Sitemiz köşe yazarı Dr. Göktan AY’ın, Ahmet Selçuk BAYBURTLU (Şırnak Üniversitesi GSF Müzik Bölümü) ile yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz.
AY: Hocam, Nasılsınız? Kısaca Okurlara Kendinizi Tanıtır mısınız?
BAYBURTLU: Teşekkür ederim hocam. 1992 yılında Erzurum’ da doğdum, ilk ve orta öğrenimim Bayburt’ta tamamladıktan sonra Erzurum Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Müzik Bölümü’nde öğrenimime devam ettim. Karabük Üniversitesi Safranbolu Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü’nde lisans tamamladıktan sonra 2016 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Müzik Bölümü’nde yüksek lisans eğitimime başladım. 2018 yılında mezun oldum. 2020 yılında Şırnak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladım aynı yıl yüksek lisanstan mezun okulum Sivas Cumhuriyet Üniversitesi müzik öğretmenliği anabilim dalında doktora programına kabul edildim. Şuan Şırnak Üniversitesinde çalışmaktayım ve Cumhuriyet Üniversitesinde eğitimime devam etmekteyim.
AY: Şırnak Üniversitesinde Müzik ve Güzel Sanatlar Çalışmalarınız Hakkında Bilgi Verebilir misiniz?
BAYBURTLU: Tarihi çok eskilere dayanan Şırnak ilinde kültür-müzik çalışmaları daha dikkat çekmektedir. Yöre insanı Dengbejlik kültürü ile beraber bir bütün olmuştur. Dengbej yanında, yörenin halk ozanları ve aşıkları ile zaman zaman bir araya gelip, şehir kültürü ve müzik yapısı hakkında sohbet eder ve derleme çalışmaları yapmaya devam ediyorum.
AY: Bayburt İle Bağınızı Koparmıyorsunuz…Bayburt Halk Kültürü Deyince Aklımıza Ne Gelmesi Gerek?
BAYBURTLU: Toplulukların kültürel özelliklerini birçok yol ile, nesillerdir devam ettirdiği bir gerçektir. Bayburt; Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgesinde yer alan, halk ezgileri ve yöresel halk oyunları ile zengin bir kültüre sahip küçük şirin ilimizdir. Türk toplumunun dünyanın her köşesine göç etmesi sonucuna bağlı kalarak; ağız, tavır, şive, ritim yapısı yönüyle çok çeşitlilik göstermektedir. Yörede derleme yapılmamış birçok halk ezgisi mevcuttur, fakat TRT repertuvarı göz önüne alındığında tamamı kırık hava olarak görülmektedir.
AY: “Erzurumlu Türkü Paşa: Raci Alkır” Eseriniz Hakkında Bilgi Verir misiniz?
BAYBURTLU: Eskiler “Doğunun Paris’i derdi” Erzurum için … Erzurum ilimiz birçok sanatçı yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir. Bölgede 3 fakülte 1 lise olmak üzere 4 sanat eğitimi veren devlet kurumu bulunmasının yanı sıra, özel sektör olarak tabir ettiğimiz pek çok sanat eğitimi veren kurumlar bulunmaktadır. Yukarıda ifade ettiğim gibi birçok sanatçı yetiştirmiş olan memleketimden, Raci ALKIR hocamda bu sanatçılardan biridir. Alkır; Erzurum’ da TRT bölge radyosunun kurulmasında önemli roller edinmiş ve unutulmaz eserleri hem yorumlayarak hem de derleme çalışmaları yaparak dikkat çekmiştir. Raci Alkır’ın oğlu Vahit Alkır ile görüşmelerimde edindiğim bilgiye göre; Raci Alkır, müziğe babası Şefik beyin tarikat toplantılarına katılması ile başlamıştır. Ses tonunun; ilahi, gazel, tatyan, tasavvuf içerikli eserlere uygun olması sebebi ile bu tür eserleri okumaya ağırlık vermiş ve yaptığı derlemelerde’ de etkili olmuştur. Türk halk müziğini sevenlerin gönlünde yer edinmiş ve çeşitli isimlerle anılmıştır; Türkü Paşası, Tatyan Paşa, Tatyan Ustası, Erzurum’ un Sesi, Paşamız, İfti-harımız v.b. gibi isimlerle anılmıştır. Raci Alkır, Türk Halk Müziğine 80’ e yakın eser kazandırmıştır. TRT repertuarına girmiş, kaynak kişisi olduğu ve derlemeciliğini yaptığı 23 eseri bulunmaktadır. Birçok eserin derlemecisi olarak TRT’ ye büyük katkıda bulunmuştur. Racı Alkır’ın; TRT de pek çok televizyon ve radyo yayınları bulunmaktadır. Ayrıca; 7 plak, 2 kaset ve 1 CD yayını bulunmaktadır.
BAYBURTLU: Bu çalışmamızda, değerli hocam Dr. D.U.Y. ve kadım dostum Öğr. Gör. F.K.K. teşekkürü bir borç bilirim… Çalışmada TRT repertuvarında yer alan 6517 halk türküsünün sözleri titizlikle okunarak Türk dili konusunda uzman kişilere de danışılarak incelendi, içinde şiddeti çağrıştıran ifadeler barındıran 1406 türkü tespit edildi. Çeşitli analizler yapılarak 6517 türkü içerisinden, şiddet çağrışımlı ifadeler içeren türkülerin %18 gibi bir değerde olması, şiddet çağrıştıran ifadelerin toplum içinde zamanla kanıksanmasında, sözel kullanımının yadsınmamasında etkili olabileceği görülmektedir.
Araştırmada, şiddet çağrışımlı ifadeler içeren türküler, notasyonda yazan bilgiler esas alınarak bölgesel olarak ayrılmış ve bu bölgeler sayısal veriler ile ifade edilmiştir. Sözlerinde şiddet çağrışımlı ifadeler içeren halk ezgilerinin Türkiye sınırları içerisinde en yoğunlukta bulunduğu bölge %19 ile İç Anadolu bölgesi olmuştur. Bunu takiben %18’lik bir değer ile Doğu Anadolu bölgesi yer almaktadır. Karadeniz bölgesi ise %14 ile diğer iki bölgeyi takip etmektedir. Daha sonra %9 ile Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu bölgesi, %8 ile Ege bölgesi, %6 ile Marmara bölgesi, %1 ile Orta Anadolu bölgesi gelmektedir. Şiddet çağrışımlı ifadeler içeren halk ezgilerinin bölgesel dağılım sırasına bakıldığında bu durumun Türkiye’nin ile hemen hemen aynı orantıda seyrettiği sonucuna varılır.
Ayrıca %18’lik bir değer ile diğer bölgelerde bulunan (Selanik, Kıbrıs, Kosova bölgesi, Üsküp bölgesi, Rumeli bölgesi, Bulgaristan bölgesi, Irak bölgesi, Kerkük bölgesi, Trakya, Azerbaycan) halk ezgilerinin de sözlerinde şiddet çağrışımlı ifadelere rastlanmıştır. Böylece bir bölgedeki yaşam alanı ne kadar geniş olursa, o bölgedeki yaşam faaliyetlerinin de bir o kadar fazla olacağı varsayılarak, bunun yanı sıra halk ezgilerinin de sayıca fazla olması ve buna paralel olarak bireyler arası şiddete eğilim oranının da daha yüksek olacağı, bu durumun da türkü sözlerine yansıdığı düşünülmektedir.
Araştırma kapsamında incelenen bu ve benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Aynı kelimelerin birbirinden bağımsız türkülerde farklı şiddet boyutları kapsamına girmesi, türkülerin ifade etmiş olduğu genel anlamlara odaklanılarak uygun şiddet boyutları altında analiz edilmesi şeklinde açıklanabilir. Bu çalışmanın türkü sözlerinin insanlar üzerindeki etkilerini saptamaya yönelik olmadığını, sadece sayısal verilerle türkülerde şiddet çağrışımlı ifadeleri tespit etmeye yönelik bir çalışma olduğunu, herhangi bir psikolojik çözümleme amacına sahip olmadığını tekrar vurgulamak gerekir. Nitekim şarkıların, türkülerin insanlar üzerindeki etkilerini saptamaya yönelik bir çalışma, ancak psikoloji alanında uzman kişilerin de katılımıyla gerçekleşecek interdisipliner bir çalışma olabilir. Bu doğrultuda bu çalışmadan feyz alanlara, gözlem ve ankete dayalı şekilde yürütülecek, türkülerin dinlenim sıklığı, dinleyenlerin şiddet tutumları kapsamında bir çalışma önerilebilir.
Devam edecek…