Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik sosyal medya saldırısına ilişkin yaptığı açıklamanın ardından sosyal medyanın kontrol altında tutulup tutulmadığı ve sosyal medyadaki politik ortamın nasıl etkili olduğu tartışılmaya başlandı.
Akademisyen Funda Başaran, tartışmaya ilişkin ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Başaran, 2000’lerin ortalarına kadar internetin özgürlük ortamı olarak savunulduğunu, ancak 2000’lerin ortalarından itibaren devletlerin bu ortamı düzenlemeye çalıştığını söyledi. Başaran, devletin burayı “gözetleme ve denetleme alanı” olarak yeniden kurmaya çalıştığını ve bunun da 2007 yılından başlayarak adım adım geliştiğini aktararak, “5651 sayılı Yasa’nın ilk hali, 2007’de parlamentodan muhalefet olmadan geçti. O yıllar, ne yazık ki ‘AKP’nin demokratlığı’ konusunda kimsenin şüphesinin olmadığı yıllardı” dedi.
“OTORİTER REJİMİN OTORİTERYAN İNTERNET ORTAMI”
Başaran, 2007’deki düzenlemenin ardından web sitelerinin yasaklanmaya başladığını ve özgürlükçü olmayan pratiklerin dünyanın her yerinde yaşanmaya başladığını kaydederek, “2007 hem Türkiye’de otoriteryan bir rejimin kurulmasında internetin rolüne dair hem de internetin bir gözetim ve denetim alanı olarak kurulmasına dair tartışırken başlangıç olarak alınması gereken bir tarih. Şu anda Türkiye’de internetin son derece denetlenen bir alan olduğu su götürmez bir gerçek. Türkiye, yasalar aracılığı ile özgürlükçü olmayan pratiklerin yaşandığı bir ülke olmaktan dijital otoriter diyebileceğimiz bir ülkeye dönüştü. Türkiye’de otoriter bir rejim var. Bu otoriter rejimin dijital ortamı, internet ortamı da otoriteryan bir internet ortamı” diye konuştu.
“AKP’nin bugünlerde yaptıkları çok yeni şeyler değil” diyen Başaran, Gezi olaylarından sonra AKP’nin ‘paralı troller’ aracılığıyla çevrimiçi manipülasyona başladığını kaydederek, “Web sitelerinin yasaklanması, sosyal medya mesajları nedeniyle açılan davalar, Türkiye’nin kritik anlarda uluslararası internet bağlantısının kesilmesi ve zaman zaman ulusal internet sistemine gidileceğine dair tehditlerle çok başka bir noktaya gelindi. Şu anda yaşadığımız, 2013’te başlayan, 2016’da 15 Temmuz ile KHK’lar vs. ile beraber doruğa ulaşan dijital otoriter dönem” dedi.
“DOSYALAMA İÇİN KULLANILIYOR”
Sosyal medyanın iktidar tarafından takip edildiğinin açık olduğunu söyleyen ve “Kritik noktalarda sosyal medya mesajlarımızın önümüze getirileceğinden eminim” diyen Başaran, bunu şöyle açıkladı:
“Bir iş başvurusu yaptığınızda, sosyal medya mesajlarınıza bakılmadan bu iş başvurusunun değerlendirilmediğini düşünüyorum. Sosyal medya ciddi bir dosyalama için kullanılıyor. Bu kesin. Türkiye gibi sıradan insanların politika yapmasının başka olanağının kalmadığı bir ülkede sosyal medya çok politik bir alan. Ama sosyal medyadaki bütün etkinliklerin aynı zamanda fişleme için kullanıldığı, insanları kategorize etmek ve kimin neye, ne kadar erişebileceğine karar vermek için kullanıldığı düşünülürse o zaman bu dijital otoriteryanizme denk düşüyor.
Başaran, Hafıza Kolektifi isimli bağımsız bir araştırmacı topluluğunun 2015’te oluşturduğu haritada ‘AK trollerin’ yer aldığını ve bu trollerin nasıl çalıştığını şöyle anlattı:
“Bilinen isimlerden birisi bir tweete dikkat çekiyor. Bütün o trol ordusu, o hesaba yüklenmeye başlıyor. Bir iki, üç saatin sonunda savcılık göreve çağırılıyor. Ertesi gün o yüklenilen hesabın sahibi gözaltına alınıyor. Bu 2014-2016 arasında çokça işleyen bir yöntemdi. O haritaya baktığımızda, bir sürü ismin artık AKP’nin yanında olmadığını, bütün bu AKP’nin bölünmeleri esnasında sağa sola savurulduğunu görüyoruz. Şimdi yerinde olmayan trol ekibinden insanların yerine başkaları yerleşmiş durumda.
“ÇOCUĞU SAHNEYE ÇIKARMALARI SOSYAL MEDYADA YAPTIKLARININ GERÇEK POLİTİK ALANDAKİ KARŞILIĞI”
Niye bugün Kılıçdaroğlu’na yükleniyorlar? 2015’te, 7 Haziran seçimlerinde yüklendikleri isimlerin tutuklanmasına yol açmalarıyla aynı nedenlerle. Gördü ki bu işleyen bir şey. Sosyal medya Türkiye’de politika yapmanın tek mecrasıysa onlar da onu en çirkin yöntemlerle yapıyorlar. O ayrı. Aynı gün çocuğu sahneye çıkardılar ve bir şeyler söylettiler. Sosyal medyada yaptıklarının gerçek politika alanındaki karşılığı da bu.”
Başaran, internetteki politik alanın gerçek hayattaki politik alan kadar canlı, mücadeleci ve çatışmalı olduğunu aktararak, “AKP tam da bunun farkında olarak bu trol organizasyonunu yönetiyor. Orayı manipüle edip kendi istediği sonuçları çıkartabilmek için” dedi.
Başaran, sosyal medyada iyi ya da kötü en çok konuşulan partinin CHP olduğunu söyleyerek, bu tespitini şöyle açıkladı:
“CHP’ye selam çakmadan geçen bir sosyal medya hesabı yok. Konuşulma, gündemde olma söz konusuysa CHP sosyal medyanın gündeminde olmayı başarabiliyor. Bunu kendi istediği gibi yapabiliyor mu, yönlendirebiliyor mu? Tartışılabilir. Saadet Partisi şahane videolar çıkarıyor, paylaşılıyor ama bir süre sonra ortadan kayboluyor. Sosyal medyada derinlemesine bir muhalefetin parçası olmuyor sanki. İYİ Parti de CHP kadar olmasa da gündem olmayı başarıyor, iyisiyle kötüsüyle. “Sosyal medyadaki tartışmayı bilinçli şekilde manipüle etmeyi hiçbir muhalefet partisi yapmıyor. Bunu en iyi yapan AKP. Çünkü AKP yanlısı olarak yazanların korkuları yok, oradaki faaliyetlerinden dolayı cezalandırılmayacaklarını biliyorlar. Diğer yandan da ciddi biçimde finanse ediliyorlar.”