Kılıçdaroğlu: Seçim Kanunu’nu İster Sabah İster Akşam Değiştir, Biz Seni Yolcu Edeceğiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hekimler için “Gidiyorlarsa gitsinler” sözlerine karşı “Demokratik yollarla seni gönderecek olan biziz. Onların tamamı burada kalac

Günde 15.03.2022 17:26:33 0
Kılıçdaroğlu: Seçim Kanunu’nu İster Sabah İster Akşam Değiştir, Biz Seni Yolcu Edeceğiz

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

“DEMOKRATİK YOLLARLA SENİ GÖNDERECEK OLAN BİZİZ: Dün 14 Mart Tıp Bayramı’ydı. Pandemi sürecinde sağlıklı çalışanlarının ne kadar özverili çalıştıklarına hepimiz tanık olduk. Ailelerini, yakınlarını göremediler. Camın arkasından küçücük çocukları ile kucaklaşmaya çalıştılar. Onların yılda bir Tıp Bayramı var. Öyle bir sürecin içine geldik ki. Tıp Bayramı’nda doktorlar Atatürk’e çelenk bırakacaklar. Bu kadar basit bir şey. Yıllarını tıp dünyasına vermiş, o insanlar gittiler çelenk bırakacaklar. Ona bile izin verilmedi. Arkasından, başka şeyler söylendi. Bu konu gündeme geldiğinde doktorların, sağlık çalışanların talepleri gündeme geldiğinde; çok sayıda genç hekim yurt dışına gittiğinde, ‘giderlerse gitsinler’ diye açıklama yaptı. Buradan söylüyorum. Demokratik yollarla seni gönderecek olan biziz. Onların tamamı burada kalacak. Ülkelerinde kalacak. Hastalara bakacaklar. Bütün sağlık çalışanlarına söylüyorum. Az kaldı, merak etmeyin, bütün haklarınızı alacaksınız. Size verilen sözlerin tutulmadığını da biliyorum. Öyle bir noktaya geldi ki, sizi yurt dışına gitmeye zorluyorlar. Gitmeyin. Burada kalacaksınız. Beraber, biz göndereceğiz. Suriyeli kardeşlerimiz için ne dedik? ‘Davulla zurnayla göndereceğiz, kendi iradeleriyle göndereceğiz.’ Ama bu beyefendiyi halkın iradesiyle göndereceğiz, milletin iradesiyle göndereceğiz, davulla zurnayla göndereceğiz. Herkes görecek, bütün dünya bunun tanığı olacak.

TÜRKİYE’NİN BÜTÜN SORUNLARINI ÇÖZECEĞİZ: Pandemi deyince, infaz koruma memurları bir mesaj atmışlar. ‘Pandemi oldu, biz yaklaşık bir buçuk yıldır, koronavirüs bulaşmasın diye cezaevinde yatıp kalkıyoruz, güvenlik görevlisiyiz, güvenlik görevlilerinin sahip oldukları haklara sahip olamıyoruz, acaba bizim derdimizi de dillendirir misiniz?’ İnfaz koruma memuru arkadaşlarıma söylüyorum. Siz de endişelenmeyin. Az kaldı, beyi göndereceğiz. Türkiye’nin bütün sorunlarını, elbirliği ile çözeceğiz.

İKTİDARIMIZDA SADECE MALI GÖTÜRENLER ÜZÜLECEK: Devlet dediğiniz kurum haksızlık yapmaz. Bir tüzel kişiliktir. Tüzel kişiliği yöneten, halkın yetki verdiği bir siyasal iktidardır. Siyasal iktidar, haksızlık yapmamaya gayret gösterir. Kamuya iş yapan yüklenicilerle ilgili yasa çıktı. Arkadaşlarımız itiraz ettiler. Bu onların sorunlarını çözmez diye. Büyük kısmı iflasla karşı karşıya. Fiyatları vermişler. Fiyatlar anormal. Mazota zam geldi, derken ‘çiftçilerden bahsediyorsunuz’ diyorlar balıkçılar ‘bizim de takamız, teknemiz var, mazot olmadan bir yere gidemiyoruz, balıkçıları sakın unutmayın.’ Balıkçıları unutmadım. Bir arkadaşımızı görevlendirdik. Hopa’dan İskenderun’a kadar bütün sorunlarınızı raporlaştırdık. Sizlerin de oyuyla iktidara gelirsek sorunların nasıl çözüldüğünü göreceksiniz. Alın terine ne kadar değer verildiğini göreceksiniz. Bizim iktidarımızda sadece malı götürenler üzülecek. Onun dışında herkes sevinecek. Bundan herkesin emin olmasını isterim.

TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMİN HAKKINI KORUMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR: Türk Telekom soygununu biliyorum. Hariri Ailesi’ne, koskoca bir şirket peşkeş çekildi. Gitti, bütün karını aldı. Dükkanlarını, mağazalarını sattı. Taksitleri ödemeye, borcu ödemeye gelince; ‘alın sizin olsun’ dedi. Bankalarımız büyük zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Hep işin bu cephesine baktık. Özelleştirmede verilen bir söz vardı, internet altyapısının güçlendirilmesi. Bu konuda hiçbir şey yapmadılar. Biz internete erişimde hala hızlı değiliz ve biz teknolojik devrimi kaçırıyoruz. Kimse merak etmesin. Bunun da hesabını soracağız. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak bizim görevimizdir. Alın terine değer vermek bizim görevimizdir. Herkes bunu iyi bilsin.

DİYARBAKIR, ‘BİZE NİYE VERMİYORSUNUZ’ DEDİ: Diyarbakır’a gittim. Kardeşlerim kucak açtılar. Tamamına, hangi partiden olursa olsun; Ankara’dan saygılarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz. Orada, ilk gittiğimde Şanlıurfa’da, ‘Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bize verin, çiftçilere elektriği ücretsiz vereceğiz’ dedim. Diyarbakır, ‘bize niye vermiyorsunuz’ dedi. Onunla ilgili bir hazırlık yaptık.”

Kılıçdaroğlu, konuşmasının bu bölümünde “çiftçilerin sulama elektriğinin ücretsiz verilmesine” yönelik projeye ilişkin bir video izletti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“SENİN ALIN TERİNİ PEŞKEŞ ÇEKMELERİNE İZİN VERİYORSAN GÖTÜR VER OYUNU AK PARTİ’YE: Bunu yapacağız. Diyor ki ‘elinden tutan mı var.’ Çok açık ve net söyledim. Eğer sözünü tutarsan, eğer sözünün gereğini yerine getirirsen, ben bunları yapacağım. Bir; kuracağımız şirkete yatırım teşvik belgesini vereceksin. İki, güneş panellerinin konulacağı arazileri bize tahsis edeceksin, onlar Hazine arazisi. Üç, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından lisans vereceksin, elektrik üretiyorum diye. TEİAŞ da bize engel çıkarmayacak, trafolar orada olacak, ürettiğimiz elektriği sisteme verecek. Önce altı ilde; Şanlıurfa, Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak’ta elektriği aşamalı olarak çiftçilere hiçbir bedel alınmadan, ücretsiz olarak vereceğiz. Konuyu Diyarbakır’da açtığımda Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ‘biz de bu şirkete ortak olmak istiyoruz’ dedi. Bütün çiftçilere aşamalı olarak, daha sonra bölge bölge büyüteceğiz. Biz bunu düşünüyoruz onlar çiftçiler için ne düşünüyorlar? Diyorlar ki ‘Türkiye’de üretime ne gerek var, gidelim Afrika’da yer kiralayayım, Sudan da var, Nijer de var, oralarda üretim yapalım, Türkiye’ye getirelim, bizim çiftçiyle rekabet edelim, onlar kazansın, bizim çiftçiler batsın’ diyorlar. Bütün çiftçilere açık ve net söylüyorum. Senin hakkını, alın terini, Afrika’ya götürüp orada peşkeş çekmelerine izin veriyorsan, koşa koşa git oyunu ver AK Parti’ye. ‘Bizim teşvike, üretmeye ihtiyacımız var’ diyorsan, tek bir adresin var kardeşim; adı belli, şanı belli, şerefi belli, Cumhuriyet Halk Partisi kardeşim, buna vereceksin oyunu.

BAHÇELİ DUYSUN BUNU, BEN ALNIM AÇIK GİDERİM AMA SEN GİDEMEZSİN: Diyorlar ya ‘milliyetçilik.’ İşte milliyetçilik budur. Önce benim insanım kazanacak. Bahçeli de duysun bunu. Adam Afrika’ya gidiyor, Afrika’da yer kiralıyor, ona sesini çıkarmıyor. Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a gitmiş, çiftçiye ücretsiz elektrik verecek ‘Vay oraya sen nasıl gidersin?’ Ben Türkiye’nin her noktasına giderim. Alnım açık giderim. Bu ülke için giderim. Vatanım için giderim. Bayrağım için giderim. Ama sen gidemezsin. Kimse unutmazsın. Bizim dokularımızda Kuvayı Milliye ruhu vardır. Ülkemizde bir tek çocuğun dahi yatağa aç girmesine izin vermeyeceğiz. Beraber yapacağız. Millet İttifakı ile yapacağız. Bu ülkenin değişime, büyümeye, liyakate, adalete ihtiyacı var. Biz yapacağız.

HAKARET EDENİN AYAĞINA GİTTİLER EL ETEK ÖPTÜLER: Maltepe Ekonomi Forumu’na katıldım, iki gün sürdü. Şu sonuca vardım. Türkiye’nin bazı temel sorunları var ve bu sorunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ciddi itibar kaybettiriyor. Bir çürümüşlüğe yol açıyor. Gittiğim her yerde soruyorlar, ‘kiminle çözeceksin, sizin kadrolarınız var mı, sizin planınız var mı’ diye soruyorlar. Çürüme ve çöküş. 20 yıllık sürecin sonunda finansal sistemimizin çöktüğünü görüyoruz, birincisi bu. Türk lirası değer kaybetmeye devam ediyor. Yabancı paralar değerlenirken… Var olan bir paramız vardı Merkez Bankası’nda. 128 milyar dolar, arka kapıdan kimlere satıldı, kimse bilmiyor. Merkez Bankası’nda kasasında kendisine ait bir cent bile yok, kendisine ait. Yabancılardan topladıkları paralarla orada duruyorlar. Bakiyesi eksi 43 milyar dolar. O kadar büyük sıkıntının içine soktular ki Türkiye’yi, kapı kapı Afrika’daki, Ortadoğu’daki ülkeleri geziyorlar, ‘acaba bize birileri borç para verebilir mi, Merkez Bankası kasasına koysak da hiç değilse durumu idare etsek’ diye. Düne kadar kendi medyalarında ve söylemlerinde, en ağır hakaretleri yaptıkları kişilerin ayağına gittiler, el etek öptüler. Şimdi Sayın Bahçeli’ye sormak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı bu kadar ağır laflar edenin ayağına Erdoğan gittiği zaman neden iki cümle kuramadın? Bu ülkenin şerefi, bu ülkenin itibarı yok mu? Oturuyorsun, günün 24 saati CHP. Evet CHP, bu ülkenin teminatıdır, geleceğidir, milletin partisidir. Bunu kimsenin unutmamasını isterim.

ZAMLAR TEDARİK ZİNCİRİNDE KOPUŞA YOL AÇIYOR: Finansal çöküş, ticari çöküşü getiriyor; ikincisi. Ticari çöküşle karşı karşıyayız. Öyle ki herkes anlık yaşıyor. Vadeli alımlar, satışlar tamamı bitmiş vaziyette. Doğal gaz, elektrik başta olmak üzere arka arkaya gelen zamlar tedarik zincirinde kopmalara yol açıyor. Bu da ticari çöküşün temel unsurlarından birisidir. Kimse kimseye güvenemez hale geldi.

SOSYAL ÇÖKÜŞ UYARISI: Üçüncüsü, sosyal çöküş. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında yaşıyor. Yoksulluk demiyorum, açlık sınırının altında yaşıyor. Hiç biliyorlar mı acaba, Türkiye’de boşanma davaları ne kadar arttı? En güçlü yerimiz aileydi. Ailenin temeline dinamit koydular, bunlar. Baba işsiz, anne işsiz, evladı üniversiteyi bitirmiş o da işsiz. Aynı evde oturuyorlar, birbirlerinin yüzüne bakamıyorlar. İşsizlik neydi? Bütün kötülüklerin anasıydı. Beylerin umurunda mı, hayır.

UYUŞTURUCU BARONLARI SİYASETÇİYİ SATIN ALIRLAR: Daha vahim olanı. Uyuşturucu. Hangi ile gitsem, sessiz sedasız biri gelip ‘uyuşturucu batağından bu memleketi kurtarın’ diyor. Öyle bir hale getirdiler ki her gelir grubuna göre uyuşturucu pazarlanıyor. Önce fakir ailelerin çocuklarını elde ediyorlar. Sosyal çöküş yaşıyoruz. Böyle devam ederse, çok daha büyük felaketlerle Türkiye karşı karşıya kalabilir.

BUGÜN BAHÇELİ’YE BİRAZ FAZLA MI TAKILDIK?: Bir şey daha sorayım. Bugün Bahçeli’ye biraz fazla mı takıldık? Allah rızası için hiç bu soruyu sormuyorsun? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hapishanelerinde bir tane uyuşturucu baronu var mı? Yoktur. Ama garibanlar orada var. Uyuşturucu baronları neden hapse girmez? Çünkü siyasetçiyi satın alırlar, parayla. Farkındalar mı acaba bunun? Yolsuzluk ve rüşvet artık sıradanlaştı. Hele en tepedekiler, kim yolsuzluk yapıyorsa kanatlarının altına alıyor. Bu ülkede, İçişleri Bakanı çıkıp devletin televizyonunda, ‘Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var’ dedi ya. Tık yok, tık. Bir ülkenin İçişleri Bakanı çıkar, devletin televizyonunda ‘ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi var’ der. 84 milyon, bunu bilmez. Neden? O rüşvetçiyi kim koruyor? Kim kanatlarının altına aldı. Hala oy vermeye devam edersen, rüşvetçiler senin de kapını çalar. Biz o rüşveti, o yolsuzluğu kamu yönetiminden tamamen arındıracağız. Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu?

RÜŞVETÇİLERİN BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRECEĞİM: Yine Bahçeli’ye soralım. Birisi zaten alışkın olduğu için ona sormuyoruz. Kardeşim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bayrağını arabasında taşıyan kişi rüşvet alan kişi. Rüşvetçiden büyükelçi olur mu? Devleti temsil edecek. Benim kanıma dokunuyor. Ben o rüşvetçilerin burnundan fitil fitil getireceğim. Kimse merak etmesin.

KÜLTÜREL ÇÖKÜŞ YAŞIYORUZ: Dördüncü, bir kültürel çöküş yaşıyoruz. Bizim Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımızın yaptığı açıklamalar, ‘Böyle giderse Suriyeliler daha fazla olacak.’ Onların kültürü, oluşturdukları gettolar, bizim kültürümüzü bozmaya başladı. Sen bu kültürü korumak zorunda değil misin? Bu kültürün derinleşmesini sağlamak zorunda değil misin? Bütün demokratik değerlerimiz tahrip edildi. Gazeteler kapandı, çok sayıda. Dergiler kapandı. Kültür dergileri kapandı, yaşayamaz noktaya geldi. Üniversiteler üniversite olmaktan çıktı. Entelektüel zenginliğimiz tahrip edildi.

BEŞİNCİ BÜYÜK SORUN, POLİTİK ÇÖKÜŞ YAŞIYORUZ: Beşinci büyük sorun, politik çöküş yaşıyoruz. Geldiğimiz hale bakın. 600 milletvekilinin görev yaptığı parlamentoya bakın. Parlamento ne yapıyor? Ne işlevi var? El kaldırıp indirme… Dönem gelecek, çıkıp diyecekler ki ‘600 milletvekiline ne gerek var, Meclis’e ne gerek var, kanun çıkarmaya gerek yok artık, orman kanunlarına göre yönetelim.’ O noktaya getirecekler. Türkiye kendi bölgesinde de dünyada da yaşanan politik çöküşün sonucu olarak büyük bir itibar kaybına uğradı. Eskiden ‘Türkiye’ deyince, devletler şöyle bir dururlardı. Şimdi ‘Türkiye’ deyince, sırtlarını dönüyorlar. Devleti yöneten kişi, bir egemen gücün söylemiyle, ‘beni kızdırma, senin yasa dışı bütün malvarlığını açıklarım’ dediği zaman sesini çıkarmıyorsa politik çöküş katmerleşmiştir artık. O zaman artık kendisi bağımsız bir iradeye sahip değildir.

YOZLAŞMA VE ÇÜRÜME BÜROKRASİYİ DE ESİR ALDI: Devlet bir kişiye teslim edilmez. Çok sık örneğini veririm. Çanakkale Savaşlarını hepimiz biliyoruz. Çanakkale’yi geçilmez kırdık. Halkın iradesiydi o. Çanakkale’ye bütün egemen güçler geldi, bir tek gemilerini bile geçiremediler. Sonra bir kişi elde edildi, padişah. Bir kişinin iradesiyle o geçilemeyen Çanakkale geçildi ve Dolmabahçe’ye getirdiler, demirlediler. Tarihimizden ders alsalar bunu görecekler. Bunu hepimizin çok iyi düşünmesi lazım. Zaten tarihi bilmeyen kişinin devleti yönetmesi mümkün değildir. Bilecek ki devleti sağlıklı ve tutarlı yönetebilsin.

BİNLERCE BÜROKRAT VAR: Yozlaşma ve çürüme, bürokrasiyi de esir aldı. O nedenle bürokratlara çağrı yaptım. ‘Yolsuzluk dosyaların altına imza atmayın.’ Atmayan yüzlerce binlerce bürokrat var. O bürokratların tamamının alnından öpüyorum. İzin vermiyorlar, yolsuzluklara.

YENİ KADROLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KURUMLAR: Beş çöküş alanı saydık. Nasıl çıkacağız? Nasıl düzelteceğiz? Bu soru bana çok soruluyor. Sizlere de soruluyordur. Üç temel kuralımız var. Yeni kadrolar, yeni kurallar ve yeni kurumlar.

NAMUSLU BÜROKRATLAR BİZİM KADROLARIMIZDIR: Yeni kadrolar ne demek? Devlette liyakat olmazsa adalet olmaz, çürüme olur. Yeni kadrolardan kastettiğimiz, devletin bütün kurumlarına, liyakat sahibi kişileri atamaktır. Devlet kadrolarının içinde on binlerce namuslu bürokrat var ve onların tamamı bizim kadrolarımızdır. Biz gelince onları atayacağız. Niçin? Yolsuzluk kim yaparsa, burunlarından getireceğiz. Merkez Bankası’na niye arkeolog tayin ediyorlar? Bizde olmayacak. Ne işi var? Güreşçinin banka yönetiminde ne işi var? Rüşvet alanın büyükelçilikte ne işi var? Bunları temizleyeceğiz, işi ehline teslim ettiğiniz zaman her şey tıkır tıkır işler. Herkes bilir ki, yolsuzluk yaparsam beni buradan alacaklar. Herkes bunu bilecek. Herkes haddini hesabını bilecek.

DEVLET YÖNETİMİ ŞEFFAF OLACAK: Devlette liyakat sistemini ancak ahlaklı politikacılar oluştururlar. Kirli ilişki ağını yok edeceğiz. Devleti yönetirken temel kurallar koymak zorundasınız. Devlet yönetiminde şeffaflık olacak, gizli kapaklı iş olmayacak. Devlet dediğimiz kurum şeffaftır. Siyasette hesap verilebilirlik. Kesin hesap komisyonu kuracağız. Para nereye gitti? Kendimize o kadar güveniyoruz ki, kesin hesap komisyonu başkanı ana muhalefetten olacak ve biz hesap verme onurunu yaşayacağız. Korkmayacağız. Sayıştay denetimi yapacak. Diyeceğiz ki, ‘Bütün evrensel kurallara göre devletin gelirini giderini denetleyeceksiniz ve raporlarınızı TBMM’ye göndereceksiniz.’

HARAMI BİTİRECEĞİZ: Kurallarımızdan birisi, savurganlığa son. Bir genelge ile bu haramı bitireceğiz. 13 uçak, saraylar, ofisler, kiralık binalar… Bunlar yok artık. Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağız. Meclis’te iş takipçisinin, rüşvet alan milletvekilinin ne işi var? Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağız, bu çatının altına gelecek olan milletvekilleri hangi partiden olursa olsun ahlaklı, erdemli, birikimli olacak; iradesini satmayacak.

YENİ KURUMLAR YANINDA VAR OLAN KURUMLARI DA DÜZELTECEĞİZ: Üçüncü, ne dedik? Yeni kurumlar yapmamız lazım. Stratejik Planlama Teşkilatı. İlk yapacağımız iş. Bir devlet kendisini planlayamaz mı? Planlaması olmayan bir devlet, sadece biziz. Üçüncü dünya ülkelerine gidin, onlar plan yaparlar. Bizde bunların hiçbirisi yok. Beyler oturmuşlar oraya, geliyor beş tane müteahhit, ‘şuraya bir köprü yapalım,’ yatırım programını belirleyen beşli çete. Bakıyorlar büyük vurgun, büyük paralar var, büyük garantiler var. Öyle garantiler ki Avrupa’daki enflasyonu da getirip 84 milyonun sırtına bindiriyorlar. Bunlara izin verecek miyiz? Hayır. Stratejik Planlama Teşkilatı olacak. Her kuruşun hesabı orada olacak. Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 84 milyon vergi ödüyor, vergiler adil mi? Kim ne kadar ödedi? İşçi mi, memur mu, sanayici mi? Haklı mı haksız mı? Toplanan vergiler nerelere harcandı? Ulusal vergi konseyi, her yıl bütün vergiler ile ilgili rapor yazacak. Rapor, Resmi Gazete’de yayınlanacak, 84 milyon bilecek.

MERKEZ BANKASI BAŞKANI DÜZGÜN, AHLAKLI ADAM OLACAK: Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nu kuracağız. Gelirin mi yok? Devlet gelecek tespit yapacak. Kimse senin fakir, yoksul olduğunu bilmez, sosyal devlet budur. Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Bunu yapacağız. Yeni kurumların yanında var olan kurumları da düzelteceğiz. Merkez Bankası Başkanı düzgün, ahlaklı adam olacak. Başkanı Türkiye’yi düşünecek. Fiyat istikrarından sorumlu olacak. Şimdi sorumlu bir kişi var.

SARAYDA OTURUYOR YEDİĞİ HER ŞEY BEDAVA: Şimdi fiyat istikrarından sorumlu bir kişi var sarayda oturuyor, onun da zaten fiyatlarla ilgisi yok, yediği her şey bedava. Fiyatlar uçtu mu, duruyor mu arada bir gazeteler yazınca da ‘meraklanmayın önümüzdeki ay fiyatlar düşecek’. Öyle diyorsa, önümüzdeki ay yükselecek demektir.

SANAYİCİ KONUŞSUN, SABAH ERKEN VERGİ MÜFETTİŞİ KAPISINA GELİYOR: Gelir İradesi Başkanlığı, bunu da bağımsız yapacağız. Sanayici konuşsun, sabah erken vergi müfettişi kapısına geliyor. Böyle rezalet olur mu? Vergi denetimi politik olarak kullanılmayacak. Kamu İhale Kurumu ve uygulamalarını tamamen değiştireceğiz, beşli çete tamamen bitireceğiz. Şeffaf olacak. Ekonomik Sosyal Konsey yeniden kuracağız, düzenli toplanarak, ülkenin durumunu hep konuşacağız.

ÖNCE DEMOKRASİ: Bunların tamamını yapsanız bu yeterli mi? Hayır. Hangi stratejiyle çalışacaklar? Önce demokrasiyi inşa edeceğiz, sonra üreten Türkiye diyeceğiz, sonra güçlü bir sosyal devlet oluşturacağız ve sürdürülebilirlik.

İSTER SABAH DEĞİŞTİR İSTER ÖĞLE DEĞİŞTİR, İSTER AKŞAM DEĞİŞTİR; BİZ SENİ YOLCU EDECEĞİZ: İki gün önce miydi Seçim Kanunu’ndaki değişiklik. İki gün önce çıktılar, AK Parti ve MHP’den birer milletvekili açıklama yaptılar. ‘Efendim işte Seçim Kanunu’nda değişiklik yapıyoruz’ diye. Bir, gideceklerini çok iyi biliyorlar. İki, amaçları Seçim Kanunu’nda değişiklik yapıp milletin iradesini Meclis’e yansıtmak değil, amaçları ‘biz acaba koltuğumuzu nasıl koruruz?’ bunun için düzenleme yapıyorlar. Kardeşim sen milletin sesini bilmiyor musun? Millet artık kararını vermiş, seni yolcu edecek. Seçim Kanunu’nu ister sabah değiştir, ister öğle değiştir, ister akşam değiştir; biz seni yolcu edeceğiz.

SENİ PAŞA PAŞA GÖNDERECEĞİZ: Milli iradenin Meclis’e yansımasını istiyoruz. ‘Seçim barajı yüzde 3 olsun’ diyoruz. Niye korkuyorsun? Efendim, MHP barajı aşamaz, onun için 7’ye çıkaralım, bir parti için. ‘Acaba koltuğumuzu nasıl koruruz?’ Koltuk için siyaset yapılmaz. Siyaset vatandaş için, ülke için, ülkenin geleceği, refahı, huzuru için yapılır. ‘Yolsuzluk yaptım, köşeyi döndüm, paralar tamam her şey mükemmel, servetler yurt dışında, e biraz daha soyalım, nasıl yapacağız, seçim geliyor, o zaman öyle bir kanun çıkaralım ki koltuğumuzu koruyalım.’ Hiçbir güç seni o  koltuğa mahkûm etmez. Hiç meraklanma seni oradan paşa paşa göndereceğiz, hiç endişe etme.

SENİ BU MİLLETİN ELİNDEN KİMSE KURTARAMAZ: Yurt dışı seçim çevresi, önergeyi verin. Yurt dışında çalışan işçilerimiz var. Niye onlar milletvekili çıkarmıyor? Onlar da olsun... En kıdemli hâkim bugüne kadar sandık başkanıydı. ‘En kıdemli hâkim olmasın da bizim hâkim olsun.’ İster sizin hâkim olsun ister AYM’ye atadığın şaibeli başkan olsun, ister yandaşın olsun. Seni bu milletin elinden kimse kurtaramaz. Sen sandığı getireceksin. Demokratik yollarla seni paşa paşa göndereceğiz.”

 


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °