İstanbul’daki zam protestosunda konuşan çiftçi Talip Kaya, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye seslenerek, “Sen tarımı öldürdün. Sen çiftçiyi öldürdün. Gençler çiftçilik yapmak istemiyor. Tarım Bakanı tarımdan, hayvancıl
İstanbul Kadıköy’de bugün bazı siyasi partiler, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tarafından ortaklaşa düzenlenen zam protestosunda konuşan Talip Kaya isimli bir çiftçi, İstanbul’a misafir olarak geldiğini ve eylemi görüp katılmak istediğini belirterek şunları söyledi:
“TARIM BAKANI TARIMDAN, HAYVANCILIKTAN BİR ZERRE ANLAMIŞ DEĞİL”
“Tarım Bakanı’na buradan sesleniyorum. Sen tarımı öldürdün. Sen çiftçiyi öldürdün. Sen mazotu 15 lira yaptın. Buradaki gemilerden ÖTV almıyorsun, buradaki yatlardan ÖTV almıyorsun, çiftçiye mazotu 15 liradan veriyorsun. Gübrenin tonu 15 lira. Gençler çiftçilik yapmak istemiyor. Gençler tarım yapmak istemiyor. Gençler, metropol şehirlerde inşaatlarda mahvoluyor. Sen tarımı öldürmüşsün, sen hayvancılığı öldürmüşsün. Tarım Bakanı tarımdan, hayvancılıktan bir zerre anlamış değil. Anlamış olsaydı çiftçi bu duruma düşmezdi, tarım bu duruma düşmezdi. Önümüzdeki mevsim çiftçi tarlasını ekemeyecek, mazotunu alamayacak, gübresini alamayacak. Ve çiftçi perişan, sefalet içindedir. Çiftçinin hayvanı para etmiyor. Çiftçinin sütü para etmiyor. İstanbul’a misafir olarak geldim, bu mitingi gördüm, katıldım. Kadıköy’de şu sokakta çay beş lira, çiftçinin sütü bir lira. Ve bu sütü de tekel, karteller köylere gelip, çiftçinin elinden alıp çiftçiyi perişan ediyor.”
İşten çıkarılan Beykoz Belediyesi işçilerinden Hüseyin Bayram ise sendikalı olduğu için işten çıkarıldığını söyleyerek şunları söyledi:
“BİR SENDİKAL FAALİYETTEN DOLAYI BEN VE 8 ARKADAŞIMIN İŞTEN ATILDI”
“Bundan yaklaşık bir ay evvel, yıllık izinde olmama rağmen, başlattığımız bir sendikal faaliyetten dolayı, altında hiçbir gerekçe olmaksızın, sadece aldığımız paraların mevcut ekonomi düzeninde hiçbir işe yaramadığı, hiçbir anlam ifade etmediği bir süreçte, madde 17’den ben ve 8 arkadaşımın iş sözleşmeleri feshedildi. Kendilerine, yaptıklarının haksız ve hukuksuz olduğunu, zaten geçinemediğimizi, KHK’larla gelen yılda 4 artı 4’lük ekonomik iyileştirme adı altında ucube yapının hepimizi perişan ettiğini yüzlerine karşı ben bizzat söyledim. Bu direnişimizi Genel-İş olarak sahiplendik. Bu sahiplenmede kendilerine hukuksal süreci de başlattık. Bu süreç içerisinde bize hiçbir şekilde randevu vermiyorlar. Hiçbir şekilde yanaşmıyorlar.
“SAYIN BAŞKAN, SEN BİZİ HİÇBİR GEREKÇE GÖSTERMEDEN ATTIN'
Ben ve 8 arkadaşlarım, bize bu şekilde haksızlık yaptıklarından dolayı hiçbir şekilde kendilerine hakkımızı helal etmiyoruz. Buradan açıkça söylüyorum; Sayın Başkan, sen bizi hiçbir gerekçe göstermeden attın. Biz, sadece senden üç kuruş istedik. ‘Faturamızı ödeyemiyoruz’ dedik. ‘Verdiklerin yetmiyor’ dedik. ‘Biraz iyileştirme, biraz insanca yaklaş’ dedik. Aldığımız cevap, bugüne kadar hala aynı. Sendikal faaliyetlerini takip ettiğimizde, şu anda ellerine gelen yüzde 6’lık bir iyileştirme. Bunun hangi faturaya yeteceği, hangi çocuğun cebine harçlık olacağı, hangi hanıma bir yol parası, bir pazar parası verileceği meçhul.”