Tarih: 05.01.2022 14:12

Ekonomist İbrahim Turhan'dan çarpıcı yorum: 1975'in bile gerisine düşeceğiz

Facebook Twitter Linked-in

Borsa İstanbul eski Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ekonomist İbrahim Turhan, sosyal medya hesabından döviz kurundaki ani fırlamasına, enflasyonun kontrolden çıkmasına ve zam yağmurlarına sebep olan sürecin neden yaşandığını yazdı.

Turhan, nedenleri şöyle sıraladı:

  1. Hükümete göre faizin düşürülmesi gerekiyordu. Çünkü faiz düşünce yatırımlar ve büyüme artacaktı. Merkez Bankası (MB) faizi ekonomik dengeleri bozma pahasına zorla düşürüldü. Bu uğurda bakanlar, MB başkanları harcandı. (Bu arada ne kredi faizi ne Hazine faizi düştü, o da ayrı)
  2. Haksızlık etmeyelim… Para ve kredi genişlemesinin etkisiyle 2020’de küresel salgın koşullarında gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) açısından görece iyi bir performans sağlandı. 2021 sonunda ise iki basamaklı bir büyüme hızına ulaşılmış olacak. Bunlar karnedeki iyi notlar.
  3. Unutmamak gerekir ki büyüme tek başına yeterli bir gösterge değil. Önemli olan toplumun refahı. Bunu ise ancak dünyanın diğer ülkeleriyle karşılaştırmalı bir değerlendirme yaparsak görürüz. Türkiye ekonomisinin küresel üretim içindeki payı bu bakımdan iyi bir göstergedir.
  4. Şuna bakıyoruz; Türkiye bir metre ilerlerken dünyadaki diğer ekonomiler ne kadar ilerlemiş. Herkesin iki metre gittiği bir yerde “ben bir metre ilerledim” demek haklı bir övünme olmaz. Yine, herkes bir metre giderken biz de bir metre gitmişsek ancak yerimizi korumuş oluruz.
  5. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önceki son yıl olan 2017 yılında, Türkiye ekonomisinin küresel üretim içindeki payı, yani toplumun dünya refah düzeyine oranla durumu yüzde 1,06 idi. Dünya nüfusu içindeki ağırlığımız da (81,1 milyon) yüzde 1,07 idi. Neredeyse eşit.
  6. 2020 yılında Türkiye’nin dünya nüfusu içindeki ağırlığı yine yüzde 1,07 iken ekonominin küresel üretim içindeki payı yüzde 0,85’e geriledi. Yani, Türkiye dünyanın geri kalan 190 ülkesinin ortalaması kadar refah artışı sağlayamadığı için aslında geri gitmiş oldu.

  7. 2021’de, ekonomide yaşanan bütün sorunlar pahasına yüzde 10 büyümeye ulaşılacak. Ama küresel üretim içindeki payımız yüzde 0,80’e gerileyecek. 2022’de ise tahmin edebileceğiniz üzere durum daha da kötüleşiyor. Küresel üretim tarihte ilk kez 100 trilyonu aşarken biz düşeceğiz.

  8. Geçmişle karşılaştıralım… Ekonomi politikalarını yönetenlerin 2020’de halka sağladığı görece refah düzeyi 1979 yılındaki düzeyin altındaydı. 2022’de ise 1975’in bile gerisine düşmüş olacağız. Hani Hükümetin ikide birde bahsettiği o karanlık yıllardaki düzeyden bahsediyorum !

  9. Türkiye’nin küresel üretim içindeki payının zaman içinde nasıl seyrettiğini grafikte görüyoruz. Yüzde 1’i ilk kez 2005 yılında aşmıştık. En yüksek değer ise enflasyonun düştüğü, 10 yıllık TL faizlerinin yüzde 6’ya gerilediği yıllarda sağlandı.

  10. Türkiye ekonomisinin küresel üretim içindeki payı, görece refah karışık mı geldi ? Gelin daha basit bir ölçüye bakalım; kişi başına düşen milli gelir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçmeden önce 10.700 USD idi. 2020’de 8.600 USD ile 2007’deki düzeyinin altına gerilemişti.

  11. 2021’de 9 bin dolara yaklaşacak ama bu durumda bile, Küresel Krizin etkisinin en ağır yaşandığı 2009 düzeyine ulaşmış olmayacak. 2022’de Türkiye’nin GSYH’sı 10 trilyon TL’yi geçebilir ama paranın eriyen alım gücü yüzünden kişi başına milli gelir 2006’daki düzeyine gerileyecek.

Turhan, paylaşımının sonunda ise şunlara yer verdi: 'SONUÇ: Kısacası, “yatırım, üretim, istihdam…” sloganda kaldı. Ekonomide istikrar ve öngörülebilirlik olmayınca ne yapsanız boş. Ekonomiyi büyüttük sandığınızda bile aslında geri gidiyorsunuz. Bu inattan vazgeçin. Akılla ve iktisat bilimi ile kavgaya son verin. Sağduyuya uyun.'

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —