Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikası'nın 7. Olağan Genel Kuruluna katılan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, “Türkiye şu an ne kadar hukuk, sosyal ve laik bir devlet? Partiler de demokrasi olmadığı ve siyasi partile
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikası'nın 7. Olağan Genel Kuruluna katıldı. Gerçekleşen Genel Kurulun hayırlı olması temennilerini paylaşan Özdağ'ın gündeminde demokrasi, hukuk ve adalet sistemi vardı.
MÜLAKAT SİSTEMİ KALDIRILMALIDIR
Konuşmasında Engelliler Haftası'yla, Dünya Çiftçiler Günü'nü de kutlayan Özdağ, “Memurların talep ve sorunlarını yakından biliyorum. Öncelikle 3600 ek gösterge, EYT ve diğer tüm hakların en kısa sürede çözüme kavuşturulması, verilen tüm sözlerin yerine getirilmesi bir elzemdir. 3600 ek gösterge sözünün verildiği tarihin üzerinden dört yıl geçmesine rağmen hala bu sözün yerine getirilemeyişinin hiç bir mazereti ve gerekçesi olamaz. Türkiye'de mülakat sisteminin kaldırılmasıve devletin liyakatla, ehliyetle buluşması gerekmektedir. Hala neden mülakat sistemi var? Kim torpil aramadan çocuklarını işe yerleştirebiliyor? Kim torpil aramadan memur ve kamu işçisi olabiliyor? Ben sürekli darbelere, darbecilere karşı durdum. 12 Eylül darbesini de yaşadım. Muhsin Yazıcıoğlu'yla birlikte 7,5 yıl cezaevinde yattım. Hayatım hep acılarla geçti, 28 Şubat döneminde de 3 sefer Üniversiteden atıldım. Adaletsizliklerle, hukuksuzluklarla sürekli çatıştım. Ama Kenan Evren ve arkadaşlarının TUS adında getirdikleri bir sınav var, Tıpta Uzmanlık Sınavı. Bugün Covid sistemindeki başarıyı o sınav sistemine borçluyuz. O binalara, cihazlara sahip olduğumuz için teşekkür ediyoruz. TUS sınav sisteminde torpilsiz doktor olunduğu için sağlık sistemi buralara geldi. Sağlıkta başarı yakalandı. O zaman şimdi soruyorum; Neden Hakim olmak için Savcı olmak için, mühendislikte, memuriyette mülakata gerek var? Merhum Bülent Ecevit benim hapishane arkadaşımdı. KPSS'yi getirmişti neden deldiller? FETÖ'cüler sorular çaldırlar, şimdi saray reimi de mülakat sisteminde ısrar ederek bir partizan devleti kurmak istiyor. 15 Temmuz'da bir cemaat devletine engel olduk ama şimdi de bir kişinin idare etmeye, yönetmeye çalışıpda yönetemediği, elini yüzünü bulaştırdırdığı devlet yönetimine de engel olmamız gerekiyor. Bir parti, mezhep, bir tarikat, bir etnisite devletine engel olalım. Milletin devletini inşa edelim” dedi.
LİDER SULTALIĞI SONA ERMELİDİR
“Anayasa'da Türkiye'nin sosyal, laik bir hukuk devleti olduğu net bir şekilde belirtilmiştir. Şu an acaba uygulamada öyle midir? Türkiye şu an ne kadar hukuk, sosyal ve laik bir devlet? Partiler de demokrasi olmadığı için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde demokrasi yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde demokrasi olmadığı için de Türkiye'de demokrasi açılımı tartışmalıdır” diyen Özdağ sözlerine şöyle devam etti, “Demokrasi şeffaflık, çoğulculuk ve açıklık reiminin adıdır. Seçim kanunu gündeme gelir de siyasi partiler yasası neden hiç gündeme getirilmek istenmez? Hakim teminatlı üye ve delegeler neden olmaz? O delegelerin seçtiği Milletvekilleri neden seçmenin tercihli seçim sistemiyle parlamentoda yer almaz? Çünkü onlar özgür değillerdir. Liderler Ankara'dan kimlerin Milletvekili olacağını belirler o Milletvekilleri de liderleri ne emrederse onu yerine getirir. O nedenle şayet Türkiye'de tam manasıyla gerçek demokrasiden söz edilecekse önce siyasi partilere demokrasi gelmelidir.”
DEMOKRASİ VE HUKUKU İNŞA ETMELİYİZ
Türkiye'de herşeyden önce kuvvetler ayrılığı ilkesinin olması gerektiğini savunan Özdağ, “Bunun için de öncelikle yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve bağımsız olması gerekiyor. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminde yasama, yürütme ve yargı tek bir kişide toplanmış durumdadır. Böyle bir ülkede asla demokrasi de, hukuk ta, adalet de inşa edilemez. Liyakat ehliyetle buluşamaz. İkincisi özgür bir medyanın olması gerekmektedir. Türkiye'de medya ne kadar özgürdür? Üçüncüsü özgür bir kamuoyunun oluşması gerekmektedir. Milletini açlıkla terbiye eden iktidarlar olursa, bu ülkenin vatandaşı fikir, düşünce ve inancından dolayı işinden atılma korkusu yaşayıp, işsiz ve aşsız bırakılırsa, mobing uygulamasına tabi tutuluyorsa demokrasinin gereği olan görüşlerini ne derece dile getirebilir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister Cumhuriyet” diyordu. Ne kadar fikrimiz, irfanımız, vicdanımız hür bizim? Avrupa 2. Cihan Harbini yaşadı. 2. cihan harbinde 100 Milyon kişi yaralandı, 65 Milyon kişi de hayatını kaybetti. Madrit'ten Moskova'ya, Moskova'dan, Londra'ya, Londra'dan Sofya'ya yerle bir edildiler. Aradan 70 sene geçti. Bu 70 sene içerisinde demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü inşa ettiler. Türkiye'de demokrasi ve hukuk ne kadar var? Hukukun üstünlüğü ne kadar demokrasiyle taçlandı, devlet ne kadar liyakat ve ehliyetle buluştu ve hukuk ne kadar adaletle tanıştı?” şeklinde konuştu.
STK'LAR HİÇ BİR SİYASi PARTİ'NİN ARKA BAHÇESİ OLMAMALI
Demokrasilerin altın kase içerisinde takdim edilmediğini vurgulayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, “Demokrasi için gerekirse bedel ödenir, bedel ödeye ödeye demokrasi inşa edilir. Demokrasilerde hak verilir ama Türkiye gibi ülkelerde hak verilmez, hak alınır. O nedenle STK'lara, sendikalara büyük görevler düşüyor. Hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmamalılar. Ama siyasi partileri iktidara taşımak için de araçsallaşmamalılar. İşçi ve Memur sendikaları işçilerin ve memurların haklarını koruma, daha da ileri taşıma adına ellerinden gelen tüm gayreti göstermeliler. Gögüslerini siper etmeliler ki o siyasi partiler ve temsilcileri o sendikaların, STK'ların ayağına gelsinler. Sendikaların, Odaların, STK'ların başkanları, Genel Başkanları hiç kimsenin adamı olmamalılar” dedi.