Sitemiz köşe yazarı Dr. Göktan AY’ın, Prof. Dr. İsa ELİRİ (Kırıkkale Üniversitesi, GSF Resim Bölümü Başkanı) ile yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz.
AY: Hocam, nasilsiniz? Kisaca Kendinizi Okurlarimiza Tanitir misiniz?
ELIRI: Göktan Hocam, öncelikle sahsiniza ve okurlarimiza selam saygi ve muhabbetlerimi sunuyor, kösenize davetiniz için tesekkür ediyorum. 1969 Kirikkale dogumluyum. Ilk, orta ve lise tahsilini Kirikkale’de tamamladim. Üniversite tahsiline 1986 yilinda G.Ü. Gazi Egitim Fakültesi Resim-is Egitimi Bölümünde basladim. Basariyla lisans egitimini tamamladiktan sonra Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansi tamamladim. 1994’de S.D.Ü Burdur Egitim Fakültesinde akademik hayatima basladim. Daha sonra Isparta Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kurulus çalismalarinda bulunmak üzere bu kuruma geçis yaptim. 1999 yilinda Basbakanlik Devlet Bakanligi müsaviri olarak görev aldim. Bu görevde yurt içi, yurt disi ve Türk Dünyasina yönelik egitim kültür ve sanat faaliyetlerini koordine ettim. Çalismalarda bulundum. 2002’de Konya S. Ü. Egitim Fakültesi Resim Bölümü’ne geçis yaptim. Doktorami S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladim. 2011’de Gazi Üniversitesi Gazi Egitim Fakültesi Resim-Is Egitimi Bölümü’ne geçis yaptim. 2012’de Üniversiteler Arasi Kuruldan Doçentlik Unvanini aldim. Kültür ve Turizm Bakanligi Telif Haklari Sinema Genel Müdürlügü’ne bagli Meslek Birligi GESAM’da Yönetim ve Denetleme Kurullarinda görevler aldim. Halen Baskan Vekilligi görevini yürütmekteyim. Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kurmak üzere bu kuruma geçis yaptim. Ulusal ve Uluslararasi çok sayida kisisel sergi ve 100’ün üzerinde karma sergiye istirak ettim. Mayis 2017 tarihi itibariyle kendi memleketim olan Kirikkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne Ögretim Üyesi olarak geçis yaptim. Ayni kurumda 2018’de Profesörlük unvanini aldim. Halen bu kurumda görevine devam etmekte ve sanat egitimi ve sahsi sanatsal çalismalarimi sürdürmekteyim. Alana dair ulusal ve uluslar arasi dergi, sempozyum bienal etkinliklerinde konferanslarim, bildirilerim, makalelerim, kitap ve kitap bölümlerim yayinlanmis bulunmaktadir.
AY:Kirikkale Üniversitesi ve GSF Resim Bölümü Çalismalari Hakkinda Bilgi Verebilirmisiniz
ELIRI: Tabiki.. Hali hazirda mensubu bulundugum Kirikkale Üniversitesi 3 Temmuz 1992 tarihinde kurulmus olup, bugünlerde kurulusunun 30. Yilini kutlamaktadir. Bugün itibariyle üniversitemiz; 12 Fakülte, 1 Yüksekokul, 7 Meslek Yüksekokulu, 3 Enstitü ve 23 Arastirma ve Uygulama Merkezi ile 30 binden fazla ögrenciye hizmet veren, bölgesinin büyük üniversitelerinden biri konumundadir. Güzel Sanatlar Fakültesi ise 2005 yilinda kurulmus ve faaliyetine baslamistir. 2000’li yillardan kuruldugu 2005 yilina kadar fakültemizin açilmasi için çok ciddi katkilar sagladigimi söyleyebilirim. Halen fakültemiz bünyesinde aktif olarak ögrenime devam eden; Resim, Müzik, Iç Mimarlik, Peyzaj Mimarligi ve Çizgi Film Animasyon Bölümlerini barindirmaktadir. Resim, Iç Mimarlik ve Müzik Bölümlerinin “ lisans üstü programlari” da yer almaktadir.
AY: Yurt Disi ve Içi Pek Çok Sergiye Katilmissiniz.. Ressamlarin En Büyük Sorunu “Sergi Salonu/Galeri” Bulmak Mi?
ELIRI: Aslinda günümüzde Ressamlarin, sanatçilarin en büyük sorunu bu degildir. Ama kisa kisa deginmeye çalisayim. Evet, çok sayida yurt içi ve yurt disi karma ve solo kisisel sergiye katildim ve sergiler açtim. Söylesi, konferanslar verdim ve bildiriler sundum. Bu etkinliklerde her sanatçi gibi sahsima ait üsluba haiz eserleri sergilemekle birlikte ayni zamanda tabi oldugum kurumu ve ülkemizi de farkli platformlarda temsil ettim. Sanat eserleri özellikle “güzel sanat eserleri” üretilene kadar “sanat için sanatin” öge ve unsurlari için üretilirler. Sanat eserleri dört duvar arasinda sadece üreten sanatçinin tekelinde olup muhafaza etmek için üretilmez. Üretildikten sonra ise kamuya dolayisiyla “sanat tüketicisine” arz edilmesi, sunulmasi, teshir edilmesi gerekmektedir. Sanata bir nebzede olsa deger veren, kapsamini belirleyen kamu ve sanat tüketicisidir. Bu sebeple teshir edilmesi çok önemlidir. Ancak o zaman anlam ve karsilik bulabilir. Bu zannedersem müzik sanati içinde böyledir. Dogrudur Sanat galerileri ressamlarin eserlerini teshir ettikleri sergiledikleri mekanlardir. Ülkemizde faal durumda bu mahiyette hizmet veren devlete, kamu kurum ve kuruluslarina ve özel tesebbüslere ait çok sayida galeriler mevcuttur. Bunlar sanatçilara ziyadesiyle hizmet vermekte ve eserlerini sanat alimlayicisi, tüketicisiyle bulusturmaktadir. Ama yeterli mi? derseniz sorunuzda vurguladiginiz gibi “hayir yeterli degildir.” Ben naçizane sanata ve sanatçiya her sart ve surette devletin destek vermesi, taraf olmasi savini savunanlardanim. Sanat döngüsü kuvvetli ekonomi ve refah düzeyi yüksek toplumlarda karsilik bulan,var olan bir unsurdur. Dolayisiyla bir sekilde “sanata ve sanatçiya devletin” sarttir. Bu sergi mekanlari olabilir, sanatçiya gelirlerinden vergi muafiyeti olabilir, malzeme ve üretim yaptiklari mekanlara kira ve maddi destek vs. olabilir. Bakin daha önceki yillarda Kültür Bakanligi’nin Il Kültür Müdürlükleri bünyesinde her ilde mutlaka bir sergi salonu galerisi yer almaktaydi. Bunlar hem o il sanatçilarina, hemde disaridan gelen sanatçilara hizmet vermekte, sanati o ilin insanlari ile bulusturmakta idi. Ancak daha sonralari bunlar kaldirildi, kapatildi. Bir baska husus ise büyük sehirlerimizde ulusal ve uluslararasi büyük çapli sergi, bienal,sanat fuarlari gibi organizasyonlarin yapilabilecegi ve hatta ara dönemlerde daimi olarak geleneksel ve çagdas formda Türk sanatina haiz kültür envanterlerinin sergilenecegi congresiumlar kültür merkezleri fuaye alanlari çagdas sanatlar merkezleri bulunmamakta, olanlarda yeterli gelmemektedir. Gelisen ve degisen dünya bu soruna teknolojik yeniliklerin tanidigi imkanlarla sanal dünyada çözümler bulmaya çalissa da bana göre bu da yeterli olmamaktadir. Tabi bu konuda müspet menfi çok sey söylenebilir ama sanirim bu kadari simdilik kafidir.
AY: Ülkemizde “Güzel Sanat Eserleri” Yeteri Kadar Korunuyor mu?' Fikri Mülkiyet Haklari' Korunuyor mu?
ELIRI: Konuya vakif bir akademisyen sanatçi ile bunlari konusabilmek gerçekten çok haz verici. Tesekkür ediyorum. Okurlarimizin bu ayrima dikkatini çekmek istiyorum. Bakin bu ve yönelttiginiz bir sonraki soruda 5846 sayili FSEK kapsaminda da tanim bulan “sanat kollari ve disiplinleri ayirmak, ayri ayri ele almak ve tanimlamak” son derece önemli ve uzmanlik isteyen bir husustur. Güzel Sanat Eserleri ve Müzik “ayri ayri ele alinmasi gereken” ihtisas alanlari ve disiplinlerdir. Zati alinizin sorusunda bu ayrim yapilmistir. Güzel Sanat Eserleri, Fikri Mülkiyet Haklari çerçevesinde hala yürürlükte bulunan Fikir ve Sanat Eserleri Kanu’nuyla yeteri kadar korunuyor mu? Zannedersem sorunuz bu. Evet ülkemizde 1946 yilinda yürürlüge giren ve degisen ve gelisen dünya düzeni ve teknolojik yapiya göre sik sikrefüze edilen güncellenen bir yasa mevcuttur. Kötü demiyorum lakin eksiklikler var diyebilirim. Bunu da “telife maruz konularin teknolojinin bas döndürücü bir hizla devinim göstermesine” bagliyorum; “en kötü hukuk hukuksuzluktan yani en eksik yasa yasasizliktan iyidir” diyorum. Bakin 1930’larda vuku bulan Avrupa ve Amerika’daki endüstri ve sanayi devriminin özünde fikri mülkiyet yasalari yer almaktadir. “Fikri Üretim” en yüksek frekansli enerjidir ve üreten bireyin tasar boyutundan nesnellestirerek vücut bulan tasarimlari üzerindeki en tabi ve kutsal imtiyaz ve haklaridir. Bizim alanimiza gelince uzun yillar Bakanligimiz ile zaman zaman koordineli ve bazanda çekismeli yürüttügümüz çalismalarla çok yol kastettigimizi düsünüyorum. Buna ragmen maalesef sizlerin alani olan Müzikte, Sinemada ve Edebiyatta oldugu gibi bir noktaya geldigimiz söylenemez. Örnegin uzun yillardir korsanla ve izinsiz kullanimla mücadele kapsaminda Güzel Sanat Eserleri disindaki alanlarda Bakanligimiz tarafindan olusturulan ve tanzim edilen bandrol uygulamasini güzel sanat eserlerinin kopyalama merkezlerinde ve dijital ortamlarda çogaltilmasi ve kopyalanmasi hususunda kullanamamaktayiz. Oysa bugün, dijital ve teknolojik çagla birlikte bu ihlal ve izinsiz kullanimlar, sanatçilari çok ciddi boyutlarda magdur etmektedirler. Bu sadece alana dair sanatçilarin magdur oldugu bir örnektir. Her seye ragmen uzun yillardir meslek birliklerinin top yekûn gayretleri neticesinde alana dair faaliyet gösteren “ihtisas mahkemeleri, fikri sinai haklar mahkemeleri” kurulmustur. Bu olusumda yasa nezdinde sanatçilarin magduriyetlerini azaltmistir. Ayrica Telif Haklari, Fikri Mülkiyet Haklari sadece hukuk fakültelerinde seçmeli ders olarak okutulan bir yapiya sahip iken, yogun farkindalik ve gayretlerimiz sonucunda çok sayida üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakülteleri, Egitim Fakültelerinin ilgili Bölümleri, Iletisim Fakültelerinde ve lisans üstü mastir ve doktora programlarinda okutulmasi ihlallerin ve izinsiz kullanimlara bagli magduriyetlerin azalmasinda ve esere ve emege sayginin gelismesinde önemli roller oynamistir.
Devam edecek…