Tarih: 14.03.2022 15:27

Özgür Özel: Kanunun Düzenlemesi Gereken Bir Alana Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Giremeyeceğini Anayasa Açıkça Yazıyor

Facebook Twitter Linked-in

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve Anayasa Profesörü olan CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, 5 Mart’ta TBMM’de kabul edilen 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu ve aynı konuda 8 Mart’ta yasa ile birlikte Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Anayasa Madde 104’e aykırı olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’ne şekil yönünden iptali istemiyle başvurdu. Başvurunun ardından basın açıklaması yapan Özel şöyle konuştu:

“Biraz önce Anayasa Komisyonu Sözcümüz, İstanbul Milletvekilimiz Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile birlikte, Anaysa Mahkemesi’ne bir başvuruda bulunduk. Başvurunun, daha önce yaptığımız çok sayıda başvurudan ayrılan bir özelliği var. Bu başvuru; Nükleer Düzenleme Kurulu’na ilişkin bir başvuru. Ama Anayasal yönden daha önce yapılan pek çok ihlalin üzerine bambaşka bir ihlal ile karşı karşıyayız. O yüzden, Resmi Gazete’de yayınlanır yayınlanmaz çalışmalarımıza başladık. Bugün Cumhurbaşkanlığı’nın yapmış olduğu bir anayasa ihlali üzerine, Anayasa Mahkemesi’ne şekil yönünden bir başvuruda bulunduk.

“KANUNUN DÜZENLEMESİ GEREKEN BİR ALANA CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ’NİN GİREMEYECEĞİNİ ANAYASA AÇIKÇA YAZIYOR”

Anayasanın ilgili maddeleri, ‘kanunla düzenlenen bir konuda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmayacağını’ söylerken, geçen hafta gece gündüz çalışarak geçirdikleri Nükleer Düzenleme Kanunu ve orada düzenlenen Nükleer Düzenleme, Nükleer Denetim Kurulu ile ilgili aynı anda hem kanun yayınlandı, hem de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlandı. Oysa, kanunun düzenlemesi gereken bir alana Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin giremeyeceğini Anayasa açıkça yazıyor.

“ANAYASAL DÜZENE RECEP TAYYİP ERDOĞAN TARAFINDAN ATILAN BİR NÜKLEER BOMBAYA İTİRAZ ETTİĞİMİZ BİR NOKTADAYIZ”

Bizim bugün yaptığımız başvuru, hem gelecek nesiller için de önem taşıyan Nükleer Düzenleme Kurulu ile ilgili itirazlarımızın somutlaştığı bir noktadaki teknik itirazlarımızı ifade edeceğimiz… Ama ayrıca Anayasal düzene Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan bir nükleer bombaya itiraz ettiğimiz bir noktadayız. Meclis niye var, sabahlara kadar niye çalışıyor ve geçtiğimiz hafta söylediğimiz Anayasa ihlalini bu kadar göz göre göre niye yapıyor Cumhurbaşkanı, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

“MECLİS’İN YETKİLERİNİN ÜZERİNDE TEPİNEN BİR CUMHURBAŞKANI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Göstere göstere, aslında o düzenlemeyi kanunla yapabilecekken, Meclis toplanmış haldeyken, bütün uyarılarımıza rağmen; gelip Meclis’in yetkilerinin üzerinde tepinen, ‘ben sizi hiçe sayarım’ diyen bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız.

“DAHA ÖNCE YETKİLERİ OLMADIĞI HALDE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE DÜZENLEMİŞLERDİ”

Nükleer Düzenleme Kanunu’nun daha önce yetkileri olmadığı halde Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlemişlerdi. İtiraz ettik, Anayasa Mahkemesi; ‘itiraz haklıdır, bunu kanunla düzenlemelisiniz’ dediler. Bir yıl süre verdiler. 52 haftanın, 51 haftası hiçbir şey yapmayıp, son hafta pazartesi günü, sabaha kadar, sabahın 5’ine kadar ilgili komisyonu çalıştırdılar. Bir günde, 14 saatte, oysa bir yıl süre vardı. Sonra 48 saatlik süreyi beklemeden, bütün bir hafta ve cumartesi günü gece yarılarına kadar zorla bu kanunu Meclis’ten geçirdiler.

“CUMHURBAŞKANI, ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINA AÇIKÇA AYKIRI ŞEKİLDE BİR DAHA DÜZENLEDİ”

Kanunun içinde kurumu düzenleyen maddeyi düzenlermiş gibi yaptılar. Kürsüde uyardım. ‘Burayı düzenlermiş gibi yapıyorsunuz. Üstüne Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bu maddenin içini düzenleyeceksiniz, o anlaşılıyor’ dedim. Sustular. Kürsüden indim, ‘bu kadarını da yapamazlar Özgür Başkan’ dedi. Dedim ‘Hocam, bunlar bunu da yaparlar.’ ‘Yok artık’ dedi.  O ‘yok artık’, gerçek oldu. Düzenlermiş gibi yaptıkları maddeyi, geldi Cumhurbaşkanı, anayasaya açıkça aykırı, Anayasa Mahkemesi’nin kararına açıkça aykırı şekilde bir daha düzenledi.

“PUTİN’İN TEKELİNE VERİLMİŞ BİR NÜKLEER İNŞAAT VAR”

Zurnanın zırt dediği yer şudur. Anayasayı açıkça çiğnerken, Nükleer Düzenleme Kanunu, Putin’in tekeline verilmiş bir nükleer inşaat var. İçine girilemiyor. Mühendisleri onlar, projesi onlara ait. Mülkiyeti onlara ait. Sadece riski bize ait. Orayı denetleyecek kurum kuruluyor. Biz diyoruz ki, ‘Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun standartlarına uygun bir şekilde yapın.’ Örneğin, o kurum diyor ki, ‘Burada yöneticilik yapacaksan; nükleer mühendislikte yüksek lisans sahibi, nükleer güvenlikle ilgili aktivitelerde 5 yılı nükleer reaktör mühendisliğinde olmak üzere 15 yıllık deneyim.’ Böyle şeyler istiyor. ‘Gelin’ dedik, ‘bunları yazalım buruya.’ Ve buna uygun, ikişer adayı bütün partiler önersin ve yine Genel Kurul’dan seçelim, ama liyakat olsun. Hepimizin sağlığı; çocuklarının, torunlarının, torunlarının torunlarının sağlığı önemli. Çernobil gözümüzün önünde oldu hepimizin. O günlerde duyarsız kalanların bugünlerde nasıl utanç içinde olduklarını hepimiz biliyoruz. Ama bunu dinlemediler.

“BIRAKIN BU SAYDIKLARIMIZI; ÜNİVERSİTE MEZUNU, LİSE MEZUNU DAHİ OLMAYAN HERHANGİ BİR ŞART TAŞIMAYANLAR BU KURULA ATANABİLİYOR”

CHP olarak dedik ki, ‘üyeler nükleer mühendis, fizik mühendisi, makine mühendisi, kimya mühendisi… Ama burada olursa da nükleer mühendislikte yüksek lisans yapmış olsunlar’ dedik. Eğitim şartları, belli kriterler koyalım deneyimi olsun, dedik. Yapmadılar. Şimdi kendileri çıkardıklarına göre, bırakın bu saydıklarımızı; üniversite mezunu, lise mezunu dahi olmayan herhangi bir şart taşımayanlar bu kurula atanabiliyor.

“BURAYA DA LİYAKATSİZLİĞİN ÖNÜNÜ AÇACAK, BÖYLE BİR DÜZENLEME OLUR MU?”

Her yere Bilal Bey’in arkadaşlarını, TÜRGEV’den, TÜGVA’dan yolu geçenleri doldurdunuz. Ama nükleer santral denetlenecek arkadaşlar. Buraya da liyakatsizliğin önünü açacak, böyle bir düzenleme olur mu? Bu kadar büyük kötülük olur mu? İtirazımız bunu. Tarih önünde; kanunla yapılacak işi yine Cumhurbaşkanı yaptı diye itiraza geldik, anayasal açıdan. Ayrıca içerik açısından bütün hazırlıkları tamamlayıp, bir ayrı başvurumuz daha olacak.

“BARİ BU KONUDA BİRAZ LAF DİNLESELERDİ”

Burada yapılan iş artık partizanlığın, parti devletinin, bir devleti aile şirketi gibi yönetmenin ötesine geçmiş şuursuzluk noktasına gelmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde nükleer reaktörlerin atıkların olduğu yerlerde, bu kadar ciddiyetsiz bu kadar keyfe keder bırakılmış durumda değildir. Bunu kabul etmiyoruz, bunu reddediyoruz. Milletimize şikayet ediyoruz. Özel olarak da Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy vermiş, seçmenlere diyoruz ki, ‘Bari bu meselede, Almanya, Amerika, Fransa ülkesini nasıl koruyorsa biz de öyle korusaydık. Bari bu konuda biraz laf dinleselerdi. Hepinizin canına kastedecekler.’ Türkiye’nin bu hale getirilmesine itiraz ediyoruz. Başvurumuzu yaptık. Anayasa Mahkemesi’nden; hafta sonu gece gündüz çalıştıysak ve bir an önce geldiysek, bu açık anayasa ihlaline hepimizin hayatını tehdit eden işe onlar da en hızlı şekilde bir reaksiyon vermeli, bir an önce toplanmaları bir an önce görüşmeleri ve gözümüzün önünde Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi teklifi ile hazırlatıp kıl payı da olsa geçirdiği anayasayı ayaklarının altında çiğnemesine engel olmalarını bekliyoruz.”

KABOĞLU: ANAYASA MAHKEMEMİZE TARİHSEL BİR GÖREV DÜŞMEKTEDİR

Prof. Dr. Kaboğlu da yapılan düzenlemeye ilişkin şöyle konuştu:

“Hukuken de kritik bir konu. Esasen, 27. Yasama döneminde, yani 4 yıldır kendilerinin oylattığı Anayasa’ya uyulması konusunda çok yoğun bir çaba göstermekteyiz. Çünkü, biz Anayasa’ya inanıyoruz, hukuka saygılıyız. Anayasa’nın üstünlüğünün gereklerini yerine getirmek için her şeyi yapıyoruz ve son 2 haftadır gerçekten bu yasanın Nükleer Düzenleme Kanunu’nun Anayasa’ya uygun olarak ve gelecek kuşakların menfaatine nasıl bir yasal düzenleme yapılır sorusuna yanıt vermek amacıyla çok yoğun bir çaba gösterdik ama belirttiği gibi sevgili Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel’in dinletemedik. Adeta biz bir ön açtık. Nasıl düzenlenir? Nükleer Düzenleme kurumu, özerk ve uzman kurum olarak, bağımsız bir idari otorite olarak. Tıpkı Fransa’da tıpkı nükleer santrallerin bulunduğu devletlerde nasıl olduğunu dikkate alarak bu şekilde önerdik. Hiç değilse bunu hem konunun amacına uygun olarak düzenlenmesi hem de Anayasa’ya uygun olsun diye sabahlara kadar önerilerimizi öne çıkarttık. Fakat, dinletemedik ve Meclis, kendi Anayasa’ya göre sahip olduğu yasama yetkisini kullanmadı. Eksik kullandı. Kendi görevini, çoğunluk AKP ve MHP çoğunluğu ihmal etti. Anayasa’ya aykırı bir düzenleme yapmakta direndi ve sonra gördük ki Anayasa’nın açık hükmüne rağmen yasa ile düzenlenen bir konuda Cumhurbaşkanlığı Kararname’si çıkarılamaz biçiminde Anayasa Madde 104, fıkra 17 cümle 4’te çok açık bir hüküm söz konusu olduğu halde biz, 5 Mart gecesi yasayı oyladık, yasa 6 Mart günü yayımlanmadı. 7 Mart günü yayımlanmadı ve 8 Mart Resmi Gazetesi’nde hem yasa 7381 sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu ve aynı zamanda aynı konuda 95 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle konu ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiş oldu. Yani açık bir Anayasa’ya aykırılık söz konusu.

Bu şekilde Anayasa açık bir şekilde… 2017 Anayasa değişikliği ile kendilerinin önerdiği, kendilerinin kabul ettirdiği olağanüstü ortam ve koşullarda Anayasal düzenlemenin çok açık hükmüne rağmen böyle bir paralel düzenleme yapıldı. Bir yandan yasa öbür yandan aynı konuda Cumhurbaşkanlığı Kararname’si ve ay7nı gün Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu bir ilk oldu. Bu nedenle biz de bu kadar açık Anayasa’ya aykırı düzenlemeye karşı bunu öncelikle Anayasa Mahkemesi’ne getirip, bu sürdürülemez Anayasa’ya aykırılık durumunun giderilmesi konusunda Anayasa Mahkemesi’nin aynı zamanda hassasiyet göstermesini… Çünkü Anayasal düzenin varlığı ve sürdürülmesi Anaysa Mahkemesi’nin de varlık nedenidir. Bu açıdan buna öncelik tanıdık. İçeriğe ilişkin Anayasa’ya aykırılık itirazlarımızı ayrıca belirteceğiz. Hem yasayla ilgili hem Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle ilgili ama bunun tümden iptali anayasa Mahkemesi tarafından Türkiye’de bir Anayasal’ devletin, bir hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün var olması ve bunun sürdürülmesi açısından yaşamsaldır. Tabii ki Nükleer Düzenleme Kurumu açısından da gelecek kuşakların güvenlikli bir ülkede yaşaması açısından ne kadar önemli olduğunu son iki haftadır, üç haftadır Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısı ve hatta bundan nükleer santrallerin de etkilenmesinin yarattığı riskler açısından gözlemiş bulunuyoruz. Zaman geç değilken henüz her şey bitmemişken ülkemizde bu tür tesislerin hangi kurallar çerçevesinde kurulması gerektiği konusunda inisiyatifimizi kullanmak durumundayız. Bu bakımda Anayasa Mahkememize tarihsel bir görev düşmektedir. İnanıyoruz ki Anaysa Mahkemesi kendi görevini yerine getirecektir.

ÖZGÜR ÖZEL: BARAJIN YÜZDE 7’YE DÜŞÜRÜLMESİ, GERÇEK ANLAMDA SONUÇ DOĞURACAK BİR ŞEY DEĞİLDİR

Özel, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesini ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi, gerçek anlamda sonuç doğuracak bir şey değildir. Mış gibi yapıyorlar. AKP iktidara geldiğinde seçim barajına karşı olduğunu söylüyordu. 20 yıldır 12 Eylül darbesinin ürünü olan bu seçim barajından diğer 12 Eylül darbesinin ürünü düzenlemeler gibi yararlandılar., beslendiler. Şimdi seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi; MHP’nin bir talebi olarak ortadaydı. MHP, yüzde 10’luk bir baraj olması durumunda, zaten tek başına girdiği bir seçimde bu barajı aşması mümkün değil. Psikolojik olarak seçim barajını yüzde 7’ye indirilerek sanki herhangi bir zaman tek başlarına seçimlere girebilecek bir özgüvene sahiplermiş gibi kendi ittifakları için psikolojik bir hamle yapıyorlar. CHP’nin altı partiyle birlikte ilan ettiği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisinde seçim barajı yüzde 3 olarak benimsenmiştir. CHP kendi başına seçim barajına tamamen karşıdır. En fazla yüzde 1’lik bir barajı daha önce düşünülebileceğini söylemiştik. Biz her görüşün parlamentoda temsil edilmesini öneriyoruz. Daha önce yapmış olduğumuz Türkiye seçim çevresi olarak ifade ettiğimiz ve her partinin aldığı oy oranında 100 milletvekilinin paylaşılması ve yüzde 1 üzerinde oy alan partilerin de genel başkanlarının ya da partilerinin önerdiği bir milletvekili adayının parlamentoda temsil edilmesini öneriyorduk ama yüzde 7’lik seçim barajı AKP ve MHP’nin hem kendi içlerindeki bir güç dengesi, birbirlerine karşı ben sana muhtaç değilim çünkü MHP’nin yüzde 10’u geçmediği durumda, ittifakın birlikte geçmesinin AKP’ye muhtaç bir MHP görüntüsü ortaya koyduğu için bu konuyla ilgili atmayı düşündükleri bir adımdı. Tek başına bir anlamı yok.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —