun, keçi gibi hayvanların kılından eğirerek dokunur ve üstlerine hayat ağacı motifleri işlenirdi. Ritüel esnasında neşe içerisinde hayat ağacının dallarına bu figürlü rengârenk bantlar bağlanırdı. Günümüzde de ağaca çaput bağlayarak dilekte bulunma geleneği Orta Asya kökenli olup evliya veya yatır türbelerinde devam etmektedir. Bu bir eğlence ritüeliydi. Törene katılanlar akçam ağacının altına Tanrı Ülgen’e dileklerini, hediyelerini bırakıp ağaca bantlarını astıktan sonra ağacın etrafında şarkılar söyleyerek dans ederlerdi.

Eğlence bitimi, öncelikle aile büyükleri olarak nineler, dedeler, tüm yaşlılar ziyaret edilir, hürmet gösterilirdi ve hep birlikte önceden hazırlanmış yemekler büyüklerin evlerinde birlikte yenilirdi. Yemek sonunda en leziz tatlılar ve şekerlemeler ikram edilirdi.

Türklerin Hristiyanlığa geçişi sonrasında Orta Asya'daki Türklerin bu geleneği, Hunların Avrupa’ya göç etmesiyle beraber evirilerek güçlü bir şekilde başka ülkelere, kültürlere ulaştı ve buralarda da kutlanmaya başlandı. Hristiyan toplumu bu geleneğe sahip çıkıp farklı isimler kullanarak günümüze kadar taşıdı. Bu kültürün Orta Asya kültürleri dışında farklı isimlerle de olsa Hristiyan dünyasında da yer etmesini sağladı.

Tarih sürecinde Orta Asya’dan batıya göç eden Türklerin Hristiyanlığı seçmesi sonucu teolojik olarak İsa Peygamber’in doğumuyla tarihsel ve kültürel bağlantısı olmayan bu Nartugan ve Ayaz Ata ritüelinin asırlar sonra İsa Peygamber’in doğumuyla ilişkilendirilmesi, yakın çağın insanının yarattığı bir davranış biçimidir.

Ayrıca, Sümerolog Sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın bu önemli kültürel Türk geleneği ilgili detaylı belgelere dayanarak kaleme aldığı bilimsel eserleri mevcuttur.

 

haber: enpolitik




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —