Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, seçime parti logosu ve adıyla girme kararlarına ilişkin, “Biz bu açıklamayı yapma ihtiyacını, bu yasa teklifi Meclis’e sunulduktan sonra ve bu teklif Meclis’ten geçtikten so
Demokrasi ve Atilim (DEVA) Partisi Genel Baskani Ali Babacan, seçime parti logosu ve adiyla girme kararlarina iliskin, “Biz bu açiklamayi yapma ihtiyacini, bu yasa teklifi Meclis’e sunulduktan sonra ve bu teklif Meclis’ten geçtikten sonra, siyasi partilerle ilgili düzenlemeler geçtikten sonra çikarilan dedikodularin önünü kesmek için… Yoksa partiler için zaten dogal olani budur. Yani her partinin kendi ismiyle, logosuyla seçime girmesinden dogal bir sey yok ki” dedi. Babacan, ortak cumhurbaskani adayina iliskin de “Isim bazinda hiç konusmuyoruz. Partimiz içinde dahi isim bazindaki görüsmelere, tartismalara ben riza göstermiyorum” diye konustu. Babacan, “A senaryosu, altili masanin devami, altili masanin mümkünse bir ittifaka evirilmesi…Yani bir ittifak perspektifi ile bu çalismalara biz katki veriyoruz” dedi.
DEVA Partisi Genel Baskani Ali Babacan, gazeteci Özlem Gürses’in Youtube kanalina konuk olarak sorularini yanitladi. Babacan, sunlari söyledi:
“YENI BIR SIYASI PARTI OLARAK KENDI KIMLIGIMIZI VATANDASLARIMIZA ULASTIRMAMIZ GEREKIYOR: DEVA Partisi, Türkiye’nin en yeni siyasi partilerinden birisi. Biz, ikinci yilimizi henüz yeni doldurduk. Bugüne kadar 700’ün üzerindeki ilçede ilçe baskanlarimizi görevlendirdik. 81 ilde il baskanlarimiz görevinin basinda. Hizli bir sekilde geri kalan ilçelerimizi de tamamliyoruz. Ve biz, su ana kadar hiç seçime girmedik. Kurulduktan sonra girecegimiz ilk seçim, önümüzdeki genel seçimler olacak. Dolayisiyla biz, yeni bir siyasi parti olarak kendi kimligimizi, mesajlarimizi münferiden olusturmamiz ve vatandaslarimiza ulastirmamiz gerekiyor.
MESAJI ALDIK: Aslinda kronoloji tam söyle isledi. Biz, 12 Subat’ta Ahlatlibel’de ilk altili masaya oturduk. Tabii altili masaya oturunca alti parti birlesip tek parti olmuyor. Yine herkes ayri ayri bir parti. Ama ortak çalisma alanlari, politikalarimizin kesisebilecegi ortak müsterek paydalari bulmak üzere biz o masaya oturduk. 28 Subat’ta da Güçlendirilmis Parlamenter Sistemi açikladik. Hemen bundan sonra hükümet, Meclis’e bir yasa tasarisi gönderdi. Daha dogrusu yasa teklifi. Bu, Seçim Yasasi’nda degisiklikler yapan bir teklif. Bunu Meclis’e sunduklari ilk günden itibaren hükümet yanlisi medyanin bir propaganda kampanyasi basladi. Hatta devletin sahip oldugu, hükümetin havuçla veya sopayla kontrol ettigi medya diyelim daha açik ifade etmek gerekirse, onlar bir propaganda yapmaya basladilar. Belli ki tek merkezden, köse yazarlari ayni temayi isleyen yazilari es zamanli olarak hemen ertesi gün yazdilar. Dedik ki ‘Burada bir sey var. Bu sadece Seçim Yasasi ile ilgili degisiklik degil. Bir de psikolojik bir operasyon var burada yani’. Buradaki mesaj da ‘Yeni partilerin isi bitti. Yeni partiler artik bir; ittifakta olmalarinin çok anlami kalmadi. Iki; yeni partiler artik mecburen milletvekili adaylarini diger partilerin listelerinden seçime sokacaklar.’ Bu propagandayi biz anladik. Mesaji aldik. Bir yandan muhalefet tarafindaki ittifaki zayiflatmaya çalisirken, yani ittifak içerisindeki baglari zayiflatmaya çalisirken bir yandan da çok korktuklari, büyük dikkatle takip ettikleri DEVA Partisi’ni acaba nasil bir psikolojik operasyonla siradanlastirabiliriz. Bunun hepsinin biz farkina vardik.
EN YAKINDAN IZLEDIKLERI BIZIZ: Bizi büyük bir rakip olarak görüyorlar. Siz, sagda solda yayinlanan rakamlara bakmayin. Psikoloji, AK Parti, Tayyip Erdogan psikolojisi, en yakindan izledikleri biziz. Çünkü biliyorlar ki asil ülkenin basarili oldugu zamanda o basarilarin altindaki imza bana ve arkadaslarima ait. Bunu biliyorlar. Zaten dikkat edin, bizden ayrildiktan sonra 2015’ten bu yana hiçbir basari üretmiyorlar… O yüzden biz de dedik ki ‘Tamam oyunu gördük. Olusturmaya çalistiginiz psikolojik ortamin da farkina vardik. Dolayisiyla biz bu islerde yokuz. Biz, yeni kurulan bir siyasi parti olarak kendi ismimizle, kendi logomuzla önümüzdeki seçimlere giriyoruz.’ Iste falanca parti hangi partinin listesinden seçime girecek, biz onlarda yokuz. Biz münferiden, Demokrasi ve Atilim Partisi olarak seçime giriyoruz. Zaten dogal olani da bu. Ona da ben açikçasi hayret ediyorum. Dogali zaten budur. Dogali, partilerin kendi ismiyle, kendi logosuyla seçime girmesidir.
DESTEGIN NITELIGI ÇOK DÜSMÜS DURUMDA: AK Parti’nin baraji geçeceginin garantisi var mi? Ben, AK Parti’nin yüzde 80-90 oy aldigi, yani Cumhur Ittifaki olarak, MHP’nin de destegiyle yüzde 80-90 oy aldigi ilçelere özellikle gidiyorum. Bütün esnafi ziyaret ediyorum. Kahvehanelerde oturup insanlarla sohbet ediyorum. Sahada öyle bir tablo yok. Destegin bir niceligi, bir de niteligi var. Destegin niteligi çok düsmüs durumda.
Nitelik sunun için önemli; AK Parti’ye destek verecek vatandaslarimizin verdigi kerhen bir destekse ve yeni kurulan bir siyasi partide de gerçekten bir güven, ümit görüyorlarsa o niteligi zayif bir destek, hemen dönüp bize destek haline rahatlikla dönebilir.
DEMOKRAT PARTI GENEL BASKANI GÜLTEKIN UYSAL’IN ATTIGI TWEET SONRASI GERGINLIK IDDIALARI: Türkiye’de siyasi partilerin beraber çalisma kültürü yeni yeni olusuyor. Altili masanin bir hukuku var. O hukuka dikkat edilmesi gerektigini de insanlar zaman içerisinde ögrenecekler. O bir tecrübe süreci… Geçici bir tatsizlik olustu. Ama onun telafisi ve tamiri için de ciddi ve samimi bir çaba gördük. O ciddi ve samimi çabanin karsiligini da vermek zorundayiz. Bu tür seyler, hatalar olur ama hatasini yapan hatasini kabul ederse ve bir daha tekrar etmeyecegi konusunda da bir irade koyarsa ona da saygi duymamiz gerekir. Aksi halde böyle en ufak konuyu mesele yapip, Türkiye için bu kadar önemli bir konuda oyun bozan olmamiz mümkün olmaz yani. Biz, kurulduk kurulali zaten kendi logomuzla, kendi ismimizle seçimlere girmek üzere kurulmus bir siyasi partiyiz. Biz bu açiklamayi yapma ihtiyacini, bu yasa teklifi Meclis’e sunulduktan sonra ve bu teklif Meclis’ten geçtikten sonra, siyasi partilerle ilgili düzenlemeler geçtikten sonra çikarilan dedikodularin önünü kesmek için… Yoksa partiler için zaten dogal olani budur. Yani her partinin kendi ismiyle, logosuyla seçime girmesinden dogal bir sey yok ki. Ben öyle bir sey zaten hiç düsünemedim. Biz yeni bir partiyiz. Kendimizi tanitiyoruz. Bir kurumsal kimlik olusturuyoruz. Her yerde logomuzu tanitmaya çalisiyoruz. ‘DEVA Partisi diye bir parti kuruldu’ diye insanlarda farkindalik olusturuyoruz. Ondan sonra seçim günü giriyor vatandaslarimiz, oy pusulasini açiyor bakiyor, ‘Ben DEVA’ya oy verecektim’ diyor, oy pusulasinda DEVA’nin ismi yok. Böyle bir sey zaten düsünülmez.
AKP’nin 20 yillik bir iktidar dönemi var. Su anda ülkenin içine düstügü krizi, su anda ülkenin içinde yasadigi büyük hukuk, adalet ve özgürlük sikintilarina bakip geçmise dogru 20 yili birden karalamak dogru bir degerlendirme degil. Ikincisi; kim ne derse desin, 2002 yilinda 3 bin 500 dolarlik bir milli gelirle yöntemi devralip bunu 12 bin 500 dolara çikaran bir ekonomi yönetimi var. Onun basinda da ben varim.
SUÇU ISLEYEN BEN DEGILIM: Telekom özellestirmesi büyük yaygara çikiyor. Bu Telekom’un genel anlamda yönetilmesi, borçlanmasi, borçlariyla ilgili çözümler, son 5-6 yilda yogunlasan bir sürü sorunlar var. Ama ilk özellesme yapildigi güne dönelim. O zamanki özellestirmeden sorumlu bakan Kemal Unakitan…Telekom’un sadece yüzde 55’i için 6 milyar 550 milyon dolarlik nakit, devlet tahsilat yapmistir. Bu paranin tamami yurt disindan Türkiye’ye gelmistir. Özellestirilen, bir isletme hakkidir. Bugün hala Telekom’un bütün gayrimenkulleri, altyapisi devlete aittir. ‘Telekom’u sattilar, söyle böyle’ diyorlar. Neyi sattik? Sonradan yanlis yönetilmesi ayri bir mesele. 20 yili bir torbaya koyamazsiniz… Dolayisiyla ben o mahallede oturmus olabilirim zamaninda. Üstelik diyelim ki 2002’den 2015’e kadar o mahallede oturmusum. Bugün o mahallede suçlar isleniyor, diyorlar ki ‘Sen de o mahallede oturmuyor muydun?’ ‘Oturuyordum da ben eskiden oturuyordum. Bir de suçu isleyen ben degilim, kusura bakmayin’ diyorum… Üstelik bizim dönemde de o mahallede fazla bir suç da yok. Oturdugumuz dönemde o mahalle iyi bir mahalle.
KASIMDA SEÇIM IDDIASI: Biz, teskilatlarimiza her an seçim olabilirmis gibi hazir olmalarini konusunda uyariyoruz. Ama artik nisan ayinin sonuna geldik. Yarin 1 Mayis. Su anda seçim karari alinsa, bu haziran sonu temmuz basi olur ve yazin ortasinda seçim yapmak Türkiye’de çok sey degil. Insanlar tarlada, yaylada, tatilde. Sicakta kampanya yapmak zor. Dolayisiyla biz, bu yaz aylarinda bir seçim artik beklemeyiz ama eylül, ekimle beraber havalar makullesip, kasimda açiklanacak bir tarihte seçimin olabilecegi ile ilgili biz, teskilatlarimiza ‘hazir olun’ dedik. Ama bu sadece bir tahmindir.
2018’DE HER PARTI KENDI ADAYINI ÇIKARTTI. SONUÇ, ÜLKE TAM 5 YIL KAYBETTI: Bizim önümüzdeki seçimlerde gerçekten demokrasimiz için bir ölüm kalim meselesiyle karsi karsiya oldugumuzu önce bir anlamamiz gerekiyor. Ve bu seçimleri kazanmak sart. Birinci turda cumhurbaskanligini açik ara ile kazanmak ve Meclis’te anayasayi degistirecek bir çogunlugu saglamak; seçimi kazanmayi ben böyle tanimliyorum. Ve su anda hiçbir partinin tek basina böyle bir sonucu elde etme imkani, ihtimali yok. Yani tek bir parti çikacak, açik bir farkla cumhurbaskanligini kazanacak. Erdogan yapabildi mi 2018’de, yapamadi. MHP’yi yanina katmasa yapamiyordu… Bu gerçek ile karsi karsiyayiz. Ben, bu altili masada hem son toplantimizda hem de önceki toplantimizda genel baskanlara bunu tekrar tekrar ifade ettim… 2018’de bir Millet Ittifaki kuruldu ama ortak bir aday konusunda uzlasma saglayamadilar. Her parti kendi adayini çikartti. Sonuç, ülke tam bes yil kaybetti. Dolayisiyla bizim A plani dedigimiz, o masanin mutlaka uzlasma ile tek bir cumhurbaskani adayi çikartmasi.
ISIM KONUSMUYORUZ: Isim bazinda hiç konusmuyoruz. Partimiz içinde dahi isim bazindaki görüsmelere tartismalara ben riza göstermiyorum.
ORTAK ADAY ALTI GENEL BASKANDAN BIRISI DE OLABILIR: Ortak aday, alti genel baskandan birisi de olabilir. Mutabakat gerekiyor.
BURADAKI A SENARYOSU, ALTILI MASANIN DEVAMI, ALTILI MASANIN MÜMKÜNSE BIR ITTIFAKA EVIRILMESI: Bu alti partiden bir tanesi bir noktada ‘ben yokum’ derse degisebilir. Ya da mesela ortak cumhurbaskani adayligi konusunda mutabakat saglayamayabiliriz. Is öyle bir noktaya gelir ki partilerden birisi, ‘Ben kesin kabul etmiyorum’ der. Bese bir kalinabilir. Öyle bir seyler olabilir. Buradaki A senaryosu, altili masanin devami, altili masanin mümkünse bir ittifaka evirilmesi bizim için en azindan, biz bunu önemsiyoruz. Yani bir ittifak perspektifi ile bu çalismalara biz katki veriyoruz. Sonunda ittifak olur olmaz, ayri. Mesela ortak aday için ittifak da sart degil. Bazen o da karistiriliyor.”