Sanatçının bir boşluğa hitap etmediğini; bir muhatabı hedef aldığını belirten Sönmez; “O muhatap, içinden çıktığınız toplumdur. Hitabın muhatabını bulabilmesi, sanatın mahiyeti ve verdiği mesajla yakından ilgilidir” diyerek sanatçının sorumluluğunu vurguladı. İrfan Sönmez’in köşe yazısının tam hali şöyle:
HAVVA ADEM, ASIL CEHALET
Sanatçı boşluğa hitap etmez, bir muhatabı hedef alır. O muhatap, içinden çıktığınız toplumdur. Hitabın muhatabını bulabilmesi, sanatın mahiyeti ve verdiği mesajla yakından ilgilidir.
Sanatın değerini bulabilmesi için de muhatabının hassasiyetlerini, inançlarını, estetik duyarlılığını yansıtması gerekir. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak sanatı karşılıksız bırakır.
Böyle bir sanatı da sanatçıyı da toplum kusar?
Müzik bir milletin söze ritim, uyum katması, musiki ile insan ruhunun labirentlerine seslenmesidir. Sözün söyleyemediğini bazen içli bir ezgi söyler.Kimsenin dokunamadığı iç dünyanıza müzik dokunur. Musiki, kelebek kanadında ruhun yolculuğu gibidir. Bir melodi bazen yüzlerce kitabın söyleyemediğini söyler.
Sanatçı, içinden çıktığı toplumun estetik zevklerine dokunduğu ölçüde başarılı olur.
Onu yok saydığı ölçüde de onun duygu dünyasından kopar. Duyuş ve hissedişlerinin ahengini yakalayamaz.
Bizde bazıları tam da böyle yapıyor.
Sezen Aksu,güçlü, başarılı bir sanatçı, sesi ve müziği ile etkilediği geniş bir kitle var. Bir kuşak ondan ve şarkılarından çok etkilendi. Çünkü yaptığı müziğin hemen herkesin içinin bir köşesinde kalmış duygulara hitap eden yanı vardı. Masum değiliz hiç birimiz derken de, Geri dön veya sen ağlama derken de bizden bir şeyler vardı şarkılarının içinde.Onun için şarkıları hit oldu.
Fakat aynı Sezen Aksu bugün 'Şahane Bir Şey Yaşamak' isimli şarkısında 'Binmişiz bir alâmate. Gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e...' diyor.
Kimdir o cahil Havva ile Adem?
Bunu bu kutsal vatanın havasını solumuş, ezanlarını dinlemiş, kültür ve inancını yudumlamış hiç bir sanatçı söyleyemez. İnansa da inanmasa da söylememeli. Bir toplumda yaşamanın asgari şartı o toplumun değerlerini paylaşmasanız bile onlara saldırmamak, saygılı olmaktır. Bir Peygamber'e cahil demek bütün peygamberleri aynı sözün muhatabı haline getirir. Çünkü yaradılıştan bu yana bütün peygamberler aynı misyonun savunucusu ve birbirinin devamıdırlar. Yüreklerine doldurarak bize taşıdıkları ortak inancın adı İslam'dır. Müslüman yurdunda Müslümanlığın kutsallarını aşağılamak sanatçı ayrıcalığı gibi saçmalıklarla mazur görülemez. Sanatçı başka bir evrende yaşamıyor, aynı evrende yaşıyoruz. Dolayısıyla bu tip çirkin ifadeler herhangi bir gerekçe ile savunulamaz.
Sanatçı sadece bir estetik avcısı değil aynı zamanda içinde bulunduğu toplumun duygu dünyasına incelik, zerafet, güzellik katan kişidir.Sözün balı, ahengin şiiri ondadır. O ahenk tarihin nice patikalarından, geçitlerinden, dağlarından, ovalarında, ormanlarından geçerek, nice gönüle konup, çiçekten bal alır gibi her durakta kendine bir şey katarak bu güne ulaşır. Böyle kaba, saba ifadelerin ritmi ne olursa olsun vicdanlara çarparak geri döner. Sanatçı milletine yaslandığı ölçüde büyür.Milletin iç tellerine ne kadar dokunursanız o kadar büyürsünüz. Aksu'nun bu sözleri, sanatı adına da kendisi adına da tam bir hayal kırıklığı olmuştur.
Asıl cehalet, kendisini var eden toplum ve kültüre savaş açmaktır.