Tarih: 02.02.2022 09:11

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu: Türkiye'nin yeniden yapılanmaya ihtiyacı var

Facebook Twitter Linked-in

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ittifak çalışmalarıyla ilgili, 'Türkiye'nin yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. 5'i benzemez dedikleri şey bizim en büyük özelliğimiz. Birbirimize benziyoruz hepimiz bu topraklardayız' dedi.

Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

'TÜRKİYE'NİN YENİDEN YAPILANMAYA İHTİYACI VAR'

'Partilerin bir doğası var ve kabul gördükçe iktidar, muhalefet ya da ana muhalefet olurlar. Sayın Bahçeli 2 ay önce muhalefet olduklarını iddia etti. İttifaklar koalisyonlarının aksine seçimde menfaatlerin üzerine doğdu. 'Meclis'te ne kadar çoğunlukta sahip olurum' dediler. Türkiye'nin yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Sadece bir sistem üzerinde ittifak yerine çok daha somut bir zemin oluşturmak lazım. Akşener'le ve Kılıçdaroğlu ile görüştük. Bu bir istişare süreci. Ben oyun kurucu değilim. Oyun kurulacaksa birlikte kuracağız. Mesele ittifakın yeniden yapılanmasıdır. Cumhur ittifakının ortaya koyduğu bir yapılanma yok.'

'5 BENZEMEZLİK BİZİM İÇİN BİR AYRICALIK'

'5'i benzemez dedikleri şey bizim en büyük özelliğimiz. Birbirimize benziyoruz hepimiz bu topraklardayız. Bizim partimizde de çok farklı görüşler var, Sünni, Alevi Kürt... Hepsi bir masaya oturunca uzlaşmalı. Seçim bittiği gün siyasi partilerin bir kısmı kazanmış bir kısmı kaybetmiş olacak. Hiçbir taban ben bu seçimi kaybettim demesin, benim geleceğim karardı demesin. Ortak ilkeler ortak vizyon ortak kader inşa etmemiz lazım. 5 benzemezlik bizim için bir ayrıcalık. Kurucu bir iradeye ve meclise ihtiyacımız var. CHP ile görüş farklılığımız olacak tabi ki. Kürt meselesine Alevi meselesine bakış farklılıklarımız olacak. Bunların hepsini konuşacağız. Türkiye'nin ihtiyacı bu. Bu süreç çok iyi başladı.'

'KIRMIZI ÇİZGİMİZ BU ÜLKENİN HUZURU'

'Türkiye'de hiç kimse ecelini ve seçim sonuçlarını bilemez. Geçiş süreci aşamasını konuşmamız lazım. Kim seçilirse seçilsin Cumhurbaşkanı. O Cumhurbaşkanının, kadroların gücü yanlış kullanmaması için birtakım kriterleri, çipaları koymak lazım. Cumhur İttifakı'na hala destek verme temayülünde olan temel kaygısı, acaba bir kaos ortamı içine düşer miyiz şeklinde. Bazı meseleleri paranteze almak mümkün. Ben Dışişleri Bakanlığı döneminde hiç uzlaşmaz taraflarla arabuluculuk yaptım. Suriye ve İsrailli delegasyonu bir araya getirmiştik. İran ve ABD arasında, Boşnaklarla Sırplar arasında. Bu konuda çok kırmızı üretenler genellikle siyaset yapamazlar. Kırmızı çizginiz ne kadar çoksa manevralar o kadar azalır. Kırmızı çizgimiz bu ülkenin huzuru. Bu ülke dışlamadan, kaba siyasetten, Trabzon'da olduğu gibi çocuklara hain dedirtenler yoruldu. Siyasi liderler olarak bunu aşarsak, emin olun her şeyin bir çözümü vardır. Süreçlerde önemli olan güven ortamının sağlanması. Bugün liderler arasında bir güven ortamı var.'

'KÜRTÇE BİR ÇAĞRI YAPTIK'

'Daha önce hep ikili görüşmüştük. İkili görüşmelerde ve üçlü oturduğumuzda da birbirimizi rencide etmedik. İttifak dediğimiz şey daha çok katkı ise, bu farklılıklar katkıyı getirir. İlk aşama güven zeminini oluşturmak, sonra yapılandırmak, sonra vatandaşı ikna etmek. CHP ile İYİ Parti arasındaki tartışmalara girmek istemem. Ama diyelim Kürt sorunu, diyelim Alevi, diyelim endişeli muhafazakar sorunu. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü, kamu düzenini sağlamak hepimizin kabul edeceği bir şey. Kürt vatandaşlarımızın hiçbir ayrım gözetmeksizin herhangi bir vatandaşın haklarına sahip olması, dışlanmaya maruz kalmaması. Buna itiraz edecek olan yok. Kürtçe bir çağrı yaptık, ana dil mukaddestir benim için. Bu konuda başka birinin yanlış düşüneceğini düşünmem. Ola ki ihtilaf oldu. Diplomatik müzakerelerde vardır anlaşmadığımız hususlarda anlaşmış olmak. Temel ilkeleri doğru koyarsanız. Renkli bir toplumuz biz. O renklerin hiçbirini yok etmemek lazım. O rengi yok ettiğinizde zenginliğinizi kaybedersiniz.'

Türkiye'de gayrimüslim vatandaşlarımızın azalması bu toprakların zenginliğiydi. 6 parti adına konuşuyor değilim, onları tek parti haline getirmek olacak şey değil, doğru da değil. Anlaşacağımız zemin bu. Mesele niteliksel olarak toplumu ikna edecek ortak söylemi, dili, vizyonu ortaya koyabilmek. HDP üçüncü ittifak yönünde tercihini yaptı. HDP konusunda 6 partinin de böyle bir ittifakın bileşenleri arasında farklı kanaatleri olabilir. HDP Türkiye'de siyasetin bir parçası. Bugün HDP'yi o şekilde dışlayanlar, Meclis'te HDP'li Başkanvekiline 'Başkan' deyip, söz alıp söz veriyorlar, tiyatro oynamaya gerek yok. Erdoğan, Demirtaş'ı Öcalan'la terbiye etmeye çalışıyor. Peki o zaman paralel bir siyaset üretiyorsunuz. HDP'yi dışlarken paralel siyaset üretiyorsunuz. Bu hem gayrimeşru hem antidemokratiktir. Ondan sonra dönüp kitlelere HDP'yle görüşen herkesi şeytanlatırma tutarlı bir tavır değil. İşin içine girip biraz daha özüne indiğinizde bazı ihtilaflar artar bazıları çözülür. TBMM seçimlerinde HDP'nin ayrı bir ittifak kuracağı aşikar.

'BU ÜLKE ZARAR GÖRMESİN DİYE BAŞBAKANLIĞI BIRAKMIŞIM BEN'

Bu ülkenin menfaatine olacaksa ben en arka sırada, en kenarda oturmaya razıyım. Bu ülke zarar görmesin diye Başbakanlığı bırakmışım ben. Müsamere oynamıyoruz biz. Bu ülke yanıyor. Isınma imkanı olmadığı için bebesini battaniyeye saranlardan, yaşlılarını bir köşede ısıtmaya çalışılan bir kara kış yaşıyoruz. Önemli olan bizim nerede oturacağımız değil Türkiye'yi nereye götüreceğimiz. Vatandaş bugün toplu ulaşım aracına oturmakta sıkıntı çekiyor. Bütün bunlar orda da iken bizim nerede oturacağımız önemli değil. Dün bir çağrı yaptık, elektrik ve doğal gaz zamları geri alınsın dedik. Sorumluluk sahibi hangi lider 'şuraya oturdum, buraya oturdum' diyebilir ki. Bu Cumhurbaşkanının komedileştirme mücadelesi, hiçbirimiz bu duruma düşmeyiz.

'GELEN KENDİ KAFASINA GÖRE GECE YARISI CUMHURBAŞKANI KARARNAMESİ ÇIKARAMAYACAK'

Bir yola çıkıyorsak bütün detayları zihnimde kurgularım. Birinci aşama bence liderler de bu konuda mutabık. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasını seçim ilan edilene kadar gündemden ve masadan kaldırmak. Şu anda tartışmanın hiçbir faydasını görmüyorum. Bu Türkiye'nin esas gündeminden kopuşu getiriyor. Türkiye'nin meselesi bir kişinin gelip, diğer kişinin gelmesi değil. Bu iktidarla birlikte yolsuzluk düzeni gitmeli. Yerine benzer düzeni kuracak birinin gelmesi Türkiye bir ümidi daha kaybeder. Bir yüzükle başlayan yolculuğun nereye geldiğini gördüğüm için. Kimsenin nefsine ve egosuna bu ülke teslim edilemez. Kim seçilirse seçilsin, tek başına davranamaz hale gelecek. Öyle kurallar koyacağız ki, gelen kendi kafasına göre gece yarısı Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkaramayacak. Anayasa danışmanımız Serap Hanım'a geçiş döneminde sapmalar ne olacak diye araştırma yapmasını istedim. Biz bunun tedbirini alırız. Önemli olan şu; bu meselenin kişi değişiminden, iktidar değişiminden çok daha kapsamlı yeniden yapılanma süreci olduğunu görmek. Gerekli fedakârlıklardan kaçınmamak.

'AK PARTİ VE MHP'LİLERİN NASIL BİR TRAVMA İÇERİSİNDE OLDUKLARINI GÖRÜYORUM'

Bu zor süreci kolaylaştırmak da, zorlaştırmak da bizim elimizde. Beni tanıyanlar bilir, siz de bilirsiniz. Mütevazı bir kişiliğim olduğunu herkes bilir. Kimseye kaba bir söz söylemem. Aldığım hiçbir işi düşük profilli yapmadım. Türkiye büyük bir devlet, köklü tarihimiz var. Çok güzel bir geleceğimiz olacak. Bunu iddiasız, kararsız insanlar yönetemez. Ben akademisyen iken iddia sahibi oldum. Boğaziçi'nde yazdığım doktora tezi Amerika'da yayınlandı. Ürettiğim şeyin uluslararası ölçekte olmasına önem veririm. İsme karşı çıkmadım. Kutuplaşma atmosferini esneterek, Cumhur İttifakı'na geçen seçime oy verenlerin karşı ittifak olarak gördüğü ittifakı karşı ittifak olmaktan çıkarmak lazım. Biz o kesimi kazanmak istiyoruz. Oradaki kaygıları biliyorum. Ben o kesimin sözcüsüyüm. AK Parti ve MHP'lilerin nasıl bir travma içerisinde olduklarını görüyorum. Burada yeni bir psikoloji oluşturmak gerekiyor. Şu anda Türk siyasetinde psikolojik devrim yapmamız lazım. Kimsenin kimseye düşman kılınmadığını.

'BU ÜLKENİN SAHİBİ HEPİMİZİZ'

Ben sayın Erdoğan ve sayın Bahçeli'ye 'hiç öyle parmak sallamayın' dedim. Bu ülkenin sahibi hepimiziz. Tanzimat'tan, özellikle 1946'dan bu yana büyük dönüşümler geniş muhafazakar kitlelerin ikna edilmesiyle oldu. Zinhar muhafazakar dışı kitlelere rağmen zinhar demiyorum. 1960'larda Demirel aynı şekilde. Sonra Özal. 1970'li yıllarda Erbakan hocanın çıkışı kitleleri demokrasiye taşıdı. Ecevit de kendisini dönüştürerek CHP'yi ortanın soluna çekerken bunu yapmaya çalıştı. Nitekim Erdoğan ve bizim de o dönemde yaptığımız buydu. Kazanımlarımız diye zikrettiği şeyler var, 28 Şubat korkusu. Ben o korkuyu anlıyorum. Gözardı edemeyiz. O kaygıların giderilerek muhafazakar kitlelerin değişime tekrar ikna edilmesi lazım. Seçim sonrasında yenilgi hissi yaşamayacaklarından emin olmaları lazım. Burada sayın Akşener'in, sayın Kılıçdaroğlu'nun farklı düşündüğü bir şey yok. Birini kötülemek, kalbini kazanmak o kadar zor ki, aslında o da kolay...

'TÜRKİYE'DE EN KOLAY YAPILAN İNANÇ VE TARİH İSTİSMARCILIĞIDIR'

Bazen tanınmış tarihçilerden de bu tür yorumlar geldiğini görüyor üzülüyorum. Bu anakronistik ve metodolojik bir sapmadır. Son zamanlarda resimlerle iktidar tarafından yayılan bir şey. Ne Erdoğan 2. Abdülhamit'tir ne de Türkiye Osmanlı'nın o günlerini yaşıyor. Bu sübliminal mesajlar daha önce FETÖ tarafından yapılırdı. Aynı yöntemler yeniden kullanımı yanlış. Sultan Abdülhamid döneminde yazılmış bütün hatıratı okudum. O dönemdeki okullaşma dolayısıyla hepsinin Sultan Abdülhamid'in açtığı okullarda yetiştiğini biliyoruz. Türkiye'de en kolay yapılan inanç ve tarih istismarcılığıdır. Bu tarih istismarcılığından başka bir şey değil. II. Meşrutiyet dönemi çalkantıların olduğu dönem ama Türkiye'de ilk demokratik seçimlerin yaşandığı dönem. Bu yanlış karşılaştırma. Buradan hareketle siyasi senaryo ve bize dönük kara propaganda. Mesele bir kişinin değişimi meselesi değil. Bir zihniyetin gitmesi meselesi. Otoriter, yasakçı, yolsuzluklara bulanmış bir zihniyetin gitmesi meselesi. Sultan Abdülhamid dönemi, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi de bizim tarihimiz.

'ERDOĞAN, ŞAHSİYETLERİ TASFİYE EDİYOR'

Şahsiyetli insanlar siyasete renk katanlar. Osman Bölükbaşı hala bizim zihnimizde. Adnan Kahveci kısa bir süre bakanlık yaptı ama şahsiyetti. Herkes bilir Adnan Kahveci'yi, rahmetli Hasan Celal Güzel'i. Her partide var bu insanlardan. Hikmet Çetin de öyle. Her kesimden vardı. Demokrat Parti içinde vardı. Son dönem sayın Erdoğan, şahsiyetleri tasfiye ediyor. Bu çok kötü bir şey. Sultan Abdülhamid döneminde yetişen insanları tasfiye etmedi. Şahsiyetli insan istifa eder ya da görevden alınır. Yeni bir terminoloji çıktı; af talebi. Şahsiyetleri törpülüyor, yok ediyor. Bunların bir kısmıyla geçmişte çalıştım. Sayın Abdülhamid Gül genel sekreterimdi. Ama bana karşı imza atanların arasındaydı. İmza attığı gün, bugünleri o kadrolar çizdi. Gıyabında benim veda ettiğim kongrede sayın Bekir Bozdağ 'Bu parti Tayyib'in partisidir' dedi. Binlerce kitleyi dinletti. Sayın Erdoğan şahsiyetlerin varlığına izin verseydi. Kendisine de izah etmiştim, 'Sizinle bir liderlik meselem yok, bırakın bu partiyi kurumsallaştırayım' dedim yüzüne.

Sayın Bekir Bozdağ o sözüyle bakanlığı bu sadakatıyla sağlamış oldu. Şimdi kim Türkiye'de kimin için Adalet Bakanımız var diye güven tesis ediyor. Bunu Hazine ve Maliye Bakanlıklarında, Milli Eğitim Bakanlıklarında da görebilirsiniz. Bakan olmak devlet kurumu yönetmek bakımından onurlu bir iştir. Şimdi bakanlar herhangi bürokratik temsilci konumunda. Sistem onu getirse de, bakanlar şahsiyetler tavır sergileselerdi ya o tavrı sergiler ya da 'affını istirham ediyorum' demezlerdi. Ben istifa ettim, affımı talep edemedim. Mücadele ettim. Devlet dediğimiz kurumdur. Bugün kurumlarımızın hepsi Sultan Abdülhamid döneminde oluşmuş kurumlardır. Sayın Erdoğan o kurumlara ne yaptı? O kurumların hepsinin içi boşaldı. TÜİK'e ne oldu? En dürüstü bir ay dayanabildi. Kurumları yok ederek bir lider yükselmez. Şahsiyetleri koruyarak yükselir. Benden başka şahsiyet yok diyen liderler arkalarında enkaz bırakırlar. Sayın Erdoğan da oraya gidiyor.

'ŞAHSİYETLİ OLANLAR BU BAKANLARA GELMEK İSTEMEZ'

Hala şahsiyetlerine güvendiğim AK Partili arkadaşlarıma sesleniyorum. Merkez Bankası devre dışındaysa, Allah aşkına para politikasını kim yönetecek? Politika faizini ortadan kaldırdık diyorsanız, milletin yüreğini yakan ticari kredilerin faizleri niye esnafın yüreğini yakıyor? Hazine Bakanlığı bir birikim meselesidir. Şahsiyetli olanlar bu bakanlara gelmek istemez. Şahsiyetini koruyamayanlar geldiği zaman bunun içi boşalır. İktidara geldiğimizde ilk yapacağımız şey kurumsal reformdur. Tek tek o kurumları ayağa kaldıracağız. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'yı Başbakan olduğum zaman çağırdım. 'Erdem Bey siz bağımsızsınız. Politikalarınızı serbestçe tayin edeceksiniz. Enflasyonda mücadelede sözünü yerine getiriyorsanız her araçta serbestsiniz. Getiremiyorsanız hesap sorarım' dedim. Gelirsiniz belli aralıklarla bana tabloyu anlatırsınız, istişare ederiz. Enflasyonu düşürmek için Tarım bakanımızla çalışmak zorundasınız. Kendinizi tümüyle reel sektörün dışında düşünmeyin, reel sektörle ne kadar diyalog kurar, ihtiyaçlarını gözetirseniz enflasyonu düşürürsünüz. Biz Erdem Başçı ile tek bir sorun yaşamadık.

'HİÇBİR ZAMAN DEVLET DİSİPLİNİNDEN TAVİZ VERMEDİM'

Şimdi Merkez Bankası fiilen yok. Fiilen olmayan birçok kurum var şu anda. Bir yerde gördüğüm zaman bir kurumun başında olan arkadaşımızı 'Kurumlarınıza sahip çıkın' diyorum. Bazen uçakta karşılaşıyoruz, konuşuyorum. Biz kurumlarla devlet kurarız. Kişisel otoriteyle devlet kurulmaz. Fatih Sultan Mehmet'i büyük yapan İstanbul'u fethetmesi değil sadece. Kanunlarladır. Devletten imparatorluğa kurumlarla geçmiştir. Ayrılan bakanlar da pirüpak değil. Mücadeleyi verecektiniz? Ben istifa ettim. Kimse beni görevden alamadı. Kimse benim dönemimde, herhangi bir bakan, bana karşı imza atmış bakanlar dahi bir tekine kaba söz söylediğimi, rencide ettiğimi, şahsiyetlerini ya da bakanlıklarını zaafa düşürdüğümü bir kişi söyleyemez. Hiçbir zaman devlet disiplininden taviz vermedim. Önümüzdeki dönem inşallah suhuletle seçime gideceğiz. Bütün devlet kurumları muhteva, işlev ve vizyon bakımından yenilenmemiz gerekiyor. TÜİK Başkanı ilk defa kul hakkından bahsetti. Enflasyona göre maaşlar belirlendiği için. Sen misin bunu söyleyen? Rızkı ben veririm. TÜİK Başkanı devletin muhasebe memuru gibi bir konuma indirgendi maalesef.

'KISA SÜREDE EKONOMİYİ ÖNGÖRÜLEBİLİR RAYINA OTURTURUZ'

Bütün muhalefet partileri adına konuşmam doğru olmaz. Gelecek Partisi adına konuşabilirim. Bugün iktidarı devretseniz, yarın sabah öyle bir acil eylem planı hazırlığımız var ki. Zorlu süreç olacak ama kısa sürede ekonomiyi öngörülebilir rayına oturturuz. Bizim 'Yıkımdan Çıkışın 61 Adımı' diye tek tek tanımladık. Dünya kamuoyuna 'evet bu ülkede rasyonel ekonomik düşünceyle davranan, öngörülebilir bir yönetim oluştu' algısını verecek arka arkaya adımlar atarız. Kur, faiz, enflasyon arasındaki ilişkiyi kökünden kesecek şekilde, gerçek ekonomik bilgiye dayalı makro ekonomik tedbir paketi açıklarız. Açılan makası daraltacak programı devreye sokarız. Merkez Bankası'nı bağımsızlaştırırız. Kapsamlı bir gelir düzeltecek adımları adımları atarız. Dar gelirliler üzerinde baskıları yok edecek yeni bir bütçe çıkarırız. O bütçe açıklarına yol açmamak için kapsamlı bir tasarruf paketi, yolsuzlukla mücadele paketi açıklarız.

'Kara deliklerin ne olduğunu biliyorum'

Zammı yapıyorsunuz, bir kalemde herhangi şirkete tanıdığınız vergi istisnası 9 milyarı buluyor. Türkiye kaynaklardan yoksun değil. Gelir adaletini düzeltmek için gereken kaynak tasarruf ve yolsuzlukla mücadele paketi. Özellikle genç istihdamı teşvik edici politika takip ederiz. Özel sektörde genç istihdamı sağlayanlara teşvik vermek, yeni genç girişimcilere karşılıksız hibe vermek. Başarılı projeleri sıfır faizle desteklemek. Eşit şartlarda kamuya girişi sağlayacak reformları gündeme alırız. KPSS sınavı ile mülakat arasında asla uçurumuz olmaz. Bütün bunları kuşatacak şekilde kurumsal bir reformu devreye sokarız. Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, TÜİK, SPK, bütün kurumları gözden geçirip yeni çerçeveye oturturuz. Milletimiz hiç merak etmesin. Kaynaklar zayıflatıldı. Ama şu şartlarda önce rehabilitasyon programı arkasından yeni bir ekonomik anlayışı hakim kılarız. Bugünkü ekonomik kadrolar ekonomiyi bilmeyen cahillerden oluşuyor. Sayın Cumhurbaşkanı 'Bunların tecrübesi yok' diyemez. Biz yönettik bu ekonomiyi. 2 seçim, 3 kongre yaptım, ekonomi hiç değişmedi. 3 ay içinde 100 vaadi yerine getirdim. Kadınlarımıza özel istihdam kolaylıkları. Ben burada kara deliklerin ne olduğunu biliyorum.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —