Ücretli öğretmenler, bugün Ankara’da önce; özlük haklarının iyileştirilmesi ve atama taleplerini içeren dilekçelerini Milli Eğitim Bakanlığı’na verdi. Öğretmenler daha sonra, Ulus Meydanı'nda basın açıklaması yaptı. Açıklamayı okuyan Ücretli Öğretmenler Tek Amaç Atama Platformu Başkanı Levent Atasoy şunları söyledi:
“HERKES SESSİZ HERKES DUYARSIZ: Cumhurbaşkanımıza, Milli Eğitim Bakanımıza, siyasi partilere ve sendikalara seslendik, çözüm istedik. Çözüm bulunmadı. Düzenlemeler yok. Herkes sessiz, duyarsız. Bizimle ilgili şu an için hiçbir adım ve düzenleme yok. Bir öğretmen asgarî ücret altında çalışır mı? Bir öğretmen yarım SGK primi ve hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışır mı? Bizler artık Ankara'ya illerden gelip çözüm bulamamaktan aciz kaldık. Bizim sesimizi kim duyacak? Hiçbir meslek grubunda bizden sahipsiz kimse yok! Bizler zor şartlar altında çalışmaktan bıktık. Kadrolu öğretmen arkadaşlarımız ile ayni işi yapmamıza rağmen aldığımız ücret çok az.
90 BİN ÜCRETLİ ÖĞRETMENİ KİMSE YOK SAYAMAZ: Öğretmenlik Meslek Kanunu içinden bizle ilgili hiçbir düzenleme yok. Ücretli öğretmenler için hiçbir iyileştirilme yok. Öğretmenlik meslek kanunu sadece kadrolu öğretmenler için mi? Bizler öğretmen değil miyiz? Doksan bin ücretli öğretmeni kimse yok sayamaz. Bütün ücretli öğretmenler gerek sosyal medya gerekse görüşmeler ila haklarını dile getirdiği halde gözler kör kulaklar sağır kalıyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz bizlere hak ettiğimiz değeri veriniz, bizlerin sesini duyunuz.
BİZE SORANLARA ÜCRETLİ ÖĞRETMENİZ DİYEMİYORUZ. UTANIYORUZ: Asgari ücret 4250 lira bizim maaşlar en çok 3000 lira. Bu nasıl adalet sorgulamaya geldik! Bizler yıllardır okuduk emek verdik hakkımız bu mudur? Eğitimin bir neferi olarak bizim hakkimiz en çok üç lira maaş mıdır? Yarım SGK primidir? Bizler ücretli öğretmenler olarak yarım SGK primi ile çalışmanın ezikliğini sinemize çekerek özveri ile çalıştık. Bıktık. Çocuklarımızı istediğimiz şekilde büyütememekten, insanca yaşayamamaktan utanıyoruz. Bize soranlara ücretli öğretmeniz diyemiyoruz. Utanıyoruz. Bir insan yaptığı işten utanır mı? Utanır hale geldik?”
