Araştırmacı, Yazar, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi, TEŞVİKDER Genel Başkanı ve Şanlıurfa Kültür Elçisi Abuzer Akbıyık ile yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz.
AY: Çalismalariniza baktigimizda, Devlet THM E. Ses Sanatçisi, arkadasimiz, Salih Turhan ile yogun çalismissiniz? Nasil bir çalisma yürütüyorsunuz?
AKBIYIK: Salih Turhan çok yönlü biri. Ses sanatçisi, Notist, Arastirmaci, Derlemeci, Yazar, Sair, Bestekar.Uzun yillardan beri süre gelen arkadasligimiz, dostluga, oradan da kardeslige dönüstü. Çaliskan ve titiz bir arastirmacidir. Türkiye’nin pek çok yöresi, Azerbaycan, Irak Türkmeneli, Rumeli türküleri ve oyun havalarinin notalari ile yer aldigi ellinin üzerinde kitap yayinlamistir. Türkiye’de Halk Müzigini en iyi bilenlerden biridir. Kendisi ile ilk ortak çalismamiz 1991 yilinda yayinlanan Sanliurfa Türküleri kitabinda oldu. Daha sonraki yillarda, Tarim Türküleri, Saglikla ilgili sarkilar, Yemen Türküleri, Müzigin izinde Üç kardes sehir, Müzigin izinde Dört Kardes Sehir gibi pek çok kitap çalismasi yaptik. Belgesel, CD, Radyo Programi gibi pek çok kültür projesini birlikte hazirladik. Çalismalarimiz esnasinda fikirlerimizi birbirimize özgürce ifade ettik, bazen ayni görüste olduk, bazen olmadik, tartistik fakat sonunda uzlasacak bir yol bulup çalismalarimiza devam ettik. Bu çalismalar esnasindan ben kendisinin bilgi ve tecrübesinden çok istifade ettim.
AY: Sanliurfa kültürünün, sira gecelerinin v.b. büyük sehirlerde dogru bir sekilde uygulandigini düsünüyor musunuz?
AKBIYIK: Degerli hocam, bu soru ile “bam telime bastiniz” Ben babamin sira gecelerine katilmis, gençlik yillarimda 25 yilin üstünde sira gezmis ve sira baskanligi yapmis, Sira geceleri gelenegini dünü ve bugünü arastirmis ve Sira Gecesi hakkinda en kapsami kitabi yazmis biriyim. Bu nedenle Geleneksel Sira Gecesi gelenegini bilirim. Bugün sahnelerde sira gecesi adiyla düzenlenen programlarda sergilenen sira gecesi yapilan yanlislar var, dilimin döndügü kadar bunlari ifade etmeye, düzeltmeye çalismaktayim.
Sanliurfa’da belirli biri binine yakin yas gurubundaki arkadaslarin sira ile kendi evlerinde yaptiklari toplantilardir. Bu gecelerde sohbet, muhabbet edilir, çalmasini-söylemesini bilen varsa müzik icra edilir. Sira gecesinde, 'Tolaka' ve 'Yüzük Fincan' gibi geleneksel oyunlar oynanir. Çigköfte ve tatli yenir, çay ve aci kahve ikram edilir.
Bu gecelerin müzik kismi, televizyonlarda, sinema filmi ve dizlerde yer almasi ile 1990 yillardan sonra sira gecesi guruplari kurulmaya basladi. Bugün, Sanliurfa basta olmak üzere pek çok ilde sayisi yüzü bulan Sira gecesi müzik grubu olustu. Sira gecesi müzik guruplari konukevlerinde, otellerde, lokantalarda, yurt içi ve yurt disinda sira gecesi adi altinda müzik eglence geceleri düzenlemektedir.
Yapilan programlar Sira Gecesinin müzikli bölümünün sahneye uyarlanmis seklidir. Bu nedenle Sira Gecesi programi içinde gelenegi bozmadan, yozlastirmadan, repertuar, konusma, giyim, tavir ve davranis, ikramlar konusunda dikkat edilmeli ve gelenek yozlastirilmadan devam ettirilmelidir. Sira Gecesi Guruplarina ve isletmecilere meslek içi egitim verilmelidir. Sira Gecesi programlari turistlere yönelik ve eglence amaçli yapilmaktadir. Bu isi para kazanmak için yaptiklarini anliyorum, fakat bu gelenegi yozlastirip bozmalari hem kültürümüze, hem de kendi kazançlarina zarar verecektir. Bu nedenle, Sanliurfa Sira Gecesi guruplarina birkaç tavsiyemi ifade etmek isterim. Sahnede icra edilen Sira Gecesi programi, iki bölümden olusmali, Birinci bölümde Geleneksel sira gecesinde oldugu gibi Urfa repertuari icra etmeli, eserler bir mesk, bir konser formatinda sunmalidir, Ikinci bölümde ise popüler parçalara yer verilmelidir. Böylece geleneksel sira gecesi ile eglence birbirinden ayrilmalidir. Mümkünse sahnede çigköfte yogrulmamalidir. Çigköfteyi yoguran legeni ters çevirip, kafasinda gezdirip vb sovlar yapmamalidir.Çigköfte kesinlikle tavana firlatilmamalidir. Bu nimete hakarettir, bu davranis geleneklerimizde kesinlikle yoktur. Davulcu misafirlerin önüne gidip, para vermesi için misafirleri zor durumda birakmamalidir.
Abuzer Akbiyik, Gazelhan Kazanci Bedih Sira Gecesi ekibi ile
AY: Sanliurfa tarihi ve kültürünü hakkinda özet olarak bize neler söylemek istersiniz?
AKBIYIK: Sanliurfa medeniyetler sehirdir. Sanliurfa; milattan önce Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hurri-Mitanniler, Arâmîler, Assur, Keldâni, Med, Pers, Makedonya Kralligi, Iskender, Seleukos Kralligi ve Parth Kralligi dönemlerini geçirmistir. Milattan sonra ise Edessa Kralligi, Roma, Bizans ve Sâsâni Kralligi dönemini geçirmistir. Sanliurfa, 639-661 dönemi içinde Islam dinine mensup Araplarin hâkimiyetinde kalmistir. Numeyrîler, Mervânîler, Bizans, Ermeni Philaretos dönemine rastliyoruz.
Türklerin bu topraklara gelisi yaklasin bin sene olustur. Sanliurfa’da, 1087’den sonra Büyük Selçuklular dönemi baslamistir. 1087 yilinda Sanliurfa, Büyük Selçuklu hükümdari Meliksah’in komutanlarindan Emir Bozan tarafindan alinmistir. 1517 yilinda Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanli idaresine geçti. 406 sene Osmanli hâkimiyetinde kalan Sanliurfa, 1924 yilinda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayeti olmustur.
Bu cografyadaki, Türkler, Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler ve Yahudiler, yüzyillar boyu huzur içinde yasamistir. Yüzyillar süren birlik ve beraberlik sirasinda birbirleriyle kültür alisverisleri olmustur. Bunun neticesinde bu cografyaya özgü, ortak kültür degerleri olusturulmustur. Sehir merkezi basta olmak üzere, genel olarak Sanliurfa’da hâkim olan kültür konusunda sonuç olarak sunu söyleyebiliriz; Sanliurfa’da hâkim olan kültür, dar manada “Sanliurfa kültürü”dür, genis manada “Osmanli kültürüdür”, en genis manada “Türk kültürü”dür.
Hz. Ibrahim Peygamberin dogduguna inanilan magara ve Mevlid-i Halil (Dergah) Cami
AY: Sanliurfa’ya Peygamberler sehri denilmektedir. Neden? Biraz bundan bahseder misiniz .
AKBIYIK: Sanliurfa’da pek çok peygamber yasamistir. Rivayetlere ve bazi kaynaklara göre “Hz. Âdem (a.s.), Hz. Ibrahim (a.s.), Hz. Lût (a.s.), Hz. Ishak (a.s.), Hz. Ya’kup (a.s), Hz. Yusuf (a.s), Hz. Eyyub (a.s), Hz. Elyesa (a.s.), Hz. Su’ayb (a.s), Hz. Musa (a.s.)’nin bu bölgelerde yasamistir. Hz. Ibrahim’in dogdugu yer, Atese düstügü Haliürrahman Gölü (Balikligö), Hz. Eyyub’un çile çektigi magara, Saup Sehri, Yakubun Kuyusu gibi peygamberlerle ilgili yöredeki makamlar, göller, kuyu, magara ve tapinaklar vardir. Ayrica Hz. Isa’nin Sanliurfa’ya gönderdigi mektup vardir. Iste bu nedeniyle Sanliurfa “Peygamberler Sehri” olarak anilmaktadir. Mekke, Medine ve Kudus’ten sonra en kutsal sehir olarak bilinmektedir. Eskiden, kara yolu ile Mekke’ye giden hacilar, giderken mutlaka Urfa’ya ugrardi. Bu gün de binlerce kisi bu dini mekanlari görmek üzere Urfa’ya gelmektedir.
AY: Sizin Sanliurfa’da gezerken, herkesin hos geldin dedigi, size saygi duydugu biliniyor. Halkin ilgisinin nedeni sosyolojik olarak ne yorumlar misiniz?
AKBIYIK: Sahsimla ilgili bir soru oldugu için,enâniyyet olmasin diye aslinda cevap vermek istemem, fakat gençlere, her seyin menfaat olmadigini, memleketini sevmenin ve memleketi için çalismanin sonuçlarini yorumlamak için bu konuda birkaç cümle ifade edecegim. Ailemiz sehirde, büyüdü, biz sehirde büyüdük. Bu nedenle taninmisligimiz vardir. Esas nedeni ise kedimi bildim bileli Urfa kültürünü arastirmaya,Urfa’nin sorunlarini dile getirmeye,, yasatmaya çalistim, bu konuda mahalli televizyon ve radyoda programlar yaptim, gazetelerde, dergilerde yazilar yazdim, Urfa ile ilgili kitaplar yayinladim, çesitli toplantilarda konusmalar yaptim. Kurslarda egitmenlik yaptim. Bu faaliyetlerin hiçbirinde maddi menfaat gözetmedim, çogu kez kendi cebimden para harcadim. Kültür ve sanata duyarli Urfalilar, bunu takip ediyor ve biliyor. Sehirde gezerken, misafirleri dolastirirken, beni taniyan esnaf ve dostlar, iltifat ediyor, kolumdan tutuyor, çay, kahve, yemek ismarlamak istiyor. Tabi ki memnun oluyor, tesekkür ediyorum. Benim bundan çikardigim sonuç halk memleketine gönülden hizmet edeni, gönülden seviyor, unutmuyor. Bu nedenle gençlere, memleketinizi sevin, hizmet edin, kültürünü yasatin diyorum. Nice zenginler, mal mülk sahipleri, unutulup gitti, fakat memleketine hizmet eden kisiler, sanatçilar, sairler, yazarlar unutulmuyor. Yeri geldikçe aniliyor.
Abuzer Akbiyik, Cemal Akbasin bas çektigi SURHOY halk oyunlari ekibinde
AY: Sanliurfa’nin müzik ve halk oyunlari ile iliskisini çevre illere göre degerlendirir misiniz!
AKBIYIK: Sanliurfa müzik yönü ile çevresindeki Gaziantep, Kilis, Mardin, Diyarbakir ile cografi olarak uzak olsada tarihi baglari nedeni ile Elazig ve Kerkük ile etkilesim içinde olmustur. Bu yörelerle pek çok ortak ezgileri vardir. Örnegin Sanliurfa, Elazig, Diyarbakir’da da okunan hoyrat arasinda görülen muhalif, besiri, kesik gibi hoyratlar Kerkük’de de okunmakta ve ayni adla anilmaktadir. Yine Hem Elazig hem Urfa’da okunan “Mamos“ Türküsü, “Saray Yolu” türküsü, Yine Urfa’da ve Gaziantep’te okunan “Hishisli Hançer Boynuma le le ”, Urfa’da ve Kilis’te okunan “Yogurt koydum dolaba” türküsü ve Barak havasi Uzun havalar Yine Urfa’da ve Diyarbakir’da okunan” Diyarbakir bu mudur” türküsü ortak okunan ezgilere örnek gösterilebilir. Türküsü, Halk oyunlari bakimindan da Adiyaman ile ortak özellikler oyunlar vardir. Örnegin; hasadin ekilmesi, kaldirilmasi öyküsünü sembolize eden oyun, Adiyaman’da “Galuç” adi ile, Urfa’da “Kimil” adi ile oynanir. Oyunun figürleri, müzigi hemen hemen aynidir. Aslinda bunda bir anormallik yoktur. Çünkü Urfa ile Adiyaman arasinda, Firat Nehir vardir. Firat’in bir yakasi Urfa, diger yakasi ise Adiyaman’dir. Bu yaka’da oturanlar ile , diger yaka’da oturanlar dosttur, arkadastir, akrabadir. Dügünlerde, toylarda beraber eglenir berber oynarlar. Iste bu nedenle türkülerin, oyunlarin ortak olmasi da dogaldir.
Halk kültürü bakimindan, haritada bulundugunuz yerin etrafinda bir daire çizin, bu dairenin içindeki yerlerde, türküler, halk oyunlari, örf ve adetler, yemekler gibi pek çok kültür ögesinde ortak hususlari görürüsünüz. Ülkeler siyasi sinirlar ile ayrilsa bile, çizilen bu daire içindeki yerler ayari ayri ülke sinirlari içinde kalsa bile ortak kültür degerleri söz konusudur. Urfa ile Arap kültürü, Kars ile Azeri kültürü gibi.
AY: Istanbul’da yöre derneklerinin kurulmasi, yöre degerlerinin yayilmasi açisindan yararli. Ancak, söyle bir sikayet var; “Mesela Sanliurfa’dan geliyorlar Istanbul’a. Dernek kuruyorlar, konusma, dil, anlayis, giysi, sosyallesme v.b. yapmiyorlar. O zaman da Istabullulasamiyorlar. Istanbul kaybediyor.” Ne dersiniz?
AKBIYIK: Urfa sevdalisi Mustafa Disli isminde abimiz vardi. Çok sik giyinir, mahalli sive ile oldugu gibi Istanbul Türkçesi ile çok güzel konusurdu. Davudi sesi ile çok güzel siir okurdu. Mustafa abi derdi ki ”biz elmaya alma da, elma da demesini biriz.” Yani demem o ki büyük sehre giden Urfalilarin bir araya gelmesi, kültürlerini yasatmasi güzel bir davranis fakat ayni zamanda sosyallesmesi ve yasantisi ile, davranislari ile konusmasi ile büyük sehre uyum saglamasi gerekir. Yani Urfali Mustafa Abinin dedigi gibi elmaya alma da, elma da demesini bilmelidir.
Biz bunu Urfa’da da yasadik/yasiyoruz. Büyüklerimiz anlatirdi. Eskiden, Köy odasinda bir takim elbise vardi. köyden sehre gelecek kisi “salvarini köyde birakir”, “pantolon ve ceketini giyerek” sehre gelirdi. Sehirde dolasirken, yerken içerken “sehrin kurallarina göre” hareket ederdi. Seksenli yillardan sonra kirsaldan sehre göç hizlaninca, sehrin etrafinda gecekondular olustu. Gelenler köydeki kiyafetini, davranisini, adetlerini sehre tasidi. Sehir kültürü bozuldu. Son yillarda da Suriye’den göçler oldu, simdi bir milyonluk Urfa nüfusunun üçte biri Suriyeli. Çevrede pek çok Arapça tabela asilmis, giyim, yeme-içme, gece hayati,gelenekler Arap kültürüne göre göre sekilleniyor. Bu insanlara Türkçe ögretilmesi, egitilmesi, sehir hayatina adapte edilmesi uzun zaman alacaktir.
Bilgisayariniza ücretsiz indirebileceginiz Abuzer Akbiyik kitaplari
Urfa için yasanan bu durum, Istanbul için de söz konusudur. Istanbul’a Urfa’nin sadece merkezinden degil, ilçesi, köyü hemen her kesiminden ve her tahsil düzeyinde insan geliyor. Kirsal kesimden gelenlerin çogu önce hemserisinin akrabasinin yasadigi semtlere yerlesiyor, birlikte hareket ediyorlar. Bu nedenle bu gelenler kendi yasantisini sürdürmeye çalisiyor. Bir-iki kusak sonra onlarin çocuklarinin, torunlarinin, sehir hayatina uyumu söz konusu oluyor. Bu sadece Urfalilarin degil, bütün yörelerden, büyük sehirlere gelenlerin yasadigi sosyolojik bir durum.
Devam edecek