Mısır’ın son Ankara Büyükelçisi Abdurrehman Salahaddin, Türkiye-Mısır ilişkilerine ilişkin; “İhvan medyasının faaliyet göstermesine izin vermek, Mısır’ın içişlerine müdahale niteliğindeydi. Türk Hükümeti düşman gruplara ev
Misir’in son Ankara Büyükelçisi Abdurrehman Salahaddin, Türkiye-Misir iliskilerine iliskin; “Ihvan medyasinin faaliyet göstermesine izin vermek, Misir’in içislerine müdahale niteligindeydi. Türk Hükümeti düsman gruplara ev sahipligi yaptiklari iddiasiyla Isveç ve Finlandiya’nin NATO’ya üyelik basvurusunda çekimser. Hükümet, Türkiye’deki gruplar hakkinda da ayni standartlari uygulamaliydi” dedi. Türkiye’nin eski Kahire Büyükelçisi Safak Göktürk ise “Türkiye topraklarinda Misir’in terörist olarak ilan ettigi Müslüman Kardesler Hareketi mensuplari ve bazi yayin kuruluslarinin faaliyette bulunmasi konusunda Misir’da bir tutum degisikligi olmadi. Misir’in beklentileri ayni. Degisim Türk tarafinda oldu” diye konustu.
Türkiye’nin dokuz yil aranin ardindan Kahire’ye maslahatgüzar atamasiyla, Türkiye ve Misir iliskileri yeniden gündeme geldi.
2013 yilinda Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsali Ankara’ya çagirilmis ve Misir’in son Türkiye Büyükelçisi Abdurrehman Salahaddin de istisarelerde bulunmak üzere Misir’a çagirilmisti. Disisleri Bakanligi, Salahaddin’in döndügü gün Türkiye-Misir iliskilerinin maslahatgüzar düzeyine indirildigini ve Misir'in Ankara Büyükelçisi Selahaddin'in “istenmeyen adam” ilan edildigini duyurmustu.
SALAHADDIN: MISIR’DAKI YABANCILARIN KENDI HÜKÜMETLERINE VEYA BASKA HÜKÜMETLERE HAKARET ETMESINE MÜSAADE ETMIYORUZ
2011-2013 yillari arasinda Misir’in son Ankara Büyükelçisi olan emekli Büyükelçi Salahaddin, birkaç yildir Türk hükümetinin Misir’a yönelik bir tutum degisikligi içinde oldugunu belirtti. Büyükelçi Salahaddin, sözlerini söyle sürdürdü:
“Mevkidaslarimin Türk tarafina açikladiklari ilk konu herhangi bir yakin iliskide, hiçbir tarafin kendi ülkesine veya hükümetine karsi siddeti tesvik etmeye çalisan diger taraf vatandaslarini agirlamamasi oldu. Burada Misir hükümetine zarar vermeye çalisan Müslüman Kardesler casuslarindan söz ediyorum. Türkiye ve Türk hükümeti karsiti faaliyetlerle baglantili Türk ya da Türk olmayan kisileri barindirmadigimizi açikladik. Misir yaklasik 4 milyon Misirli olmayan, yabanci ve göçmeni agirliyor. Ancak kendi hükümetlerine ya da baska ülkelere karsi hareket etmelerine müsaade etmiyoruz. Türk tarafinin bunu net bir sekilde anladigini düsünüyorum.
“BIZE SALDIRAN MILITAN GRUPLARIN BIR KISMI TÜRKIYE’NIN DESTEKLEDIGI HÜKÜMETLE BAGLANTILI”
Ikinci husus ise Misir sinirlarina tehdit olusturacak siyasal Islam'a destek olmamak. Sinirlarimizda ordumuza, polisimize, Misir’daki Hristiyanlara siddet uygulayan bazi militan radikal gruplar var. Ne yazik ki bir kismi Libya ve bazilari Türkiye’nin de destekledigi hükümetle baglantili. Türkiye’nin Misir’a ve kurumlarina saldiran gruplari desteklemesini istemedigimizi açikça belirttik.
Türkiye’nin her düzeyde olumlu açiklamalar yaptigini ve uzlasma mesajlarini uygulama noktasinda bazi ilerlemeler gördük. Cumhurbaskanindan Disisleri Bakaninin mesajlarina kadar hepsini memnuniyetle karsiliyoruz. Bunlarin tam olarak uygulanmasini bekliyoruz. Bu bakimdan birtakim ilerlemeler kaydedildi. Daha fazla ilerlemenin kaydedilmesini destekliyoruz. Iliskiler normale dönebilir.”
“SU ANDA 6 MILYAR DOLAR DEGERINDE TICARETIMIZ VAR”
Emekli büyükelçi Salahaddin, Kasim 2013’te geri çagirildigindan bu yana Misir hükümetinin Türkiye ile iliskilerini devam ettirme yönünde stratejik bir karar aldigini söyledi. Misir’da ticaret yapan Türk is insanlari oldugunu belirten Salahaddin sözlerini söyle sürdürdü:
“Artan ticaret hacmimiz var ve su an 6 milyar dolarlik ticaretimiz var. Türkiye’ye ilk gittigimde bu 3 milyar dolar bile degildi. Benim görev zamanimda ve 2011 Devrimi’nden bu artti. 2013 Devrimi’nden sonra ve hatta iki ülke arasindaki siyasi sorunlar söz konusuyken bile artmaya devam etti. Su anda Türkiye Misir’a 3,5 milyar dolarlik ürün ihraç ediyor. Misir ise Türkiye’ye 2,5 milyar dolar degerinde ürün ihraç ediyor.”
“IHVAN MEDYASINA IZIN VERMEK YANLIS BIR KARARDI”
Büyükelçi Salahaddin, mevcut sorunlara ragmen Türk hükümetinin taahhütlerini yerine getireceginden umutlu olduklarini dile getirdi. Öte yandan, Müslüman Kardesler mensuplari veya destekçilerinin Türkiye’de medya alaninda faaliyet göstermesine izin verilmesinin yanlis bir karar oldugunu belirten emekli Büyükelçi sunlari kaydetti:
“Misir’in içislerine müdahale niteligindeydi. Örnegin, Türk Hükümeti Isveç ve Finlandiya’nin NATO’ya üyelik basvurusuna tepkisini ve bu Türk Hükümetine karsi düsman gruplara ev sahipligi yaptiklari iddiasiyla bu iki ülkeye yönelik çekincesini fark ettim. Türk hükümeti, Türkiye’de bulunan gruplar hakkinda da ayni standart ve kurallari uygulamaliydi. Hükümetin kime ev sahipligi yapip yapmamasi gerektiginden degil, bu gruplarin Misir'a karsi harekete geçmelerine izin verip vermemesinden bahsediyorum. Bizim itiraz ettigimiz konu buydu. Türkiye'nin 30 binden fazla Müslüman Kardesler mensubuna veya onlarin ev sahipligi yaptigi Islamcilari barindirarak ve para vererek onlari Türk vatandasi olarak desteklemesine aldirmiyoruz. Biz Türkiye’nin bu konuda iç isine karismayiz. Ancak Türkiye onlara müsaade etmemeli ve kesinlikle daha önce yasandigi üzere Misir'a saldirmaya ve Misirlilari sabote etmeye çalismalarini desteklememelidir.”
Türk yetkililerin Ihvan medyasina yönelik mevcut tutumundan memnun olduklarini belirten Salahaddin, “Umarim ki bunu ayni dogrultudaki diger adimlar takip eder. Ancak hâlâ, Misirlilari öldürmeye ortak olduklari için ellerinde Misir kani tasiyan suçlular var. Türkiye onlarin kim oldugunu ve ne yapilmasi gerektiginin de farkinda” diye konustu.
“MISIR, TÜRKIYE GIBI ISRAIL ILE BARISÇIL ILISKILERE SAHIP. ANCAK HAK IHLALLERINI, INSANLARIN ÖLDÜRÜLMESINI DESTEKLEMIYORUZ”
Türkiye-Israil iliskilerindeki normallesme gündeminden duydugu memnuniyeti dile getiren emekli Büyükelçi Salahaddin söyle devam etti:
“Misir, Türkiye gibi Israil ile barisçil iliskilere sahip. Israil ile savasta degiliz, normal ticari iliskilerimiz var. Evet, Israil’in Filistin halkina yönelik tutumu ve Filistin topraklarini isgal etmeleri konularinda siyasi anlasmazliklarimiz var. Isgal edilmis bölgelerde, özellikle Bati Seria’daki uluslararasi hukuk ve insan haklari ihlallerini desteklemiyoruz. Al Jazeera’nin Filistinli gazetecisi Shireen Abu Aqla'nin Kudüs'te öldürülmesinden dolayi dehset içindeyiz. Türkiye Israil ile savasmiyor ve barisçil iliskileri var. Türkiye, Israil’i taniyan ve diplomatik iliski kuran ilk ülkelerden biriydi.
2010-2011 yillarinda Arap Bahari’ndan önce Türkiye’nin benimsedigi politika, komsularla sifir sorun politikasiyla. 2015’ten beri Türkiye’nin bu politikasi sifir dost durumuyla sonuçlandi. Türkiye’nin komsulariyla iliskilerini iyilestirmeye yönelik attigi adimlardan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye bizimle de sorunlarini çözerse ve bizden destek isterse, Misir yardim etmekten çok memnun olacaktir.”
EMEKLI BÜYÜKELÇI GÖKTÜRK: HÜKÜMETIN POLITIKALARI BÖLGEDE YALNIZLASMASINA YOL AÇTI
2005-2009 yillari arasinda Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi olan emekli Büyükelçi Safak Göktürk, iliskilerin gidisatinda Türk tarafinin tutum degisikliginin etkili oldugunu belirtti. Göktürk söyle devam etti:
“Bu yilin basindan baslayarak sorunlu iliskide bulundugumuz bir dizi Arap ülkesiyle iliskilerin düzeltilmesi yönünde bir çaba harcanmisti. Misir’la baslatilan çabalar da aslinda ayni hedefi içeriyordu. Bunu neye baglayabiliriz? Hükümetin özellikle 2019-2020 zaman araligi içinde gerek Suriye’den Libya’ya kadar, keza Dogu Akdeniz’de kaybettigi kuvvet göstermeye öncelik veren politikalari ve taraf oldugu gruplar bölgede genel olarak yalnizlasmasina yol açti. Yalnizca bölgede Avrupa’daki müttefiklerimiz bakimindan da bir ayrisma yasanmaya basladi. Bu öyle bir noktaya geldi ki artik riskler, bu tür politikalarin yürütülmesine daha fazla imkân veremeyecek ölçüde büyümüstür. O yüzden bir tutum degisikligine gidilmesi gerektigi düsünüldü.
“KÖRFEZ SERMAYESININ ÖNEMI ARTTI”
Ikinci bir faktör de ekonomide izlenmekte olan genel kötülesme. Hükümetin bu konudaki tercihleri gerek döviz kuru gerek belirli sektörlerin öncelenmesi sonucunda varilan noktada önemli bir kredi ihtiyaci ortaya çikti. Bu kredi ihtiyacinin da olagan yollarla, Türk ekonomisinde saglikli ve öngörülebilir bir gidisat içinde görülememesi nedeniyle, olagan uluslararasi finans çevrelerinde destek bulamayacagi anlasilinca Körfez sermayesinin önemi artti. Bu sebeple bu ülkelere yönelik farkli bir yaklasim ortaya çikti.”
“LIBYA UYUYAN SORUN HALINE GELDI”
Emekli Büyükelçi Göktürk, Suudi Arabistan ve Birlesik Arap Emirlikleri (BAE) ile kaydedilen gelismelerin Misir ile kaydedilememis olmasini iki sebeple açikladi:
“Birincisi Misir’in Türkiye’nin bir dizi adimlar attigini biliyoruz. Özellikle Müslüman Kardesler iltisakli yayin kurumunun Istanbul’daki yayin faaliyetlerine son vermis olmasi bu gelismeler silsilesindeki son asamasi olarak bilgimizde. Diger taraftan Libya’daki durum özellikle Rusya’nin Ukrayna’ya saldirmasi sonucu ortaya çikan uluslararasi ortamda biraz arka plana itildi. Ama bu savas çikmadan önce de Libya’daki uzlasi sürecinde belirli bir yavaslama, hatta bir tikanma oldugu görülüyordu. Bu bakimdan Libya’daki durum uyuyan bir sorun haline geldi. Ama uyuyan bir sorun haline gelmesi demek, Misir ve Türkiye’nin oradaki konumlarinin degistigi anlamina gelmiyor ve dolayisiyla birbirlerine bakislarinin da degistigi anlamina gelmiyor. Özellikle Misir bakimindan bu bir ulusal güvenlik sorunu olarak görülüyor.
Ikincisi ise Misir Körfez ülkeleri gibi Türkiye’ye kredi saglayabilecek bir kaynak olusturmuyor. Bu bakimdan belki hükümetin de çok istekli ve ileri adim atabilecek bir üslupla hareket etmemesine yol açtigini düsünebiliriz.”
“YENI ULUSLARARASI JEOPOLITIK ORTAM TÜRK-MISIR YAKINLASMASININ BASKA BIR ITICI GÜCÜ OLABILIR”
Rusya’nin Ukrayna’ya yönelik saldirisinin mevcut jeopolitik düzendeki öncelikleri degistirdigini belirten emekli Büyükelçi Göktürk, su degerlendirmede bulundu:
“Iki önemli komsumuz arasinda böyle bir savasin vuku buluyor olmasi bütün devletleri oldugu gibi Türkiye’yi de belirli bir jeopolitik disipline dogru çekti. Isler öyle bir noktaya geldi ki öteden beri tarafsiz olarak bilinen Isveç ve Finlandiya bu statülerinden vazgeçerek NATO üyeligine basvurmanin arifesindeler. Demek ki bu Türkiye’yi de ilgilendiren bir konu. Bütün bunlarin cereyan ettigi bir ortamda bölge ülkeleriyle iliskilerinin belirli bir saglikli zemine ulasmasinin önemi daha da artti. Yeni uluslararasi jeopolitik ortam Türk-Misir yakinlasmasinin da baska bir itici gücü haline gelebilir.”