Almanya’da yaşayan Mersinli Nurhayat Volkan, ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelirken Edirne Gümrük Kapısı’nda eziyet gördüklerini, soğuk bir odada sabaha kadar keyfi şekilde gözaltında tutulduklarını iddia etti. Nurhayat Volkan, gümrük görevlilerini Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) şikâyet etti.
Almanya’nın Friedrichshafen şehrinde yaşayan Nurhayat Volkan, eşi Ünsal Volkan ve otizmli çocukları ile birlikte, bir süre önce kendilerine ait özel araçla Türkiye’ye geldi. Nurhayat Volkan, Edirne Gümrük Kapısı’nda uzun süren giriş işlemleri nedeniyle tartıştıkları gümrük memurlardan gördüklerini, sabaha kadar soğuk bir odada haksız yere gözaltında tutulduklarını öne sürdü.
'SAATLERCE BEKLETİLDİK'
Edirne Gümrük Kapısı’na iki günlük yolculuktan sonra geldiklerini, aşırı yorgunluk ve soğuk havanın etkisiyle böbrek problemleri yaşadığını belirten Nurhayat Volkan, araçla sıraya geçtiklerini, gişede memur olmadığı için saatlerce beklemek durumunda kaldıklarını söyledi. Bunun nedenini sormak üzere diğer gişedeki memura gittiğini kaydeden Volkan, yaşadıklarını şöyle anlattı:
'Yanımda tansiyon hastası bir yaşlı teyze de bulunuyordu. Bu nedenle de diğer gişedeki kadın memura gidip, ‘Hanımefendi, acaba bizim gişede işlem yapacak memur ne zaman gelir, bir bilginiz var mı’ dedim. Üstelik kendimin böbreklerimden dolayı çok ağrım olduğunu ve bizim sırada yaşlı tansiyon hastası teyze olduğunu belirttim. Memur hanım bana, ‘Birazdan sizinle ilgilenecek memur gelir’ dedi. Ben de sıraya, tekrar arabaya gittim ve beklemeye başladık. Aradan 15-20 dakika kadar geçti, ağrım daha çok artmaya başladı ve beklediğimiz gişeye yine memur gelmedi. Tekrar diğer gişedeki aynı bayan memurun yanına gittim. ‘Ben iyi değilim memur hanım, ağrım daha çok arttı’ dedim. Memur hanım, elinin tersiyle, bana sinirli bir şekilde bakarak, ‘Git sıranda bekle, size memur gelecek’ dedi. Bu hareketi beni çok üzdü, bu nedenle çok içerledim.
'AMBULANSLIK DURUMA GELDİM'
Onun bana yaptığı el işaretini ona göstererek, ‘Niçin bu ülkede kadın kadına sanki düşmanmış gibi bakıyor ve empati yapamıyor. Gurbet ellerde çalışarak ülkemize döviz getiriyoruz, vergimizi ödüyoruz, vatanımıza katkıda bulunmanın gururunu yaşıyoruz, bir Suriye vatandaşı ve Afgan vatandaşı kadar değerimiz yok mu sizin gözünüzde? Ben hastayım, ağrım arttı diyorum, siz küçük bir empati bile yapmıyorsunuz, üstelik elinizin tersini göstererek ‘Git arabada bekle’ diyerek azarlıyorsunuz’ dedim. Bunun üzerine bayan memur, yine beni azarlayarak, ‘Şimdi git sıranı bekle birazdan seninle görüşeceğiz’ diyerek tehditkâr konuştu. Ben de o ağrı ve sızıyla üstelik psikolojimin alt üst olmasıyla söylenerek arabaya gittim. Daha sonra bizim gişeye aynı memur hanım geldi. Gişede sıra bize geldiğinde, memur hanıma, ‘Az önce siz beni tehdit ettiniz, seninle görüşeceğiz dediniz, bunu açıklar mısınız, ne görüşeceksiniz benimle’ dedim. Elimde telefon kamerasını da açtım, çünkü kendimi ispatlamaya hakkım olduğunu düşündüm, başka hiçbir delilim yoktu. Amacım, orada onun bana yaptığı haksızlığı ispatlayabilmekti. Kendimi o ağrının içinde savunmasız, yorgun ve psikolojim alt üst olmuş hissediyordum. Orada ben, acil ambulanslık duruma gelmiştim. Bana başka bir memur gelerek, ‘Lütfen görüntüyü kapatır mısın’ dedi, onun ricasından dolayı, kırmayarak videoyu sonlandırdım. Daha sonra da az bir görüntü vardı, rica ettikleri için sildim.'
'SABAHA KADAR BUZ GİBİ ODADA BEKLETİLDİK'
Kendisinin sorusuna yanıt vermeyen kadın memurun elinde kendi pasaportları ile gişeden sinirlenerek çıktığını anlatan Nurhayat Volkan, yaşananları şöyle özetledi:
'Kendisine ‘Lütfen bizim pasaportlarımızı verir misin, biz başka bir memura işlem yaptırmak istiyoruz’ dedim. Bunun üzerine daha çok sinirlenen ve bize pasaportlarımızı teslim etmeyen bayan memurla devam eden durumdan dolayı otizmli olan oğlum, ‘Anneme kötü bir şeyler yapacak’ korkusuyla arabadan koşarak benden tarafa doğru gelmeye başladı. Bunun üzerine diğer bir erkek memur, oğluma koşarak yakasından tuttu. Ben, ‘Oğlum otizmli, ne olur bırakın, ona bir şey yapmayın’ diye bağırmaya başladım. Ardından eşim arabadan hızlı bir şekilde çıkarak, ‘Oğlumuz hasta, o hasta bir çocuk, bırakın oğlumuzu’ diye koştu. O sırada ben bayılmışım, o esnada neler olup bitti bilmiyorum. Ardından gözümü açtığımda insanlar başıma toplanmıştı, oradaki gurbetçiler de bizi teselli ettiler. Çocuğumu polisler götürdü, daha sonra hepimizi gümrük kapısında bekleme salonuna aldılar. Gece buz gibiydi ve bekleme salonunda ısıtıcı yoktu, bizi orada sabaha kadar ifade için beklettiler ve ben böbreklerimin ağrısından perişan durumdaydım. Yorgun, halsiz ve bir taraftan memleket özlemi çekerken hiçbir gurbetçi sanmıyorum ki durup dururken olay çıkarmaz ve olaya karışmaz. Bir de üstelik Mersin'e geldikten sonra beş gün hasta yattım. Bize yapılan bu eziyetin cezasız kalmamasını istiyorum. Konuyu ilgili bakanlıklar ve CİMER’e de yazdım.'