Ferhat Erdem; THM’de, Çalgı Standardizasyonu ve Metot Şarttır…(2)

Ferhat Erdem; THM’de, Çalgı Standardizasyonu ve Metot Şarttır…(2)

“Sipsi” Sanatçısı Ferhat Erdem ile yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz…..

AY:Dirmil’de çalgı yapımcılığı ile uğraşan var mı? Onları da araştırdınız mı?

ERDEM:Dirmil, merkez konumundaki yerleşim yerlerine uzak olması nedeniyle kültürel zenginliğini yakın zamana kadar muhafaza edebilmiştir. Yörük yaşamını sürdüren diğer bileşenlerle iletişim halindeyken, farklı kültürlerle yakın zamana kadar pek teması olmamıştır. Bu da kendi kendine yetebilme becerisini kazanmasına vesile olmuştur. Yerleşim yerlerine olan uzaklık yerelde kullanılan çalgı yapımcılarının ortaya çıkmasına veya çalıcıların kendi çalgılarını kendilerinin yapmasına neden olmuştur. Günümüzde ise hem geleneksel usüllerle hem de modern aletler kullanarak sipsi yapan ustalar mevcuttur. Bu yapımcılar profesyonel müzik icracılarına çalgı temin etmektedirler.

AY: Yerel müziklerin, iletişim araçları ile çalınmasının etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

ERDEM: Yerel kültürde üretilen müziklerin ses veya görüntü kayıtlarıyla, günümüzün dijital ortamlarında yer alması, ulaşılabilir olması önemlidir. Söz konusu iletişim araçlarında yer alan müziklerde, kaynak kişinin icra biçimi (saz/ses) kayıt altına alındığı dönemin o bölgeye/yöreye ait müzik anlayışı hakkında bilgi edinilmesini sağlaması adına önemlidir.

 AY: “Yerel müziklerin notaya alınmasının, onların gelişmesine engeldir” görüşü var. Siz ne dersiniz?

ERDEM: Yerel müziklerin modern yaşam tarzının getirdiği müzik anlayışına yenik düştüğü gerçeğinden yola çıkarak, vakit kaybedilmeden kayıt altına alınması gerekmektedir. Kayıt altına alınan bu folklorik ürünlerin standartlaşmış çalgılar baz alınarak ve detaylar göz önüne alınmadan (kendi içindeki polifonik sesler, yerel ritim kalıp ve yürüyüşleri) notalama yapılması yereldeki icra zenginliğini kaybettirmektedir.

AY: Halk çalgılarında orkestrasyon yapılmalı mı?

ERDEM: Halk ezgilerimizin polifonik yapılarının ortaya çıkarılması notaya alınma süreçleriyle başlamalı. Çok seslendirme çalışmaları gerekli fakat, her türkü için bu çalışmalar yapılmayabilir. Türkiye’de halk ezgilerinin çok sesli çalışmaları genellikle ana melodinin geleneksel çalgılarla çalınması, batı sazlarının ise kendileri için yazılan partitürleri çalmaları şeklinde yapılmaktadır.

Bu tarz çalışmaların yanısıra, halk çalgıları orkestraları için -bazı ülkelerde yapıldığı gibi- müziğin kendi içinde barındırdığı polifonik yapılar ortaya çıkarılacak şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.

AY: Halk çalgılarının geliştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ERDEM: Halk çalgılarımızın birçoğu yüzyıllar içerisinde çok az gelişim ve değişim göstermiştir. Örneğin yörük müzik kültürü içerisinde kullanılan çalgılardan çifte sipsi, yörük kemanesi, çoban düdüğü gibi bireysel kullanımdaki çalgılar yerleşik yaşama geçildikten sonra, çalgıların birlikte müzik yapma yeteneklerine uyum sağlayamadıkları için icracıları ve yapımcıları azalmış, hatta bitmiştir. Bu nedenle halk çalgılarının diğer çalgılarla uyumlu bir şekilde müzik icraları gerçekleştirebilmesi için standardizasyonlarının yapılabilmesi ve çalgı metotlarının ortaya konulması gerekmektedir.

AY: Teke yöresinde çoğu ezginin sözü ve oyunu var. Antalya’da bir kongrede sevgili Sümer Ezgü sahne almıştı. Teke havalarını söylerken seyirciler sahneye çıktı ve farklı figürlerle ama ritmi bozmadan oynadılar. Ama, biz teke yöresi halk oyunları ekiplerinde aynı hareketleri görüyoruz. Neden?

ERDEM: Göktan hocam, Teke Yöresi ezgi, ritim ve çalgı çeşitliği açısından oldukça zengin bir bölgedir. Bu zenginlik kullanılan çalgılar aynı olsa da çalma üsluplarındaki farklılık,ezginin ritmi aynı olsa da farklı figürlerle oynanan oyunlar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bunun nedenleri arasında farklı bölgelere yakınlıkları gösterilebilir. Bu faktör konuşulan dile de yansımaktadır.

AY:Dirmil yöresi müziklerinin varyant ezgileri de notaya alınmış mı?

 

ERDEM: TRT Türk Halk Müziği ve Oyunları Müdürlüğü’nün varyant ezgilere olan soğuk yaklaşımı, ne yazık ki yüzlerce türkünün repertuar dışında kalmasına sebep olmuştur. Bunun böyle olduğu repertuvardaki ezgi sayısından da bellidir. Oysa varyan/çatal ezgiler bölgelerinin müzikal kimliğine bürünmüş ise mutlaka değerlendirilmeli, notaya ve kayıt altına alınmalıdır. Dirmil yöresi müziklerinde bir hayli varyant ezgi ve türkü olmasına karşın, ne yazık ki yukarıda ifade etiğim nedenden dolayı notaya alınmamıştır.

AY: Sayısı 48 olan Konservatuvarların “Halk Müziği” alanında gerekli çalışmayı yaptığını düşünüyor musunuz?

ERDEM: Konservatuvarların öncelikle içinde bulunduğu il veya bölgenin halk kültür ürünlerini bilimsel yöntemler kullanarak işin içine öğrencileri de katarak ve derleyip toparlaması, kayıt altına alması ve yayınlaması gerekir. Bu okulların bölgelerinde etkin olduklarını düşünmüyorum. Standart bir eğitim verildiğini, örneğin kaybolmakta olan yerel çalgılara öğrencinin yönlendirilemediğini görmekteyiz. Yapılan derleme gezilerinin de türkü toplamak veya halk oyunları/dansları figürlerinin kayıt altına almak şeklinde olduğunu düşünüyorum. Konservatuvarlardan mezun olan öğrenciler o kurumun ürünleridir bence. Onların iyi yetişmiş olması o konservatuvarın iyi eğitim verdiğini gösterir.

AY: Çeşitli illerimizde kurulan Bakanlık Devlet THM Koroları/Toplulukları’nın  “Halk Müziği” alanında gerekli çalışmayı yaptığını düşünüyor musunuz?

ERDEM: Devlet THM Korolarının gerekli ve yeterli çalışmalar yaptığını düşünmüyorum. Bu korolarda görev yapan sanatçılardan bazılarının, yakın çevrelerinde gerçekleştirilen festival veya etkinliklerde görevlendirilmeleri amaçları içinde olsa bile, asıl görevlerinin geleneksel halk müziğinin yaygınlaştırılması, tanıtılması ve yaşatılması olmalı. Konserlerine katılımın oldukça düşük, halk tarafından ilgi gösterilmediğine çoğu kez şahit oldum. Nedenleri araştırılıp çözüm bulmaları gerekir.

AY: Teşekkür ederim…

ERDEM: Ben de teşekkür ederim.