Zonguldak’taki Sivil Toplum Kuruluşlarından yardım faaliyetleri başta olmak üzere kültürel ve sosyal faaliyetlerle en etkili kuruluşlardan olan “Büyük Uyanış Derneği” BBP kurucu lideri şehit Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili,“Şehad
Programda önce, Büyük Uyanis Dernegi’nin faaliyetleri anlatildi. Ardindan, sehit lider, Muhsin Yazicioglu ile ilgili sinevizyon gösterildi.Hilal Esma Akmese adli genç ögrenci de Muhsin Yazicioglu’nun “üsüyorum” siirini okudu ve salonu derinden etkiledi. Programin açis konusmasini, Zonguldak’in sevilen ,sayilan kanaat önderlerinden Büyük Uyanis Dernegi’nin Baskani Murat Karadeniz yapti.
Ardindan Muhsin Yazicioglu davasinin avukatlarindan Yazicioglu ailesinin avukati Muammer Çolakoglu bir konusma yapti. Avukat Çolakoglu dikkatle dinlenen konusmasinda dava sürecini, mahkeme safhalarini, yasananlari,hukukçu kimligi ve titizligiyle çok genis bir sekilde anlatti, dinleyicileri bilgilendirdi.
Çolakoglu sunlari söyledi: “Muhsin Yazicioglu davasinda 13 yildir devam eden mahkeme süreçleri, eylemin örgütlü bir yapi tarafindan gerçeklestirildigini göstermektedir. Ortaya konan raporlar, belgeler, ifadeler, somut deliller, olayin suikast oldugunu ortaya koymustur. Devam eden mahkeme süreçleri, olayin “kaza” olarak görülemeyecegi gerçegini göstermistir”
Sehit lider Muhsin Yazicioglu’nun dava ve yol arkadasi, Ülkücü hareketin önde gele isimlerinden, arastirmaci-yazar Hakki Öznur’da 13 yildir “kaza” degil “suikast” dediklerini ama devleti yönetenlerin, askeri ve sivil bürokrasinin davayi hep “kaza” olarak gördüklerini, karartmaya, kapatmaya, örtbas etmeye çalistiklarini ifade etmistir.
Öznur konusmasinda “AKP/Saray rejimi, hala “kaza” olarak görmeye, göstermeye devam ediyor.” demistir.Öznur ilgi ile dinlenen salonu duygulandiran, hüzünlendiren konusmasinda Muhsin Yazicioglu’nun 40 yillik siyasi yasamini, çizgisini, mücadelesini tarihsel süreçlerle anlatmistir.Öznur, konusmasinda, 28 Subat sürecini, Refah-Yol hükümetine yönelik iç ve dis baskilari, Genelkurmay’in siyasete açiktan müdahalesini, ordu içindeki BAAS’çi zihniyeti, militarist yapilari, askeri vesayetin emrindeki, BES’li çeteyi, kartel medyasini, halksiz demokrasiyi savunan milli irade ve demokrasi düsmani, sahte demokratlari, “postalli” demokratlari, “garnizon” demokratlarini da anlatmistir.
Konusmasinda, Muhsin Yazicioglu’nun tarihi rolüne ve önemine dikkat çekmis; ilkeli ve dik durusuyla tarih yazdigini, demokrasiye ve milli iradeye sahip çikarak Türkiye’yi; BAAS’çi darbeden kurtardigini anlatmistir. Öznurkonusmasinda sunlari söylemistir:
YOKLUGU DERINDEN HISSEDILIYOR
Acimiz hale taptaze, tarifi mümkün degil. Acimiz, hüznümüz devam ediyor. Muhsinlerle de hüznümüz Allah’adir bizim Milletimizin ve kamuoyunun “suikast” dedigi olayin üzerinden 13 yil geçti, 4750 gün geçti Türkiye, Türk dünyasi yigit dava adamini, milletin adami Muhsin Yazicioglu’nu ariyor.
Muhsin Yazicioglu’nun dava ve yol arkadaslari olan bizlere ve kamuoyuna göre, “cumhuriyet tarihinin en büyük suikasti, Yazicioglu suikastidir.” Hepimizin ve kamuoyunun ortak kanaati odur ki; helikopter düsmedi, düsürüldü. Küresel bir organizasyonla bu suikast gerçeklestirildi.
Küresel emperyalizmin yerli isbirlikçileride küresel suikast organizasyonda aktif olarak rol almistir. Devletimizin içine kadar sizmis, kilcal damarlarina kadar yerlesmis kriminal yapilar, kriptolar, besinci kol gruplar, küresel merkezlerde planlanan büyük bir organizasyonla milletin adami, milli ve yerli lider, Türkiye’nin milli direnç merkezi Muhsin Yazicioglu’nu ve dava arkadaslarimizi organize bir suikastla sehit etmislerdir.
Helikopterin düstügü güzergâhta hava hareketliligi, helikopterin üzerinden alçaktan yüksek hizla uçan jetler, sehitlerimizin kaninda çikan yüksek oranda karbon monoksit gazi, olay saatinde bozulan radarlar, hava hareketliligi ile ilgili bilgi vermeyen Hava Kuvvetleri Komutanligi, olay sonrasi helikopterdeki kritik cihazlarin çalinmasi ve arama-kurtarma faaliyetlerindeki skandallar ve daha birçok husus bugün açikça göstermektedir ki bu kadar eylemin örgütsel bir biçimde bir suikast için yapildigini göstermektedir.
Nitelikli hirsizlik, görevi kötüye kullanma vb. konulardaki yargilamalar, gerçeklerin ters yüz edilmesidir. Ne kaza ne hirsizlik ne görevi kötüye kullanma. Karsimizda, küresel yapi ve elemanlarinin emperyalist güçlerle birlikte isledigi, suç delillerini tamamen yok etmeye çalistigi, tamamen planli, programli, son derece profesyonel bir suikast var.
KAÇISINIZ YOK!YARGILANACAKSINIZ, HESAP VERECEKSINIZ
Aziz milletimizin ve kamuoyunun “suikast” olarak gördügü davayi, bastan beri AKP hükümeti ve bürokratlari, “kaza” olarak göstermeye çalismis ve basindan beri davayla ilgilenmemistir. AKP iktidari, ihmalleri, kusurlari, suçlari, olan bazi askeri ve sivil bürokratlari korumus, kollamis, hatta ödüllendirmistir. Devam eden davada, AKP iktidari tarafindan korunan, kollanan, mahkemelere çikartilmayan, ifadeleri bile alinmayan, kim varsa; makamlari, mevkileri ne olursa olsun bir gün mutlaka, alayi adalet önüne çikarilacak ve millete hesap vereceklerdir.
Bilgi kirliligine yol açmaktan, somut delilleri, belgeleri tahrip etmekten, sahte delil üretmekten, suç delillerini yok etmekten, bilinçli olarak, yanlis koordinatlar vererek enkaz bölgesine ulasmayi engellemekten, çalismalari sabote etmekten, görevi kötüye kullanmaktan, ihmalden, kusurdan, davayi karartmaya, kapatmaya, örtbas etmeye çalismaktan, hepiniz yargilanacaksiniz, sanik sandalyesine mutlaka oturacaksiniz.
Kaçisiniz yok! Hepiniz, adalet önünde hesap vereceksiniz. Kaçisiniz yok! Adaletten ve milletten kaçamayacaklar. Adalete, millete hesap verecekler. Gün gelecek devran dönecek, alayi hukuk önünde yargilanacaklar.
Sehadete yürüyen liderin dava ve yol arkadasi olarak bir kez daha söylüyorum: Bir gün mutlaka hukukun hâkim oldugu, gerçek mahkemelere çikartilacaksiniz. Adil bir yargilama ile hukuk önünde yargilanacaksiniz! Milletimize hesap vereceksiniz.
Zannetmesinler ki bu davanin pesini birakacagiz. Zannetmesinler ki yaptiklarini yanlarina birakacagiz. Zannetmesinler ki susacagiz, korkacagiz, çekinecegiz. Zannetmesinler ki mahkeme salonlarini, meydanlari terk edecegiz.
Milletin adami ve vicdani sehit lider Muhsin Yazicioglu,kirmizi çizgimizdir. Kimse bu davayi örtbas edemez, karartamaz, kapatamaz. Bu suikastta kim, kimler varsa, yer almissa, rol almissa nerede saklanirlarsa saklansinlar, bulacak, çikaracak, milletimizin huzurunda hukuk içinde hesabini soracagiz.
Bizim Allah’tan baska kimseden korkumuz yok. Allah’a can borcumuzdan baska kimseye eyvallahimiz yoktur! Tek gücümüz, tek dayanagimiz Allah (C.C) ve millettir.
Muhsin Yazicioglu davasi, yüzyilin davasi, milletin davasidir. Türk siyaseti ve demokrasisi açisindan son derece önemli olan bu olayi aydinlatmak ve gerçekleri ortaya çikarmak, tarihi bir görevdir.
Muhsin Yazicioglu sorusturmasina engel olanlar, “kaza” diyenler, “kazadan kaza çikarmayin” diyenler, “bu davanin pesini birakin, kaza ile düstü, ne ugrasiyorsunuz?”, “helikopter daga çarpti öldüler, ne pesine düsüyorsunuz”, “Ne karistiriyorsunuz? Gitti daga çarpti. Birakin bu olayla ilgilenmeyin.” diyenler, AKP lideri, yöneticileri, bakanlari, bürokratlaridir.
DÖNEMIN BAKANLARININ ASKERI VE SIVIL BÜROKRASININ MENSUPLARININ YARGILANMASI ENGELLENMISTIR
AKP hükümetinin bakanlari, bürokratlari, “Muhsin Yazicioglu dosyasinin pesini birakin, bu isle ugrasmayin” dediler. Tayyip Erdogan, Abdullah Gül, Besir Atalay, Binali Yildirim, askeri ve sivil bürokratlar, hepsi olayi “kaza” olarak gördüler, açiklamalar yaptilar. Hala daha “kaza” demeye devam ediyorlar.
Sanik olarak yargilanmasi gerekenler, tanik olarak mahkemelerde konusturuluyor. Mahkemelerde ifade vermesi gereken bakanlar, bürokratlar, devlet görevlileri, mahkemelere çagrilmiyor, haklarinda bir sorusturma bile açilmiyor.
25 Mart 2009’dan günümüze 2 Cumhurbaskani, 3 Basbakan, 7 TBMM Baskani, 9 Içisleri Bakani, 9 Adalet Bakani, 9 Ulastirma Bakani, 7 Milli Savunma Bakani, 5 Disisleri Bakani, 7 Basbakanlik Müstesari, 5 Genelkurmay Baskani, 9 Kara Kuvvetleri Komutani, 6 Hava Kuvvetleri Komutani, 5 Deniz Kuvvetleri Komutani, 9 Jandarma Genel Komutani, 2 MIT müstesari, 6 Emniyet Genel Müdürü ve çok sayida bakan, savci, hâkim, emniyet müdürü degisti. Ancak liderimizin ve dava arkadaslarimizin sehit düstükleri elim olay, aydinlatilamadi. Tam aksine, dosya karatilmaya, kapatilmaya, örtbas edilmeye çalisilmistir.
Arama-kurtarmayi akamete ugratan, devlet ciddiyetiyle bagdasmayan, sorumsuzca açiklamalar yapanlar, siyasal iktidar tarafindan yillardir koruma altindalar. Dönemin siyasi sorumlulari, bakanlari, bürokratlari (askeri ve sivil bürokrasi) yargilama safhasina, sorusturma safhasina sokulmuyorlar ve dosyaya dâhil edilmiyorlar.
13 yil oldu, usulüne uygun ne askeri ne sivil bürokraside sorusturma yapilmadi. Davayi takip eden avukatlarimiz, yüzlerce bilgi ve belge ortaya koymasina ragmen askeri bürokrasi de hiçbir askeri sorusturma yapilmamistir.Beyanlar sürekli degismekte, deliller karartilmakta, dosyalar ayrilmakta ve süreç tikanmaktadir. Ihmalleri, kasitlari, suçlari olanlar, himaye edilmis ve ödüllendirilmislerdir.
Yatari bile olmayan cezalar verilerek “bakin iste suçu olanlara ceza veriyoruz” algisi ile dosyalar kapatiliyor. Örgütlü suç kapsamina almayarak bu suçlari isleyenler, o kadar baglantilar olmasina ragmen bu kapsamda degerlendirmeyip komik cezalarla aklanmalari saglaniyor.
Hükümet, elim olay oldugunda bölgede görev yapan ihmalleri ve kusurlari bulunan, bilgi kirliligine yol açan, arama kurtarma ile ugrasmayan, hiçbir sey yapmayan bürokratlari, ödüllendirmistir. Subaylar, valiler, emniyet müdürleri vb. bürokratlar, AKP hükümeti tarafindan terfi ettirilmistir. Hükümet, suçlulari korumustur.
SÜPHELILER AKP/SARAY REJIMI TARAFINDAN KORUNMUSTUR
Nitelikli hirsizlik, görevi kötüye kullanma vb. konulardaki yargilamalar, gerçeklerin ters yüz edilmesidir. Ne kaza ne hirsizlik. Karsimizda, küresel emperyalist güçlerin yerli isbirlikçileri ile tertip ettigi planli, programli, son derece profesyonel bir suikast var.
Görevi ihmal yüzünden ölüm yok, aksine ölüme sebebiyet vermek üzere görevi ihmal vardir! AKP/Saray rejimi tarafindan bizzat koruma altina alinan, dönemin bazi bakanlari, askeri ve sivil bürokratlari, yargilama safhasina, sorusturma safhasina sokulmuyorlar ve dosyaya dâhil edilmiyorlar. Askeri ve sivil bürokrasinin bazi mensuplari da bu elim olayda süpheliler içerisindedir.
Hükümet ilgili bakanliklar, Ulastirma, Içisleri, Adalet ve yine Basbakanliga bagli olan Genelkurmay Baskanligi, meselenin aydinlatilmasi için çalisacagina, kendilerini, askeri ve sivil bürokratlarini korumayi tercih etmistir. Ihmali ve kusuru olan kurumlara, bürokratlarina sahip çikmistir. Basta Ulastirma Bakanligi ile TSK olmak üzere, ilgili kurumlar veAKP hükümeti, vebal altindadir.
Bu suikastta ihmalleri, kasitlari, suçlari olanlar, himaye edilmis ve ödüllendirilmislerdir.Milletimizin, kesinlikle “suikast” dedigi bu olayda mahkeme safhalarinda da sahit oluyoruz ki; yüzyilin davasi olan bu olayda isimleri geçen bazi süpheliler, açikça korunmus, ödüllendirilmislerdir.
Küresel iblislerin küresel organizasyonu, yerli isbirlikçiler olmadan yapilamaz. Yüzyilin davasi olan bu olayda isimleri geçen bazi süpheliler, açikça korunmus ve hatta ödüllendirilmislerdir. Anlasiliyor ki, devlet içinde de siyasal iktidar içinde de kriminal yapilarla, her türlü “kriptolarla” is yapan isbirlikçiler, çeteler, hainler var.
BINALI YILDIRIM’IN BASINDA OLDUGU BAKANLIK, “PILOTAJ HATASI, KÜÇÜK KAZA” DEMISTIR
Dönemin Cumhurbaskani Abdullah Gül'ün talimatiyla Devlet Denetleme Kurulu (DDK) olayi incelemeye almis ve 24 Ocak 2011 tarihinde de raporunu açiklamistir. DDK raporunda olayla ilgili süpheler, ihmal ve kusurlar, ortaya kondu. Liderimizin ve dava arkadaslarimizin ölümleri, süpheli bulundu.
DDK raporunda Sivil Havacilik Kurumu basta olmak üzere Ulastirma Bakanligi’na bagli diger ilgili kurumlarin ihmal ve kusurlari, tek tek siralanmis ve belgelerde tahribat yaptiklari ve sahte evrak düzenledikleri de devam eden sorusturmalarda ortaya çikmistir.
Rapor yayinlandiktan bir hafta sonra, 31 Ocak 2011 tarihinde, Ankara’da, ‘Kazadan kaza çikarmayin’ ve ‘DDK hangi uzmanlik marifetiyle böyle bir yargiya variyor’ gibi DDK raporunu hafife alan, dalga geçen, absürt açiklamalar yapmistir.
Binali Yildirim’in basinda oldugu Ulastirma Bakanligi, düzmece bir rapor hazirlayarak olay için “kaza, pilotaj hatasi” demistir. Ölümcül olay için “küçük kaza, pilotaj hatasi” denilerek dosya kapatilmaya çalisilmistir.
DDK raporu, Sivil Havacilik Kurumu basta olmak üzere Ulastirma Bakanligi’na bagli diger ilgili kurumlarin ihmal ve kusurlarini, belgelerde tahribat yaptiklari ve sahte evrak düzenledikleri devam eden sorusturmada da ortaya çikmistir.
Binali Yildirim, gerçekler ortaya çikinca ne yapacagini sasirmis, olayi kaza gibi göstermeye çalismistir. AKP hükümeti ve süpheli kurumlarin basinda olan, zamanin Ulastirma Bakanligi’nin basindaki zat, Binali Yildirim vb. kendilerini Muhsin Yazicioglu davasindan asla siyiramazlar.
ABDULLAH GÜL ÖNCE “KAZA” DEDI SONRA “KEÇILER MI SÖKTÜ?” DEDI
Dönemin Cumhurbaskani Abdullah Gül, 19 Eylül 2011 günü Almanya seyahatinde basin mensuplarina sehit liderimiz Büyük Birlik Partisi Genel Baskani Muhsin Yazicioglu ve dava arkadaslarimizin sehit düstügü olayla ilgili 48 saniyelik helikopter enkazinin basinda çekilmis görüntülerden bahsediyordu.
Cumhurbaskani Gül, gazetecilere izledigi enkaz görüntülerinden bahsederken, helikopterin beyni olarak nitelendirilen parçalarin sökülmesiyle ilgili olarak, “Insanin aklinin almayacagi seyler var. Çok fazla söylemeyeyim. Baktim ki birileri bir taraftan cesetlerle ilgileniyor, birileri de diger taraftan orada vidayi söküyor. Hepsi çikti ortaya” açiklamalarini yapmisti. Söyledigi sözler ve duydugu süpheler, yazili, görsel ve sosyal medyada da genis sekilde yer aldi.
Cumhurbaskani Gül, helikopter kazasinin baslarinda sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu için “merhum” diyor, olayi kaza gibi görüyordu. Kaza görüntüleri ve olaya dair gelen bilgilerin ardindan “Sehit kardesim” ifadelerini kullanmaya basladi.
Dönemin Cumhurbaskani Gül, “Aramalar, verilen koordinatlar disinda olmus. Aklim almiyor, bu nasil is?” diyerek saskinligini ifade ederken, AKP hükümeti, askeri ve sivil bürokrasi olaya kaza süsü vererek kapatmanin pesindeydi.
“KEÇILER MI SÖKTÜ? SÜPHELERIM VAR” DIYEN ABDULLAH GÜL 11 YILDIR NEDEN KONUSMUYOR? KIMLERDEN ÇEKINIYOR?
‘Enkaz’ görüntülerini izleyen, irkilen, daha sonra “endiselerim var” diyen, bunu kamuoyuyla paylasan dönemin Cumhurbaskani Gül, bu meselenin üzerine daha sonra kararlilikla gitmemistir. Kamuoyu kendisinden bu dava dosyasinin üzerine daha fazla gitmesini bekliyordu. Ama devami gelmedi. Ne oldu? Abdullah Gül neden çekindi? Niye sessiz kaldi?
Eski Cumhurbaskani Gül, enkaz görüntülerinin ardindan uzun bir zaman geçmesine ragmen bu elim olay üzerine artik konusmuyor, gündeme tasimiyor. Neden? Milletimizin, devletin basi olarak kendisinden ve diger devlet yetkililerden bekledigi, bu konunun takibi, unutulmamasi ve aydinlatilmasidir.
Muhsin Yazicioglu ve dava arkadaslarinin sehit düstügü olayla ilgili inanilmasi zor, önemli gerçeklere ulasildigini söyleyen Gül, o gerçekleri niye milletimizle, kamuoyuyla paylasmiyor?
Milletimizin, devletin basi olarak kendisinden ve diger devlet yetkililerden bekledigi Yazicioglu sorusturmasinin takibi, unutulmamasi ve aydinlatilmasi idi. Ancak Sayin Gül de bir iki çikisinin disinda ilgilenmedi, üzerine gitmedi.
Her türlü kriptolar, besinci kol gruplar, bölücüler, kisacasi, Türklük ve Türkiye düsmanlari, Muhsin Yazicioglu davasinin çözülmemesini, kapatilmasini istiyor. Türkiye’de yasanan birçok olayda her türlü kriptolarinda parmagi oldugunu, yer aldigini milletçe biliyoruz.
Ister asker ister sivil olsun bu olayda sorumlulugu bulunanlar, ihmali ve kusuru olanlar, elimizden kurtulamazlar. Sonuna kadar takipçisi olacagiz. Devlet içinde hükümet içinde ordu içinde bürokrasi içinde bu olayi örtbas etmeye, karartmaya, kapatmaya çalisanlar, hain emellerinde muvaffak olamayacaklar.
Ihmalleri, kusurlari ve suçlari olanlar, elbette adalet önünde hesap vereceklerdir. Nereye giderlerse gitsinler, nereye kaçarlarsa kaçsinlar, nereye saklanirlarsa saklansinlar, cehennemin dibine de gitseler, onlari bulmak ve mutlaka yargi önüne çikartmak, boynumuzun borcudur.
MUHSIN YAZICIOGLU ÇIZGISI, HAK, HUKUK, ADALET ÇIZGISIDIR
BBP lideri, milletin adami, Muhsin Yazicioglu, “1993 örtülü darbe” sürecinde, “28 Subat” ve e-muhtira döneminde askeri vesayetle, vesayetçi çevrelerle mücadele etmis, demokrasiye sahip çikmistir. Darbe sartlarini olgunlastirmak isteyen, Gladyo ile NATO ile ABD ile iliskili vesayetçi çevrelerin oyunlarini bozmus ve desifre etmistir.
Her zaman hak, hukuk, adalet çizgisinde siyaset yapan daima, demokrasiyi, adaleti ve özgürlükleri savunan Muhsin Yazicioglu, 28 Subat sürecinde, BAAS tipi dikta rejimi kurmak isteyen. “demokrasiye balans ayari yaptik” diyen Ordu içindeki BAAS zihniyetli cuntalara ve onlarin isbirlikçilerine millet adina meydan okumus, oyunlarini bozmus bir büyük liderdir.
Milletin adami ve vicdani olan Yazicioglu “Namlusunu milletine çevirmis bir tanki asla alkislamam”, “Türkiye, Iran olmayacak, Cezayir olmayacak, Suriye yapilmasina da biz asla müsaade etmeyecegiz” diyerek, ABD, Israil muhibbani Çevik Bir ve sürekâsina, askeri vesayate bürokratik oligarsiye ve besli çeteye karsi çikmistir.
Milletin adami “SEHIT LIDER” Muhsin Yazicioglu, 40 yillik siyasi yasami boyunca askeri vesayete, bürokratik vesayetlere, parti vesayetine, yargi vesayetine, hep karsi olmustur. Adaleti, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmustur. Tek adam, tek parti rejimi pesinde kosan zihniyetleri ülke ve demokrasi açisindan tehlikeli olarak görmüs ve her türlü otoriter anlayisa ve otokratik siyasete karsi çikmistir. Sivil ve demokratik siyaseti savunan Yazicioglu siyasi yasami boyunca darbecilerle, darbe pesinde kosanlarla, cuntalarla, bürokratik oligarsi ile her türlü kriptolarla daima mücadele etmis, demokrasiyi ve milli iradeyi savunmustur.
Muhsin Yazicioglu, tek adam tek parti anlayisina, totaliter ve otoriter zihniyetlere hep karsi çikmistir. Oligarsik ve bürokratik dikta rejiminin devamindan yana olan otoriter ve totaliter düsünceye sahip zihniyetlere karsi, sivil, demokratik, hukukun üstün oldugu,parlamenter demokratik sistemi savunmustur.
MUHSIN YAZICIOGLU: “ABD’NIN, ISRAIL’IN, KÜRESEL MAFYANIN ADAMI OLMAYI KABUL ETSEYDIM ÇOKTAN BASBAKAN OLURDUM”
18 Haziran 2000 tarihinde katildigi bir sölende yine milletin adami Muhsin Yazicioglu, sunlari söylüyordu:
“Ne loca ne sermaye bizi asla satin alamaz. Hiçbir locanin, hiçbir kirli sermayenin bizi satin almasi mümkün degildir. Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde egilmedik, dik durduk, dik durmaya devam edecegiz. Küresel güçlerin senaryolarina alet olmayiz, projelerinde yer almayiz. Haksizlikla beraber olmaktansa yalniz da olsak hakki savunuruz.”
Sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu, “Kimseye diyet ödemedik! Biz milletle variz, milletimizle var olmaya devam edecegiz” demisti.
Muhsin Yazicioglu, küresel güç merkezlerine kosmadi. Siyonist merkezlerde konusmalar yapmadi. Yahudi lobilerinden, Ingiliz kraliçesinden madalya almadi. CIA istasyon sefleri ile yurt içinde, yurt disinda gizli kapakli görüsmeler yapmadi. Malikânelerde, ofislerde bir araya gelmedi. Sabah kahvaltilarinda, aksam yemeklerinde onlarla oturup yemek yemedi.
ABD, AB ve Davos’ta dünyayi yönetmeye çalisan dünya kapitalizminden icazet almadi. Muhsin Yazicioglu, siyasi yasami boyunca küresel güç merkezleriyle mücadele etti. Muhsin Yazicioglu’na küresel emperyalist güçler diz çöktürtemedi. Bu ülkede, bu cografyada emperyalizme boyun egenler, isbirlikçiligini, taseronlugunu yapanlar oldu. Ancak, milli lider Muhsin Yazicioglu, emperyalizme boyun egmedi, emir ve talimat almadi, disa bagimli olmadi, güç odaklarinin önünde egilmedi, küresel diktatörlerin, karanlik merkezlerin emrine girmedi, onlarla kirli ve karanlik iliskiler kurmadi.
Sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu, Meclis’te, seçim meydanlarinda, çesitli platformlarda, küresel projelere nasil alet olmadigini, dik durdugunu, boyun egmedigini anlatmistir. Sosyal medyada yayinlanmakta olan Afyon-Emirdag konusmasinda yine tarihi öneme sahip su sözleri söylemisti:
“Eger, Amerika’nin, Israil lobilerinin, AB fonlarinin, küresel mafyanin, Türkiye’yi sömüren sermayenin, çetelerin adami olmayi kabul etseydim, basbakan yardimcisi olurdum, basbakan da olurdum, baska seyler de olurdum. Ama ben sizinle yürümek istedigim için tenezzül bile etmedim, etmem de. Dis güçlerin dediklerini kabul etseydim, onlarin projelerinde yer alsaydim, basbakan da olurdum, iktidara da gelirdik. Ben milletin adamiyim. Iktidara geleceksem milletimin destegiyle gelirim, dis güçlerin, karanlik mihraklarin destegiyle degil. Ben sadece milletimden güç alirim, vesayetçilerden, kirli yol ve yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalisan iç ve dis mihraklardan degil.”
Muhsin Yazicioglu’nun “gizli ajandasi” yoktu. Açik, seffaf ve milletiyle, dava arkadaslariyla iç içe, bir bütün olan milli bir liderdi. Muhsin Yazicioglu için kisilerin, gruplarin bekasi degil, devletin, milletin bekasi, ülkenin yarinlari önemlidir.
YOLUMUZ SEHIT LIDER MUHSIN YAZICIOGLU’NUN YOLUDUR
Hep dik durdu, düz yasadi. Çizgisini bozmadi, istikametini degistirmedi. Inandigi degerlere hep bagli kaldi. Kendisi için bir gün yasamadi. Ömrünü, hayatini, verdigi yüce davasina adadi. O, makam ve mevkileri degil, sonsuzlugu düsünen bir liderdi. Istikameti-kiblesi dosdogru bir dava adamidir. Iman ve ahlak abidesi bir sahsiyetti.
Muhsin Yazicioglu deyince dava adamligi, davaya adanmislik, fazilet, fedakârlik, vefa, kadirsinaslik, hasbilik, beklentisizlik akla gelir. Kendisi için bir gün yasamadi. Ömrünü, hayatini, verdigi yüce davasina adadi. Her türlü istibdada karsiydi, istiklal asigiydi.. Davasinin çilesini çekti hep.
Muhsin Yazicioglu deyince Kur’an’a adanmis bir ömür ve Allah ve peygamber sevdasi ile dolu bir yürek karsimiza çikiyor.Yüce kitabimiz Kur’an diyor ki, “Allah, Muhsinlerle beraberdir.”Kur’an ayetlerinde ‘Muhsin’ ifadesi birçok yerde geçmektedir.Allah, iyilik ve güzellik insani olan Muhsinlerle beraberdir. Hiç süphesiz yüce Allah, dünyada ve ahirette kötülerle degil, Muhsinlerle/iyilerle beraberdir. Dünyada kiminle birlikte olursak, kiyamet günü de onunla birlikte oluruz. Sehit Muhsin Yazicioglu’nun misyonunu inançla, kararlilikla sürdürecegiz. Hakki, adaleti, sadakati, samimiyeti ve ahlaki, bu davanin mensuplari olarak savunmaya devam edecegiz.
Dik duracagiz, dogru söyleyecegiz, düz yürüyecegiz.Yigit lider, sehit lider, Muhsin Baskan’imizi ve sehadete yürümüs tüm sehitlerimizi, dava büyüklerimizi, dava arkadaslarimizi, rahmetle yâd ediyorum. Ruhlari sad, mekânlari cennet olsun. Onlari asla unutmadik ve unutmayacagiz