CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul’da düzenlenen Gençlik İstihdam Çalıştayı’na katıldı. Burada yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu,
Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
“TABLONUN FARKINDAYIM: Eğer çözüm konusunda halk bana bir yetki verdiyse, ben o yetkiyi sorunu yaşayanı dinleyerek kullanmalıyım. Sorunlarınız var, çoğunuz güvencesiz çalışıyor bunu da biliyorum. Bir anne ve baba için evladının işsiz kalmasının ne kadar derin bir acı olduğunun da farkındayım. Bunu yaşayan yakınlarım, akrabalarım, dostlarım var. İçinde bulunduğunuz tabloyu sizin kadar acı yaşamasam bile, farkındayım.
SİYASETİN ELEŞTİRİYE İHTİYACI VAR: Türkiye bu buhrandan nasıl çıkabilir? Eğer stratejiyi doğru ortaya koyarsak sadece sizin için değil gelecek nesiller için de çözüm üretmiş oluruz. Gençler özgürce yaşamak istiyor. Düşüncelerine Düşüncelerini ifade etmek istiyor. Siyaset kurumuna eleştiri yapmak istiyor. Bir siyasetçinin alkışa değil, sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı vardır.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOKSA TARTIŞAMAYIZ: Gençlerin siyaset kurumuna eleştirilerinin ne kadar değerli olduğunun farkına varmalıyız. Sizlerin eleştirilerinin, hayatın her alanı ile ilgili; dikkate almamız gereken birer öneri olduğunu unutmamamız gerekiyor. 4 ayaklı strateji uygulamak zorundayız. Sadece kendiniz için değil sizden sonra gelecek gençler için de destek vermeniz lazım. Bunun birinci ayağı demokrasi, düşünce özgürlüğüdür. Yargı bağımsızlığıdır. Düşünceyi ifade özgürlüğü yoksa hiçbir sorunu tartışamayız. Yargı bağımsız olmalı ki birilerinin talimatıyla hâkim bizleri içeri atmasın.
DEMOKRASİ LİYAKAT DEMEKTİR: Demokrasi olmalı ki sabahın köründe gençlerin kapılarını kırıp polis içeri girmesin. Bunlar olmadığı taktirde ülkeyi büyütemezsiniz, ülkeyi geliştiremezsiniz. İstihdam alanı yaratamazsınız. Gençleri güvencesiz bırakırsanız geleceklerini yurt dışında aramaya başlarlar. Demokrasi aynı zamanda devlette liyakat demektir. Torpile son vermek demektir.
ÖNCE DEMOKRASİ: KPSS’de Türkiye derecesine girip, mülakatta eleniyorsa bir kişi hepimizin düşünmesi lazım. Her birimizin sorumluluğu var. Bu düzeni değiştirmemiz gerekiyor. Çarpık bir düzenle ülkeyi büyütemezsiniz. Can ve mal güvenliğinin olmadığı yerde bir toplum sınıf atlayamaz. Sağlıklı, tutarlı eğitim yapılamaz. Önce demokrasi. Demokrasi olmayan hiçbir ülke gelişmemiştir.
BASKININ OLDUĞU YERDE DÜŞÜNCE İFADE EDİLEMEZ: İkinci ayak, üreten Türkiye. Üretirseniz güçlüsünüz. Üretim sadece fabrikada değil; tarlada, fabrikada, hizmet sektöründe üreteceksiniz. Öyküler, romanlar üreteceksiniz; edebiyatta üreteceksiniz. Her alanda üretecek ve ülkeyi saygın kılacaksınız. Bu ancak düşünceyi ifade özgürlüğünün olduğu ülkelerde olabilir. Baskının olduğu yerlerde, otoriter yapıların olduğunu yerlerde insanlar düşüncelerini ifade edemez. Sansür düşünceyi kısıtlamadır. Türkiye’nin üretmesi lazım. Üretmek aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın temel noktasıdır. Aksi halde siyasi bağımsızlığınız tehlikeye girer. Eğer katma değeri yüksek ürün üretemiyorsanız dünyada söz sahibi olamazsınız. Elinizde taşıdığınız cep telefonları, katma değeri yüksek bir üründür.
ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİNE DEĞER VERİYORUZ: Türkiye katma değeri yüksek ürün üretme sıralamasında en diplerde. Üniversiteleri bağımsız, özür olmayan, baskı altında olan bir ülkede katma değeri yüksek ürün üretilemez. Üniversitelerin bilimsel, yönetsel, mali özerkliğine değer veriyoruz. Aksi halde katma değeri yüksek ürün üretmezsiniz.
SOSYAL DEVLET DEĞİLİZ: Bir başka önemli nokta; güçlü bir sosyal devleti inşa etmek zorundasınız. Anayasa, ‘herkesin çalışma hakkı vardır’ der. Devlet olanakları sağlar, diyor. Peki işsizler ordusu nedir? Demek ki gerçek anlamda bir sosyal devlet değiliz, biz. Gerçek anlamda sosyal devlet olursak hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmiş oluruz. Bunun yapılması lazım. Milyonlarca genç işsizse siyasal iktidar sosyal devlet görevini siyasal iktidar, yerine getirmiyor demektir. Sosyal devlet kimsenin aç ve açıkta kalmadığı devlet demektir. Üniversite bitiren gencin babasından, annesinden harçlık istemesi, arkadaşları ile buluşamaması… Hele baba işsizse çok daha dramatik tabloları biliyoruz. Her birimizin sorumluluğu var. Benim sorumluluğum sizden daha fazla.
DEVLET TEFECİLİK YAPMAZ: KYK borçlarından söz etti bir genç arkadaşım. Sosyal devlette bir üniversite öğrencisi ailesinin geliri yetersizse sigortalı bir işi olmadığı sürece ondan para istenmesi asla doğru değildir. Bunu kaldıracağız. Evlatlarımız üniversiteye gitsin diye çaba harcıyoruz, mali durumu iyi olmayan ailelere kredi veriyoruz, çocuk mezun oluyor iş bulamıyor parayı faiziyle beraber istiyorsunuz. Devlet gençlere karşı tefecilik yapmaz. Bunu kaldıracağız. Ancak bir işe girer, asgari ücretin üzerinde gelir elde ederse o zaman taksitle anaparayı alabilirsiniz. Asgari ücretle işe başlamışsa hangi parayı isteyeceksiniz? Bunu bütün arkadaşlarına anlatmanızı isteriz.
KENDİNİZİ SİYASET DIŞINDA GÖRMEYİN: Şunu sakın unutmayın, sorunların çözüm adresi siyaset kurumudur. Hayatın her alanı siyasetle ilgilidir. Bindiğiniz otobüsü siyaset belirler. Siyaset kurumunun dışında kendinizi görmeyin. Sizler bizden daha iyi yetiştiniz. Sorunları bizden daha fazla yaşıyorsunuz ve biz buradan Türkiye’yi çekip çıkarmak zorundayız.
BU GÜCÜ KULLANIN: Bir gücünüz var, önümüzdeki seçimlerde sandık gelecek. ‘Niçin oy kullanayım, gitmek istemiyorum.’ Bunu söylediğiniz zaman işsizlik, yoksulluk olabilir ama ben duyarsızım demektir. Eğer şikayetinizi bir şekliyle giderecek makamı iktidara taşırsanız o zaman çözümde temel aktör olursunuz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez oy kullanacak, Türkiye’nin kaderini belirleyecek. Gücünüz bu. 6 milyon 300 bin gencin demokrasi, insan haklarından yana oy kullanması; ayrımcılığa karşı durması Türkiye’ye yeni bir ufuk açacak. Bu sizin elinizde. Bu gücü kullanın. Elbette sorgulayacaksınız. Her şeyi değiştirebiliriz, her güzelliği getirebiliriz. Hiçbir şey değişmese dahi düşüncelerinizi özgürce ifade edeceksiniz.
HER HAKSIZLIĞA KARŞI ÇIKIN: Biz ülkemizi seviyoruz. Kendi ülkemizde çalışmak istiyoruz. Eğer umutsuzluk varsa umutsuzluğu yaratan kaynağa bakmanız lazım. Siyasi otorite bu umutsuzluğu yaratırken siz umudun meşalesini taşımak zorundasınız. Bu bütün haksızlıklara karşı direniş demektir. ‘Ben asla umutsuz olmam, ülkenin kaderini belirleme gücüne sahibim. Yeri geldiğinde haksızlıklara karşı ben direnirim, yeri geldiğinde beraber oluruz. Biz çünkü bu ülkenin gençleriyiz’ diyeceksiniz. Her haksızlığa karşı çıkın.
BİRLİKTE MÜCADELE ETMEK MÜMKÜN: KPSS’de büyük başarılar elde edip mülakatta elenen gençlerin hakkını savunmak için MEB’e gittim. Eğer siz haksızlık karşısında susarsanız, sessiz kalırsanız siyaset yapamazsınız, güven veremezsiniz. O çabanın gençler için değerini anlamak zorundasınız. Bu mücadele hepimizin ortak mücadelesi olmak zorunda. Acımasız bir hayat var ama bunu bahara döndürmek, birlikte mücadele etmek, karanlıkları aydınlığa çıkarmak mümkün. Martın sonunu bahar yapmak mümkün. Asla unutmayın, geliyor gelmekte olan.”