TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu: İşçi Ölümlerinde Türkiye Avrupa'da Birinci Sırada

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu: İşçi Ölümlerinde Türkiye Avrupa

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, AKP iktidarında işçi ölümlerinin en yüksek sayıya ulaştığını, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçinin hayatını ka

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü'nde Alsancak'taki Mimarlık Merkezi'nde basın açıklaması yaptı.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aykut Akdemir'in okuduğu basın açıklamasında, 3 Mart 1992'de Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazasına ithafen 3 Mart'ın TMMOB tarafından İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü olarak ilan edildiği anımsatıldı.

'TÜRKİYE AVRUPA'DA İLK SIRADA'

Tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı için on binlerce kişinin evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybettiği vurgulanan açıklama şöyle:

'Kayıplar her geçen yıl ne yazık ki daha da artıyor. Basına yansıyan haberlere göre, 2021 yılında işi başında hayatını kaybeden emekçilerin sayısı en az 2 bin 170 olarak tespit edildi. Basına yansımayan, habere konu olmayan daha çok sayıda iş cinayetinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Emek sömürüsünü derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 20 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 20 yılda 28 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir. ILO verilerine göre; Türkiye, ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.

'EMEKÇİLERİN ÖLMEYECEĞİ BİR DÜZEN İSTİYORUZ'

İşverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıkları, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Hendek patlaması davasında görülmüştür. Yedi kişinin hayatını kaybettiği, 127 kişinin yaralandığı bu patlamada işyeri sahiplerine ‘olası kasttan’ ceza verilmemiş olması kamu vicdanını yaralamıştır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’dan oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.'