AY: Siz, görevi ne olursa olsun (Rektör/Dekan/Müdür), akademide yapılmayacak işleri yapanlara yaptırım yapıldığını gördünüz mü? Yoksa, unvanlar birbirini mi kolluyor?
ÖZKOÇAK: Maalesef örnekleri çok az. Rücu sisteminin kamunun her kolunda yaygın hale getirilmesini yıllardır öneriyoruz. Yöneticiler verdikleri kararların, attıkları imzaların maddi-manevi yükümlülüklerini muhakkak karşılamalıdırlar. Aksi durumda, yapanın yanına kar kaldığı gibi oluşan zarar da hazineden ödeniyor. Akademi açısından da YÖK’e iletilen şikayetlerin ne kadarı disiplin kuruluna ya da denetleme kuruluna ulaşıyor? Bana göre çok azı. Hukuk devleti isek hukuksuzluğu yapan kardeşiniz bile olsa gerekli yaptırımı yapmanız gerekir.
AY: “Kaliteli akademik eleman çok önemli, o nedenle yetişeni kaybetmemek gerek Ayrıca, liyakata bağlı görevlendirmeler de kurumsal iç barışı ve huzuru sağlar, üretime/projeye yansır.” Sizce akademide bu anlayış baskın mı?
ÖZKOÇAK: Baskın olsa, üniversitelerimiz dünya sıralamalarında bu kadar alt sıralarda olur muydu? Bizdeki akademisyenler dünyadaki meslektaşlarına göre çok mu yetersiz? Tabii ki hayır. Fark; “yetişen elemana değer verdiğini göstermek, maddi olanak sağlamak, mobbingi ortadan kaldırmak, huzurlu bir çalışma ortamı sağlamaktan” geçiyor. Ve tabii ki eş dost sayesinde akademisyen yeterliliğine sahip olmadığı halde akademisyenlik yapanları da söylememiz gerekiyor. Hükümet ve YÖK bunları çözümüne yönelik ciddi adımlar atarsa üniversitelerimizin sıralamalarda hızla yükseldiğini görebiliriz.
AY:Eski Adalet Bakanı: “Hak kavramının siyasi düşüncesi olmaz. Mağdurun ‘benden olanı, senden olanı’ olmaz, mağdur mağdurdur.” diyordu. Mahkeme kararları da var, ama çok fazla mağdur akademisyen var. YÖK, neden çözümden uzak duruyor?
ÖZKOÇAK: Darbe dönemi ürünü, ucube 2547 sayılı bu kanundan ve YÖK’ün bu hantal yapısından çözüm beklemek zor. Sürekli yineledim ve çözüm önerilerimizi de ilettim. Zaten bu sebeple bana cephe aldı kuruldaki bazı idareciler. Makam koltuklarını maalesef evlerindeki oturma grubu koltuğu gibi görüyor bazıları. ‘’Beni Sayın Cumhurbaşkanı atadı’’ diyor ama yaptıklarını görmüyor. Sayın Erdoğan sizi işlerinizi iyi yapmayın, keyfi işlemler yapın diye mi atıyor? Onlarca olayı yaşadım son kendi doçentlik sürecimde daha net gördüm. ÜAK ve YÖK resmen ‘’istediğimi yaparım, bize kimse karışamaz’’ dedi. Eski Adalet Bakanının da önünde dosyalarımın olduğu bilgisi geldi. Çünkü yetkililer soruyor. Nedir bu durum? Nedir bu keyfilik? Yargı kararlarını uygulamama adına bir direnç var. Mahkeme heyetine brifing veren bir YÖK’ten bahsediyoruz. Eski Adalet Bakanı maalesef çare olamadı. Yeni Bakandan umutluyum. Çünkü YÖK’te yapılanların yargıdaki karşılığı belli. Defalarca yazdım, ilettim de. Son 10 yılın hatta 15 yılın 4D dediğim; Doçentlik, Denetleme, Disiplin ve Denklik dosyalarına tek tek yeniden bakılmalı. Akademisyenler o kadar mağdur ki. ÜAK ‘’Profesör jüri daima haklıdır’’ diyor. Mantık bu. Rektörlükler ‘’istediğimi yaparım, nasıl olsa YÖK Denetlemede dosyam bekler’’ diyor, keyfi uygulamalarda bulunabiliyor. İnanın bu uygulamalar en çok Ak Parti ve Sayın Erdoğan’a olumsuz olarak dönüyor. 2021 sonuna kadar bu konular hakkında net bilgi akışı yoktu. Ama son 4 aydır bilgi akışı sağlandı. Bu minvalde sorumluluk artık yeni YÖK Başkanında. Ben kendisinin de rahatsız olduğunu düşünüyorum. Çünkü Rektörlüğü zamanında hassas olduğu ne kadar sorun varsa hepsi belgeli, kanıtlı YÖK’te. Son 15 yılın dosyaları inmeli. İnmeli ki 15 günde Doçent olup, Profesör olanlar artık Mobbing yapamasın. Az önce bahsettim gibi, liyakatli olanlar Mobbing yapmaz. Ama liyakatsiz olanların egosu bedeninden büyük oluyor. Telefonla Doçent olma kavramı eskiden beri bilinir. Kendi dosyamdan biliyorum. Bana “hayır” diyen şahıslar kimlere “evet” demiş. Ya da ne ilişkileri var? Mağdurun ‘’senden, benden’’ olanı olamaz. Olmamalı. Kurumlarımız ve dolayısı ile Devletimiz yıpranmamalı. Böyle gelmiş böyle gider diyemeyiz.
AY: Bir toplantıda (Turing/18.012022), konuşmacı; “Eski akademisyen Prof.ların, emekli olsalar dahi üretmeye devam ettiklerini, ama yeni-genç Prof.ların üretmekten uzak olduklarını” söyledi. Bu görüş çok yaygın, akıcı yabancı dili ve yayımlanmış kitabı olmayan Prof.ların ülkemize yararı olabilir mi?
ÖZKOÇAK: Tabii ki olamaz. Meclisteki komisyonda bu konuyu gündeme getirdim. Profesörlere de yıllık belirli bir akademik çalışma yapma zorunluluğu getirelim dedim. Fakat dönemin YÖK Yetkilileri şiddetle karşı çıktı. Hepsi kayıt altında. O günkü komisyon toplantısı tutanaklarında da mevcut. Arşiv kaydı mevcut yani. Yurtdışında doçent ve profesörler en üretken dönemlerini yaşarlar. Fakat ülkemizde bir şekilde akademiye girip ‘’Hello’’ bile diyemeden profesör olmuş kişiler öğrencilerinin ya da meslektaşlarının çalışmalarına isimlerini yazdırarak kendilerini tatmin etmeye çalışmakta. Hak edenleri ve nispeten eski akademisyenleri ayrı tutuyorum. Onlar katıldıkları bir tez jürisinde karşılaştıkları bir kelimeyi bile saatlerce kitaplarında araştıran büyüklerimiz. Onlara saygımız sonsuz.
AY:2006-2016 arası yabancı dil sorularını çalarak Doç. olan 5000 kişinin çoğu, 2011’den itibaren Prof. oldu ve diğerlerinin jürilerine girerek çoğaldılar. Bu, “hırsız akademisyenler” aramızdalar. “Akademik Temizlik” olamadan akademinin eski “saygınlığına ulaşacağına” inanıyor musunuz?
ÖZKOÇAK: Maalesef inanmıyorum. Başta FETÖ olmak üzere bu tür yapılar devletin her türlü olanaklarını kullanarak kendi adamlarını üst düzey her türlü göreve getirdiler. Bu nedenle akademide temizlik şart diyorum, akademide yeterli temizlik yapılmadı diyorum. Bu, sizin tabirinizle “hırsız akademisyenler” her türlü mobbing ve adam kayırmacılığı yaparak gençleri ve genç akademisyenleri meslekten soğutmaktalar. Bunları dile getirdiğim için zaten sorun yaşadım. Yaşamaya da devam ediyorum. Son 15 yılın tüm dosyalarını incelemeliyiz. Akademide Temiz Eller Operasyonu şart!
AY: “Gençlerimizin ve Ailelerinin sorunlarının çözümü için Gençlik Paketi yasalaşmalı. Ülkemizin geleceği gençlerimizi mutlu edersek Devletimiz kazanır. Onların makul istekleri belli: “Öğrenci Affı Bedelli Affı ve Bedelli Revize, Ehliyet Affı, Eşdurumu” Kısa kısa değinir misiniz!
ÖZKOÇAK: Hepsi gerçekten önemli konular. Gençlerin sorunlarını çözmek lazım ki geleceğin karar vericileri olduklarında daha faydalı olabilsinler. Öğrenci affı da önemli taleplerden birisi olarak bizlere ulaşmakta. Maddi ya da ailevi problemlerden dolayı okullarını istedikleri halde bitiremeyen birçok öğrencimiz bulunmakta. Geçmiş yıllarda da olduğu gibi terörle iltisakı olanlar hariç olmak üzere kapsamlı bir öğrenci affının tekrar gündeme gelmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Eş durumu ise anayasal bir hak. Günümüzde birçok akademisyen çift birbirinden farklı üniversitelerde çalışmakta. Bu hem aile birliğine zarar verdiği gibi akademisyenlerin verimli çalışmasını da engellemekte. Günümüzde sadece ‘’tanıdığı’’ olan akademisyenler eş durumundan faydalanabiliyor. YÖK’ten bu konuda tüm herkesi kapsayacak bir çözüm bekliyoruz. Kendilerine zaten çözüm önerilerimizi devamlı ulaştırmaktayız.
AY: Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler…
ÖZKOÇAK:Ben teşekkür ediyorum. Akademinin ve akademisyenlerin sorunlarının çözüldüğü bir yıl olması temennisiyle. Hepimiz kendi nefsimizden uzak kalarak, sorunların çözümü için mücadele etmeliyiz. Hem de benim kadar türlü sorunlarla boğuşsalar da. Hepimiz önce kapımızın önünü temizlemeliyiz. Bu bizim Vatanımıza olan borcumuz. Unutmayalım başka Türkiye yok.