Tarih: 16.03.2022 09:25

Gülümseyen: Sporu milli ve manevi değerlerimizle yoğurmak gerek!(2)

Facebook Twitter Linked-in

AY: “Spor  Değerleri” kavramı neleri içermektedir?

GÜLÜMSEYEN: Spor dendiği vakit akla futbol, futbol ise takımların birbirleriyle yaptığı karşılaşmalar geliyor. Biraz geriye gidip ve ayrıntıları araştırdığımıza, sporun sadece spor, futbol olmadığını görmekteyiz. Siz kabullenmeseniz de maalesef gerçekler bize bunu gösteriyor. Eski nesil hatırlar, sözde rakiplerin üstesinden gelmek için ‘Vur kır parçala, bu maçı kazan’ anlayışı hakîmdi. Yani kazanmak için her yol mübah. Diğer bir ifadeyle kazanında nasıl kazanırsanız kazanın. İşte burada devreye sizin soru başlığınız ve önemine vurgu yapılması gereken ‘Sporda Değerlerler’ kavramı giriyor. Bu bağlamda aklıma Dünya’nın en iyi boksörü Rahmetli Muhammed Ali’nin “Başarı kişiyi şöhret, karakter ise kişiyi efsane yapar” sözü geliyor. Efsane sporcu,  Amerika’nın Vietnam savaşına katılması teklifini “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım” yaklaşımıyla, önce insan olmak ve olaylara insanca yaklaşılması gerekliliğine anlamlı bir örnek. 1984 Olimpiyatlarında Mısırlı Judocu Muhammed Ali Raşvan’ın maçı kaybetme pahasına ayağı sakat olan Japon sporcunun ayağına hamle yapmamasını Benim dinim insana, yaralıya, hele de yaralı yerinden vurmayı yasaklıyor. Eğer o durumdayken bir de ben oradan yüklenip oraya vursaydım, sakat da kalabilirdi. Madalya için bunu ona yapamazdım”  şeklinde açıkladığını görüyoruz. Mısırlı oyuncunun bu davranışı, bugün kendisini güzelliklerle yadedilmesini sağlıyor. Değerler eğitimi konusunda araştırma yaptığımızda, bizim tarihimizde de birçok örneklere görmek mümkün. Osmanlı Devletinde güreş, adap ve erkân üzerine gerçekleşmiş. Güreş eğitimlerinde usta çırak ilişkisi, spor ahlakı üzerine inşa edildiğini, her bir sporunun birbirini dost olarak gördüğünü, her bir sporcunun, yaşamlarının her aşamasından mert ve yiğit olmanı yanı sıra, doğru sözlülük gibi vasıflara sahip olduğunu yazılı kaynaklardan okumaktayız. Koca Yusuf, Adalı Halil, Kurt Dereli Mehmet Pehlivan tarih sayfaların örnek isimler olarak duruyor. Onların örnek hayatını bugüne uyarlamak, okullarımızda ders konusu olarak çocuk ve gençliğe aşılamak gerekiyor. Spor tarihçi Özbay Güven hocamız bir makalesinde, aldığı sportif başarının yanı sıra örnek gösterilecek hayatlarıyla isimlerini spor tarihine altın harflerle yazdıran bu sporcular için ‘Geleneksel sporlara bakıldığında, ahlakın ideal olarak kabul edildiği görülmektedir…Onlar sadece birer şampiyon değil, aynı zamanda birer ahlak abideleri olmuşlardır’ ifadesini kullanmış. Bu da bize sporun sadece spor olmadığı, spor aracığıyla insani değerlerin ön plana çıkarılmasını önemini ortaya koyuyor. Sporun milli ve manevi değerlerimizle yoğurmak kadar önemli. Spor branşı ayırt etmeksizin, değerler eğimi konusunun önce benimsenmesi, sonrasında ise uygulanmasından, başkan-antrenör-sporcu-taraftar-malzemecisi, kısacası sporun içinde yer alan herkes kendini sorumlu tutmalıdır. Çünkü toplumumuzda yer alan her yaş grubundan insan, spordan doğrudan veya dolaylı yönden etkilenmektedir. Sporun içinde yer alan adı geçen kişilerin doğru veya yanlış bir hareketi, o toplumun meydana getiren her bir ferdi üzerinde etki oluşturacaktır. O nedenle, sporda değerler eğitimi önemli bir konu her defasında önemine vurgu yapılması ve işlenmeli. Sporu bir amaç değil araç olarak görme anlayışının idrak edilmesi, toplumun barış ve huzuru içinde yaşamasına katkı sağlamak amacıyla,  milli ve manevi değerlerimizin spor camiası içerisinde yer alan herkesin iyi idrak etmesi gerekiyor. Eğer bu gerçekleşmez ise, yukarıda bahsettiğimiz ‘kazanmak için her yol mubah’ anlayışına kapılıp, sporun için sıkça tekrarlanan ‘dostluk, barış, kardeşlik’ ilkesinden uzaklaşılması, onun yerine kin, nefret, hırs, kibir gibi olumsuzluklara yönelimine neden olunur. Yıllar öncesine baktığımızda, değerler eğitimi konusu bugünkü kadar gündem olmamıştır, çünkü her sporcu ve spor müsabakası değerliydi. Değerler Eğitimi hususunu günümüzde sıkça gündeme getiriyor, her defasında önemine vurgu yapıyorsak, bu demek oluyor ki sporun özünden uzaklaştığı ve değersizleştirme çabası için gayret sarf edildiğinden başka bir mana çıkmıyor, maalesef.

AY: Belediyelerin spor eğitimine yaptığı katkılar/destekler yeterli midir?

GÜLÜMSEYEN: Bu sorunuza müsaade ederseniz, kendimizin hazırladığı belediyelerin spor haberlerini içeren www.belediyelerspor.com internet sitemizden kaleme aldığımız hakkımızda kısmından bir bölüm aktaralım. “Yerel yönetimler ‘İl, ilçe, kasabaya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerinin karşılanmasında ve genel organları halk tarafından seçilen kamu tüzel kişisi’ tanımından da anlaşılacağı gibi, vatandaşa götürülen hizmetlerin önemli aşamasını oluşturuyor belediyeler. Anayasının 127’inci maddesinde göre, seçmenlerce seçilerek oluşturan ve kamu kuruluşları olarak tanımlanan Belediyeler tabii oldukları 5393 veya 5216 kanunlara göre,  imar planları sınırı içerisinde bulunan yerlere oyun ve spor alanları yapma, vatandaşının yararına her türlü spor organizasyonunu gerçekleştirme ve başarılı sporcuların ödüllendirmek gibi yetkilerle donatıldığı görülmektedir. Spor ve oyunun, bireysel ve toplumsal kazanıma dönüşmesi için ilgili kanunlarla donatılan Belediyeler, ellerinde ki mevcut bu imkânları nereler de kullanıp kullanmadığı. Kullanılan kaynakların da ne derecede halkın yararına sunulduğu, bir sporsever olarak tarafımızca, her defasında merak konusu olmuştur…” Adı geçen sitemizde belediyelerin örnek spor faaliyetlerini gündeme getirmeyi amaçladık.  Bu çalışmayla, bir belediye yetkilisi (başkan, yardımcısı, spor müdürü v.s.), örnek spor faaliyetlerine sitemiz aracılığıyla ulaşabilecek, kendilerinin örnek olabilecek çalışmalarını ise sitemizde sergileme imkânına sahip olmaktadır. Sorunuzda belirttiğiniz gibi ‘Belediyelerin spor eğitimine yaptığı katkı/destek yeterli mi?’ sorusuna gelince. Belediyeler, 5393 ve 5216 kanunların ilgili maddeleriyle spor tesisi yapma, spor malzeme dağıtıma, spor organizasyonu düzenleme, başarılı sporcuları destekleme, spor kulübü kurmak gibi yetkilerle donatılmış durumda. Bu yetki, spor adı altındavatandaşın hangi belediye tarafından uygulamaya konulup konulmadığı soru işareti! Çünkü, adı geçen kanunlar, maalesef her belediye için aynı şekilde spor yatırımlarına dönüşmediğini görmekteyiz. Yerel bir belediye ilçesini spor tesisleriyle donatırken, hemen yanı başında ki bir başka belediye sınırları içerinde spor tesisi göremeye biliyorsunuz! Bu demek oluyor ki, kanun herkes için aynı şekilde işletilmiyor, maalesef. Bu konunun ayrıntısını araştırdığınızda, ilçesini tesisle donatan, kulüp kurarak amatör sporun yanında olan ve şehrindeki vatandaşını spora teşvik eden belediye başkanı olduğu, veya tam terfi bir anlayışa sahip olanlarda mevcut. Bunları söylerken aklıma Hüseyin Avni Yücel kardeşimizin ‘Bir çocuk sporcu olmak istiyor ise, anne ve babasını iyi seçmeli’ sözü geldi. Bir Belediye sınırları içinde spor hizmetine rastladığımızda, o belediye başkanın sporu olan ilgisinden kaynaklandığı görüyoruz. Kanunların işlevsel olup olmadığı sıkça denetlenmeli ve görevini yapmayan, kanunların gerekliliğini halkın hizmeti için kullanmayan mülkü amirler hakkında yaptırımlar uygulanmalı. Başka türlü çözüm olmayacak gibi gözüküyor.

AY: Belediyelerin spor eğitimi için, hangi “yaş gruplarını” hangi “branşları” dikkate alması doğrudur!...

GÜLÜMSEYEN: Hareket, çocuğun doğumundan itibaren başlamaktadır. Dolayısıyla spor eğitimi etkinlikleri, yaş ayırt edilmeden uygulanması gerekmektedir. Çocukların küçük yaşta spor eğitimi almaları, onların sağlıklı birer birey olmalarını sağladığı gibi, spor kültürünün de yaygınlaşması açısı açısından önem taşımaktadır. Çocuk yaşta başlanılan ve sürdürülebilir spor faaliyetleri, özellikle gençlik dediğimiz dönemde meyvelerini vermeye başlar ve toplumsal kazanıma neden olduğunu örnekleriyle görmekteyiz. Gençler, yaşının beraberinde getirdiği enerjisini spor sayesinde atma imkânına sahip olurlar. Arkadaşlarıyla sosyalleşerek, takım olmayı öğrenir. Sporla birlikte sadece bedenini değil, aklını da bir nevi terbiye etmiş olur. Günümüz meslek gruplarına baktığımızda, gelişen teknolojiyle birlikte masa başı dediğimiz fiziksel hareketliliği azaldığını görmekteyiz. Gençleri hareketsiz kılan nasıl ki teknoloji ise, orta yaş ve yaşlılık dönemlerinde de vatandaşlarımızın yeteri kadar hareket etmediklerini görmekteyiz. Hareketsizlik ve düzensiz beslenme, aşırı kiloya bağlı olarak sağlık sorunlarını da ortaya çıkarıyor. Bu durumun ortadan kaldırmanın en iyi yöntemi düzenli egzersiz. Kişinin mali durumu ve hayatını sürdürdüğü coğrafyaya göre, yapacağı spor branşları çeşitlilik göstermektedir. Kişi hiçbir şey yapamasa bile, günde 35 ile 50 dakika arası düzenli yürüyüş yapması bile, sağlıklı kalmasında önemli rol oynayacaktır. Belediyelerin ise yapması gereken, şehir planlamacılığına önem vererek, vatandaşların düzenli yürüyüş yapacağı veya bisiklete bineceği ortamların oluşturacak, benzer şekilde spor tesis yatırımlarına önem vererek, hemşehrilerinin sağlıklı ve zinde kalmasını sağlayabilirler. Az önceki sorunuzu cevaplarken, www.belediyelerspor.com sitemizde yapılabilecek örnek projeleri yansıtmaya çalışıyoruz. Yeter ki yöneticilerimiz bu konuda istekli, vatandaşın yararına bir şeyler yapmaya meyilli olsunlar.  

Devam edecek..

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —